her söylediğine sorgusuz sualsiz biat eden kitlesi bitirdi erdoğan'ı. ne söylersem inanırlar rahatlığıyla otokontrolünü iyiden iyiye kaybetti, belli bi yerden sonraysa zaten toparlanması çok güçtü. başaramadı.
son bölümü itibariyle house m.d nin taklidi olduğundan emin olduğum dizi . severek izlerken bunu farketmek epeyce soğuttu beni açıkcası. tamam hastalıkları aldınız ama bari hasta yakınlarının repliklerini değiştirseymişsiniz bu kadarı da olmamış, yakışmamış.
bütün kağıtlarını sonuna kadar kullanmasına rağmen, çıkışta 'ya yazdım bi şeyler ama çok da emin değilim, hep aynı şeyleri değiştirip değiştirip yazdım' diyerek nefretleri büyüten inektir tamam çalışmışsın yazmışsın kabul et nedir bu edalar.
rüzgâr eserken,
yapraklar dökülür,
o berrak yüzünden bir damla süzülür,
bu ayrılık...
kalbindeki en büyük yaradır artık...
ve güneş batarken, çocuklar uyurken,
başucunda bekleyen yorgun bir melektir...
ve her gece sabret diye saçlarımda dolasan tanrı'nın elleridir.
ne büyük, ne derin, ne siyah, ne keskin,
hep ayrılık gibi o kırılgan gözlerin,
unutma...
unutma...
dikecek yırtılan geceyi sabaha...
ne büyük, ne beyaz, ne eşsiz, ne duru,
hep sarılıp sarıyor üşüyen ruhumu,
bırakma!
bırakma elimi düşerim karanlığa.
bir melek işliyor ismini ince bir dantel gibi kalbime...
hissediyorum kaderimin üstünde gezinen yumuşak uçlu parmaklarını...
küçük bir kum parçası karışıyor denize uzakta bir yerde...
ve gözyaşların değiyor avuçlarıma...
ağlama...
Cem Adrian