hercaimenekse
639 (taçsız kral pele)
yedinci nesil yazar 6 takipçi 61.90 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    bumblebeee

    1.
  1. uludağ sözlük yazarlarının sığ olması

    2.
  2. çekerim emaneti sikerim adaleti

    1.
  3. ayık olun ulan! diye de devam edebilen mahalle abisi atarı.
    6 ...
  4. bi güzellik yapsana diye mesaj atan kız

    1.
  5. murat dalkılıç dinlemekten beyni sulanmıştır. napıon diye mesaj atmasından yeğdir.
    2 ...
  6. durbakalımhelecilik

    1.
  7. turgut özben'in babası hüsnü özben'e ait akım.

    "babamla öğretmenim arasındaki tartışmalar, kültürle olan ilk temasımın zevkli hatıralarıdır. benim aracılığım ile yapılan ve tartışmacıların pek farkına varmadıkları bu konuşmalar benim için sinsi bir keyifti. ilk gün koşa koşa eve gelmiş ve hemen babama yetiştirmiştim. baba sen yanlış biliyormuşsun öğretmenimiz söyledi:biz mektebe değil okula gidiyormuşuz. babam okuduğu gazeteden başını kaldırdı yorgun ve ilgisiz nazarlarla baktı yüzüme. "dur bakalım hele" dedi. babamın sonradan daha iyi farkettiğim karakterinin eşsiz bir özetiydi bu cümle. "dur bakalım hele." hem kendi durur, hemde herkesi durdururdu bu cümleyle. benim hızımı, annemin hırçın ve telaşlı atılmalarını hep bu amansız cümlesiyle keserdi. "dur bakalım hele." dünya tefekkür tarihine "durbakalımhelecilik" geçmez ise babama yapılmış en büyük haksızlık olacaktır bu."

    tutunamayanlar
    oğuz atay
    2 ...
  8. alfred bu gece ölmek istedim

    1.
  9. model grubunun pembe mezarlık şarkısında affet kelimesinin garip telafuzuyla anlaşılan halidir. * * * *
    4 ...
  10. befrines

    1.
  11. scalliwag

    1.
  12. gaelic storm adlı irlandalı gruba ait güzel bi parça.

    kulakların pasının silinesi adına;

    http://www.afilifilintalar.com/irlanda-poyrazi
    *
    1 ...
  13. van depreminden pkk nın sağladığı kar

    1.
  14. kızılay çadırı, kuru bakliyat bilimum yaşam ihtiyaçları. kimse birbirini kandırmasın, ihtiyaç sahibinden çok kişi nemalanıyor.
    0 ...
  15. bir şakirtten eksi oy nasıl alınır

    1.
  16. (bkz: said i kürdi)

    dersem eksi butonuyla bütünleşirler.
    1 ...
  17. karanlıkta nüfus sayımı

    1.
  18. Babamın öldüğü gün birine âşık olmuştum. Bazen böyle olur, her şey üst üste gelir. Metrodaydım, boş yerler vardı ama en köşede ayakta duruyordum. Onu düşünüyordum, romantik şeyler değil, bir buluşma ayarlayabilmek gibi pratik şeyler ve kaç istasyon sonra inmem gerektiğini de düşünüyordum diğer yandan. Yirmi bir yaşındaydım o zaman, ama çarklar hep döner, her yaşta döner. Büyük bir kentteysen bir sürü gereksiz şey bilmen lazım yoksa kendini salak gibi hissedersin. Sonuçta inmem gereken istasyonda indim. Eve gittim. Herkesin yüzünde aynı ifade. Ölüm haberi vermek zorunda kalanların yaşamaktan duydukları tatlı utanç. Bunlar çehrelere asılı açık kanıtlardır. ilk insanlardan bu yana incele incele bu hale gelmişlerdir. Bir gün öyle bir dil gelişecek ki tek laf etmeye gerek kalmayacak. Herkesin yüzünden anlaşılacak ne demek istediği. Neden diye sordum, ölüm sebebi yani. Söylediler. Gerçek yaşama sevincini görmek istiyorsanız mezarlıklara gidin, orada gezen insanların yüzlerine bakın.

    ihtiyar gassali hatırlıyorum babamı yıkadığı mermerin önünde. Beyaz sakallıydı. Ama rüyalara giren aksakallı dedeler gibi değil, Hemingway gibi. işini seviyordu ve çok konuşuyordu. Bu tarz işleri yapan adamların fazla konuşmaması gerekir. Ama o bunu takmıyordu. Bir sürü şey sordu. Cevap vermedim. Cevap alamadığı her sorudan sonra ayrı ayrı şaşırıyordu. Büyük bir samimiyetle şaşırıyordu. Konuşulmaması gereken yerler vardır. Çocuklara ve ihtiyarlara anlatamazsın bunu. Hepsi doğal anarşist.

    Cenaze günü çok soğuktu. Sonra hep uyumak istedim. Doğal sakinleştirici. Sevdiğiniz biri öldükten sonra yaşama tekrar devam etmek bisiklet kullanmayı öğrenmeye benziyor. Ama yokuş aşağı giden bir bisiklet oluyor bu. Dengeyi sağlamanın tuhaf coşkusundan bahsetmiyorum burada ya da sadece bundan bahsetmiyorum. Kafayı gözü yarmak üzere olmanın korkusundan da bahsediyorum. Ne demek istediğimi sahiden anlıyor musunuz?

    Sonra zaman geçti. Zaman hiçbir şeyi düzeltmez. Daha beter de etmez. Zamandan bağımsız şeyler bunlar. Karanlıkta uzanıp bir sigara daha yakmaktan başka bir şey gelmiyordu elimden. Babam öldüğü için değil. Âşık olduğum için değil. 21 yaşında olduğum için değil. Öyle olması gerektiği için.

    Sonra biraz içtim ve telefona sarıldım. Bu adil bir şey değil. iki taraf için de. insanlar sizin alkollü olduğunuzu anlar ama bellekleri bunu böyle kaydetmez. Çünkü gelen sadece sestir. O sesin üstüne en ayık halinizi yerleştirir bellek. Bellek böyle namussuz bir orospu çocuğudur işte. Sizi üçkâğıda getirmek için elinden gelen her şeyi yapar. Hepimiz yanlış hatıralara sahibiz. Öyle yaşanmadı onlar. Hatıralarını yazan ihtiyarları düşünün, kitabı bitirdikleri zaman öleceklerini bilirler, o yüzden bitiremezler bir türlü, yaşamak için sallamayı sürdürmeleri gerekir.

    Onu aradım ve seni seviyorum dedim. Çarklar durdu, yargılama bitti. Hayatımda ilk kez çekip gitmek istemiyorum. Şimdi bile utanıyorum söylediklerimden. Herkesin kalbinin çizildiği bir yer var. Orada görünmez bir duvara çarpıyorsun. Daha öteye gidemiyorsun. Bütün dünyan o çakıldığın yerden uzanabildiğin yere kadar oluyor artık. Benim çakıldığım yer de o günlerde bir yerde işte. Ama tam nerede bilemiyorum. Hiçbir zaman da bilemeyeceğim bunu. Orası beni daha iyi bilecek.

    Sonra konuşalım dedi. Sonra konuştuk. Hastanenin karşısındaki otoparkta. Otoparkın bir köşesini oto yıkamacıya çevirmişlerdi diğer köşesini çay bahçesine. Çok amaçlı grotesk bir yer. Ne konuştuğumuzu yazmayacağım. O kadar da değil. Çünkü bunlar özel şeyler. Zaten ben hayatımı anlatmak istemiyorum ki. Yaşadıklarımı düşünerek oradan bir sonuca varmak istiyorum sadece. Sanırım demode bir yazarım. Genellemeleri seviyorum ve noktayı koyduktan sonra ardımda iyi kötü bir anlam bırakmak istiyorum. Artık bunun bir anlamı kalmadığını düşünsem bile böyle yapıyorum. Lanet olsun, öyle alıştım çünkü, nasıl başlarsa öyle gider.

    Sonra yine zaman geçti. Zaman geçmesi önemli değildir. Sanırım bundan bahsetmiştik. "O zamanlar bir şeyleri reddetmeye ihtiyacım vardı ve sen tam bunun üstüne geldin." dedi. "O kadar iyiydin ki o zaman. Annem sanki bu yüzden yedi ay daha yaşadı. Ne demek istediğimi sahiden anlıyor musun?" Anlıyordum. iki karışlık mesafede, birbirimizi göremeden uzanmıştık. Kaç kişi olduğumuzu bilemeden uzanmıştık o karanlıkta, yanımızdaki ölülerle beraber uzanmıştık. Karanlıkta nüfus sayımı şöyle yapılır. Yaşayanlar bir sigara yakar.

    emrah serbes/afili filintalar
    5 ...
  19. istanbul seninle tamam

    1.
  20. Sen şimdi ordasın diye nasıl güzeldir istanbul
    Artık eksiği kalmadı, seninle güzeldir istanbul
    Canımın içi, boğaza baktıysan hele,
    dünya gözüyle buluştuysa Haliç'le gözlerin
    Nasıl da tamamlanmıştır ikinizin de mavisi

    Ellerin şifa dağıtır dokundukça,
    Pera'nın yosunlu duvarlarına.
    Galata kulesinin restorasyonu tamamlanır.
    ihmal etme yedi tepenin hiçbirini.
    Kutsasın varlığın teker teker her birini
    Anlamını yitirmiş her semt seninle anlamlanır
    Sen şimdi istanbul'dasın ya
    Kız Kulesinin kız kardeşi.
    Artık başka her yer gurbettir

    Sakın dönme, orada kal istanbul seninle güzel
    Bana artık usulca yanına sokulmak yakışır..

    ali lidar
    2 ...
  21. anti emperyalist aşk şiiri

    1.
  22. Varlığında ben
    Karayiplerde korsanım
    kılıcımı sana balık tutmak için kullanıyorum
    müsade et ellerimle besleyeyim seni
    ellerim temiz
    ellerim eve ekmek götüren işçi eli..

    Varlığında ben
    Hüseyin'in matarasıyım
    Kerbela'nın sıcağına inat
    son nefesinde içtiği buz gibi
    son damla suyum..

    Varlığında ben
    emperyalizme direnen bir devrimciyim
    bütün tersaneleri işgal edilse de yurdumun
    iki kişilik bir sal yapıp kuytuda
    okyanus okyanus dolaşıp
    illegal bildiriler dağıtabilirim..

    Varlığında ben
    gıyabında sevmekten kurtulup seni
    gözlerinin içine bakıp
    Seni seviyorum diyebilirim..

    ali lidar
    2 ...
  23. mitolojik şiir

    1.
  24. Ben senin tek zaferinim sakın aklından çıkarma
    Peleponnes savaşlarını da Spartalılar kazanmıştı
    Penelope Cruz fena kadın sayılmaz
    Demek ki fenalık bir tür vitamin eksikliğidir
    Ya da bunları boşver şimdi
    Madam Cruie Oscar mı almıştı Nobel mi?

    Bir bardak çayın sadece bir bardak çay demek olmadığı zamanlarda
    Geçici heveslere kapılmıştım sana aşık olmak gibi
    Sen artık mitolojiksin çay da ülserimi azdırıyor
    ikiniz arasında bir bağlantı var sanki
    Şimdi banyo terliklerimin uçlarındaki boşluktan
    Dönüp geçmişe baktığımda
    Bir türlü karar veremiyorum
    Sen mi daha iyiydin Florance Nightingale'mi ?

    ali lidar
    3 ...
  25. dağınık sicim

    1.
  26. Eve dönen sigortasız bir travesti kadar yorgunum
    Beni al, yont yoğur, sar sarmala
    Alakası olmayan parçalara bölündüm
    Tamamla..

    Yaşamak sıkıntılı iş yaşlandıkça anladım
    Ruhum payına hiç düşen nevrotik bir piç.
    Zaman akar, su durulmaz, içim dağınık sicim
    Toparla..

    Sen yokken çok okudum, çok söz birikti heybemde
    istesem didaktik didaktik konuşurum şimdi
    Ama bilirim, sevmezsin spesifik sözleri
    Bağışla..

    'Ruhuma bir hayat yakıştıramadım' sevgilim
    Neyi tutsam elimde kaldı, usandım nefes almaktan
    Oysa içimde bir tohum, su versen filizlenecek.
    Hatırla..

    ali lidar
    3 ...
  27. pinkrock5

    1.
  28. begenmediysensiktirgit

    1.
  29. yeni bir yazar. lakin hala inci sözlük formatında yazıyor. hacı @ koymak da nedir? *
    6 ...
  30. güvercin telaşı

    1.
  31. Yaşadıklarımdan hayal ettiklerimi çıkarttığımda
    Geriye kocaman bir hayal kırıklığı kaldı.
    Gerçi matematik oldum olası zayıf bende
    ama konu bu değil şimdi..
    Hayattan tamamen ümidimi kestiğim anlarda bile
    şaşırmaktan alıkoyamadım kendimi
    yavrusuna yiyecek götürmek için çırpınan serçeye.
    Ya da her bozulduğunda yuvası
    dehşetli bir tutkuyla aynı yere
    çer çöp taşıyan güvercine.
    Ne var dedim kendi kendime, ne var
    Ne var da tutunmaya çalışıyorsunuz bu kadar
    Bu rezil hayata?
    Çıkamadım tabi işin içinden
    ve serçelerle güvercinlere havale ettim bütün ontolojik kaygılarımı..

    Rakı ya da Kafka ya da Xanax ya da Perec
    hepsinde aradığım şey aynı aslında.
    Usanmadan her defasında bozulan yuvasına
    çer çöp taşıyan güvercinin
    hevesidir yakalamaya çalıştığım her neyse..
    Benden geçen şeylerin farkındayım elbette
    içimden geçenlerle ters orantılı hemen hepsi
    Gölgesine sığındığım rakı şişesinin görkemi
    Azalsa da o son lanet duble içildiğinde
    gecenin son saatlerinde
    içinde serçeler ve güvercinler gezinen
    laflar etme arzusu doluyor bir yerlerimde.
    Ağzımı açacak oluyorum
    ama dinleyen kimse yok
    Neyse diyorum sonra, neyse
    Neyse..

    ali lidar
    1 ...
  32. kalbi kırıklar bankasında

    1.
  33. tanım: kesmeşeker'in güzel bi parçası.

    japonca şarkısından sonra çaldığında japonca'nın devamı gibi geliyor. ya da cenk aynı tadı her şarkısında fazlasıyla veriyor. bu kulak fakiri de devamı sanıyor. *

    sözlerini de yazalım tam olsun;

    kalbi kırıklar bankası'nda
    bekliyorum faizler insin...

    gözardı suresini okudum bugün
    gözaltı çizgilerinde durdum.
    kullandığım günlerim de var yanımda benim.
    kullandığım günlerim kadar hissem var benim.

    kalbi kırıklar bankası'nda
    bekliyorum faizler insin...
    bir hayatın akışında
    bekliyorum kendimi burada.

    dörtbuçuktan beşle mezun oldum.
    cesaret babından ikmale kaldım, yoktum.
    bir sevgilim varmış- adı güzel- geçmişte kalmış.
    ben geçerken aramızdan sirenler çalmış.

    kalbi kırıklar bankası'nda
    bekliyorum faizler insin...
    bir hayatın akışında
    bekliyorum kendimi burada.
    2 ...
  34. ay dahi güneş dahi

    1.
  35. bilenlerin selamün aleyküm serkan nasılsın kardeşden tanıdığı güzel bir ilahimiz.

    mahmut durgun kardeşimiz de çok güzel okumuştur. **



    tezgelenedit: sözlerini de yazalım tam olsun;

    Ay dahi, güneş dahi
    Nurundan Muhammed'in
    Cümle şekerler tadı
    Tadından Muhammed'in

    Evliyalar geldiler
    Saf saf olup durdular
    Canlar feda kıldılar
    Yolunda Muhammed'in

    Muhammed bir denizdir
    Cümle yerleri tutmuş
    Evliyalar ördeği
    Gölünde Muhammmed'in

    Yetmiş bin hacı gider
    Malı mülkü terkeder
    Varır ziyaret eder
    Kabrini muhammed'in

    Ol Meryem oğlu isa
    Sırrı ile göğe ağdı
    Yüzbin isa sergerdân
    Vasfında Muhammed'in
    6 ...
  36. umudun göğe yükselişi

    2.
  37. her satırı hayranlık uyandıran şiir.

    çok samimi bir dille yazılmış. kelimeler hiç yorulmamış. süslenmemiş sade bir anlatımı var. tekrar tekrar ve tekrar okutuyor kendini.

    iyiyim, bir şeyim yok
    sade bir hayatım var şimdi
    camiden terapiste - terapistten camiye
    doktor beni gözlerimin de olduğuna
    inandırmaya başladı

    dünyayı benimsedim, yadırgamadım çok
    evim gibi hissediyorum
    ellerim titremiyor o kelimeyi duyduğumda
    müzik susuyor ara sıra.. olsun
    acıdan çarpılmış suratlar, anna akhmatova
    evim gibi hissediyorum
    göğü bir şey kırıp geçiriyor boydan boya
    boyun eğdiriyor papatyaya ilk damla

    papatya da iyi,
    bir şeyi yok aslında
    sade bir hayatı var onun da
    kımıldanıyor ilk damladan sonra
    parmaklarım titriyor
    benimsedim hayır;sıcacık da yazları ayrıca..
    hem o da burada yaşıyormuş artık.

    değil mi, niçin üzülelim umut yoksa
    niçin gömülmesin ölmüş olan toprağa
    parmakları da gömülmesin;peki niçin?
    sıkılmıştır, gemiye göbeğinden bağlı astronot gibi
    ve kopmuşsa bağ, canlı da olsa aşk
    canlı da olsa değil mi, niçin gömülmesin cesedi
    camisi de olan bir uzaya..

    selahattin yusuf
    1 ...
  38. güzelcin

    1.
  39. koşu koşuver nar gözlüm
    yuvarlak biçimli ayakların
    küheylan kolanı gibi kuşağın
    gürbüz kalçalarının üzerinde
    koştur azaplardan kaçalım
    koruklar üzümlenmiş mi bakalım
    bir söze iki gülüş bir öpücük
    iki bedeni birbirine katalım
    ruhsatlım sevdamsın beri gel
    kanın höpürtülü başın dik
    o seven yuyan bakışınla
    içimi yu mermer döşegel
    dorukta yeni ay ince işaret
    geceye bir şey olmaz gayri
    ne kem gözler gizlenir karanlığa
    ne evin sevincinden korkan bulunur
    asmalarda güneş ve çocuklarımız
    çardakta ıslak ve ekşi uyur
    bacın bazlama yağlasın sahan
    mutluyuz tüm dünyaya duy

    cahit zarifoğlu
    1 ...
  40. kıyametten kopuş

    1.
  41. evrendeki tüm boşluklar hazindir.
    sessizliğin epidemik elemi,
    yankıdaki avuntuyu gölgeler.
    kulak asma, bırak ne derse desin
    podyumu, poligonu ateşe versin
    modayı takip eden cansız mankenler.

    demli bir denizde uçuşuyorduk
    kanlı mehtap hislerimi sömürdü.
    dün gene yıllar geçti,
    mazi, kıyametin kopan kısmıdır
    çocuktuk, oy hakkı yok, ah acıklı statü
    bir cepte kuşüzümü, diğerinde kuştüyü
    masumiyete gırla azap reva görüldü.

    israr, aczin soyundan; ikna etmek kısırdır.
    şanlı mitolojinin tahtına geçti
    kapitalist şamata ve muasır magazin
    şimdi moda star leşi ve göğe yakın çadır.
    acizlerin sürprizi, nişanıdır krizin
    iddialı değilsen, hiç yenilmezsin.

    benim bir sırrım var mı?.. işte bu bir sır.
    dünde mi kaldı cidden yirminci asır?
    sıkı dur geri tepsin delilik taş yürekten
    hüznün kaynar asidiyle karışmaktansa,
    yalnızlık bastırınca, ıstıraba münhasır
    yeminler ver mutlaka yastığı ısır

    murat menteş
    1 ...
  42. der poet

    1.
  43. hoşgelmiştir. da poet dinlemesi muhtemeldir. sahi albüm çıkardı değil mi? konuyu dağıttım yine. *
    1 ...
  44. yüzler ve sözler

    1.
  45. mezartaşı yontucusu

    mezartaşı yontan bir adamın gözleri
    miras pay edilirken uykusu gelen
    bir çocuk gibi
    bomboş bakar dünyaya.
    der ki bu şenlikistanda
    her şeyin varisi benim adım muamma
    kuruyan yüzünüzü ancak ben onarırım
    cilt bakım setleri gider boşa
    size bembeyaz bir yüz yaparım.

    kör

    körüm ben, aydınlığa karşı kötürüm
    umrumda değil gündüzün uzaması
    hiç karışmam tanrı’nın işine
    mesela kaç ölçek kırmızı katıyor güle
    -gül neyse-
    körüm ben, seslerden insan yaparım
    dolaşıp dururum gece bekçisi gibi
    şart olsun ki
    insan burda karanlıktan kuruyor
    bana mı bulaştı yoksa,
    dünyanın isi.

    mecnun

    kusura kalma teselli hazretleri
    sana layık bir mürit olamadım besbelli
    büyük şehirlerin küçük içinde
    dansa kaldırılan utangaç bir kız gibi
    buldum bu dünyada kendimi.
    ve camları hohlayıp da çizdiğim resimlerden
    bir ben kaldım ve sevgilim
    suyu ihmal edilmiş fesleğen gibi gitti
    gözlerim terledi yolunu gözlemekten.

    sevgili

    gökyüzü kapalı ben açık hece
    bir dua damlar yapraklarıma
    ceylan derisinden bir ezan sesi
    gelir ve cilt olur dudaklarıma.

    foto ali

    bir vesikalık kestim aynanın içinden
    pazar ola ey çünkü ben
    yana yatmayan saçları gibi bir insanın
    hep şuna inandım,
    geciken bir mektup, düşünün sevgilinizden
    işte o mektup benim, siz karşımda gülerken
    üzüntümdür yüzünüzde patlayan
    foto ali ben
    falso alırken her şey hayatın karşısında
    çoğaltırım sizi hiç üşenmeden.

    dilenci

    ey insan sana küstüm çünkü sen beni
    birazdan kurşuna dizilecek bir mahkum gibi
    bıraktın ve gittin endişe limanında.
    ama sorarım, mesela samatyada
    kimin bahçesi daha büyük
    ölümden.

    cüce

    kurban olduğum,
    iki ters bir düz örerken insanları
    birkaç ilmek daha atsaydın bu fakire
    sevaba girerdin ve
    olmazdı kimseye hıncım
    ama şimdi üç beş santim için
    zıplayıp duruyor elim ayağım.

    deli

    deli sizsiniz böyle bir çağda
    akıllı kaldığınız için.
    ben sizin
    akla hayale sığmayan yanınızım
    siz ki dünyayı üstünüze giyseniz
    yine de açıkta kalırsınız çünkü gözleriniz
    dipsiz bir ambar sanki.
    ah siz,
    mezarlıklar müdür olsanız bundan daha iyi
    bir koyup hiç almasanız bir tohum gibi
    kendinizi toprağa.

    ibrahim tenekeci
    1 ...
  46. kainatta gözden kaçan bir nokta

    1.
  47. murat menteş şiiri.

    biz türkler kainatın kırsal kesimlerinden
    doludizgin akarak vatandaş sadeliğiyle
    lisanslı kungfucular, sendikalı personel,
    gibi kanlı bir hicretin arifesinde
    keramet sezinledik yaydan fırlayan okta
    yalanladık dünyayı tekrar adeta
    sağduyulu derbeder avrupalılar şokta.

    biz türklere kainat iki numara büyük;
    itiraf tecrübemiz noksandır işin aslı.
    birbirine layık olamayan düşmanlar gibi romantik
    değildik mutlu olacak denli hırslı.
    melaikeden öğüt aldığımız yer söğüt
    dört asır sürdü hız çağımız, işte kanıtı:
    atlarımızın yelesinde biriken kükürt.

    biz türkler kainata bakıp 'her neyse' derdik,
    haksızlık etmeyeyim, salavat da getirdik.
    dün hep vardır, yarınınsa adı var;
    refleks değil kaprisin fırça darbeleridir
    tarih tablosunda hiç bitmeyen rötuşlar.

    biz türkler kainatta bir avluya toplansak
    kreşte unutulmuş bir defterde veyahut
    dergilerden kesilmiş gözlerimizle;
    nefsimiz kabarırken, vicdanımız seyrelmiş
    tamam işte ben de onu diyorum ahbap:
    biziz o düz ovada avlanan keklik
    minimalizme fitiz, nihilizme geçmedik
    tuhaflığın garipliği acayip eksantrik

    biz türkler kainatı fetihte zorlanırız.
    bize hiç yaramadı, astronomiden kopmak
    lakin dâhiler dahi aptalca şeyler yapar
    hastalıkla hastayla kolay baş ederiz de
    bir cesede su içirmek zordur muhakkak.

    biz türklerin şu fani kainatta
    en büyük lüksümüz kısa ömürlü olmak.
    0 ...
  48. el ve dağ buğu sesi

    1.
  49. 'merhaba sevgili öğrenciler' -doç. dr haluk gürgen-

    tam dört yıldır yazıyorum
    ne yazdıysam beni bastın
    allah sağlığın arttırsın
    ölme e mi şizofrengi!

    reklama hiç vermedin yer
    insanlar bir halt sandılar
    bunlar post-modern tezgahlar
    c.i.a. mısın şizofrengi?

    bazen eksilttin bir dizem
    bazen uydurdun kafandan
    asla basmadın tamamdan
    patla e mi şizofrengi!

    ben gidiyom herhal dönmem
    zaten sıkıldı okurlar
    yeni gençlere fırsatlar
    tanı e mi şizofrengi!

    ah muhsin ünlü - şizofrengi dergisi
    1 ...
  50. ne kadar da ideolojik yaklaşıyoruz birbirimize

    1.
  51. karakter sınırlamasına takılmıştır ki normali;

    yaşasın! ne kadar da ideolojik yaklaşıyoruz birbirimize

    bazen çok korkuyorum.
    ama bu; aslanlarımı açıklamama engel olmuyor
    çünkü fena halde yaraşıyor birbirine gece ve balta
    ve anneciğim derdi vardı neyin altına giysen olur bir siyah pantolonum şimdi gibi ay!
    tekhnem dolu müfsidle!
    bu da caddelerden derviş dervişegelmeme mâni değildir
    yolları ay bastı mı lambalara koşuyorum ya, bundan
    bunun için kent nesnesi o bıçakla bakunin'di deştiğim
    ki ben devletin taş kestiğini en baştan bilirdim
    isa'yı polise doğru
    lttuğum zaman.
    ellerini el olarak tutmak istiyor ellerim
    de ki bunun kaburgamdaki kiliseyle ilgisi yok değildir
    zaten en az on iki kişiden biri haindir
    ama gözlerimi öyle yırtma annem ilkokul öğretmeniydi benim!

    sokaklara çıkıyorum sonra kedilerden görüyorum
    gazinolardan
    inanmazsın bir taşra kurmuşlar aynı bize bakıyor
    bir yanım asaf halet söylüyor diğer yanım fabrika
    bir şiiri birkaç kalemle yazmak lazımdır geliyor bana
    bugün yepyeni bir imparatorluk öğreniyorum
    ekmeğin ağırlığından da yeni bir imparatorluk
    örneğin gül dönüyor bir beygiri tasfiye ediyor şair
    arabca akdeniz diyor ben
    aynadan dönüyorum ayna
    benden dönmüyor.

    çok sihirli bir kabri söndürüyorum
    bir havari morfin gibi anne söylüyor
    ağlıyorum bak bir çocuk bak bir çocuk bak
    bak bir çocuk çok kötü bir gömlek kuruyor.
    belki de yangın çıksa ve ikna edilmiş olurum
    torbamı topluyorum ve annem şarkı dinlemiş olur
    korkuyorum çobanım yok metal nazlı pim aktif
    çözmüyorum çözersem kın fena halde kalınlaşıyor.
    manchesterden geliyorlar ve liverpooldan geldiler
    birazdan padişah mı öldürecekler dedim
    bir milyon kadardılar ah atları vardı
    artık seni bir çiçek yerine kopartmak
    istiyorum sevgilim.
    işte sahneden indim ve öpüyorum ağzından
    annem meç yaptırmazsa iftara geç gelir haz
    ey sıkıntının sevdiğim aritmetiği
    söyle banabana söyle; bir kere daha kabz?

    `inanmışım kaybetmek esrarıdır esrarın
    çıldırmış bir vaşak gibi kaybediyorum`
    ipimden kurtulmuşum kaybediyorum
    birleşmiyor ellerimiz haykırıyor trapez
    tanklar tank olup geçiyor üstümüzden
    helvetius haklı devlet şaşkın piyanist kara
    memleket sana rağmen ket vururken yarama
    şu çıplak çocuk şu tüyük bürk şairi ben
    -ve emir 'kun' diyor, doğruluyorum-
    bu ülke'den daha bıçkın tamlama bilmiyorum.
    `ayakkabılarını kapımın önünde görmeyi istiyorum!
    çünkü bu,
    seni seviyorum içine nal salmak demektir.
    ve hareketinin bana durduğunu akla uydurur.
    oysa seni sevmem toplumu meşru kılar
    ve gitmen beni dile indirger sevgilim.`

    zaten kırılmış bir kızsın şimdi dövülmüş bir av
    yanmış ırmaklar öneriyorsun toy bedenine
    kavmin yanlış tufanlardan geçip duruyor
    gözlerime baka baka ağlayıp aşk diyorsun
    bir tekkenin ortasına sirk treni devriliyor.
    ki hala çocuk övmeye duruyorsam bu
    'şehrin en uzak yerinden gelen o'nunla
    ve izmit'le ve fargo'yla ve horasan'la
    ve hafıs'ın beni eve götürdüğü kınla ilgili bir matkabı
    girdiği çene kemiğiyle birlikte söküp
    şu karşıki düğün salonuna ilave edemememdendir.
    yoksa lar ve ortaokul öğretmenleri giremesinler diye
    babam ve bilhassa dedem
    mahallemize yeterinde toplu polis gönderilmesi konusunda
    gerekli telefonları etmiş durumdalar sevgilim!

    ama yine de sırf sen sürdürebil diye ayın alnında melekçe
    ve şüpheye düşmeden kelebek besleyebilsin diye bir padişah açıkça
    benim alıp kını
    öte yana geçmem gerektir
    içinden memleketi çekeyim diye.
    hem düşünsene;
    bu bizi nasıl imparatorlaştırır!
    yoo, hayır! omzunu açma. omzun ideoloji taşır.
    ve fakat 'dil'e rağmen bütün bunlar sevgilim
    ayaklarına beyaz çoraplar giydirmek istemediğim anlamına gelmeyebilir.

    çünkü bak süleyman bu sayfadan henüz geçmiş gibi gül lekesi
    ve apaçık kudüsmüş bir zebrayım ben uzun menzilli şiirlere şikar!
    elbet bir gün batar, kuşlar döner, çarmıh baştan düzenlenir
    ve bana tertemiz eller verir cezayirli o tüccar.
    o vakit sana bakıyorum kadar büyür akdeniz
    cumhuriyetin tersinden tertib ettiği çarşılar gibi
    sonra uzun süre bir takibediliyormuşum hissi...
    siz hiç yahudi bir minibüs şöförü düşlediniz mi?

    ah muhsin ünlü
    3 ...
  52. dev ekranda mahşer keyfi

    1.
  53. allahım karımı bugün işe almadılar
    inanç doğru söylüyor bu adamlar islamcı
    inanç'ın abdesti var ama namaz kılmıyor
    karım başını örtmüyor diye onu asalım
    her allah'a inanan allah benimdir diyor
    bu momentum bu sürtünme bu düzenek ahkamcı
    allahım sanki hak etmiştik o işi
    ya biz yanılıyoruz ya adamlar islamcı

    allahım karımın ellerini bırakma
    örtse de örtmese de başını çok seviyorum
    bu sözleri sana ağzımla söylüyorum
    melekler paraleli bir dakika kapatsın
    seninle çok özel konuşacaklarım var:
    mahşerdeki sürprizi yayınlama allahım
    beni burda rezil et kefarete razıyım
    hiç günah işlemeyen büyük recmi başlatsın
    hakkımızı yiyenler diyorlar ki islamcı

    allahım bağışla ben islamcı değilim
    bu adamlar islamcı ben müslüman adayı
    ömrünce bir müslüman belki cehennemliktir
    son dakika basmışsa en yitik istifayı
    allahım elimden her şeyimi al
    istersen günahlara sundur gövdemi
    ama gelsin peygamber yine rüyama
    mahrum etme benden sana sevgimi

    allahım karımın işe ihtiyacı var
    rektör tutmuş kitabı hem adını veriyor
    ey kul hakkı yiyerek kadrolaşan utanmaz
    yüzünüze tükürsem şemsiyeniz var
    ey peygamber ve kitap ve tanrı bezirganları
    azalarak kaybolun hayatımızdan
    bize sevgi tebliğ edecek
    müslüman
    lazım

    allahım sana son bir duam daha var
    ölünce müslüman bir çaycı olarak
    yani hani münhalse kontenjan kadro
    cennetinde bana mümkünse iş ver
    inanç'ı da aldır, karımı da yanına
    ki peygamber'e çay demlesin karım
    inanç ile birlikte o'na çay taşıyalım

    alper gencer
    5 ...
  54. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük