ölü köpeğini klonlatıp, klonlarıyla telepatik bağ kuran, 3 ay boşalmadan dayanabilen, mitinglere motorlu testere ve süper kahraman kostümüyle çıkan, merkez bankasını ve bakanlıkların çoğunu kapatmayı vaadeden anarko-kapitalist, minarşist. türünün devlet başkanlığına geçen ilk örneği.
arjantin halkına hayırlı olsun. onlar da kendini akıllı zanneden politikacılardan bıkmış ki direk deliyi seçtiler.
bir ölçü birimi olarak kullanmak istesek kafa karışıklığı yaratacak miktardır.
tükürük boğaza kaçınca boğulma var, açık denizde boğulma var, yere yüz üstü düşüp bayılıp kafanın su birikintisine girmesiyle boğulmak var, var oğlu var.
sırf belli bir kişiye ya da olaya bağlı olarak yazmıyorum, dine hakaret falan etmek gibi bir niyetim de yok dava falan açmayın.
efendim iş gereği zamanında memleketin en yobaz ama aynı zamanda en ikiyüzlü, uyuşturucu ve fuhuşun gırla gittiği bir şehrinde kalıyordum. iş dışında kalan zamanlarımı da işsizlikten ve abazanlıktan, instagram'da söz konusu şehrin en ilik hatunlarını insta'dan takip ederek geçiriyordum.
ilginç bir şekilde, profil bio'sunda malum sektöre dayalı imalarda bulunan hatunların belki de yarısının mutlaka bir umre fotoğrafı vardı.
story'de bir fotoğrafı açıyorum umre, arapça ilahi, diğer fotoğrafa geçiyorum lüks rezidansta yarı çıplak içkili eğlence. nooluyoruz alüminiyum.
ne bileyim ilginç geldi bana.
bu arada umre fiyatları 1300-4000 dolar arası, asgari ücret de gün itibariyle 430 dolar civarı.
belki de fakirler gidemeyip onlar gidebildiğinden çok göze batıyordur.
Roma döneminde yahudilerin toprak sahibi olması yasaklandığından dolayı adamlar mecbur ticaret ve zanaatkarlığa yönelmiş. bakmışlar toprak sahibi adama kıyasla finanstan hayvan gibi maddi, siyasi güç elde ediyorlar, bu sektörde kalmaya devam etmişler.
ayrıca bar kohba isyanından modern israil'in kuruluşuna kadar 2000 yıl boyunca devletsiz kaldıkları için dünyanın her tarafına yayılmışlar. e bu da network demek, ticaret ağı demek.
özetle binlerce yıllık pratiğiniz varsa gerizekalı bile olsanız işi kotarırsınız.
sırf müslümanlıkla ya da araplıkla bağdaştırılacak bir şey değil. tarikat şeyhi de, hint gurusu da, amerikan televangelisti de hepsi lüks araba meraklısı.
hak yoluna varmak için tofaş kartal'a binsek olmuyor mu, illa belli bir segmentin üstünde araç mı lazım anlamadım ki.
kpop grubu newjeans'in super shy klibi için portekiz'de bir balıkçı pazarında klip çekilirken arada kadraja giren dededir.
dede yarı mahçup yarı kafası karışık mevzuyu anlamaya çalışırken gruptaki kızlardan birinin nazikçe başıyla selamlaması, dedenin de "iyi devam edin yavrum" el hareketi ile güldürmüştür.
"eyvah komünistler geliyor" korkusu ile nazilerin kurucu ekibinin geldiği freikorps'a silah verip "abi şunları bir temizlesene" diyip ortalama alman vatandaşının gözünde faşistleri kahramanlaştıran, yine kendisi döneminde uygulanan para basma politikası yüzünden alman halkını hiperenflasyonla tanıştıran ve yine bu sebepten dolayı, fakirlikten boğuşan alman halkını radikal sağın kucağına iten alman politikacı.
beceriksizlik bazında almanya'nın kılıçdaroğlu'su. tek farkı iktidar görebilmiş olması.
bu salağın adına bir de vakıf kurmuşlar ona yanıyorum ben.
canım kardeşim senin de zikin taşşağın kanasa çaresini tüm billboardlara yapıştırırsın amk.
allah kadınları belli bir yaş aralığında ayda bir kere kanamak üzere yaratmış arkadaş, yaradılışın tabiatında olan, kontrol de edilemeyen biyolojik bir mevzu bu, cinsellikle de alakası yok sikişse de kanayacak sikişmese de (gebelik hariç, ya da başka şartlar varsa, ne bileyim amk erkeğim ben) neyin tatavası yapılıyor?
eğer siz tutup da deplasmanı rakibe dar eden es-es taraftarına değil de parti komiserlerine ve paralı kodamanlara bilet satarsanız o adamlar tribünden baskı kuramaz, ermeniler de golü çakar. takım zaten patates.
antrenörü siktir et, ulan dünyanın en kötü antrenörünü de getirsen "bu ermenilerden memleketimizde gol yemememiz lazım" diye takımın kendi kendini motive edip kenetlenmesi lazım, o bile yok.
yarrak gibi maç. kazanılsa da sevinilmez bu vakitten sonra.
90'larda gurbetçi derken insanın aklına ,"ekmeği için gurbet ellerde çalışmak zorunda kalmış, mazlum, gariban türk" gelirdi.
şimdi "gurbetçi" deyince karşımıza çıkanlar:
-Ülkemin parası çöksün, döviz uçsun ucuza ev alayım, tatil yapayım diyen gurbetçi.
-Ülkede geçim sıkıntısı çekene "kahve alacağına su iç, onu da içemiyorsan geber" diyen gurbetçi.
-Almanya'da her türlü "ahlaksızlığı" dibine kadar yaşayıp türkiye'de "ahlak" dersi veren gurbetçi.
özellikle 90 doğumlu ve sonrası neslin aklına oturmuş gurbetçi algısı aşağı yukarı budur arkadaşlar. yani "neo naziler solingen'de türkleri yaktı." deseniz "iyi olmuş amk keşke bir bidon benzin de ben gönderseydim." diyecek adam çok bu ülkede artık.
ha onun da çözümü basit:
almanya'da nsdap kurulmadan önce nasyonal sosyalizm adına kurulan siyasi partiler mevcuttu (macaristan, avusturya vs.).
"alman nazizmi şu sebeplerden başarısız oldu, o yüzden macar/avusturya modelini referans alıyoruz" ya da " "yerli ve milli bir nasyonal sosyalizm" (öeh bu ne amk) modeli geliştiriyoruz" denilir mevzu kapanır.
anuna goyum sanki burada işçinin emekçinin hakkını savununca bizim lümpen proletarya bağrına basıyor üniversiteli bebeleri, onlardan da "anuna godumun anarşik karısı" diye ayrı küfür/sopa yiyecekti. bence abd'ye gidip iyi yapmış, ikiyüzlülük kazıklanmaktan iyidir.
bu ülkede 6 ay şantiye gören en azılı komünist mühendis/mimar bile ortamı görünce neoliberale dönüşür, işçinin tepesine kırbacı vurur.