hemfuckirhemsuurlutospaga
-10 (nihilist)
beşinci nesil silik 1 takipçi 8.20 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    guzel yazmak yeterli midir bunyamin

    1.
  1. sözlükler acayip ortamlar. milletimiz de acayip bir millet. bilgi paylaşımı amacı ve sloganıyla peydah olan ekşi birden milletimizin üstün yetenekleri sayesinde bir geyik platformuna ardından göz önündeki insanlara ve değerlere hakaret etme, propaganda yapma, fikirlerini başkalarına empoze etmeye çalışma platformuna dönüşüveriyor. insanlar özgürlük kisvesi altında hem diğer insanları hem de diğer insanların manevi değerlerini "ti"ye almakta bir beis görmez oluyorlar. ibnelik gibi toplumda kınanan davranışların hem uygulayıcıları hem de savunucuları palazlanıveriyorlar. pkk gibi kımıl zararlılarının savunucuları propagandalarını rahatlıkla yapabiliyorlar. allah, peygamber, kitap ne varsa kendini bilmez zibidilerin dillerine dolanıveriyor.

    şimdi; sözlükler +18 siteler değil. 12 yasındaki bir çocuk da internete eriştiği anda sözlüğü okuyabilir. bunun önünde hiçbir engel yok. düşünün ki kendi şerefsizliğini haklı çıkarmaya uğraşan bir ibnenin abuk sabuk fikirlerini kendi çocuğunuz okuyor. daha hayatın ne olduğunu anlayamamış, ergenlik döneminin başında, kişiliğinin farkında bile değil.

    bünyaminim lafı fazla uzatmayayım. zaten sen de okumayı pek sevmiyorsun biliyorum. sözlük olarak senin tek kriterin formata uygunluk. peki formatının insan gelişimine, zihni durumuna, toplumdaki huzur ve sükunete zararlı olacak fikirleri ayıklama konusunda yeterli olabileceğine inanıyor musun? bir insan sadece formata uygun yazıyor diye onun abuk fikirlerini yaymasına engel olmayacak mısın? hadi buna özgürlük deyip kıvırdın diyelim kendi vicdanınla başbaşa kaldığında acı çekmeyecek misin? eğer inanıyorsan bunun bir vebali olduğunu düşünmüyor musun? neyse bünyamin sen düşün bakalım biraz. ben gidiyorum.
    0 ...
  2. ooo ay bilonk tuceyle saz ekibi de gelmis

    ?.
  3. (bkz: kulak memesi kıvamındaki solcu) ay bilonk tuçe ve saz arkadaşlarının geldiğini gören tospaha nidası.
    1 ...
  4. ahmet yildiz olmedi nin gammaz olmasi

    ?.
  5. abuk

    1.
  6. (bkz: ukte dolması)
    *
    sabuk un kız kardeşi. abuğun da sabuğun da tek başlarına kullanıldıklarında bir manası yok.beraber kullanılınca (bkz: abuk sabuk) saçma sapan manasına gelirler. buradan abuğun saçma, sabuğun sapan manasına geldiğini çıkarmayın döverim.
    0 ...
  7. magrur ve duygulu bakabilen abazan

    ?.
  8. abazanlığı kendi iradesiyle tercih etmiş abazandır. abazanlık nasıl olur da bir insanın bilinçli tercihi olabilir?

    şöyle ki; bu vatandaşımız ki biz onu her ne kadar abazan gibi bir sıfatla aşağılama niyetinde olsak da, doğru bir iş yaptığının bilincinde. olaya tepişmek açısından değil sevişmek açısından bakıyor. nedir sevişmek fiilinin kökü? sevmek di mi bünyamin? evet. diyelim ki gittin bir fahişeye 100 avro... oha! çok oldu 20 avro verdin ve onunla cima ettin. sen sevişmiş mi oldun? 20 avroya bir insanın sevgisini alabileceğini sanıyorsan çok malsın be bünyamin.

    lafı uzatmayacağım. hem doğru yapmanın bilinciyle mağrurdur hem de sevişmek bir duygu işi olduğundan olaya harbiden duygusal açıdan bakabiliyordur.

    ne demişler berceste mağrur fikr i taleple mahfuzdur.

    anlamadın di mi bünyamin? sittiret.

    (bkz: abazanlıgın kotu bir sey gibi gosterilmesi)
    1 ...
  9. bahçeli muhatabım değil

    1.
  10. devlet bahçeli'nin dünkü grup toplantısında dile getirdiği eleştiriler hatırlatıldığında başbakan'ın ağzından dökülen cümledir. muhtemelen şu şekillerde devam edecekti ama pot kırdığını erken fark etti.

    bahçeli muhatabım değil...

    ama barzani kardeşimdir,

    talabani desen süt kardeşim,

    taliban'ın dizinin dibinden ayrılmam,

    buş'un köpeği gelse başımın üstünde yeri var,

    arabistandan muhtar gelse sırtımda taşırım.

    haa unutmadan. demokrasinin yıldızıyım. bir de ağzı olan konuşmasın ulan .
    3 ...
  11. abazanlığın kötü bir şey gibi gösterilmesi

    1.
  12. bizi öz değerlerimizden uzaklaştırmak böylece kolayca kültürlerini empoze edebilmek için dış güçlerin tezgahladıkları bir oyundur.

    abazanlık kötümüdür?

    hayıır.

    abazansak abazanız kardeşim. sen değilsin de ne oluyor. benden tek farkın sadece tepişiyor olman. tepişince sen benden zeki, başarılı, yakışıklı, bilmem ne mi oluyorsun? nedir bu havalar? hem olay sadece tepişmekse sen de bizim çomardan abazansın. o da çok iyi tepişiyor. hem de denk getirdiği yerde affetmiyor.

    siz bakmayın bunlara çocuklar. uçkurunuza sahip çıkın. namus dediğin öyle pazarda satılan bir şey değil. aman diyim. hade bakalım.
    7 ...
  13. cristopher columbus

    1.
  14. 1451'de cenova'da doğan kolomb efendi gençliğini marko polo'nun çin maceralarını okuyarak ve izlanda, ingiltere ve yunan adalarına giden gemilerde geçirdi. uzak doğuya olan merakı onu yeni ticaret yolları aramaya itti. kartografi ve coğrafya çalıştı. içinden bir ses batıya giderse uzak doğuya giden yeni ticaret yolları bulabileceğini söylüyordu.

    koltuğunun altına bir sürü haritayla birlikte acayip planlar sıkıştırıp avrupa'nın zenginlerini tabi ki en zengin olarak krallarını dolaşmaya başladı. tam kimsenin onu siklemediğini düşünmeye başlamışken bir rahibin etkisiyle gaza gelen ispanya kraliçesi kolombla iddiaya girmeyi kabul etti.

    kral ferdinand ve kraliçe isabella'nın sağladığı finansmanla ağustos 1492'de ispanya'dan yola çıktı. herkes kolombun iyi bir denizci olduğu hususunda mutabıktır lakin kolombun denizciliği ne kadar tartışılmazsa adamlığı da o derece tartışmalıdır.

    kolomb atlantikte yol almaya başlayınca karayı ilk görecek adamına bir yıllık maaşından daha fazla bir ödül vaadetti. 12 ekim'de "kara göründüüü" diye çığıran adamına karadaki ışıkları iki gün önce kendisinin gördüğünü söyleyerek nanik yaptı. ispanya'ya yazdığı mektuplarsa tam bir faciaydı ki onları ayrı bir yerde ele almak lazım.

    havasını alan denizcinin gördüğü kara havai adalarından başka bir yer değildi. kolomb burada fazla kalmadı. biraz tropik meyve, birkaç papağan ve adadan kaçırdığı yerlilerden uzun yolculuğa dayanabilenlerle ispanya'ya döndü. (mart 1493) bu aslında oldukça büyük bir başarıydı. kolombun anlattığına göre denizin diğer tarafındaki ada uysal, yeni lordlarını memnun etmek üzere bekleşen yerlilerle doluydu. bu nedenle kolomb kraliçe ve krala bol bol altın vaadetmişti.

    1493 eylülü'nde yanına 1300 kişilik ufak bir ordu alarak tekrar yola çıktı. ama bu defaki misafirler yerlilerin pek hoşuna gitmemişlerdi. yerlilerin altın biblolarına el koydular, çeşitli terbiyesizlikler yaptılar ve beyaz insanın gittiği her yere savaş götürme huyu buraya da sirayet etti.

    1498'de hispaniola adını verdiği adaya gideyim derken yolunu şaşırıp geniş toprakların bulunduğu bir kara parçasına vardı. burası muhtemelen tezini doğrulayan çin'in doğu kıyılarıydı. sonra kardeşini hispaniola'da yalnız bıraktığını hatırlayıp adaya geri döndü. lakin döndüğünde adadakiler savaşmaktan,salgın hastalıklardan ve açlıktan kırılmışlardı. kolombus'un durumu iyileştirmek için başvurduğu her yol işi biraz daha içinden çıkılmaz hale getirdi.

    kral ve kraliçe kolmombus'un yediği naneleri öğrenince adaya bir müfettiş gönderdiler. müfettiş kolombu kelepçeleyip ispanya'ya postaladı. cezalandırılmaktan kıl payı yırtan kahramanımız bir daha hispaniola'ya ayak basmamaya mahkum edildi.

    bu defa kolmombu kaderi çağırıyordu. bitmek tükenmek bilmeyen talepleriyle kralı yıldıran kolomb hindistan sandığı topraklara son bir yolculuk için finsansman buldu. bir kaç gemiyle sevilla dan denize açıldı.

    ama bu son yolculuk tam bir fiyasko oldu. bugün panamanın bulunduğu yere gelen kolomb öncekilerin aksine hiç de misafirperver olmayan yerlilerle karşılaştı. kaaya çıkamayan kolombun gemilerini de yerlilerle iş birliği yapan gemi kurtları kemiriyordu. sonuçta götü güç bela kurtarıp kendilerini jamaikaya attılar. buradan kanolarla hispaniolaya bir kaç elçi gönderdi ama hispaniola valisi yardım etmeye hiç istekli değildi.

    sonunda her nasılsa ispanya'ya dönen kolomb burada hayatını kaybetti. muhtemelen dünyanın başına ne kadar büyük bir bela açtığının farkına hiçbir zaman varamadı.
    0 ...
  15. duellonun kurallari

    ?.
  16. duello azizim bu boru değil. şimdi kalmadı böyle şeyler. iyi ki adalet sistemi diye bir şey var da insanlar birbirlerini mıhlamıyorlar.

    eskilerden...

    eğer onurunuzu zedelemiş birini zıbartacaksanız bunun cinayet olmaması içün düelloyu kitabına uydurmanız gerekirdi. aslında bu iş için bugünkü yasalar gibi kesin kurallar vardı.

    önce adli duellolar; bunların kökü taa alman göçebelerine dayanır.

    diyelim ki ben sana geldim ve keçimi çaldığını söyledim. sen de bana yalancı dedin. bütün köylü "abooov" efektiyle beni hemen yargılayıverdi. nolcek şimdi? hakimin karşısına çıkacağız tabi. çıktık hakime. hakim ikimizi de dinledi ama kimin haklı olduğuna karar veremedi. o zaman işi allah'a havale edip "doğruyu o söylesin" diyor. (ibne hakim, doğruyu o söyleyecekse sana ne gerek var?) o yuzden bir saat ve bir yer belirleyip kozlarımızı paylaşmamızı istiyor. sen beni vurursan allah senin haklı olduğunu söylediğinden keçiyi çalmış da olsan temize çıkıyorsun. tabi bu durumda benim ne olduğum malum.

    sanmayın ki bu sadece alman göçebelerinde görülen bir uygulama. vilyım dı konkurör bu uygulamayı ingiltere'ye getiriyor (11. yy.) ve bu kurallar taa 1817'ye kadar ingiliz hukuk sisteminde farklı şekillerde yer alıyor. sadece ingiltere de değil. 1547'de fransa da bu yöntemin aile planlamasına faydalı olacağını düşündüğünden olsa gerek duelloyu adalet sistemine alıyor.

    onur duelloları;

    bu tip duellolar 15. yy. dan sonra yaygınlaşıyor. adli vakalar olarak adlandırılmıyorlar. daha çok saraylıların egolarını tatmin etmek için başvurdukları bir yol. rönesans zamanı bu duellolar iyice ayyuka çıkıyor. amaç karşıdakini mümkün olduğu kadar aşağılamak. aklı başında saraylılar kendilerine yönelik provokasyonları kolaylıkla def edebilirlerken çabuk parlayan elemanlar duello yapmak hususunda birbirleriyle yarışıyorlar. nesilleri azalıyor tabi haliyle. sonra bakıyorlar ki ulan paso birileri ölüyor arkadaş bu işe bi çözüm bulmamız lazım deyip duelloları detaylı kurallara bağlıyorlar. bu kurallar sayesinde çoğu zaman karşıdaki ölmeden aradaki düşmanlığın bitmesi mümkün oluyor. bu kuralları 1777'de bir grup irlandalı bir araya gelip "duello kodu" adlı bir kitapta kayıt altına alıyorlar. mağlup olanın nasıl bir özrünün kabul edileceği, hangi tür yaraların duelloyu bitireceği falan fişmekan hep bu kitapta yazılı. burada esas olan karşıdakini öldürmek değil hıncını almak. bu sayede ölümleri bir nebze azaltıyorlar.

    amerikada işler biraz daha değişik. kuzey karolayna valisi john lyde "duello kodu"nu amerikaya uyarlıyor. ilk safhadaki duellolar daha çok tek patlar silahlarla yapılıyor. oldukça çok gürültü yapan lakin isabet oranı çok düşük olan bu silahlar amerikan tarihinin başlamadan bitmesine engel oluyor. bu arada üç saniyeden fazla sürede nişan almak hoş karşılanan bir durum değil. zaten mermiyi dağlara taşlara atan bu silahla üç saniye içinde nişan alıp ateş etmeniz gerekiyor ve sadece tek atış hakkınız var.

    lakin amerikada herkes bu kadar onurlu değil. mesela abd nin yedinci başkanı, andriv ceksın, orduda bir generalken at yetiştiricisi olan çarlıs dikınsını tabansızlıkla hatta gizli kapaklı işler çevirmek ve yalan söylemekle itham ediyor. dikınsın durur mu o da ceksının karısının pespaye kendisinin de puştun teki olduğunu söylüyor. hatta söylemekle kalmayıp gazetenin birine bu yönde bir makale yazdırıyor.

    ve sonuçta ikili 30 mayıs 1806'da kozlarını paylaşmak için karşılaşıyorlar. işaret gelince dikınsın ateşliyor. mermi ceksının iki kaburgasını kırıp kalbine çok az bir mesafe kala duruyor. ceksın hala hayatta o da silahını ateşliyor. ama o da ne silahı tutukluk yapıyor. şimdi; duello kodu na göre ıskalamak hatta silahın tutukluk yapması tam bir atış sayıldığından duellonun o şekilde bitmesi gerekiyordu. ama ceksın durmuyor ve silahını tekrar ateşleyip dikınsını öldürüyor.

    duello kodu'nun resmi bir yaptırımı yok. yaptırımları sadece onursal yönden. duello koduna uymadan duello eden cinayet işlemiş aşağılık bir rezil olarak kabul ediliyor. ceksın'ın da yıllarca duello koduna uymadığı ve rezil bir adam olduğu söylenip duruyor. ama bu onun abd başkanı olmasına mani olamıyor. amerika'da gurura ne kadar değer verildiği noktasında ilginç tabi ki. evet.
    0 ...
  17. borsa dusunce uzulen yurdum insani

    ?.
  18. sanırsın ki bütün yurdum insanı brokır yada ne bileyim zibilyonla hisse senedi var da borsayı takip ediyor.

    kiminle iki muhabbet etsem nolacak bu borsanın hali diye soruyor. ben de kendimi "ulan bu memlekette tek züğürt ben miyim" demekten alamıyorum haliyle.

    ama işin aslı tabi ki göründüğü gibi değil.

    bizim insanımız kendinden önce patronunu düşünür. patron bizim velinimetimiz o batmasın da bize verdiği üç beş kuruşla nasıl olsa karnımızı doyururuz haleti ruhyesi içindeyiz.

    yoksa tüketici kredileri toplamı 60 milyar ytlyi bulmuş ki bu rakamın içinde kredi kartı borçları yok. "lan lan yoksa millet tüketici kredisi çekip borsaya mı yatırıyo be?"

    neyse; sevgili yuzırlar, ben size anlatayım siz de tanıdıklarınıza anlatırsınız.

    bizim ki gibi sığ borsalara bakıp da ekonominin gidişi hakkında fikir yürütülmez. adamın sinirini bozmayın " vay borsa battı, mahvolduk" diye. parası olan düşünsün. size ne? siz karnınızı doyurabiliyor musunuz? ileride tasarruf edip ev, araba, yat, kat alma planı yapabiliyor musunuz ona bakın. haydi selametle.
    2 ...
  19. devrimci yazar ayarla fasilitesi

    1.
  20. çok sıkıcı bir hal aldı bu devrimci ayarlama işi. artık sözlük yönetimini iş başına davet ediyorum. bu fasiliteyi hayata geçirsinler ki biz de enerjimizi başka şeylere harcayabilelim.

    mantar gibi türeyip kaybolan kolpa devrimcileri ayarlamak için bi buton koysunlar. mesela bu butona tıklayınca hasiktir bakınızı falan versin ne bileyim.

    aşağıya ilk hasiktir bakınızı verecek olan danaya benden helalinden bi kucak yonca var.
    1 ...
  21. erketede bekleyen saz ekibi

    ?.
  22. bir uludağ sözlük gerçeği.

    yeteneklerini genellikle nik altı entrylerde sergilerler.

    favori eserleri çok güzel yazıyor ailecek takip ediyoruz.

    siyasi görüşleri tamamen aynı.

    kendi tayfalarından birine yönelik eylemlerde hemen harekete geçiyorlar.

    yok yok. inanın kıskandığımdan değil.

    benim nik altıma gelip de sırfı savunduğum siyasi görüşten ötürü "çok güzel yazıyor bik bik bik" yazacak kadar kapasitesiz adamla ne işim olur. hem riyakar hem kabiliyetsiz. *
    1 ...
  23. seriatcilarin devrimcileri keklemesi

    ?.
  24. iran'da vuku bulmuştur. şeriatçılarla devrimciler şah'ı devirmek adına elele vermiş sonra şeriatçılar ellerini çabuk tutup devrimcilerin defterini dürüvermiştirler.

    ha buradan devrimcilerin iyi niyetli, temiz kalpli yaratıklar oldukları sonucuna varılır mı? varılmaz. çünkü şeriatçılar devrimcileri keklemese devrimciler onları kekleyeceklerdi nasıl olsa.

    ama yine de devrimciler de pek safmış kardeşim.
    1 ...
  25. devrimcilik romantik bir ozentidir

    1.
  26. romantizm burjuva işidir. proleterlerin ekmek davasından cılkı çıkmış bedenlerinin romantik hayaller kuracak takati kalmaz çünkü. üstüne üstlük en hararetli devrimcilerin 13-17 yaş grubunda olduğu göz önüne alınırsa tezimizin ne kadar sağlam temellere dayandığı rahatlıkla anlaşılabilir. kıytırık bir yazının kırkıncı yıl dönümünü kutlamak, yazıyı cilalayıp ego tatmini yapmak, //caps//"l"//caps// şeklinde faul bırakıp leninistçilik oynamak, parka giyip denizcilik oynamak, olduk olmadık yerde devrimden, sosyalizmden, denizden bahsetmek akil adam işi değildir.

    işbu gerçekler karşısında beyin cemcüklemesi geçiren adeti şaşan devrimciler bana ö.m.la ulaşırlarsa kendilerine yardımcı olmak boynumun borcudur.
    1 ...
  27. tek marifeti yazi yazmak olan devrimci

    ?.
  28. odtüdedirler. yazdıkları yazıyı bir halt sanarlar. muhtemelen okulda sıraya yazı yazan, otobüsün koltuğuna yazı yazanlar da hep bunlardır.

    hatırlayıp hatırlayıp yazdıkları yazıyla kendilerini tatmin ederler. avunmanın bu derecesi insan aklının, izanının sınırlarını zorlasa da onların muhakeme uzuvlarını harekete geçirmekten acizdir.

    +yazı yazdım baaak.
    -eee.
    + devrim yazıyo amaaaa.
    - al ben de yazdım. hem de gizli bakınızla.
    *
    nolacak şimdi?
    6 ...
  29. seovi gelmis neyime

    ?.
  30. uludağ dolaylarından en bi halk türküsüdür.

    seovi gelmiş neyime
    bal mı sürmüş dötüne
    bal dediğin oraya sürülmez
    süreceksin ç.üküme.
    4 ...
  31. ev arkadasinin suyunun kaynama sureci

    1.
  32. ev arkadaşı olm bu boru değil ki. adı üstünde aynı evi paylaşıyorsun.

    başlarda dışarıdan gelince ayaklarını yıkamaz, sigarasının küllerini balkona atar falan fıstık. hayvan dağdan gelmiş hiç insanlık görmemiş der sineye çekersin. eğitirsin, münasip bi lisanla ikaz ederek bu ufak tefek sorunları geçiştirirsin. aslında bunlar ev arkadaşınızın bi boka yaramaz olduğunun ilk belirtileridir. fazla üstünde durmazsanız hazırlıksız yakalanırsınız haberiniz olsun.

    fakat günler geçiyor ev arkadaşınız kısmen eğitilmiş olmasına rağmen öküzlüklerinden bir türlü vaz geçemiyorsa suyu ısınmış demektir. günlerden bir gün bir manita yapıp sabah akşam saatlerce telefonla sevişmeye başlarsa biraz rahatlarsınız. ama işin aslı öyle değil. bu tam da arkadaşınızın kaynama noktasıdır. telefonla sevişmeye başlayan arkadaşınız evin içindeki sorumluluklarını siklemez olur. dolaptan çıkardığınız meyveyi mideye indirip, demlediğiniz çayı içip teleseksine kaldığı yerden devam eder. bu sürecin en kritik safhalarından biri de tvyi, pcyi, lambaları açık bırakıp siktirolma sürecidir ki bu noktada ev arkadaşınızın öküzlüğü su götürmez bir gerçek haline gelir.

    günlerden bir gün ocağa makarnayı koyup telefonla uğraşmaya dalmışsa, bu makarna taşıp ocağı söndürmüş ve tencerenin dibine de yapışmış durumdayken; "noldu lan bizim makarna?" şeklindeki sorunuza " kaynıyooo" cevabını vermişse götüne tekmeyi vurmadan bir dakika durun.

    gel sana bişi göstercem deyip kapının önüne çıkarttıktan sonra kaçıp kapıyı içerden kilitleyin. hatta evde ne bulursanız kapının arkasına dayayın. o deyyusun eşyalarını da artık fakir fukarayı mı dağıtırsınız yoksa balkondan aşağıya mı sallarsınız bilemem. orası size kalmış. o da don gömlek kalsın bakalım sokakta nasıl oluyor. bu ona her yönüyle müstehak bir cezadır. yarasın.
    5 ...
  33. kafede yiyisen ciftler

    ?.
  34. her görüşümde üzülürüm bunları. öpüşürken oğlanın gözünün biri kızın göğüs çatalında diğeri de erketede gören var mı diye beklemektedir. eli kızın açılan belinden içeriye dalarken hem yakalanma hem de terslenme korkusuyla tir tir titremektedir. bu işi çokça yapan oğlanlar bir süre sonra hem ürkek hem şaşı olurlar. kızlarınsa ortalık malı diye adı çıkar. her defasında vereyim evin anahtarını gitsinler halvet olsunlar diye düşünürüm ama sonra ortalığı temizlemek bana düşeceğinden hem de evin hangi köşesini cenabet edeceklerini tahmin edemediğimden vaz geçerim. yazık be. yiyişmeyin öyle ortalık yerde. araba falan kiralayın hiç olmazsa.
    8 ...
  35. terorle mucadelede cafaran kullanimi

    ?.
  36. cafaran türkiye'nin haşereyle mücadelede en çok kullanılan ilacıymış. ben sitelerinin yalancısıyım. hatta şöyle bir şey de yazıyor;

    " etkisini bir yıl boyunca sürdüren bir yemdir.uygulandığında mevcut hamamböceklerini yok ettiği gibi , kalıcı etkisi nedeniyle uygulandıktan sonra yumurtadan çıkan yavrularını da yok eder.ayrıca, herhangi bir nedenle dışarıdan gelen yetişkin hamamböceklerini de üremelerine fırsat vermeden öldürür."

    neymiş. ilaçlandıktan sonra bir yıl haşere üremesini engelliyormuş. hatta yumurtadan çıkan yavruları öldürmekle kalmayıp dışarıdan gelenleri de gebertiyormuş.

    öyleyse ne yapmak lazımmış? f-16 ları cafaranla yükleyip pkklı hamam böceklerinin üstüne salmak yeterlimiş. sene de bir tekrarlamak da kafi. beni devlet başkanı yapın dağı taşı cafaranla yıkamazsam top olayım.
    3 ...
  37. en az iki manita yapmak

    1.
  38. elzemdir. manitaların birinin regl dönemi böyle ramazan ertesi ilk haftasonuna denk gelip bir de bir hafta sürüyorsa adet dönemleri farklı en az iki manita yapmak akıllı adam işidir.

    düdüt: eksileyen osbircidir.
    1 ...
  39. ankaralıların müzik zevki

    ?.
  40. zevkler ve renkler tartışılmaz diyecek ilk yuzıra ankaralı turguttan hadi oradan adlı parçayı hediye ediyorum.

    dünyanın herhangi bir yerindeki hiçkimseye hitap etmeyen edemeyen bir müzik zevkidir. üniversitelerimizin sosyoloji kürsüleri tarafından derhal incelemeye alınması gerekir. ankara ve civarında yaşayan insanlar dışında hiç kimseye hitap etmeyen bu müziği orta anadolu insanımız büyük bir bağımlılıkla dinler ve elinden geldiği kadar icra etmeye çalışır.

    bir dinleyici olarak kürtçe bir türküyü, hiphapı, ragayı, cazı, hatta ermenice bir türküyü keyifle dinleyebiliyorken bu ankara civarındaki bet sesli sokak sanatçıları tarafından icra edilen müziği bir işkence aracı olarak görmekteyim. hatta ajdar mı yoksa ankaralı bilmemne mi deseler ajdar'ı tercih ederim. o derece.
    1 ...
  41. bu sene de tek eğlence yine fenerbahçe

    1.
  42. artık zamanı geldiğine kanaat getirdiğim önerme. hazır biri de bakınız vermişken dolduralım da boş boş durmasın değil mi?

    aslında her takımın kötü dönemleri olur. bu da fenerin gelip geçici kötü dönemlerinden biridir. belki böyle iddialı bir laf etmek için erkendir bile kim bilir? ama hazır feneri böyle kötü yakalamışken dalgamızı geçmemek de olmaz.

    insanların fenerle dalga geçme isteklerinin bu kadar fazla olmasının sebebini fazla düşünmeye gerek yok. aziz yıldırım ın ben türk futbolunun patronuyum ben ne dersem o olur tavırları, fener taraftarının kendilerini parasal kaynaklı bir özgüvenle başka alemlerde görmeleri buna yeter sebeptir.

    eh işte allah'ın da sopası yok. kendini beğenmiş, kibirlileri böyle madara ediverir aleme. ne demişler parayla saadet olmaz.
    20 ...
  43. solculardaki her boku benimseme hastaligi

    2.
  44. berkant abatay'ın kapalıyı dolduranların hiç birinin (belki bir iki kişi vardır ama istisnalar kaideyi bozmaz) umrunda olmadığını hele hele davasını hiç birinin züklemediğini düşünürsek haklılığı ortaya çıkmış mantıktır.

    (bkz: derinlere sesim geliyor mu)
    0 ...
  45. besiktasin varsayilan fb dusmanligi

    ?.
  46. varsayılandır çünkü yoktur. fenerbahçe beşiktaşın taşş.şak oğlanıdır.
    4 ...
  47. bir besiktaslinin on fenerliye bedel olmasi

    ?.
  48. fenerbahçelilerin niceliksel olarak çok fazla olmalarına rağmen doğru düzgün becerebildikleri tek bir halt olmamasından mütevellit futbol çevrelerinin beşiktaş taraftarının yaptığı işlere bakarak vardıkları kanıdır.
    4 ...
  49. sözlükte çok fazla beşiktaş taraftarı olması

    1.
  50. beşiktaş taraftarının kendini ifade yeteneği ile alakalıdır.
    3 ...
  51. amele sumugu tandansli devrimci

    ?.
  52. arkadaşlar siz de gayet iyi bilirsiniz ve dahi yakından müşahede etmişsinizdir ki amele sümüğünün en önemli özelliği yapışkan olmasıdır. amma yapışkan olan şeyleri amele sümüğüne benzetmemiz sadece yapışkan olmasından değil aynı zamanda tiksindirici bir şey olmasından kaynaklanır. mevzu sadece yapışkanlık olsaydı o zaman capon yapıştırıcısına benzetirdik di mi? di.

    mevzuya dönecek olursak bu amele sümüğü tandanslı devrimciler üniversite kantinlerinde pek bol bulunurlar. bir iki kitap okuyan, örgüt teşkilatındaki diğer abilerinin gözüne girip onların sağ pardon sol kolu olmak isteyen, karaktersiz, ezik bünyeli insanlardan müteşekkildirler. henüz üniversiteye taşradan yeni gelmiş gözü açılmamış angut yavrusu minvalinde dolaşan bebelere musallat olurlar. onlara haktan, hukuktan, markstan, engelsten, kapitalizmin onları nasıl ezdiğinden, olmadı örgütteki karıların kollektivizm anlayışından, baldırlarının nasıl titrediğinden, örgüte yeni katılanlara verecekleri hediyeden bahseder dururlar. uzak durmak gerekir hatta görüldüğü yerde kaçılması elzemdir. zira bunlardan kurtulmak hem sıkıntılı hem de tam olarak mümkün değildir. bir zamanlar o sümüğün üzerinize bulaştığınızı her hatırlayışınızda mideniz bulanır.
    3 ...
  53. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük