yazdan kalma havasıyla güney sahillerinde bi yerden buzzz gibi istanbul'a dönüp, ''post-modernim, protestim, yıkılmadım-ayaktayım'' ayağıyla tek taşını olmasa da (ilerde o da olur!) tek kişilik doğum günü pastanı kendin alıp, mumunu kendin yakıp, çayını kendin demleyip happy birthday particiği yapmak.
cem yılmaz stand- up'larında, çocukken ne idüğünü bilmediğimiz kelimeleri öğrenmek amacıyla öğretmenler tarafından ''cümle içinde kullan yavrum, anlarsın'' şeklinde sarfedilen öğütlerin mantık hatasının ''ben kondansatör gördüm'' ya da ''babamın kondansatörü var'' suretinde dalgaya alınmasına vesile olan aygıttır. ( şu aygıt lafına da çok fena tavım, biyolojide golgi aygıtı diye bişi vardı, insanın aklına bööle tuşlu- delikli- gedikli- bi takım sinyaller falan yayan bişi geliyo!)
sanki kapıcılık bi iş değilmiş, sanki adam işten izin alamazmış hissiyatına kapılmama neden olan, sonrasında ''ulan kitapsız, adamlar kapıyı da nöbetçiye mi devretçekler, hastane mi lan burası?!'' fikirseliyle aymamı sağlayan; yine de 1 hafta boyunca kendi çöpümü atmak zorunda kaldığım için mümkün mertebe battal boy poşet kullanarak çöp kolleksiyonu yapmama yol açan durumdur.
zannımca antalya- izmir gibi şehirlerimizde derse gelen öğretim üyeleridir ve bence kimseye caka satmak gibi bi dertleri falan da yoktur; en kralını yapmıştır, helaldir, ben de yarın şıpıdık terlikerimi giyip gelcem dedirtendir vesselam. hatta bermuda şort ile kombineyse ekol bile oluşturabilir. üniversite yönetimi beyaz ipek gömlek içine siyah sütyen takıp mini eteğin altına ayağına halhal geçiren hocaya ses etmiyorsa, buna gıkını dahi çıkarmamalıdır.
futboldan anlayıp anlamaması ya da ne kadar kupa kazandırdığından çok en karizmatik zencilerden olduğunu (hatta belki en karizması olduğunu) savunanlar derneği. ortaokuldayken bi avrupa kupası'nda hollanda-x takımı maçında tanıdım kendisini.mekan: 3+1 evimizin oturma odası. durum: anne ekose desenli sofra bezini sermiş, dolmalık biber temizlemektedir. çocuk fen lisesi sınavlarına hazırlık testi çözmekten baymış, kupa maçlarından birini seyretmektedir.
Ç:way be, adam harbi yakışıklıymış!
A:(son oymakta olduğu biber bıçağın ucuna takılı kalmış vaziyette, gözlerini belerte belerte)bana bak, yarın öbür gün bana damat diye bööle elin zencisini getirisen senin bacaklarını ikiye ayırırım!!!
PS:aynı anne yaklaşık 10 yıl sonra hem ziyaret hem ticaret amaçlı yurtdışına giden çocuğuna ecnebi (beyaz-siyah farketmez) damat cevazı vermiştir.
birçok hocanın dahiliye sözlüsünde olsun, uzmanlık sınavında olsun, lafı evirip çevirip bir şekilde bağladığı ve sefil stajer ya da asistanın nefro-romato-hemato üçlüsünden sağlı sollu sorular yidiği otoimmun bir hastalıktır.tus'ta sıklıkla sorulan idrar bulgusu ''teleskopik idrar'' dır ki idrarda ne ararsan vardır. bi de lupuslu kadınlar yok mu, zaten genel kadın populasyonun psişik semptomlarının total semptomlara oranı %80-90'ı bulmuş, bi de bunlara lupus kriterlerinden biri olan nörolojik ya da psikiyatrik bulgular eklendi mi zıçtığının resmidir.
(annenin boyu+ babanın boyu)-13 / 2 formülü ile ''beklenen'' değeri hesaplanabilir. ''beklenen''e ulaşmışsa idealliğinden söz edilebilir. aştıysa ne ala, kul istedi bi göz, allah verdi iki göz; lakin altında kaldıysa, yapçak bişi yok (babaannemin bi lafını hatırladım: götü yere yakın olandan korkulur derdi; ki hadd-i zatında kendi götü de yerle yekzan sayılmakta olup cidden korkunç işlere imza attığı vakidir!)
kestirmeden uyku getirmek için yapılan eylemdir. hani böyle tilt olduğun geceler vardır yatağın içinde sağım sarımsak solum soğan oynadığın,küçük-büyük her türlü baş hayvan saydığın (bilmiyorum hala öyle yapanlar var mı da, çizgi filmlerden kalan bi anektoddu, zihinciğime düşüverdi işte ;) öyle kalkar bi ders kitabı açarsın, yatağın içinde olmana da lüzum yoktur esasında, masa başında da itina ile, ben diyim 15 sen diyesin 25 dakka sonra göz kapaklarına fil oturtmak işten bile değildir. ulan saatlarce bilgisayar başında ne dındırık işlerle uğraşırsın,gözler kan çanağına sen zombiye dönmüşündür de tık yoktur,amma aç bi harrison gör bak neler oluyo.