kitap sitelerinde yazan yorumlardan yola çıkarak çok sürükleyici ve okunası bir kitap olduğuna kanaat getirdiğim ancak seri olarak devam edeceğini öğrenince almaktan vazgeçtiğim kitap*. çok satanlar listesinde olmasının en büyük sebeplerinden biri de kitabın arkasında notu olan iki yazarın** övgüleridir.
"bu kitaba o kadar bağımlı kaldım ki, yemeğe çıktığımda bile kitabı yanımda taşıdım ve masanın altında okumaya devam ettim. hikayesi beni birçok gece uykusuz bıraktı çünkü bitirdiğimde bile, yatakta bu kitabı düşünmeye devam ettim. açlık oyunları kesinlikle büyüleyici." - stephenie meyer
erkek kadına dedi ki:
-seni seviyorum,
ama nasıl,
avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya
çıldırasıya...
erkek kadına dedi ki:
-seni seviyorum,
ama nasıl,
kilometrelerle derin, kilometrelerle dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beş yüz,
yüzde hudutsuz kere yüz...
...
...
(bkz: nazım hikmet)
(bkz: bir ayrılış hikayesi)
edward kaçıp giderek gözümüzdeki delikanlı vampir imajını yerle bir etmiştir. en azından "biraz ara verelim bu ilişkiye bella." diyerek olayı yumuşatmasını ve jacob'a "oğlum yengen sana emanet, ben bir süre yokum." deyip kuçu kuçuya gizliden ayar vermesini beklerdik.
bir keresinde peynirli su böreği isteyip önümde kol gibi bir ıspanaklı kol böreği bulduğum,"ben su böreği istemiştim." dediğimde ise garsondan "su böreğimiz kalmadı,sadece bu var." cevabını aldığım güzide mekan.
başrollerini elijah wood ve macaulay culkin'in paylaştığı 1993 yapımı film. culkin o küçücük yaşına rağmen tam anlamıyla döktürmüş ve psikopat çocuk rolünün hakkını fazlasıyla vermiştir. finaldeki uçurum sahnesi izleyenlerin hafızasından uzun süre çıkmayacak cinstendir.
yanından geçen arabada tanıdık varsa korna çalarak selamlaşmak, yaya geçitlerinden karşıya geçmeye çalışan yayalara yol vermek yerine gaza daha çok basarak gözdağı vermek,emniyet kemerini koltuğun arkasından geçirip takmak, pencereyi açıp sol kolu yarısı dışarıda kalacak şekilde kenara sabitlemek gibi eylemleri ve çoğu zaman bir adet trafik canavarını içinde bulunduran deyim.
yıllar önce sex and the city dizisinde carrie bradshaw'un * taktığı ve 6 sezon boyunca boynundan hiç çıkarmadığı, ülkemizdeki ikoncanların ve tikicanların ise dizi bittikten çok sonra fark ettikleri ve hemen akabinde alıp boyunlarına geçirdikleri küçük insan tasmaları. sevgililerine yaranmak için kolyenin üstüne abuzittin, vecihi, süleyman vs.* yazdırıp bu gereksiz aksesuarı daha da iğrenç hale getiren kız modelleri de mevcuttur.
dünya üzerindeki en küçük azınlığa mensup olan kızdır. bu kızın sevgilisiyle tezahürat yarışına girmesi, eski açıkta sarı demesi, gazetelerin spor sayfalarını okuması ve hatta kombine bilet alarak maçlara gitmesi de olağan görülmelidir.
lakin diğer kız arkadaşlarla maç izlerken "ayy ne şekermiş şu kırmızılı esmer çocuk", "ee peki ortada farklı t-shirtle gezen adam kim?" şeklindeki cümlelere alışık olan bünye, bu kızla maç izlediğinde bir süre mavi ekran verebilir.
aşk bir kadının çocuğunu kollarının arasına aldığı zaman, onun ne denli yapayalnız, ne denli çaresiz, ne denli korunmasız olduğunu duyumsadığı zaman, çocuğa karşı duyduğu şeydir.
italyan yazar oriana fallacinin 1975 yılında yazmış olduğu etkileyici romanı *. anne karnında varolma mücadelesi veren bir bebeğe yazılmış,her satırı hayat kokan ve özellikle kadınlar tarafından mutlaka okunması gereken eser.
kendine has bir dokusu, karakteristiği olan masal şehir.el emegi göz nuruyla inşa edilmiş harikalar diyarı. (bkz: gaudi) istanbul aşığıyım başka şehir bana uymaz diyenleri bile kendine hayran bırakan * gezilesi, görülesi, yaşanılası yer.
şarkıları hem dingin hem de eğlenceli olan,güzel sesli insan.dinlerken minik bir gülümseme belirir dudaklarınızda siz farketmeden ama içinizde bir yer az da olsa acır bu sırada.
(bkz: i'm yours)
(bkz: life is wonderful)
(bkz: you and i both)
buz adalar diyarı. her daim mum işığında yemek yiyen insanlarla dolu onlarca restaurantı ve ara sokakta karşınıza çıkabilecek lamborghini galerisiyle size hava atabilecek zengin şehir. içinde ruh gibi dolaşan mutsuz, tepkisiz ve havası kadar soğuk insanları da parayla saadet olmayacağının en büyük kanıtı kanımca.
ortasından vltava nehrinin geçtiği altın şehir. tüm asaletiyle akıp giden nehri, prag'ın en ünlü köprüsü charles bridge'den ve diğer 17 köprüden doya doya seyredebilirsiniz. alacağınız bir şehir planıyla tüm şehri yürüyerek gezebilir, molalarda sudan ucuz biralarının tadına bakarak dinlenebilir, national museum, astronomik saat kulesi, opera binası, st. vitus katedrali, prag kalesi, waldstein palace gibi görkemli ve büyüleyici yapıları gezdikten sonra geriye kalan zamanda her turist gibi hediyelik eşya dükkanlarına bakıp kalan kronlarınızı matruşka bebeklere dönüştürebilirsiniz.
aşk acısı yaşadığınızda sizi yalnız bırakmayandır. birine aşık olup bir yandan korkular yaşarken so real dinler, aşkın doruklarında lilac wine dinleyerek sarhoş olur, delicesine onu özlediğinizde lover, you should've come over diyerek ağlar, unutmak isterken forget her diye haykırır ve last goodbye ile o aşka son kez veda edersiniz .
aşk varoldukça jeff buckley varolmaya devam eder. bu nedenle çoğu insan için aslında hiç ölmeyecek olandır.