gelirin yüzde 94 ünü nüfusun yüzde 1 i paylaşiyor..tabi buna paylaşmak denirse.ortaya yemek geliyor, yüzde 94 ünü bir kişi aliyor kalanini ise 1 kişi.iyi dönuyor bu dünya bu kadar adeletsizliğe rağmen.
* Buenos Aires'te karısına sinirlenip onu öldürmeye karar veren adam, otelin 23. katındaki odalardan karısını aşağıya atar. Kadın elektrik tellerine takılır. işini sağlama almak isteyen adam, karısının peşinden atlar. Tellere tutunamaz ve yere çakılır.
* Iraklı terörist, içinde bomba olan paketi postayla suikast adresine göndermeye karar verir. Ancak yeterli sayıda pul olmadığı için paket ev adresine geri gönderilir. içinde bomba olduğunu unutan acemi terörist paketi açar ve malum son...
* Jake Fen isimli Macar adam, eşini korkutmak için kendisini asmış pozu verdi. Eve gelen eş, kocasını o halde görünce bayıldı. Kapıyı açık gören komşu kadın içeriye girince, iki cesetle karşılaştığını sanıp evi soydu. Toplandıkları ile çıkarken, Jake kadına bir tekme attı. Cesedin canlandığını sanan kadın, korkudan öldü.
* New York'ta caddede bir adama araç hafifçe çarptı. Adama bir şey olmamıştı. Şoförle konuştu ve kalkacakken olayı gören biri yanına gelerek , kalkmazsa sigortadan para alabileceğini söyleyince yeniden aracın önüne yattı. Araç sürücüsü ise adamın gittiğini sanarak gaza bastı ve adam öldü.
* Sibirya'nın köylerinden birinde cenaze mezarlığa götürülüyormuş. Mısır tarlasının ortasında, tabut köylülerin ellerinden düşüvermiş. Tabutun içindeki ceset düşüp dereye yuvarlanmış. Akıntı, cesedi dinamitle avlanan balıkçıların yanına sürüklemiş.Balıkçılar ''Acaba adamı dinamitle biz mi öldürdük?'' diye endişeye kapılarak, cesedi askeri kışlanın tellerine bırakmışlar. Nöbetçi er, bölgeye birinin yaklaştığını düşünerek cesedi yaylım ateşine tutmuş. Hemen ambulans çağrılmış. Delik deşik olan ceset, hastaneye kaldırılmış. Operasyon 6 saat sürmüş. Ameliyattan çıkan doktor, alnından akan terleri silmiş ve ''Çok zor oldu ama galiba yaşayacak'' demiş.
* 1983'te mağazada hırsızlık yaparken yakalanan San Diegolu bir kadın, polislere '' Eğer onu bırakmazlarsa morarana kadar nefesini tutacağını'' söyledi. Polisler kadını bırakmadılar, o da gerçekten ölünceye kadar nefesini tuttu.
* Her yıl , çatıya çıkıp anteni değiştirenlerden 1.800 kişi can veriyor. Çatıdan düşen ama ölmeyenlerin sayısı da 2.000 civarında.
* Özellikle son yıllarda, cinsel ilişki sırasında ölenlerin sayısında oldukça büyük artış var. 1 yılda 1.500 kişi seks yaparken can veriyor.
* En fazla ölümlerin yaşandığı iş kollarından biri de boyacılık sektörü. Dünya üzerinde her yıl 1.100 kişi boya merdiveninden düşerek ölüyor.
* Her yıl 33 bin kişi , yanlış iğne nedeniyle ölüyor. Özellikle Afrika'da bu tarz ölümler artık normal sayılıyor.
* Her yıl, gömlek veya pantolon düğmesi dikerken 299 kişi ölüyor. Dikiş sırasında iğneyi vücuduna batıranlardan bazılarının ölüm nedeni: Bulaşıcı hastalık.
* Her yıl 2.480 kişi ampul değiştirirken elektrik çarpması nedeniyle ölüyor.
düşündüm de.sadece karşılıklı ego tatmin etmekten başka bir şeye yaramaz. bir insan hiç sevgilisi olmasa bir şeyleri eksik hisseder. sonra bir sevgili arayışına girer. ama bulduğu kişiyle evlenmek gibi bir amacı yoktur. var sanır ama yoktur malesef. yeterince egosu tatmin olduğunda ise game over..
Benim boynum hep böyle bükülümü kalacak
Her hasretin içinde kavgasımı olacak
Bak halime arkadaş yaşarken ölmüşüm ben
Belki çare var ama beni nerden bulacak
Gayemiz yaşamaksa acı çekmek mi lazım
Çaresizlik peşinde hep adım adım
Bazen isyan ettiysem hakkım değil mi
Bu dünyada gülmek için ölmek mi lazım
Ben yanılmam arkadaş sende bizdensin
Bizim gibi meçhule gidenlerdensin
Bu dertler böyle bitmez düşünme derin derin
Hayat böyle arkadaş beteri var beteri
Her darbede öldüren aşkın kurbanıyız biz
Türlü dertler içinde büküldü hep belimiz.
Hiç dikkat ettiniz mi uzun zamandır tüm tv kanallarında yerli dizi kahramanları hep kirli sakallı, siyah ceketli, elbette ki kravatsız, külhanbeyi, Diyarbakırlıların Kırık denilen tipleri gibi tipler.
Ortak özellikleri, mahalle delikanlısı, okul yüzü görmemiş, özellikle sokaktan gelme, halk adamı ayağında tipler. Konularda genellikle mafya içerikli, çek senet mafyası, otomobil galericisinden tutunda tekstilci tiplere kadar. Rant olan her konuda haraçcı dediğimiz mafyavari tipler türemiş, adlarına da koruma parası demişler. Çevrede de bir sürü doğu şivesiyle konuşan avane. Neredeyse normal konuşan kalmamış. Seyreden de zanneder ki bu memlekette herkesin elinde bir silah kafasına göre hak hukuk peşinde. istisnasız hepsi Doğulu*.
Eğlence programlarına bakıyorsunuz, normalde Türkçe konuşabildiği halde şiveli konuşmaya çalışan bir sürü sanatçı! bozuntusu. Besbelli ki böyle konuşunca bir yerlerden nemalanıyor. Hatta öyle bir salgın oldu ki Türk kökenlisi bile dizilerde ve canlı gösterilerde aksan yapmaya çalışıyor. Çıkmış bir kırmızı ceketli anlı şanlı sanatçı! olanca maço tavırlarıyla her konuda ahkam kesiyor, yatıp kalkmadığı kişi kalmamış, her birinden ayrı bir çocuk peydahlamış millete ahlak dersi veriyor. Almış karşısına çıtır bir şarkıcıyı, kızın kıçına bakarak kız sen ne güzel olmuşun diyebiliyor. Birgün salya sümük ağlıyor öbürgün aslanlar gibi kükrüyor. Nasılsa meydan boş. Millet de bunları sempatik buluyor. Şarkıların hepsini belden aşağı ve kro ağzıyla söylemek marifet olmuş, terbiyesizliğin adı da medeni cesaret. Harbi adam diyorlar, herkesin önünde göt bacak süzene. Öteki kanalda eğlence programı diye sübyancının biri çıkar başka birinin donunu indirecek kadar densizleşir, ses çıkaran yok. Öte yandan benzer bir vakada anımsıyorum da Güner Ümit, yılların spikeri yaptığı bir hatayla hayatı kararmıştı, binlerce özür dilemesine rağmen. Demek ki duyarlılıklar da ciddi düşüşler var.
Bu maço ahlaksızların, bu her hafta bir başkasının kucağında arzı-endam eden motor sanatçıların! hepsi gençliğe model teşkil ediyormuş, kimin umrunda, vur patlasın çal oynasın.
Cahil cesareti desen değil, beyinlerimizi iğfal ediyor bu yoz kalabalık.
Nedir bunların ortak özellikleri denilince etnik kökenleri diyeceğim, ırkçılık yapıyorsun diyecekler.
Oğlum oku da adam ol, baban gibi eşek olma deyimi çoktan tarih olmuş. Okudukta ne oldu diyor herkes. Okumuş kültürlü insanların hepsi depresyonda yada yaşama kırgın. Parasının kaynağı bilinmeyen bir kro gelmiş fabrikayı satın almış, işçisinede, mühendisinede tüm kompleksliliğiyle köpek muamelesi çekiyor, insanlarda üç kuruşluk ekmek derdinde hakaretleri sineye çekmekte. Kroyum ama para bende edebiyatını dinlemekteler.
Devlet daireleri ise başlı başına bir rant kapısı, para musluklarının her birinin başına bu krolardan üç beş tane yerleştirilmiş ve elbette ki tepe bürokratların çoğu bunlardan. Aç bir müdürün kapısını bir kelime sor ,şivesinden nereli olduğunu hemen anlarsın. Nerede çalışmadan etmeden milleti süründürecek bir ortam var bunlardan bir tanesi muhakkak oradadır. Sanki özellikle seçilmişler. Bir okulda bakıyorsun yüzlerce öğretmen var ama seçmece doğuludur müdür. Neden böyledir bilen yok.
En pislik avukatlar bunlardan çıkar, her türlü taciz yöntemini alabildiğine uygularlar. Güç uygulamak yaşam biçimleridir çünkü. Okumuşunun da okumamışının da anladığı tek dil güç ve paranın dilidir.
Sokakların tamamı istila edilmiştir. Büfecisi, dilencisi, otoparkçısı, simitçisi, seyyar satıcısı, minibüsçüsü, uyuşturucu satıcısı, pezevengi, pornocusu ne istersen nerede kanunsuz iş var bunlar orada. Başkasını yaşatmazlar da. Öyle ki deniz görmemiş adam midye satıcısı olmuş. Yerli esnaf sürekli şantaj, haraç, taciz baskısı altında. Rant getiren yerler bir bir bunların eline geçiyor. Bakıyorsun adam kalkmış gelmiş, fabrikaları ucuza kapatıyor, hanlar alıyor, otobüsler, yüzlerce daire alıyor. Belediyelerle dirsek temasına geçmişler, siyasi baskılarla olmadı kaba güçle Karadenizli müteahhitlerin yolunu kesmeye çalışıyorlar. Buraları da ele geçirmek yeni hedefleri. Birbirlerini her ortamda kollarlar, zorunda kalmadıkça kendilerinden olmayanla alışveriş yapmazlar. Yapsalar da ödeme almak neredeyse imkansızdır. Parayı ya peşin peşin aldın, ki onu da fitil fitil burnundan getirirler ya da git gel, bu gün yok yarın gel, senin sattığın mal şöyle hatalı böyle hatalı dinle dur.
Nereden buldun yasası yürürlüğe konup uygulanmaya kalkılsa bir tanesi bile ayakta kalamaz.
Şimdi yeni amaçları da burjuvazilerini yaratmak, medya, eğitim kurumları, belediyeler, bankalar, bürokrasinin tepeleri hedefleri. TBMM yi ele geçirmiş durumdalar ve bu gücü tüm bu saydığım yerlere adamlarını yerleştirmek için alabildiğine kullanıyorlar.
Hele bir bunlara arkanı dönmeye gör, hele hele senin zayıf olduğunu bir anlasınlar....
Avrupa Parlementolarına koşturup GAP bize verilsin petroller bize verilsin diye yaygara koparır toprak dahi talep ederler.
Tüm bunları söyleyenlere de sen ırkçısın, ayrılıkçısın diyorlar.
Kardeşlik ayakları, biz hepimiz bu vatanın evlatlarıyız edebiyatı ile seni psikolojik baskı ile sürekli eylemsizlik durumunda tutuyorlar. Bölünürüz tehditleri falan. Hodri Meydan! bölün de görelim.
Vatandaşlarmış!
Oysa ne Atatürke ne Cumhuriyete ne de Bayrağımıza hiç samimi saygıları yok.
Çünkü kuyruk acıları çok.
Yavaş atın çiftesi sert olur derler, Türk Milleti de böyle bir milletdir.
Öğrenecekler!
Alın size işte bir Kürt Realitesi.
Bu realiteyi tanıyoruz, biliyoruz, görüyor ve yaşıyoruz.
atatürke devrimci gözüyle bakmayıp ama profil resmine bu ülkeye bir gram faydası olmamış güya gerçek devrimci diye tabir ettiği insanın resmini koyan akıl fukarasıdır.
benm ne konuşmam kendi konşmam ne yürüyüşüm ne bakışlarım ne gülüşüm. farkındayım kendim olmadığımın ama kendim nasıl biriyim bilmiyorum. kendim olmaya çalışıyorum kendimi tanımadığım için bi bakmışım başka biriyim. ben kimim?