umarım atanamazsınız diyecek kadar fesatlıkta çağ atlamış insanlara rağmen en haklı taleptir.
herkesin derdi aynı ama insanlar o kadar sığ ki,
sisteme lanet edeceğine yoldaşına lanet ediyor.
diğer bölümlerden alınmasın hepsi bizden alınsın demiyor kimse süper zeka arkadaş.
herkes hakkını alsın diyoruz.
324 kişiyle mağdur edilip yığılan bölümün hakkını araması kimi niye bu kadar rahatsız ediyor anlamak çok güç.
Bugün tarihine kazınan metroda şemsiye açan ankaralı'nın çektiği çilenin su götürmezliğidir.
Gerçi istanbul'da vapura tur bindiren minibüs gördü bu gözler. Bu arada sene 2014.
Ama yine de;
Biraz mantıklı olun. Altyapı nedir? Ne gerek var? Kim görüyor? Mühim olan üst yapılardır. Zaten bunlar tabi olağandır.
Bakın biraz yakın tarihlere bakacak olursak; MÖ-2000'de Sümerler'de de.....
1 dk! (Bkz.: Antik Çağda Altyapı)
Araya bir yere de paralel,haşhaş,cehape,mehape,gezici,tozucu,hedape,bedape vs. ekleyiverin size zahmet.
gördüğüm bir ileti sonucu çılgınlık bu muymuş lan dediğim sıfat tamlamasıdır.
şöyle ki;
Çılgın Bir Eş isterim RABBiM..
Gecenin bir yarısı kaldırıp beni uykumdan ,
Demeli ki;
(işte tam burda noluyo laf nereye gidiyo lan derken)
-Kabirde istediğin kadar uyursun , Seni Sadece Dünyada değil Ahirette'de EŞ'lik et diye Seçtim Bana.. Haydi Koşalım Secde'ye
AŞK' la.
bütün dinlerde en büyük günahlardandır insan öldürmek.
diğer yandan ise din savaşları gerekli gibi bir algı.
bu ne iştir anlamak güç.
"sen bu dini benimseyeceksin" diye insan öldürülür mü yahu?
he din savaşlarında bir araya gelinip sohbet filan ediliyorsa ayrı.
ama hiç sanmıyorum.
bu konuda dinin bir suçu olmasa gerek.
bu düzeni oluşturanların hangi akla hizmet ettikleri önemli.
a dininin en büyük günahı insan öldürmek.
a dininin gelişim süreci boyunca gerçekleşen din savaşlarında öldürülen masum insanlar.
başka bir dine mensup olduğu için savaşı hak eden insanlar.
geride kalanlar dinlerini bıraktılar diyelim, amenna.
peki adam öldürüp din yaymaya çalışan sevaba mı girdi, günaha mı?
yahu bu nedir? bu nasıl iştir? nasıl dindir? din nedir?
edit: xxx savaşı. amaç: x dinini yaymak. neymiş? savaş. x dinini yaymak için.
yani savaş. yani ölen insanlar. yani dini yaymak için. anlatabildim mi bilmiyorum, savunmayı tenzih ediyorum. hoş yine baskı kurmaya çalışan açısındn aynı kapıya çıkıyor.*
ölüm emri bunun başlıca sebebidir.
bir padişahın allah'ın verdiği canı, keyfi istedi diye alması.
sen kimsin?
yok neymiş rüyasında malum olurmuş. yok yaa?
eskindenmiş o fasafisolara inanan zavallı insanlar.
osmanlı dini kullanmanın en güzel örneğidir.
saltanat almış yürümüş. din din diye yenmeyen halt kalmamış.
bir padişah düşünelim ki,
kardeşini öldürtüyor. bunu yasal kılıyor.
yine bir başkası,
öz oğlunu öldürtüyor!
neymiş, taht sevdası!
yetmiyor torununu da öldürtüyor, intikam almasın diye.
entrikaların bini bir para!
bunları islamiyet meşru kılamaz.
kendisiyle çelişir. mümkün mü?
makam, taht, para, saltanat insanlıklarının önüne geçmiş.
islamiyet osmanlının yaşadığı din olamaz.
ancak osmanlının kullandığı din olabilir.
savaşlar iyi hoş, dünyaya hakimiyet falan.
dini yaymak için başlığı da güzel.
osmanlı hoşgörülü, insancıl islamiyet dinini keyfine göre uyarlayarak racon kesmiştir.
benim bildiğim islamiyet bu değil.
illa buysa padişahlık göklere çıkarılacak bir şey değil o halde.
saygılar.
öyle bir geçer zaman ki'den hayranlıkla izlediğimiz her eve lazım süleyman yani renan bilek'in sol gazetesinde erdoğan'a hitaben yazdığı köşe yazısıdır.
alkışı hak etmiştir.
21.11.2012-çarşamba
"Sayın Bay Başkan,
Zamanınız olursa okumanız için bir mektup yazdım size.
Çarşamba akşamından önce savaşa gitmemi isteyen celp kağıdımı almış bulunuyorum.
Sayın Bay Başkan,
Bunu yapmak istemiyorum.
Ben yeryüzünde, yoksul insanları öldürmek için bulunmuyorum.
Kızdırmak için değil ama size söylemek zorundayım, Aldığım karar şudur ki, askerden kaçacağım."
Henüz 26 yaşındayken yazdığı "Günlerin Köpüğü", "Mezarlarınıza Tüküreceğim" ve "Pekin'de Sonbahar" romanlarıyla ünlenen Fransız müzisyen, senarist, gazeteci, roman ve tiyatro oyunu yazan Boris Vian, 1954 Cezayir Savaşı üzerine yazdığı Asker Kaçağı (Le Déserteur) şarkısında böyle söyler.
Emperyalistler ve ondan medet uman, onun suyuna giden ya da ona yedeklenerek hayaller kuranlar için ne kadar da klasik bir oyundur bu savaş çığlıkları. Kapitalizmin, bunalım dönemlerinden tutun da, işleri umduğu, beklediği gibi götüremeyen tüm iktidarların da can simidi gibi sarıldığı eski, kokmuş, berbat bir taktik.
Kendi ülkesinin topraklarını aleni bir şekilde, komşu ülkedeki iktidarı devirmeye çalışan bir gruba açan iktidar, hezeyanlar içersinde savaş çığlıkları atmakta. Bütün bir coğrafyayı nasıl bir maceranın içersine sürüklediğinin farkında olmaması mümkün değil. Farkında değilse ne gaflettir? Farkındaysa nasıl bir aymazlık!
Aleni bir şekilde Özgür Suriye Ordusu denen bir örgütün militanları, topraklarımızda cirit atmakta, elini kolunu sallaya sallaya dolaşmakta, başta Hataylılar olmak üzere, sınır boyunca yaşayan tüm vatandaşlar rahatsız olmakta, bunu ifade etmekte ama değişen hiçbir şey olmamakta.
Bu savaş çığlıklarını atanların olmayabilir ama o coğrafyada yaşayanların, sınırın öte tarafında, akrabaları var. Yıllarca gazetelere, ekranlara yansıyan, tel örgülü bayramlaşmaları nasıl unutabiliriz? Bu ebrulî coğrafyayı, daha da fazla kardeş kanıyla sulamak için bu çaba, bu istek, bu histeri neyin nesidir? "Arap Baharı" adı altında pazarlanmaya çalışılan ve kısa sürede maskesi düşen o kepazeliğe, o rezil, pis oyuna inananlar, kananlar bile, böylesi bir savaşı istemezken, hezeyanlar içersinde ülkeyi savaşa sokmaya bu kadar çaba göstermenin akılla izanla ilgisi nedir?
Kralcıları bile utandırırcasına “ABD’den çok ABD’cilik” sergileyen bu tavırlar, AKP hükümetinin demokrasi havariliğine samimiyetle inananların bile gönlünde, nihayet derin şüpheler yaratmayı başarmıştır.
Hiç kimse bu ülke vatandaşlarını, iki ucu pislik içersindeki bir değneği tutmaya zorlayamaz. Çünkü gerçek olan şudur ki: Bu savaş bizim savaşımız değildir!..
Boris Vian'ın Asker Kaçağı şarkısı şu sözlerle son bulur:
Yarın sabahtan, kapımı kapatacağım, ölü yılların gözü önünde, yollara çıkacağım.
Hayatımı dileneceğim, Fransa yollarında, Brötayn'dan
Provens'e dek,
ve haykıracağım insanlara:
Reddedin itaat etmeyi, bunu yapmayı reddedin,
gitmeyin savaşa, reddedin yola çıkmayı.
Eğer kan vermek gerekiyorsa, buyrun kendinizinkini verin,
siz iyi bir havarisiniz Sayın Bay Başkan.
Eğer beni ele geçirmek istiyorsanız, jandarmalarınıza haber verin,
orduya katılmayacağımı ve çekip vurabileceklerini."
Sayın Erdoğan,
Siz de Suriye'de kan dökmek istiyorsanız, Buyrun gidin ve kendi kanınızı dökün. Bunu yapacak delikanlılıkta olduğunuzu Davos'ta "Van minüt"le gösterdiniz. Siz iyi bir öndersiniz. Buyrunuz önden gidiniz
herkesin benimsediği dini aslında kendi yaşamına uyarladığı şekliyle kabul etmesi durumudur.
kimi çok dindar,
kimi yarı dindar,
kimi çeyrek dindar,
kimi dinsiz...
benimkinde ketçap mayonez olmasın abi. *
adam çok dindardır, aşırı derecede. şeriat raddesinde gibi. veya kafayı bozmuş dinin dahi tasvip etmediği noktadadır. asar, keser. ayıplar, hor görür, kendi gibi olmayanlara beddua eder. "din dediğin böyle olacak" der.
adam vardır sadece dindardır. ibadetini yapar, farklılıklara saygılıdır ama yine de kendi gibi olmayanların yanlış olduğunu düşünür. "din dediğin böyle olacak" der nihayetinde.
başka bir adam vardır dini yaşar içinde belki, ama asla belli etmez. savunmaya geçmez hiçbir konuda. veya karşıdakini yargılamaz. her koyun kendi bacağından asılır mantığında yaklaşır olaylara. istediği zaman içki içer, istediği zaman ibadet eder. sosyal yaşantısında dinini dilediği gibi yaşar. "din dediğin böyle olacak" demez. din özeldir, sefası da cefası da kişiyi ilgilendirir der.
bir adam da vardır ki "din yok" der. olabilir. kimi saygı duyar, kimi de duymaz. çoğu kez bu noktada kesişir hepsi.
baştaki abi asalım der,
ortanca abi gel otur konuşalım der,
küçük enişte de keyfin bilir paşam der.
sosyal yaşantı içinde "din" ortak noktasında aslında binbir çeşit yaşama biçimi var. şekil var.
ve demem o ki, bunca farklılık varken dünya üzerinde "dini doğru yaşamak" ne derece doğru?
kime göre doğru?
her daim yapılan din kavgalarının çok saçma olduğunu artık anlayıp boşa kürek çekmemek gerek.
not: hiçbir kesimi kötülemek amacım yoktur.
not iki: ben galiba küçük enişteyle özdeşleşiyorum. herkesin tuttuğu kendine. bu bi gerçek.
not üç: kafa açmadım umarım. ama zaten kafa açmak için burdayız sanki bazen. *
kırmızı ışıkta geçenlere cezanın 154 tl'den 319 tl'ye yükselmesiyle gündeme gelen olay.
çok da iyi olmuştur.
tamam son zamanlardaki zam olayları milletin iflahını kurutmuştur.
ama bu diğerleriyle kıyaslanabilecek bi şey değil ki lan!
yurdum insanının haberde verdiği tepki çok saçma;
"şaşırmadık her şeye zam geliyor buna da alışırız"
yahu geçtiğin kırmızı ışık süresince kaç canı tehlikeye atıyorsun sen farkında mısın?
sen kırmızıda geç ceza gelince isyan et. az bile. daha katı olmalı.
biri kırmızıda geçer, karşıdan gelen daha yeşil yanmadan sarıda geçer. hatta sarı yanar yanmaz arkadan korna sesleri yükselir.
ödeyin 319 tl akıllanın manyaklar.
not:diğer zamlara karşıyız tabi. ama bu öyle değil ki kardeşim.
maraşta çadırkentlerde yaşanan olay. sığınmacı suriyelilerin isyan etmesi sonucu polise ve etrafa saçtıkları şiddetle insanı sinir etmiştir.
bi siz eksiktiniz,
beğenmiyorsanız siktirin gidin mecbur muyuz lan,
madem bu kadar isyankar ruhunuz vardı kaçmak yerine orda taşlasaydınız karşınızdakileri
dedirtmiştir.
edit: asıl onları oraya alıp başkasının içine o koca burnunu sokan da suç da işte...
Anlaşmazlıklar ve hakaretler neticesinde "ya niye yoruyorum güzel aklımı nasılsa anlamayacak" diyerek yazılan entry yahut mesajın silinip vazgeçilmesidir.
Bazıları sözlükte online ise başlıklardan bellidir. Sözlükten soğuma sebebidir onlar. Aslında herkesi her şeye muhalefet olmakla suçlarlar ama kendilerinin de her şeyi savunduklarını bilmezler.
Atatürk düşmanlığı kenarda dursun hakaret edecek kadar zavallıdırlar bunlar. Büyüklüğü tüm dünyaca kanıtlanmış bir lideri sen sevmesen ne kaybeder ki? Bilakis kazanır.
Sevmiyorsun tamam anladık da gözümüze sokup sürekli hakaret etme çabaların nedir yani? Saçma saçma işler.
Anan bacın perişan oldu küfür yemekten hoşlanılmaz ki bu kadar güzel kardeşim.
tanım: abdullah gülün 33bin lira maaşına yapılan 3750 liralık zamdır. ve aklıma yine birçok şey getirmiştir:
Cumhurbaşkanı.
Başbakan.
Milletvekili.
Ve diğerleri.
Yani vatandaştan fazla maaş alan herkes.
Nasıl olur da gocunmadan o paraları cebe indirebilirler? Orta düzey geliri geçtim, evsiz, yoksul, 21.yy Türkiye'sinde halen açlıkla savaşan insan varsa bu para nasıl mutluluk verir?
Hele ki savunulan din ise.
Bu para helal midir?
Öyleyse meseleleri din değil Öyle olsa ortada dönen paralar, ülkenin tüm kaynakları, yıllarca öğrendiğimiz konumu gereği en zengin ülkelerden olmamız gerekmez mi?
Ama sadece baştakiler zengin.
Cumhurbaşkanı maaşına 3.750 lira zam gelmiş. Olmuş sana 37 bin küsür lira.
Bu memlekette asgari ücretle geçinmeye çalışan aileler var. 37 bin lira senin neyine? aklım almıyor. Sen bir cumhurbaşkanıysan bu ülkede, o para sana haramdır. Umrundaysa tabii.
Tüm bunlar niye oluyor peki? Gerçek gücümüzün farkında değiliz de ondan. "Ben yoksam sen hiçsin!" diyemiyoruz da ondan. "Koskoca cumhurbaşkanı tabi yiyecek" diyorlar da ondan. "Asıl ben koskoca vatandaşım!" diyemiyoruz da ondan.
2500 lira maaşa "ohh iyiymiş" diyerek haksızlığa göz yumuyoruz da ondan.
Velhasıl, yok mudur böyle düşünen yönetici?
Yok mudur sahiden milletin refahını düşüneni?
Edit: eksileyenlere akıl fikir. Asalak beslemeye bu kadar mı meraklısın? Hayret.
özelleştirme denince akla hemen onun adı gelir, akp akp akp!
her şeyi özelleştiren hükümet elini ne zaman eğitime atacak diye beklerken kamu reformu mimari dinçer olacak insanımsı bakan yapacağını yaptı. önce sağlıkta olduğu gibi itibarsızlaştırma yoluna gittiler. hatırlarsınız öğretmenler yatıyor 3 ay tatil yapıyor falan. hiçbi şey olamazsan öğretmen ol mantığının fazlaca yer ettiği toplumda öğretmene zerre saygı kalmadı. tıpkı doktorlara uygulanan bıçak parası alıyor şunu yapıyor bunu yapıyor. ardından gelen doktora şiddet haberlerini de hatırlarsınız. sonra ne oldu? para verirsin sağlığına bakarsın. şimdi de haberlerde öğretmene dayak, öğretmeni öldüren öğrenci haberleri sıkça gündemde. 4+4+4 sikimsonik eğitim sistemi alelacele uygulanmaya başlandı. imamhatipler parlak olsunmuş. o kadar parladı ki ilk haftada 78 okul talep olmadığından kapatıldı. neyse. bir de 80 kişilik sınıflarda ne derece kaliteli eğitim olacağı tartışılır zira. başarısızlık kaçınılmaz. bu zamana kadar dersanelerle büyük çoğunluğun bir yerlere geldiği aşikar. şimdi de dersaneler kalkacak. iyi hoş kalksın. kalksın da aynı niteliği devlet okullarında sağlayabileceksen kalksın. ama ne olacak? dersaneler birer birer özel okul olacak. parası muhtemelen katlanacak. yine ne olacak? paran varsa iyi eğitim alırsın. devlet okulları başarısızlıktan boğulacak belki de. dinçer ne yaptı? devletin üstünden bütün yükleri aldı. çok yakından bildiğim bir x dersanesi x özel lisesi olmak için kolları sıvamakta bile.
her boku özelleştiren akp kendine ne zaman sıra gelecek diye düşündürürken amerikanın iti olduğunu hatırladık. satılmışlar.
yalnızca uludağ sözlük hamarat kızlarının yapabileceği olaydır. erkeklerden de çok zorlarsa yapabilen çıkar elbet. bir elde ütü diğer el klavyede entry girilebilir. tarife şöyle işler:
1 gömlek: 1 entry.
1 pantolon: 2 entry.
1 tişört: bir başlık.
Başta Fetoşun, tayyibin, ağlama duvarı bülonun, ömer dinçerin ve onun gibilerin dünyadan yok olacakları düşüncesinin sağladığı huzurdur. Tamam biz de ölcez aynştaynlar saldırmasın hemen ama onlar ölecek lan!! Onlarsız bir hayat. Düşüncesi bile mükemmel. Harika bi şey bu. *
Gercek bile olsa kimseyi ilgilendirmeyecek olan durumdur. Bazi nankor arkadaslar kendi aralarinda cekistirip dursunlar, nefretten bogulsunlar, sonra yine oturacaklar yerlerine zira. Hosgoru dinini bu hale getirenler sanmasinlar ki cezalarini bulmayacaklar. Kotu kalpli musluman olmaz sanki, iyi insan olun once bi.
Bir magazaya girersiniz. Vitrinde kocaman 9.90 tl yazar. iceri dalarsin. Ara ki bulasin o fiyati. E hani lan kocaman yazmislar dersin bir de bakarsin altina karinca duasi gibi "dan baslayan fiyatlarla" diye yazmislardir. Kufurler sira sira ondan sonra tabi.
ismi "sienna" olan bebek imiş. 1.si pek olmamisti bu sebeble tekrar denemeleri yerinde bir karar olmustur. Ayrica hangi ara yaptilar sasirtmistir, zaman ne cabuk geciyordur, tebriklerdir, uyusun da buyusun annesi gibi olsundur.