I just wanna do what I want (what I want, just)
I don't want no one to tell me nothing (nothing, no)
I just wanna live how I want (how I want, woo)
I don't wanna hear nothing about it
'Cause I got time, I got time
I'll go and get high if I wanna get high
Love who I want
'Cause I got time, I got time
Momma said take it easy but I don't never take it easy
Hayatta belli bir zamandan sonra başa gelmesi kaçınılmaz bir olay.
Yıllar önce ağzınızdan salyalar saçarak güldüğünüz şeyin bugün size “eh” dedirtmesi.
Mesela yıllar önce krize girercesine beni güldüren şu video var. Şimdi sadece izliyorum.
yeni çıkan türk yapımı bir oyun. maalesef ki şimdilik sadece google play’de varmış. oyunu indirirken temple run tarzı bir şey bekliyordum ancak gördüm ki sonsuz koşu oyunlarına yeni bir soluk getirmişler.
sonsuz denizaltıyla tanışın diye sloganları bile var.
havalı mı ne ?
hayat nedir? yaşamın amacı ne? bir iz bırakma ümidi mi? ya da bişeyleri başarabilmenin verdiği sevinç mi?
ben neyi başarabildim?
anlayacağınız ben şu dünyada hiç bir şeyi beceremedim galiba.
hep söylerdim zaten kendi kendime "yaşamayı beceremiyorum" diye.
ama ölmeyi de beceremiycem diye korktuğum için yaşamaya devam ediyorum sanırım.
ne acı aslında bu cümle.
ölemediğim için yaşıyorum..
merhaba geçmişim.. geçmişim demek istemezdim ama artık geçmiştesin.
ve sen sol yanım, rahat bırak beni birkaç dakikalığına. otur sende kalbim karşıma bir saatte olsa gerçekleri konuşalım.
yaşattıkları ve yaşatmadıkları..yaşattığı çok şey var hakkını yiyemem. mesela;
ağlattı beni hıçkıra hıçkıra ... canımdan can çıkarcasına,yüreğimden damla damla sen akarcasına .sonra bana herşeye herkeze ağlıyorsun dedi...ama o herkez değildi bunu bilemedi.
mesala en zor günümde yalnız bıraktı beni. karanlığından korktuğum bu şehirde başkalarıyla yabancılaştı. kurban olduğum o bakışlar başkalaştı.
yıkılan hayallerime sağladım ağladım. ağladım. ağladım... sen yoksan yanımda istemiyorum hiçbirşey gitmesin yolunda!! ah be annem.
çocuktum hep ellerimden tutardın,saçlarımı okşardım. çocuktumya masallarınla uyurdum.
şimdi büyüdüm insanların yalanlarıyla uyuyorum. dayanamasam da katlanıyorum annem.
ama kızgınım!yürü dedin yürüdüm..
taşlara takılmadan,dizlerim kanamadan,kimseyi aldırmadan.
uyu dedin,yürü...
aynı şehirde yaşıyoruz, aynı saatle yatıp aynı saatle kalkıyoruz. her şey aynı biz farklıyız. sen başkası için uyanıyorsun güne ben ise neyse boş ver yalnızlığa uyanıyorum işte.
ama yinede üzgün olan benim.
her gün seni düşünerek uyanıyorum, yüzlerce düşüncemde yanımda olan sensin. sabah huzurunda çayımın buğusunda olan sensin, her kelimeyi her cümleyi her dili her günü her toprağı tüm okyanusu hatta evreni kalbimden bahşettiğim sensin, her akşam yürüyüşünde tabelalarda film afişlerinde beni meraka sürükleyen sensin, her gün tüm şehir sessizliğe boğulduğunda ve gün, bindiğim son otobüste benle beraber şehri terk ederken tüm umutlarımı bağışladığım sensin.
fakat yine üzgün olan benim.
çalmayan her telefonda aramayan sensin, her kitapta aşk bahsedildiğinde artık yanımda düşünemediğim sensin, her sabah uyandığımda yanımda olmayan ve başkasına sarıldıkça beni üşüten sensin, sarıldıkça üşümenin ve sarıldıkça yalnız düşmenin ne olduğunu hatırlatan sensin, yakılan her sigara da konuşulan her konuda düşünülen her düşüncede beni yalnız bırakan sensin.
fakat üzgün olan benim.
ve sen geleceği başkasının hayalleri üzerine kurarken, her sevgili güne bitkin başlarken yok olacaksın içten içe.
sanırım üzgün olacak sensin...
aslında beni çok iyi tanıyorsun. hemde tahmin edemeyeceğin kadar iyi. nasıl diye sorma. sadece düşün.
düşünmeni beklemiyordum zaten. kim olabilir bu kadar iyi tanıdığın kişi?
seninle her gün aynada karşılaşıyoruz ama sen bunun farkında değilsin.
şizofren veya paranoyak birisi olduğumu düşünebilirsin. ne fark eder ki?
şu anda bu yazıyı okumayı bırakabilirsin. sence de saçma değil mi?
birisi gelmiş beni çok iyi tanıyorsun diyor. hah kıçım...
sen beni nereden tanıyacaksın ki?
ölmek isteyen bir insanı gözlerinden tanıyacak kadar çok baktım aynaya.
hayattan zevk alıyor musun?
maskelerini takmaya devam ediyor musun?
peki mutluymuş gibi davranmaya?
korkuyorsun...
ama bunu kendine itiraf edemiyorsun; çünkü sen bir korkaksın...
ağlamaktan korkuyorsun, kahkahalar atarak gülmekten belki de,
kendinden korkuyorsun ve sen bir korkaksın.
buraya kadar okumaya devam ettiysen; sadece saçmalıkları ve halihazırda senin bildiğin ama kendine söyleyemediğin şeyleri okuduğunu fark etmişsindir.
bir yazı ne kadar etkileyebilir ki seni?
düşünmeni istemiyorum.
bu yazıyı anlamak için tekrar tekrar okumanı istemiyorum.
sadece anlamanı istiyorum.
bizler insanız; bir demo sürüm değil.
ama sen ne yapıyorsun?
son sistem bilgisayarda mario oynuyorsun değil mi?
asla kendini tanımadın, ne yapabileceğinin farkına varmadın çünkü uyuyordun.
çalışmak senin için çok sıkıcı bir olay değil mi?
peki ya direnip çalışmanın verdiği mutluluk ile tanışsaydın ne olacaktı dersin?
işte sana düşünmek için bir sebep.
ama sen bunu bile umursamayacak kadar ölüsün...
görüşmek üzere
güle güle ölü insan
linux sistemleri altında windows uygulamalarını ".exe uzantısı" çalıştırmaya yarayan programdır. linux a ilk defa geçecek olan kişiler için çok yararlıdır. yabancılık çekmezsiniz.