bir yazar feryadıdır.
arkadaş bu nedir ya? tam, uzun bir yazıyı okuycam. yaslanıyorum arkama, kollarımı da bağlımışım. bi bakıyorum "yıldızlı bkz" vermiş adam. şimdi o rahatı bozmayıp okumaya devam edicem; ya konuyla ilgili bişeyse? diye düşünüyorum, aklıma takılıyor. "konuyla ilgili bişeydir" diyip bozuyorum rahatımı ve alıyorum fareyi götürüyorum yıldızlı bkz ın üstüne: "swh"... hayır, bişey değil bir daha o rahat pozisyonu da ayarlayamıyorum. sıçıyo amk kısacası okuma zevkimin içine!
2012 yılı yapımı bir hindistan filmi. başrolde vidya balan oynamakta. imdb de 8.7 puan almış.
edit: sözlükte bu entry yi dahi eksileyebilenler var. alın amk o zaman: "emperyalizmin tavan yaptığı yıl olan 2012 yılı yapımı bir ineğe tapan, ibne hindistanlıların filmi. başrolde koduğumun budisti vidya balan oynamakta. kapitalist bir site olan imdb de 8.7 puan almış"
batman şehrini, batman [betmen(yarasa adam) diye okumaktır. gazete, internet (ulu), televizyon vs.. nerde batman yazsa, "betmen" diye okurum başta. bu da komik durumlara yol açar tabi:
ilk okuyuşta -da eki de dikkatimi çekmedi ve "yine bir sözlük troll ünün sıçmığıdır(!)" diye düşündüm, açmadım başlığı ama anca ikinci okuyuşta çaktım mevzuyu. tüm troll lerden özür diliyorum bu yanlış anlaşılmadan dolayı.
gelişmeler bölümüne yazdığı "ayrıca maçlarda herhangi bir gol, ofsayt, penaltı, taç, sarı kart, kırmızı kart, yeşil kart vs... durumlarında sözlük formatına uymanızı rica ediyoruz." yazıya bakarak, bunu söyleyebiliriz.
(bkz: yeşil kart)
tarihten habersizsin, ya sev ya terket dersin,
orta asyadan geldin ne çabuk unutmuşsun!
malazgirt kapısını kim açtı sanıyorsun?
vay be! şimdi terör mü olduk?
malazgirt kapısında aç, susuz, yardıma muhtaç idin,
mervani hükümdarım el uzatmadı mı sana?
yirmi bin suvari ile inmedi mi meydana?
vay be! şimdi terörmü olduk?
beş bin yıldır kürdistanda kürt idik kürt bilinirdik,
kürtçe konuşur, kürtçe yazar çizerdik,
osmanlıya sor hele etmedik mi kardeşlik?
vay be! şimdi terör mü olduk?
binlerce alim yetişti aramızdan,
islama hizmet ettik,el verdik dört bucaktan,
eyyübiyi sor hele kudüsteki haçlıdan,
vay be! şimdi terör mü olduk?
ingilizler,anzaklar sarmıştı ya cenneti,
türk soylarından bile aldınız ihaneti,
osmanlı yıkılırken kim kurdu ilk devleti?
vay be! şimdi terör mü olduk?
mustafa kemal meydanlarda demedi mi muhtariyet?
her cephede tatmadık mı şehadet?
lozanda denmedi mi kürde, türke temsiliyet
öyle ise nedir bu kin bu gaflet?
vay be! şimdi terör mü olduk!
hani biz kardeş idik yollarda yoldaş idik?
amedde, zilanda, dersimde neden katledildik?
dilimiz yasaklandı,köylerimiz yakıldı; neden işkencelerde öldük?
vay be! şimdi terör mü olduk?
benden çok olabilirsin ortadadır aşikar,
ettiğin bu zulmü sanmayasın sende kar,
bu yolun devamı var; taki sırata kadar,
kürdistan teslim olmaz inan mahşere kadar...
tinercinin, hoş bir sohbetin ardından, "ağzın felaket kokuyo arkadaş" demesi.
dün akşam, saat 8.30 sularında, beşiktaş tan -işten çıktım- eve gelicem. durağa gider gitmez geldi 29c. atladım ben de. siyah polar, siyah bere, siyah ta bir atkı var boynumda. hafiften sakallar da yok değil tabi. yani anlıycağınız ağır abi takılıyorum. arkaya doğru yürüdüm. yeşil otobüsteyim. otobüsün en arkasının bir önündeyim. yani yüzünüzü arka kapıya döndüğünüzde ben sol taraftayım. halk içerisinde ters taraf diye de geçer. üstü başı hafiften yırtık olan, elinde beyaz mendil gibi bişey olan biri oturuyodu orda. ben de oturdum yanına. otobüs hareket ettikten kısa bir süre sonra kendi kendine konuşmaya başladı. "efendim" dedim ben de. eliyle bi önümüzdeki koltuğu göstererek (en arka koltuğu yani):
- şurda sevişiyolardı, (o diğer tabiri kullandı tabi) tam yanımda. ben de baktım. kim olsa bakar. sonra koduğum (bu iki kelime arasında bi kelime daha var *) rahatsız oldu kalktı, şoföre söyledi. o da attı beni otosbüsten. tinerciyiz ya.
+ oç. (evet sadece bunu söyledim çünkü konuşmasını bitirdikden sonra bana baktı tip tip. benim ki de yavaştan attı *)
- biz tinerciyiz ya. rahatsız oldu bizden. onlar sevişiyolar orda, onları atmıyo. bizi atıyo yavşak.
+ öyle abi. (korktuğumu belli etmemek, onunla aynı taraftaymışım gibi gözükmek için)
.
.
.
biraz daha böyle konuştuktan sonra oturduğum yeri falan sordu, sonra ben onunkini sordum. sormasam döver diye düşündüm. davranışları, konuşması falan da elindeki beyaz mendilden(!) olsa gerek, pek normal değildi. arada yanındaki pet şişedeki suyla ıslatıyodu o mendili. her neyse, elele sıkışıp tanıştıktan sonra tam olarak şu konuşma geçti aramızda:
- senin ağzın çok felaket kokuyo ya.
+ hadi ya. (böyle iki kelime olmasına bakmayın verdiğim cevabın. nasıl sarsıldım varya o an! hafif te sırıttım ama o çaresizliğin yüzüme vuruşuydu)
- valla felaket kokuyo.
+ kahvaltının üstüneyim ya zaten. (yeter a.k. yeter... * hayır kahvaltının üstüne değilim aslında, akşam yemeği de yemiştim. yemiş miydim gerçekten? 2 poğaça yedim işte ya sabahtan kalan canım, yemiştim yemiştim)
cebinden alimünyum folyaya saryılı bişey çıkardı, helvaydı.
- al, dedi.
+ abi ben helva sevmiyorum ya. harbiden bak. (cidden sevmiyodum ama, evde yapılanına bayılırım ama hazır helvadan pek haz etmem)
- .. (söylemedi bişey, güldü sadece)
maslak ta indi otobüsten. inerken bişey söyledi ama küfür mü etti, güle güle mi anlamadım. ben de hacıosman da indim. marketten, bundan sonra yanımdan hiç eksik etmeyeceğim ferahlatıcı sakızdan aldım. bu da böyle bi anımdı işte.
hele bir de solcuysanız daha da vahim olan durumdur. "halaysız devrim, devrim değildir" düşüncesi mi benimsenmiş anlamadım ki! her eylemde, grevde direk halay.
müthiş bir ahmet kaya şarkısıdır. şarkıyı bambaşka bir havada söylemiştir ahmet kaya. insanı alıp götüren bir şarkıdır. (şarkıyı keşfettiğim videoda, bir konser videosu, urfa nın etrafını da söylemiştir)
erol budan ın mükemmel yorumuyla sözlerin içtenliği bir araya gelince ortaya çıkan şaheser.
sözleri:
bir anda bitemez deyipte durur
ben senin yüzünden çok çile çektim
bitirdin sabrımı işte sonunda
gideceksen eğer kendin bilirsin
bitirdin sabrımı işte sonunda
gideceksen eğer kendin bilirsin
anladım! taş kalbin sevmek bilmiyor
denedik bu sevgi bize yetmiyor
anladım! taş kalbin sevmek bilmiyor
denedik bu sevgi bize yetmiyor
yokluğun başımı taşlara çalsa
gideceksen eğer kendin bilirsin
yokluğun başımı taşlara çalsa
gideceksen eğer kendin bilirsin
her türlü belayı başıma sardın
kahroldu yaşantım söndü hayatım
hayır yok bu aşktan artık anladım
gideceksen eğer kendin bilirsin
hayır yok bu aşktan artık anladım
gideceksen eğer kendin bilirsin
anladım! taş kalbin sevmek bilmiyor
denedik bu sevgi bize yetmiyor
anladım! taş kalbin sevmek bilmiyor
denedik bu sevgi bize yetmiyor
yokluğun başımı taşlara çalsa
gideceksen eğer kendin bilirsin
yokluğun başımı taşlara çalsa
gideceksen eğer kendin bilirsin
yokluğun başımı taşlara çalsa
gideceksen eğer kendin bilirsin
an itibari ile gerçekleşen olay. o değil de aradaki bir kaç leeds linin "little shit turks" vs.. gibi söylemlere kulak astığımızı ve anlayıp üzüldüğümüzü sanıp buna devam etme çabası düşündürücü.
eve ilk çağrılan sevgilidir. hele bir de kız erkeği aldatıyorsa ve erkekte bunun farkındaysa, şöyle bir ayar çekilebilir:
erkek: biliyor musun burcu bu eve ilk gelen kız sensin.
kız: ciddi misin? o kadar özel biri miyim ben senin için?
erkek: yok. yeni taşındım daha bu eve **
sürekli bir yerlerde birbirlerine laf sokma telaşında olan, birbirlerinin zayıf yönlerini bulmak için uğraşan ve asıl görevleri olan bu ülkeyi ileri taşımayı hep arka plana atan siyasetçilerimizin gördüğü kabuslardır. örnek olarak:
devlet bahçeli: kürtlerle dolu bir adaya düştüğünü görmek
kılıçdaroğlu: kendini bir nba maçının ortasında bulmak *
rte: atatürk le karşılaşmak
vs..