geçen hafta ankarada 4 gün kalmış, güneşli havaya denk gelmiş olmama rağmen söylemek isterim ki resmen soğuk yanığı olduk. yüzümüz soyuldu; ellerimiz taşlaştı, dudaklarımız çatlaya çatlaya şişti. siz siz olun ankaraya yolunuz düşerse muhakkak en kuvvetli nemlendiricileri çantanıza atın.
doğum günü kutlayacaz iki sohbet edelim biraz demlenelim istedik, fakat fark ettik ki aslinda baya meyhane kültürü olan insanlarmışız zira hınca hınç dolu bir çok mekan. detaylıca bakmak araştırmak isterseniz buyrunuz.
öncelikle söylemek gerekir ki siyaset sandığınız kadar basit bir mevzu değil. kahve köşelerinde memleketi kurtaranlar ütopya kitapları çıkarsa baya başarılı olurlar bence. zira sığ düşünceleri ve ortaya attıkları fikirler boş atıp dolu tutturmak gayesine kapılmış gidiyor. bir de sabit fikirlilerimiz var ki yanında siyaset konuşulmasın diye dua ettiren cinsten. fikir babaları bu kadar savunmamıştır ideolojilerini, ne deseniz o doğru siz yanlış. yapmayın arkadaşlar gözünüzü seveyim, siyaseti futbola çevirmeyin, her konuda çok biliyormuşçasına konuşmayın, bildiğiniz şeylere karışın, "yav he he" derler yoksa sadece ciddiye alan olmaz.
4 yaşında falan bir kız çocuğu en son tanıştığım, daha doğrusu hırsızlık yaparken yakalayıp konuştuğum küçücük, belki ne yaptığını bile farkında olmayan minnak. gelip gidip selam veriyor şimdi izin alıyor her şey için belki de her zaman hiddet veya şiddet değildir çözüm. belki bazen sevmek gerek, şefkat gerek. en azından denemek gerek.
aft olarak bilinir. mürekkebimsi bir ilacı vardır. onun haricinde günde 2-3 kez tuzlu suyla gargara da küçültmesine sebep olur. ama hunharca yakar. dengesiz beslenme, genetik faktörler ve tahriş çıkmasında etkilidir.
ayaklarını yerden keser, mutluluktan uçarsın.
gözünü kör eder, asla yapmam dediğin şeyleri yaparsın.
tutsak eder seni, bir an dahi aklından çıkaramazsın.
kıskanç yapar hem de çok, gözünden bile kıskanırsın.
ve en kötüsü
sonsuz değildir, biter.. sürünürsün.
acıtır, kanatır, yıpratır, inletir.. tükenirsin.