bu heyecandan mıdır? ben senden iki adım öndeyim demenin bir yolu mudur? yoksa beni sev demek midir? içtenim, o kadar içtenim ki kusuyorum bak mıdır? şöyle ki;
- (Önündeki mönüye bakarak) Hımmm, herhangi1i burası biraz pahalı mı?
+ pahalı mı? bilmem ki.
- yuh yani bir türk kahvesi 7 lira.
+ ben öderim,
- yoo hayır da, kahve ne kadar ki? 3 lira mı? evde alıyoruz kaç kişi içiyoruz, bir fincana bu para.
+ ama orası ev, istersen başka bir yerde oturabiliriz.
- sen bildiğin kazıklanıyorsun.
+ oeh. hımm evet haftada iki gün kazıklanıyorum.
- senin maaşın ne kadar ya? 3000 alıyor musun?
+ (ne desem boş ama) yani...
- (sırıtarak) söylemiyorsun neyse neyse sonra söylersin.
+ siparişi versek mi?
- dur bak ne anlatcam sana, ilkokulda bir gün deli gibi koşuyorum, neyse bir düştüm. öğretmen geldi, kulağıma bir asıldı.
+ hımmm eee, neden anlattın bunu?
- yerdeki karolara bakınca aklıma geldi.
+ şu kahveyi iptal mi etsek?
gün içinde koşturmaca, sevdikleriyle vakit geçirme derken gece gelir ve insan ne kadar yalnız olduğunu hisseder. ''kalabalık'' ölümler bile yalnızdır, bu korkuyu depreştiren de yalnızlıktır.
Alman oyun yazarı, yazdığı ilk oyunlarında seyircinin tepkisini çekti. 1893'te oynanan Die Wiber (Dokumacılar) ile uluslararası bir üne kavuştu. Oyun ''yıkıcı'' bulunarak yasaklandı. 1912'de Nobel edebiyat ödülünü kazandı. Oyunlarında acı çeken insanları çevre ilişkileri ve psikolojik yapılarıyla ustalıkla tasvir etmiştir. Eselerinin türkçe çevirileri: Kunduz Kürk, Güneş Batarken, elga, hat bekçisi, thiel, rose bernd, dokumacıların isyanı, fareler, sevgili wanda.