cem yılmaz'ın skeçlerinden bir alıntı.
sahne olaylarını ciddiye alıp takip etmemen gerektiğini, aksi takdirde hiçbir zevk alamayacağını anlatırken david copperfield'ın gösterilerinde yaşadığı bi olayı örnek vererek bu lafı söylemişti.
(bkz: kesin ip var amk) *
http://www.meyvelux.com
meyvelerden çiçek sepeti yapıp, bir de bunu çikolatayla allayıp pullayan insanlara değişik süpriz seçenekleri sunan yepyeni bir firmanın sitesi.
bakınca bile insanın ağzı sulanıyor. ***
saçmalıktır, abukluktur, sabukluktur ve nicesidir..
nedir abi türbanlı olmak?
saçını kapatmak bu kadar mı değiştirir bi insanı?
bu kadar mı dikkat çeker üzerine?
benim başımda örtü yok diye ben ayrı bi kategoride miyim yani şimdi?
bi türbanlı olup böyle olan, türbanlı olup şöyle olan muhabbetidir almış başını gidiyor. ne yani biri açık biri kapalı diye bu kadar mı eleştirmek gerekiyor? zaten biz o kadar kendimizi aşmış bi toplumuz ki, ülkedeki giyim tarzını bile eleştirebiliyoruz, öz eleştirimiz o kadar fazla ülke olarak.
hem türbanlılara bok atıp hem onların seksapalitesinden söz edebiliyoruz ya da hem türbansız olanlara ileri görüşlü, aydın,kültürlü deyip hem .rospu diyebiliyoruz. milletcek aramızda böyle rahat bi yargılama durumumuz var evet.!
lafımızın nereye gittiğinin farkında olmadan konuşuyoruz, bu da bize özgü bir durum sanırım; düşünmeden konuşmak..bunun sonucunda da kendini ifade edemeyen, görüşlerine sağlam dayanak bulamayan, birini ön plana çıkarıcam derken diğerini yerin dibine sokarak aradaki dengeyi sağlayamayan bünyeler olup çıkıyoruz. işte bu türk olmak zaten, farkımız bu bizim.!
Bronx-Nickodemus DJ olarak çalışmaya on iki yaşından başladı.
1998 yılından bu yana, kendi ortağı Mariano Hudson üzerindeki açık hava etkinliği Turntables ile düzenlenmektedir. Buna önümüzdeki birkaç yıl içinde DJs David Holmes, Antibalas, Groove Collective, Brazilian Girls, Quantic, Peter Kruder ve Rich Medina dahil olmuştu.
Aynı zamanda Nickodemus samplers deneme ve Spoon songs ve cleopatra in new york gibi şarkılar yazdı.
1999-2001 arasında da Fransa, Kanada ve Senegal'de Mino Cinelu ile turntablist olarak gezdi. 2005 de ilk solo albümü yayınlandı..
artik kendi eglencesinden gecmis, bir zamanlar ** patlican konserine 2 kiisilik biletini almis fakat gunler gectikce bileti bir eglence araci degil iktisadi bir arac olarak gormeye baslayan ogrenci davranisidir.
yaziktir, gunahtir. 25 tl olan bileti 5 tl'ye satacaksa baya bir zor durumda olan ve acilen yardim eli uzatilmasi gereken bunyedir.
mesela su an internet kafede mahsur kalmis olabilir.! *
bir tür beddua denebilir ya da erkeklere karşı bir geri püskürtme.
nasıl da tırsıyorlar bu lafı duyunca. size ne deyip de bu lafı duydularsa hemen geri alıyorlar. çok korkuyorlar çookk.. ***
mixing glassa tequila southern comfort ve portakal suyu koyulur ve karıştırılır crushed ıce hazırlandıktan sonra lale bardakta kokteyl kirazıyla süslenip servis edilir.
çekoslovakya'nın pilsen kentinden alıyor ismini.
aslında lagere çok benziyor ancak rengi biraz daha koyu ve alkol oranı daha yüksek.
türkiye'de üretilen biraların hemen hepsi pilsener sınıfına giriyor.*
dünyaca ünlü elbise markası olan fendi ismi ''ızmirli bir levanten aileden'' gelmedir..
ataları ızmir'de efendizade ailesine mensup olan bu şahıs, efendi kelimesinin başındaki 'e' harfini atarak fendi markasını vermiş ürünlerine.
meksika polisi tecavüz ve çocuk kaçırma suçlarından yakaladıkları bir adamın 100 den fazla kişiyi öldürdüğünü itiraf ettiğini söyledi. jose castillo, morelos eyaletinin merkez savcısı bir basın toplantısında polisin ''pancho lopez'' olarak da tanınan fernando hernandez'i yakaladığını duyurdu. castillo meksika tarihinde daha tehlikeli bir katille karşılaşmadıklarını belirtti.
hernandez'de basın toplantısına katıldı ve gazetecilere 100 civarında cinayet ve 6 çocuk kaçırma suçunu itiraf ediyorum. dedi. 4 farklı eyalette 38 cinayet ve sayısız vahşi tecavüz ve çocuk kaçırma olayına karışmış ''pancho lopez'' olarak tanınıyordu.''onları öldürdüm çünkü buna mecburdum.'' dedi, ''başka ne yapabilirim bilmiyorum.''
36 yaşındaki suçlu gazetecilere çoğu olayda masum olduğunu söylüyordu. jalisco'da bir çocuk kaçırdığını ve bir polis memurunun öldürdüğünü itiraf etti. leyva polisin ona işkence ettiğini ve suçlarını itiraf etmezse karısına tecavüz etmekle ve çocuklarını almakla tehdit ettiklerini söyledi. otoriteler bu konuda bir açıklamada bulunmadı.
leyva hapishaneye sevkedilince kurbanların yakınları onun kanını istediklerini söylüyorlardı, onun idam edilmesini istiyorlardı. hapishaneye transfer edilmeden önce sorgulanmak için alındığı savcılığın önünde 50 kişi toplandı. transferi sırasında da olağanüstü güvenlik önlemleri alındı, hem kızgın kalabalıktan korumak için hemde geçen 13 yıl içinde iki kere yaptığı gibi kaçmaması için.
çevre eyaletlerden deliller geldikçe suçlandığı cinayetlerin sayısı artıyordu. batı jalisco eyaletinde işlenmiş 11 cinayetten daha sorumlu tutuluyor. bu da kesinleşen sayıyı 4 günde 33'e çıkartıyordu. çok katı olmayan meksika yasalarına göre de 50 yıl hapis ve iyi halden çıkma olasılığı ile mahkum edildi.
hernandez leyva 1982'de cuernevaca'da soygundan hapise atılmıştı ama duvarın altından tünel kazarak kaçmıştı. cinayetten ve soygundan şüpheli olarak 1986'da tekrar yakalanmıştı ama bu sefer de kaçmayı başarmıştı. o yüzden bu sefer maksimum güvenlikli bir hapishaneye alınması sağlanmıştı.
12 nisan'da kendini hücresinde asmaya çalıştı. yaklaşık 150 kilo çeken seri katili ip taşımadı ve koptu *, bu denemeden sadece boynunda zedelenmelerle kurtuldu. yapılan psikolojik muayenede önün bir psikopat olduğu ve sadece ''kendi zevki için'' öldürdüğü belirlendi.
bu, zulmet ve şiddet dolu günler boyunca harikuladeydiniz, juliette'im. sevgi istedim, verdiniz, teşekkürler ! gizlendiğim yerlerde, sürekli tetikte beklemekle geçen gecelerin sonunda, kapımda, parmaklarınızda titreşen anahtarların sesini işittiğimde o kötülükler ve karanlıklar yok oluyordu; içeriye ışık giriyordu. çatışmanın kesildiği demlerde yanıbaşımda olduğunuz o korkunç ama bir o kadar da tatlı saatleri asla unutamamalıyız. o küçük karanlık odayı, tavandan, duvarlardan sarkan o eski şeyleri, yan yana duran iki koltuğu, masanın bir köşesinde yediğimiz yemeği, getirmiş olduğunuz o soğuk tavuğu ömrümüzce unutmayalım; tatlı sohbetlerimizi, okşamalarınızı, kaygılarınızı, adanmışlığınızı hep anımsayalım. beni sakin gördüğünüze şaşırmıştınız. bu dinginlik nereden geliyor biliyor musunuz?
* einstein'den mileva'ya (6 ağustos 1900) : *
babam da bir ahlak dersi mektubu yazdı bana. ama asıl işin konuşularak halledileceğini söyledi, bu yüzden çok sevinçliyim. büyüklerimi çok iyi anlıyorum. kadını erkeğin bir lüksü olarak, erkeğin ancak çok iyi yaşam koşullarına sahip olunca hak edebileceği bir şey olarak görüyorlar.*
açlık ve aşk yaşamın çok önemli güdüleridir. öyle ki öteki layt-motifler bir kenara bırakılsa bile hemen her şey bunlarla izah edilebilir. bu yüzden anne ve babama iyi ve güzel bulduğum bir şeyden taviz vermeden, saygılı davranmaya çalışıyorum. ve o da sensin, benim sevgili hazinem. *
sen, kendi ailene henüz söylemediysen, bırak söyleme. sanırım böylesi herkes için daha iyi. belki onlar da tıpkı benimkiler gibi bir sürü lüzumsuz dert yaratırlar ve çile çekerler. ama sen akıllı bir kızsın, ve onları tanıyorsun, dolayısıyla nasıl davranman geretiğini de çok iyi bilirsin. *
sen yanımda olmadığında sanki ben tam olarak kendim değilmişim gibi geliyor bana. oturursam yürümek istiyorum, yürüyorsam eve dönmeye can atıyorum, eğleniyorsam, çalışmak istiyorum, çalışmıyorsam huzursuz oluyorum ve yatmaya gittiğimden yaşadığım günden hoşnut olmuyorum.
az önce, leonard'ın ultraviyole ışıktan katot ışınlarının elde edilmesine dair muhteşem bir makalesini okudum. bu güzel yazının etkisiyle öyle bir mutlulukla doldum ki, senin de bundan mutlaka payını alman lazım. moralini bozma sevgilim ve kuruntulara kapılma. seni bırakmayacağım ve her şeyi mutlu sona vardıracağım. sadece birazcık sabır... **
hazret-i sultanım, *
yüzümü yere koyup kutsal ayağınızın bastığı toprağı öptükten sonra, benim devletimin güneşi ve sermayesi sultanım, eğer bu ayrılığın ateşine yanmış ciğeri kebap, göğsü harap, gözü yaş dolu, gecesi gündüzünden ayırt edemeyen, özlem denizine düşmüş çaresiz, aşkınız ile divane, ferhat ile mecnun’dan beter tutkun kölenizi sorarsanız ne ki sultanımdan ayrıyım. bülbül gibi ah ve feryadım dinmeyip ayrılığından öyle bir halim var ki hak kafir olan kullarına dahi vermesin.
benim devletim, benim sultanım, ayrıca bir buçuk ay oldu ki sultanım tarafından bir haber belirmedi. hak en çok bilenlerin bilenidir ki bu gidişle, rahat yüzü görmeyip gece sabaha dek, sabahtan geceye dek bidüziye ağlayıp kendi hayatımdan el yuyup, dünya gözüme dar olup, bilmem ne edip neyleyeceğim.
zar eyleyip ağlayıp inleyerek gözüm kapıları gözlerken o eşi ve benzeri olmayan alemlerin rabbi, aleme acıyan allah, bütün aleme yardım edip, fetih haberini yetişti ve işitince hak biliyor ki benim padişahım, benim sultanım, ölmüş idim taze can bağışladı. yüce allah'a bin şükürler, o yüce kapısına varılıp şenlikler mutluluklar oldu. bütün alem karanlıklar içinden çıkıp hakkın esirgeyiciliğine daldılar allah'a şükürler olsun, minnet o hüda'ya. daima benim sultanım, benim padişahım, dünya ve ahiret sultanı dayanağım, dünyaya baktığım iki gözümün ışığı, sermayesi, şahım sultanım, gazalar edip düşmanları toprak olup memleketler alıp yedi iklim zapptedesin. insan ve cin emrinize boyun eğip her bela ve kazadan hak saklayıp kutsal kalbinden geçen her muradını kolay ede. yardımcın olan hızır ilyas arkanda olsun. bütün emriler peygamberler üzerinizde hazır ve nazır ola. bütün dünya mutlu gölgenizde hoşça yaşayıp mutlu ve gülen olalar.. *
1941 doğumlu lawrance bittaker herkesin dediğine göre; ''tam bir pisliğin teki''ymiş.
1979′un haziran ayında 5 genç kıza önce tecavüz edip sonrada hunharca öldürdü. bittaker polislerin geniş çaplı araştırması sonucu yakalandı ve 13 yaşındaki jacqueline leah lamp, 15 yaşındaki jackie gillam, 16 yaşındaki shirley ledford, lucinda schafer ve 18 yaşındaki andrea hall’u önce tecavüz edip sonra öldürmekten tutuklandı. shirley ledford’un cinayetinde bittaker; tecavüz, cinayet ve işkence dolu dakikaları bir ses kasedine çekmişti. bu kaset mahkemede ona karşı delil olarak kullanılmıştı.
bittaker ocak 1981′de tecavüz, adam kaçırma ve cinayetten idama mahkum edildi. fakat idam günü gelmeden hapisanede öldü.
joe d. ball 7 ocak 1896′de doğdu. çocukluğu boyunca kendi başına takılır ve diğer çocuklara pek katılmazdı. daha çok etrafı keşfetmek ve balık tutmaktan hoşlanırdı. ergenliğe ulaşınca ilgisi silahlara kaydı. onları seviyor ve günün çoğunu onlarla alıştırma yaparak ve becerilerini geliştirerek geçiriyordu.
6 nisan 1917′de abd almanya’ya savaş açtı ve birinci dünya savaşına katıldı. kısa süre sonra joe’da silah altına alınıp avrupa’ya yollandı. terhis olduktan sonra içki kaçakçılığına başladı.
içki yasağı bittiğinde joe’nun da kaçakçılık günleri sona erdi. ama likör ve bira işleri konusunda bayağı bilgi edindiği için bir taverna açmaya karar verdi. şehir dışında küçük bir arazi aldı ve oraya adını sociable'ın koyduğu ufak bir yer açtı. arkada iki yatak odası vardı, önde bir bar, piyano çalan bir adam ve gelenlerin oturabileceği masalarla dolu büyük bir salon.
işler iyi gitmesine rağmen, müşterileri çekmek için sıradışı bir yöntem olarak arka bahçede timsah beslemek aklına geldi. barın arkasında bir çukur vardı, önce içine beton kaplattı sonra da suyla doldurdu. etrafını 3 metre yüksek bir çitle kapladı ve içine 1 büyük 4 tane de küçük timsah yerleştirdi. joe’nun fikri büyük bir başarıydı ve onları görmek için sürülerce insan geldi.
timsahların dışında erkek müşterileri çekme sebebi garson ve barmaid olarak sadece köyün güzel ve genç kızlarını işe alınmasıydı.joe bunlardan bikaçına aşık olmuştu.kızlar da ona tabii..
yardımcıları teker teker ortadan kaybolsa da işler yolundaydı..defalarca kaybolan kızların ailesi tarafında polise ifade verdi ama kesin delilleri olmadıgı için polisler de her seferinde onu serbest bıraktı.
23 eylül 1938′de joe’nun şansı tükenmeye başladı. yaşlı bir komşusu polise gelip onu bir insan cesedinden et kesip, timsahlara verirken gördügünü söyledi. polisler daha yola çıkamadan bir meksikalı gelip, joe’nun onun kız kardeşinin ahırının arkasına kötü kokan bir varil bıraktiğini söyledi. ''sanki içinde ölü birşey varmış gibi kokuyordu.'' dedi. ertesi sabah memur john gray ve john klevenhagen ahıra araştırmaya gittiler, ama varil gitmişti.
joe burda polislere silaha saldırda bulundu.ülkenin heryerinden gelen memurlar joe’nun barının her noktasını araştirdi. timsah havuzunun etrafında bulunan etlerden ve kan ve saç bulaşmış bir balta bulduktan sonra, onun kurbanlarını öldürüp timsahlara yedirdiğini düşünmeye başladılar.
olay mahalini güvenlik altına aldıktan sonra wheeler san antonio’ya sorgulanmaya götürüldü. kayıp kişiler hakkında hiçbirşey bilmediği konusunda ısrarlıydı, ama günler geçtikçe bu konuda yalan söylediğini itiraf etti.
sevgililerinden biri olan wheeler bolca içtiği uzun bir geceden sonra, ball’ın ondan birkaç battaniye ve alkol bulmasını istediğini söyledi. sonra ikisi arabayı alıp, joe’nun kız kardeşinin ahırından 200 litrelik bir varil alarak nehire gitmişler. wheeler ondan silah zoruyla bir çukur kazmasını istedi ve sonra varili açtı, içinde hazel brown’un cesedi vardı. aslında ona yardım etmek istemiyordu ama sarhoş haliyle joe uzuvları kesemiyordu ve wheeler’dan onları tutmasını istiyordu. iğrenç kokudan içleri bulanınca ara verip daha fazla bira içiyorlardı. parçalama kısmı bitince gömüp kafasını da ateşe atmışlar.
araştırmacılar joe’nun sevgililerinden dolores’i kaliforniya’da buldu. ölü olmaktan çok uzaktı ve gerçekten de orayı yeni bir hayata başlamak için terketmişti. iki hafta sonra phoenix, arizona’da kayıp kadınlardan biri daha bulundu. sonradan havuzun etrafında bulunan etlerin insan eti olmadiği ortaya çıktı.
aslında kimse tam olarak joe ball’ın kaç kişi öldürdüğünü bilmiyor, ve herhangi birinin timsahlara yem olup olmadığını, ama onun adı ve çektiği ilgi bügüne kadar geldi. elmendorf kasabı veya güney texas’in mavisakalı gibi isimlerle de anılan timsahlı adamın efsanesi daha çok kuşaklara anlatılacak gibim.. *
11 eylül 2001 yılında bir hasta bakıcı olan roger andermatt 6 yıl içinde 27 kişiyi öldürdüğünü itiraf etti. bir temmuz ayında hastabakıcı evinde gerçekleşen şüpheli bir ölüm sonrası tutuklandı.
sorgulama sırasında andermatt bu cinayetini ve yine bu evde işlediği 9 cinayetini itiraf etti. ama polislerin şüphelendiği bilanço daha yüksekti ve soruşturmaya devam edildi. andermatt'ın çalıştığı tüm hastahane ve bakım evlerinde geniş çaplı araştırma yapan polis bir çok delil buldu ve tekrar yapılan sorgulamalarda andermatt 18 cinayetini daha itiraf etti. bu cinayetlerden 12si isviçre'de sarmen adında bir kasabada açılan hastaevinde gerçekleşmişti.
eğer ölü sayısı kesin olarak doğrulanırsa andermatt, isviçre'nin gelmiş geçmiş en azılı seri katili olacaktı. o söylentilere ve kanıtlara göre kurbanlarına yüksek dozda yatıştırıcı veriyor ya da yastık veya bir parça bezle ağız ve burunlarını kapatarak öldürüryordu. bazı davalarda hastabakıcılar, andermatt'ın hastaları boğmadan önce onlara yatıştırıcı verdiğini iddia etmişlerdi.
andermatt bu cinayetlerin sebebini ''sempati, merhamet ve hastanın acısını dindirmek'' olduğu ısrarla söylüyordu. bunları söylerken hiç bir pişmanlık duymadığını ve aksine onları kurtardığını dile getiriyordu. bazı cinayetlerini ise sadece iş stresinden uzaklaşmak için gerçekleştirdiğinide itiraf etmişti..
hükümet ise;bu olaylardan sonra böyle iyi tanınan ve güvenilir bir çevrede böyle bir suçun işlenmesini bir trajedi olarak değerlendirdi.
1914′te doğan gordon;28 yaşında londra’nın ortasında 7 günde 4 kadını öldüren sapık bir psikopattı. korkutucu olan, bu kadar kısa sürede bu kadar çok kadın öldürmesiydi, yakalanmasa kimbilir daha kaç kurban alacaktı.
yakışıklı ve iyi eğitimliydi, 1941′de raf’a katılmıştı. ilk kurbanı 40 yaşındaki kimyacı asistanı, evelyn margaret hamilton’du. üzerindeki 80 poundu çaldı ve onu bir hava saldırısı sığınağında ölüme terketti.
ertesi gün 35 yaşındaki fahişe evelyn oatley’i bağladı ve vücudunu bir konserve açacağıyla kesti.
13 nisan perşembe günü bir sonraki kurbanı doğranmış olarak bulundu. 43 yaşındaki bir fahişe olan margaret love’u ipek bir çorapla bağlamış ve vücudunun heryerini bir usturayla kesmişti.
polis daha bu cinayet mahalini araştırırken bir sonraki kurbanın haberi geldi. doris jouanett isimli 32 yaşındaki ev kadını dilimlere ve parçalara ayırılarak öldürülmüştü.
gordon cummins sonraki iki kurbanında arkasında çok aptalca deliller bırakmıştı. bir saldırıda gazmaskesini düşürmüştü ve üstünde ismi ve rütbesi yazılıydı. cummins bi sefer de kemerini düşürmüştü. araştırmayı yöneten amir kısa zamanda bu delilleri izleyip cummins’in yerini tespit etti ve yakaladı. kurbanlara ait olan eşyalar da onun eşyalarının arasında çıktı. parmak izleri de evelyn’i öldürmekte kullandığı konserve açacağında bulundu.
old bailey’de 27 nisan 1942′deki duruşma kısa sürdü ve jüri onu suçlu buldu, asılarak idam edilmesine karar verildi. asılmasından sonra bile onun öldürdüğü ortaya çıkan iki ceset daha bulundu.
gilles de rais, 1404 yılında ingiltere'de ki machecoul şatosunda doğdu. ailesi, köklü ve soylu bir aileydi. 9 yaşında babasını kaybeden gilles, dedesi jean de crao'nun yanına gönderildi. gilles kadınlardan uzak sırf erkeklerin yaşadığı bir ortamda büyütüldü. genç yaşta kuzeni roger de brigueville ile eşcinsel bir ilişkiye girdi.
çaresizlik içinde kalan gilles, kara büyüye geri döndü. ajanları tüm avrupa da taşı altına çeviren sözde filazof taşını bulmaya yardımcı olabilecek büyücüleri aradılar. sonunda 1435 yılında ölülerin vasıtasıyla ruhlarla temas eden büyücü prelati ve üç asistanı gilles'in şatosuna geldi. büyücü şeytanı dünyaya çağıracağına ve filazof taşının sırrını ondan öğreneceğine dair teminat verdi.
geceler boyunca prelati bildiği tüm yolları simgeleri ve duaları denedi. ama hiçbir işe yaramadı. yenilgiyi sindiremeyen gilles kendini kütüphanesine kilitledi. günlerce hiç ara vermeden büyü ile ilgili kitapları inceledi. sonunda harap düşmüş beyni bir karar verdi. şeytana onun kayıtsız şartsız kölesi olabileceğini ispat etmeliydi ve bunu yapmanın tek bir yolu vardı, insan kurban etmek.
5 yıl boyunca batı fransa da tanımlamayan bir terör kol gezdi. dışarıda görülmeyen, duyulmayan doğaüstü bir tehlike vardı. geçtiği yerde çocuklar kayboluyordu. bazen küçük bir kızın kaybolduğu duyuluyordu. ama genellikle kaybolanlar küçük oğlanlardı.
gilles bir türlü doymak bilmiyordu. sadistçe işkenceler etmek ve küçük çocukların acı çeke çeke ölmesini seyretmekten başka hiçbir şey onu cinsel tatmine ve mutluluğa ulaştırmıyordu. yavaş yavaş ölmesini istediği kurbanın ensesini keserdi. bu onu daha da heyecanlandırırdı. kan kaybından ölmek üzere olan çocukla o ölene kadar ilişkiye girerdi. kendini tatmin ettikten sonra çocuğun boğazını kesip kafasını gövdesinden ayırırdı. işkence edip öldürdüğü çocukların kafasını dizip güzellik yarışması düzenlerdi.
gilles parasız kaldıgı için bikaç şatoyu ipotek ettirmişti,dük jean gilles'in ipotek ettirdiği birkaç şatoyu satın aldı.1438'de dük jean chantoce şatosunu aldı. bu toplu cinayetler işleyen katili endişeye düşürdü. yoğun bir çaba sonucunda, rais dük jean şatoya varmadan tüm delilleri ortadan kaldırmayı başardı. zindanlara sinmiş çürümüş ceset kokusundan korunmak için maske takan uşakları,140 tan fazla cesedi sandıklara yükleyip loire nehrinden machecoul şatosuna taşıdılar. şatoda tüm sandıklar dev bir ateşle yakıldı.
gilles şatoyu vermeyi reddetti. çıkan tartışma sonucunda gilles, jean le ferronu yakalatıp hapsettirdi. jean bir papaz olmasaydı, olay bu kadar büyümezdi. papazı hapsetmekle kutsal değerlere saygısızlık edip kiliseye karşı gelmişti.
gilles'i tutuklamak için gelen okçular şatoyu araştırıp ocaktaki insan kemiklerini yatak odasındaki kanlı çocuk elbiselerini buldu. gilles 47 farklı suçtan tutuklandı. gilles iki farklı mahkemeye çıkarıldı.110 şahit dinlendi.
artık mahkemenin elinde gilles'i hapse atmaya yetecek kadar kanıt vardı. ama gilles her şeyi reddetmeye devam ediyordu. bunun üzerine mahkeme onu işkence ile konuşturmaya karar verdi. işkence odasına alınan gilles işkence aletlerini; ustura kayışı, beden gerici, parmak sıkıcı ve ezme makinesini görünce dizlerinin üzerine çöküp yalvarmaya başladı: kutsal isa adına. bana düşünmem için biraz zaman verin. iki saatlik bir sürenin sonunda gilles her şeyi itiraf etti.
27 ekim 1440'da nantesda gilles de rais ve iki yardımcısı büyük bir kalabalığın önünde asıldı.
çiçek ve baharat karışımlı olan intrusion adlı parfümünün üst notasında sicilya bergamotunun hakimiyeti etkinken,orta notalarında ise; yasemin,gardenya ve zambak içermekte olan parfüm..
değişik kokularıyla dikkat çeken parfümlerdendir..
yeni kokusu mystery secret;portakal ve ananas çiçeklerinin tazeliğinin yanısıra yasemin,zambak,gül,vanilya,çikolata,bal,karamel,pekmez,helvaaaa...***
aromatik: dinamik ve hafif kokulardır. temel notaları adaçayı, biberiye gibi kokulu bitki esanslarıdır. deniz ve çiçek notaları ile zenginleştirilir.
meyve: taze ve hafiftirler. temel notaları bergamot, portakal, limon, mandalinadır. ağaç ve baharat notalarıyla zenginleştirilir.
ağaç: sıcak ve keskin kokulardır. temel notaları sandal ağacı, patçuli, sedir ağacı ve vetiverdir. baharat, deniz ve aromatik notalarla zenginleştirilir.
oryantal: ağır ve egzotiktir. temel notaları baharatlar, ağaç ve vanilyadır.