sağlam argümanlarla cevap vermeniz gereken sorudur. yüzde yüz doğru şeyleri söylemeniz gerekmez. yüzde elli doğru olması yeterlidir. zaten herkes kendini abartır.
“Türkiye'yi Türkiye yapan hakikatleri izah etmek zordur. Misafirperver sıfatını nasıl kazandığımızı izah edemezsiniz mesela. Asırlar boyunca göçlerle, savaşlarla yoksullukla yoğrulmuş bir halk nasıl misafirperver olabilir?”
(istanbul Kriterleri, Profil Yayınları, sayfa 55.)
“Türkiye'de bir hain kontenjanı var, bu nüfusun yüzde 10'udur… Türk aydını dediğimiz kişi, batının manevi ajanıdır… Şimdi aydınlar haysiyetten önce banka hesabına dikkat ediyor… ”
"The Eye of Istanbul/ istanbul’un Gözü" isimli 60 dakikalık uzun metrajlı bir belgesel film çekmiştir ve bağımsız filmlerde en iyi film
ödülünü kazanmıştır amerikada ayrıca avrupada.
ama ne hikmetse güzelim ülkemizde kült olan iksv yani namıdeğer istanbul kültür sanat vakfı film kurulu tarafından reddedilmiştir. şaka gibiler gerçekten. gerçi hiç şaşırmıyorum. türkiyedeki aydınlar aynı şekilde devam ediyor.
bu sefer ki oyunumu sessizce oynuyorum albayım. bu aralar neşeliyim. bizim deli dumrullardan uzaktayım. kimse bulaşmayınca ben de kimseye bulaşmıyorum. beni burda kolay kolay bulamazlar biliyorum. bu gecekonduya bir tek ben sığıyorum, ne sevgi ne de bilge buraya aitler. bu gecekonduda sahne benim albayım. siz izleyin yargılayın. beni onlara mahkum etmeyin. isterseniz tarihi bi oyun yazarım. canınız sıkılmaz. hikmet oğlum çok güzel olmuş dersiniz.
«Hep radikal ol, radikal kal. Oportünist olma. Oportünist olursan bir gün çöker gidersin. Hep köklü davran. Sorunların korkmadan sonuna kadar, en derin noktasına kadar in. Kurban psikolojisini hiç yitirme. Nefsini hep boğazla. insanlık uğruna, kutsal ülkü uğruna sürekli olarak kurban olabilecek bir yücelikte tut ruhunu. Ruh düşüşünden koru kendini..»
sezai karakoç
türklere düşman filan olmayan ülke.
bi çok türk mühendisin çalıştığı bi ülkedir ayrıca.
sadece beş milyon nüfusu olduğu için dışardan eğitimli çalışan ihraç eden bir ülkedir bu yüzden çok kültürlü bi yapısı vardır.
hüzündür. çay artık bulanık bir hal alır.
o güzel rengini kaybeder.
parça parça ağzınıza gelir her yudumda.
açıkcası o saatten sonra o çay sadece bisküvi batırmak için kullanılır.
sonra yeni bir bardak çay alınır içilir.
arkadaşın hataydan bahçeden getirdikleriyle bizim burda markette yediklerimiz arasındaki farka inanamadığım meyve.
bu nasıl tatlı bi şeydir böyle.
bal gibi maşallah.
öncelikle maça hareketli başladık ama bu stoperdeki açığımızı kapatmadı.
bileğe basan adama kart vermedi adam gitti gol attı.
batdala çift sarı çıkcaktı çıkartmadı.
hadi cenkin pozisyonunu geçelim.
maçtan çok şükür sakatsız ayrıldık.
emre iti başakşehiri de kendine benzetmiş.yerlerde yatmalar yuvarlanmalar. oynamamalar.
hakemin net katlettiği maç.
buna rağmen bizim eksiklerimiz de çoktu.olcay ilk yarı yoktu.quaresma direk başlamalıydı ikinci yarı.maçı çeviren o ve cenk oldu.
neyse diyelim hala kaybettiğimiz bi şey yok.
çarşamba büyük bir heyecanla devam etmeliyiz.