klişe diyaloglarıyla ve strucker'ın baacağındaki çivi mevzusunun yarattığı inanılmaz mantık hatasıyla sevmediğim dizidir. legion'dan sonra büyük umutlarla başladım ama sonu hüsran oldu maalesef. ayrıca marcos ve johnny karakterlerini oynayan abilerimizi çok antipatik buldum, hiç sevmedim. üzdü.
euroleauge alarak çok büyük bir başarıya imza atmış takımdır. gerçekten göğsümüzü kabarttılar, helal olsun. bu başarıyla galatasaray'ın avrupa'daki konumuna ve büyüklüğüne biraz daha yaklaşmışlardır.
filmi seven birkaç ergenin yorumunu ve 40 yıllık (mecazi anlamda), köklü bir karakter olan amanda waller için ''marvel'a gönderme yapmışlar! nick fury gibi ya hani oradan gönderme var!'' tarzı yazıları görünce filme hissettiğim nefret duygusu birkaç bin kar daha arttı. ''oscar alarak marvel bebelerinin suratina tokat gibi carpan film olmustur. ulan 14 kusur filminiz var ama bir oscariniz yok be ahah aq veletleri.'' yorumu umarım trolldür. troll değilse eğer, nasıl hakaret edip söveceğimi bile bilemiyorum. herkesin görüşüne saygı muhabbetine eyvallah ama bu aptalca yorumlara ve görüşlere nasıl saygı duyayım? ya tabi ki herkes çizgi roman takip etmek, bu tip konulara vakıf olmak zorunda değil. yani öylesine denk gelmiş ve izlemiş sonunda da ''fena değildi ya, eğlenceliydi'' diyen insana eyvallah. başımın üstünde yeri var, gelsin çay ısmarlayayım. ancak bi bok bilmeden biliyormuş gibi konuşan bütün ''fanboy'' ve ''fangirl'' denen aşşağılık yaratıkların amına koyayım. ulan ülke ve tuttuğum takım zaten sıçmış, daha da boka sarıyor, bari bu mecrada rahat bırakın, rahat nefes alalım amına koduklarım. bu arada film, green lantern ve ghost rider'dan birazcık daha iyiydi o kadar.
Ya o kadar güzelsin ve varlığın o kadar değerli ki, insana yeniden ayağı kalkıp mücadele etme hissi veriyor.
Sonra benim olmadığın ve hiçbir zaman da olmayacağın aklıma geliyor.
Yoruldum ya. Yemin ediyorum çok yoruldum.
benim de dahil olduğum nesildir. dayımla birlikte izlerdik hatta. programdan sonra çekyatı açıp güreşirdik. diesel olurdum hep ben, dayım da hulk hogan. 21 yaş büyük adamın benim için girdiği şebekliğe bak ya.
kendimden biliyorum, bok gibi burç affedersiniz. ota boka duygusala bağlıyoruz. tam bir drama queen'iz. bu devirde önemsenmeyen ne kadar özellik, öte beri varsa hepsi bizde toplanmış. burçların değişme olayı seneye filan gerçek olsa da, aslan olsam.
birkaç kafa arkadaşı toplayıp arabayla (ben kullanıcam ama) bi tatil köyüne gidip birkaç hafta kafa dinlemek, takılmak.
akşamları çilingir sofrası kurup, sabaha kadar sohbet muhabbet...
6. sınıftayken bir arkadaşımın yaptığı eylem. yemin ederim bir arkadaşım lan. bak yemin ederim.
dershanenin karşısında iki katlı internet cafe vardı. haftasonu öğlen dersler bitince oraya gitmeye karar verdik. 1,5 saat serious sam 2 (uçma hileli tabi ki) oynadıktan sonra parayı ödemek için merdivenlere yöneldim. arkadaş ''özgür, beni biraz aşağıda beklesene'' dedi. bilgisayarına baktım. google'a 'ktunnel' yazmış ve aratmış. aşağıya indim, kendi paramı ödedim. arkadaşımın os1 çekmesini internet cafe'nin önündeki plastik sandalyede oturarak bekledim. birkaç dakika sonra arkadaş dışarı çıktı ''kamera varmış amına koyim ya, parayı öderken adamlar tip tip baktılar'' dedi kıpkırmızı suratla. ben de kahkahalarla otobüse bineceğim durağa yürümeye başladım. bu da böyle bir anımdır.
steve nash!!
attığı paslarla ve asistleriyle bana oyunu sevdiren, benim de oyunumu şekillendiren efsane insan, basketbolcu. sırf onun için okul takımlarında 13 numara giyerdim. cafede ya da lokantada 13 numaralı masaya otururum. lakers'a gittiği zaman hak ettiği şampiyonluğu kazanacak diye çok sevinmiştim ama olmadı. canın sağ olsun be steve'cim nash'çim <3
benimdir sanırım.
tek başıma aynaya bakınca ''fena değilsin lan aslında, bi giderin var'' diyorum ama dışarı çıktığımda, diğer insanları görünce ve bir cam yansımasından kendime baktığımda ''bu nedir aq'' diyorum.
bir ara bu durumu pek siklemiyordum ama bu aralar yine bir dert oldu. üstelik dert etmem gereken bir yığın başka şey varken.