hemfikir
-6 (nihilist)
beşinci nesil silik 1 takipçi 1.20 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    bsg

    35.
  1. bir sabah gelebilirim anlamında kısaltmadır.
    0 ...
  2. ayin polisinin iskenceden tutuklanmasi

    1.
  3. alışılmış hallerdir. ama tutuklanmasını anlayamadım. çünkü olması gereken terfi ettirilmesidir.
    2 ...
  4. ergenekon

    70.
  5. akp' nin kontrgerillayı temizliyoruz diyerek lanse ettiği bir kontrgerilla örgütlenmesinin adıdır. gerçekte kontrgerilla hala işbaşındadır. ve akp' de onun suç ortaklarındandır.
    2 ...
  6. ikinci öğretim harçları

    3.
  7. ikinci öğretim har(a)çları olarak adlandırılabilecek delidumrul harçlarıdır. öğrenciyi de müşteri haline getirmiş eğitim sisteminin utanmazlıklarından biridir.
    4 ...
  8. akp doganmedya kavgasi

    1.
  9. AKP-Doğan Medya Kavgası

    Tehditler, şantajlar ve kirli çıkar ilişkileri ortalığı kaplamış durumda.

    Bu çatışmada, her iki kesim de çatışmanın temiz tarafı değildir.

    Çatıştıran da Uzlaştıran da Çıkarlarıdır

    ilke, kural, ahlak yok; tehdit, şantaj, riyakarlık var

    "Deniz Feneri" dolandırıcılığına ilişkin davanın, Almanya'da başlamasından itibaren, AKP ile Doğan Holding arasındaki çıkar çatışması, davada açığa çıkan bilgi ve belgeler üzerinden sürdürülüyor.
    Başta Doğan Medya olmak üzere, AKP karşıtı kesimler bu malzemeyi aralarındaki çatışmada kullanarak, AKP'yi teşhire yönelirken; AKP de, bu dolandırıcılık içindeki rollerini, karşı saldırı başlatarak örtmeye çalışıyor.
    Tehditler, şantajlar ve kirli çıkar ilişkileri ortalığı kaplamış durumda. Oysa, daha kısa süre öncesine kadar, Doğan Holding de, AKP iktidarını destekleyenler arasında idi.
    O zaman çıkar ilişkileri, ittifak halinde olmalarını sağlıyordu, bugün çatışmalarının nedeni de yine çıkarlarıdır.
    Uzlaşmalarını da, çatışmalarını da maddi çıkarlarının belirlediğini, Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, NTV'de katıldığı bir programda şöyle dile getirdi; 'Elbette biz bir şirketiz."
    Evet, onlar gazete gibi görünseler, basın ilkelerinden, özgürlüğünden sık sık dem vursalar da bir "şirket"ler; dolayısıyla asıl amaçları "kar"dır ve karları için, gerektiğinde uzlaşır gerektiğinde de çatışırlar.
    Bunlar, basın yayın tekelleriyle iktidarlar arasındaki ilişkilerin iki yönüdür.
    Bu çatışmada, her iki kesim de çatışmanın temiz tarafı değildir. AKP iktidarının yolsuzlukları, dolandırıcılıkları ayyuka çıkmış durumdadır. Fakat, aynı durum Doğan Holding için de geçerlidir. Onlar da, iktidarlarla ilişkilerini ve ellerindeki medya ve sermaye gücünü kullanarak soygun ve talanı sürdürürler. Her çıkar ve maddi kazanç kapısını, bu yollarla açarlar.
    Oligarşinin dünyasında, yasalar, kurallar temel değildir. ittifak halinde bu ilişkileri yürütürken, birbirlerinin açıklarını da görmezler. Fakat, bugün olduğu gibi, ittifak dağılıp çatışma başladığında, ellerde biriktirilen malzemeler de ortaya çıkarılmakta ve çatışmada kullanılmaktadır.
    Yani, AKP iktidarının çizmeye çalıştığı; 'Doğan Holding'in hortumlarını kestiği için saldırılara maruz kalan dürüst iktidar' tablosu pişkince bir aldatmadır. AKP, Doğan Holding'e ait POAŞ'ın vergi borçlarına yüzde 50 indirim yapması örneğinde olduğu gibi, pekala Doğan Holding'in hortumlamalarına aracılık yapmıştır. Keza, iktidar olanaklarını kullanarak hortumların ucunun bağlandığı tek holding de Doğan Holding değildir. Asıl yüklüsünü, kendi yandaşı tekellere aktarmıştır. Dolayısıyla, Doğan Holding'in AKP'yi hedef alınmasının nedeni, "temiz iktidar" olması değil, rantları, kendi çevresine daha fazla akıtmasıdır.
    Diğer yandan, Doğan Holding'in, kendisine atfettiği "dolandırıcılıklara karşı çıkan, dürüst sermaye ve basın özgürlüğünü savunan, ilkeli medya..." söylemlerinin de gerçekle ilgisi yoktur. Yürüttükleri kavga bu değerler için değil, holding çıkarları içindir.
    Bunun için yıllarca AKP iktidarını desteklemiş; bugüne kadar AKP'nin yolsuzluklarını, dolandırıcılıklarını görmezden gelmiş; AKP'ye karşı yazıları nedeniyle, uzun yıllardır gazetelerinde yazarlık yapan Emin Çölaşan'ı işten atmıştır. O zaman, Ertuğrul Özkök; "Sonunda iş, gazetenin kurumsal kimliği ile çatışma noktasına geldi" diyordu. Demek ki, gazetenin kurumsal kimliği AKP ile çıkar ilişkileri üzerine oturuyordu.
    Bu yaşananlar, salt AKP iktidarı ile Doğan Holding ilişkilerini değil, oligarşik düzenin işleyişini yansıtmaktadır. Oligarşik düzende, iktidarlarla basın yayın tekelleri her zaman çıkar ilişkisi içinde olmuşlardır. Ve çıkar ilişkilerinin bozulduğu durumlarda da aralarında çatışma başlamıştır.
    Fakat, birbirlerine karşı kullandıkları malzemeler de çoğunlukla gerçektir. Bu nedenle, aralarındaki çatışmalar aynı zamanda, sistemin ve egemenlerin dolandırıcılıklarının, yolsuzluklarının belli ölçülerde de olsa halkın gözü önüne serilmesine de vesile olmaktadır.

    Çatışmanın Gösterdikleri

    Doğan Holding ile AKP arasındaki çatışmanın gösterdiklerinin en belli başlı yanlarını şöyle ifade edebiliriz;
    * Her iki kesimin eli birbirinden kirlidir.
    Doğan Medya; Deniz Feneri yolsuzluğunun Tayyip Erdoğan'a kadar uzandığını yazdı.
    Tayyip Erdoğan; 'Aydın Doğan, Hilton'un önündeki devasa yeşil alanı, rezidans yapmak üzere, benden ricada bulundu' açıklamasını yaptı.
    Aydın Doğan: Tayyip Erdoğan'ı yandaşı holdingleri kayırmakla suçlayarak; Ceyhan'a rafineri kurmak için yer istediğinde, Erdoğan'ın 'Hayır olmaz orayı bizim Çalık Grubu istiyor' dediğini açıkladı.
    Kanal 7: Aydın Doğan küçük yatırımcının 60 milyon dolarını kasasına aktardı mı? Kağıt kaçakçılığı yaptı mı? diye sorarken; Tayyip Erdoğan da, 'RTÜK başkanını suçlu ilan etmenizin, çıkar hesaplarınızla alakası var mı yok mu?' diye sorarak açıklama istedi.
    Biz açıklayalım, her ikisinin yazdıklarında da, söylediklerinde de belirleyici olan çıkar hesaplarıdır. Geçmişte, çıkar hesapları için göz yumduklarını, bugün çıkar hesapları için gündeme getiriyorlar.
    Örneğin, Kanal 7 televizyonu, "arşivlerini tarayarak(!)" (demek ki, Tv arşivlerinde kişilerin telefon kayıtları da varmış!), 10 yıl önceki telefon konuşmaları arasından, Ertuğrul Özkök'ün ANAP yöneticilerinden Güneş Taner'le telefon konuşma kaydını yayınlıyor. Özkök, Taner'den başbakan Mesut Yılmaz ile görüşerek, kağıt alım işine aracılık yapmasını istiyor ve diyor ki; "Bugün onun ağzından (Mesut Yılmaz) manşet yaptım, daha ne yapayım."
    Kirli ilişkiler böyle yürütülüyor, ve eldeki basın gücü de böyle kullanılıyor işte.
    Şimdilik açıkladıklarının bir kısmı bunlar olsa da, ellerindeki malzemenin açıkladıkları ile sınırlı olmadığı da açıktır.
    * Her iki kesimin de basın özgürlüğü ile ilgisi yoktur. Basın, çıkar ilişkilerinde kullanılacak malzemedir.
    Tayyip Erdoğan; "Bundan sonra Sayın Doğan grubu yazdıkça ben de açıklayacağım." sözleriyle, Doğan Medya'ya "hakkımda yazmayın haa" diyerek, basın özgürlüğüne "saygısını" göstermiştir. Basın AKP yandaşı değilse, şantajla, tehditle susturulabilir.
    Ertuğrul Özkök'te, NTV'deki konuşmasında, 'Her gün doğudan şehit haberleri geliyor yazmıyoruz...' diyerek tehdit savuruyordu. işte basın özgürlüğü; anlaşırsak yazmamaya devam, değilse 'yazarım haa!!!' . Halkın haber alma özgürlüğü hakkıymış, objektif gazetecilikmiş, bunların önemi yok.
    Doğan Medya'nın anlayışında basın özgürlüğü sınırları da, Doğan Holding'in çıkarlarının izin verdiği yere kadardır. Yarın AKP ile anlaşırlarsa, geçmişte olduğu gibi, iktidarların istediğini yazıp istemediğini yazmayacağına, gerçeklere en koyu sansürü uygulayacağına kuşku yoktur.
    Diğer yandan, AKP yandaşı islamcı basın da, çatışmada yerini almıştır. Onların basın ilkeleri de; Deniz Feneri gibi bir dolandırıcılık olayını haber bile yapmazken, sadece dolandırıcılığa ismi bulaşan kişilerin karşı açıklamalarını yayınlayacak kadar, çıkar çatışmalarına endekslenmiştir.
    Burjuva basın yayın kuruluşları, tekellerin silahı durumundadır. Hemen hepsi bir holdinge bağlıdır. Basın olma özellikleri değil, bağlı bulundukları holdinglerin çıkarlarının savunuculuğu belirleyici olmaktadır. Ve bu zeminde birbirlerine eleştiri getirecek durumda da değiller, çünkü hepsi aynı durumdadır.
    * Şantaj ve tehditle çarpışıyorlar: Yasa, hukuk önemsiz; Biri ülkenin başbakanı, diğeri ülkenin en büyük medya tekeli, fakat her ikisinin de ellerindeki bilgiler, şantaj ve tehdit malzemesi.
    Tayyip Erdoğan diyor ki; elimde seninle ilgili gizli bilgiler var, hakkımda yazdıklarını bir hafta içinde değiştirmezsen, bu bilgileri açıklamaya devam edeceğim. Bütün kara kaplı defterler ortaya çıkacak.
    Başbakan'ın elindeki bilgi ve belgeleri, yargıya taşıması gerekmez mi? Başbakan yasadışılıkları engellemekle görevli değil mi? Öyle olmuyor, başbakan şantaj için kullanıyor.
    Ertuğrul Özkök, Doğan Holding adına cevap yazıyor; bize de seninle ilgili yolsuzluk dosyaları geliyor.
    Nitekim, Doğan Medya elindeki yolsuzluk, dolandırıcılık dosyalarını yazmış değildir. Sayfalarca yazdıkları, AKP'lilerin soygun ve talanlarına ilişkin son "dört olay"dır. Öncekiler yok, ya yazmadılar, ya üzerinde durmayarak unutulmasına hizmet ettiler.

    Özkök: Birleşmeliyiz

    Bir yandan çatışma sürerken, bir yandan da çatışmayı bitirme arayışları sürüyor. Örneğin, Ertuğrul Özkök, NTV'de Doğan Holding cephesinden AKP'ye uzlaşma çağrısı yaptı: "Ekonomi durdu. Çevremiz bu kadar sorunla kuşatılmış (Kafkasya, Ortadoğu, Kürt Sorunu) iken, birleşmeliyiz."

    Özkök'ün ağzından dile gelen burjuvazinin sınıfsal çıkarlarıdır. Birleşmek durumundalar. Çünkü, ülke içinde, ülke dışında burjuvazinin çıkarları çerçevesinde müdahale etmeleri gereken sorunlar var.

    Bu da oligarşi içi çatışmaların diğer bir yönüdür. Oligarşi içi kesimler, bir yandan kişisel-grupsal çıkarları çerçevesinde çatışmaya girerken, diğer yandan bu çıkarlarının, sistemin genel çıkarlarından, yani sınıfsal çıkarlarından bağımsız olmadığını da bilirler. Sistemin zarar görmesinin, hepsinin çıkarlarının zarar görmesi demek olduğu gerçeğiyle hareket ederler.

    Özkök, AKP'ye sistemin tehlikeye düşmemesi için, çatışmaya bir yerde son vermek, uzlaşmak zorunda olduklarını hatırlatmaktadır.

    Özkök'ün bu sözlerinde, bir noktada uzlaştıklarında, Deniz Feneri dolandırıcılıklarının da, tüm diğer yolsuzlukların da üzerine sünger çekmeye hazır oldukları mesajı vardır. O noktada, çatışmada güdülen 'ulvi amaçlar' bir anda yok olacaktır.

    Burjuvazi, sınıfsal çıkarları çerçevesinde, gerektiğinde aralarındaki çelişkileri yumuşatma, gözardı edebilme deneyimine sahiptir. Dönem dönem çatışarak, dönem dönem uzlaşarak, yeni dengeler oluşturarak iktidarlarını sürdürmek isterler. Bugün çatışıyorlar; Yakın zamana kadar, AKP iktidarı, Doğan Holding'e ayrıcalıklar sağlıyor, Doğan Holding Tayyip'e övgüler düzüyordu. Yarın yine aynı duruma dönebilirler.
    0 ...
  10. mühim değil durumları

    1.
  11. mühim olmayan durumları anlatır. tabii bu görecelidir kimine göre mühim görünen şeyler kimine göre hiç de mühim olmayabiliyor. misal:
    "Ali Babacan 'Deniz Feneri olayı basit bir mesele' demiş.
    Tabii canım, hatta 'mesele' bile değil.
    Halkın inançları istismar edilip soyulmuşsa, dolandırıcılıkla elde edilen paralar AKP ve yandaşlarına aktarılmışsa, ne var bunda bu kadar büyütülecek, buna mesele denir mi?"
    0 ...
  12. google da google ı aratmak

    39.
  13. "oğlum google google da aranmaz!" diye atasözü haline gelebilecek olaydır.
    0 ...
  14. hüseyin nihal atsız

    208.
  15. oğlu yağmur' a bıraktığı vasiyetiyle onun yolundan gidenlerin kafayapısını deşifre eden, kişidir.
    "Yağmur Oğlum!
    Bugün tam bir buçuk yaşındasın. Vasiyetnameyi bitirdim, kapatıyorum. Sana bir resmimi yadigâr olarak bırakıyorum. Öğütlerimi tut, iyi bir Türk ol.
    Komünizm bize düşman bir meslektir. Bunu iyi belle. Yahudiler bütün milletlerin gizli düşmanıdır. Ruslar, Çinliler, Acemler, Yunanlılar tarihi düşmanlarımızdır.
    Bulgarlar, Almanlar, italyanlar, ingilizler, Fransızlar, Araplar, Sırplar, Hırvatlar, ispanyollar, Portekizliler, Romenler yeni düşmanlarımızdır.
    Japonlar, Afganlılar ve Amerikalılar yarınki düşmanlarımızdır. Ermeniler, Kürtler, Çerkezler, Abazalar, Boşnaklar, Arnavutlar, Pomaklar, Lazlar, Lezgiler, Gürcüler, Çeçenler içerideki düşmanlarımızdır.
    Bu kadar düşmanla çarpışmak için iyi hazırlanmalı. Tanrı Yardımcın olsun !..."
    0 ...
  16. eski sener sen i istiyoruz kampanyasi

    1.
  17. şener şen' in şimdiki olgun oyuncu edalarını beğenmiş ama eski şener şen' i çook özlemiş birinin ( örn: ben ) istemidir. genel olarak şener şen' in oyunculuk yeteneğinin bir eleştrisi değildir bu. sanırım özellikle mizah sanatçılarında olan bir zaaftan bahsetmek lazım. mizah oyuncuları belli bir yaştan sonra, geçmişte insanları güldürmek için attıkları taklaları ( kibar feyzo maho ağa' yı vurduktan sonra, maho ağa' nın attığı taklaları düşünün ) küçümser; sanki o hallerinden utanır bir poz ediniyorlar. daha ağır rollerde bulunmayı tercih ediyorlar. bana şener şen dendiğinde aklıma "eşkiya" da geliyor ama gerçekte, aklımdaki şener şen "şekerpare" deki, "kibar feyzo" daki, "davaro" daki şener şen' dir. haksız mıyım allasen?
    2 ...
  18. gormezlikten gelmek

    4.
  19. bir şeyi, bir kişiyi, bir olayı gördüğü halde görmezlikten gelme anlamındadır. görmemiş gibi yapmak o kişiden, o şeyden, o olaydan kaçmak için kullanılan bir tavırdır.
    0 ...
  20. işkence oruç bozar mı sorunsalı

    1.
  21. işkence Orucu Bozar Mı?

    Diyanet işleri birçok şeyin orucu bozup bozmayacağına ilişkin açıklamalar yapıyor. Örneğin, en son öğrendik ki, tokluk bantları da orucu bozmuyormuş...
    Bizim de bir sorumuz var. Ama önce olayımızı anlatalım.
    1 Eylül günü Malatya polisi, "AKP Yalan Söylüyor.." diye bildiriler dağıtan gençlere sokak ortasında saldırıp işkence yaptı. Diyanet'e sorumuz ise şöyle;
    Oruçlu ağızlarıyla, işkence yapan bu polislerin oruçları bozulmuş mu olur acaba? Yoksa, sizin inancınızda işkence oruçlu da olsa, oruçsuz da olsa sevap kategorisinde midir?
    2 ...
  22. allah ın ibadeti şart koşması

    10.
  23. çünkü allah bizleri yaratmıştır ve minnet duymamız gerekir. bu duruma bir cevaptır ama doğru bir cevap değildir. elbette herkesin kendisine hayrı dokunan birilerine minnet duyması vefa göstermesi bir borç olarak görülebilir ama bunun dayatılması ve şart koşulması ayrı bir durumdur. kabul edelim ki allah tarafından yaratıldık. allah iyiliğin de kötülüğün de sahibi sıfatlara sahiptir. gerçekte bizim ibadet etmemize ihtiyacı yoktur. minnet duygusuyla o' na tapınmamız ancak bizim vefamızdan, kadir kıymet bilişimizden olabilir. ama allah' ın bana tapın diye buyurması; namaz kılmamızı, oruç tutmamızı, geceleri o' na dualar etmemizi, adına adaklar adamamızı, hacca gitmemizi v.b.. birçok ibadet biçimiyle tapınmamızı "emretmesi" anlaşılmazdır. allah için bu ibadeti bize şart koşan peygamberleri olsa daha anlaşılırdır aslında. peygamber der ki: "işte hepimizi yaratan tanrı bir ve tek olan allah' tır. bu müjdeye sahip çıkın! ve nefes almanızı sağlayan bu gücün karşısında diz çökün". ama öyle değil! bunu bizatihi allah' ın kendisi şart koşuyor. bana tapının diyor. işte bana işin bu kısmı anlaşılmaz geliyor. soru şudur: "ama neden?"
    1 ...
  24. allah ın ibadeti şart koşması

    1.
  25. çok ilginçtir esasen. kainattan bile öncesinden; ezelden beridir yani! var olan bir varlık olarak allahın, önce kullarını yaratıp ardından gece gündüz önümde diz çökün demesi tuhaf değil midir? diyelim ki diz çökmüyoruz ama iyi bir insanız ailemize karşı çevremizdekilere karşı dürüst ve samimi bir tavır içindeyiz bu neden yetmiyor? neden illa da ibadet et varlığımı kabul et deniyor. ve bütün dinlerde de bu böyledir. budizm bile "insan icadı" bir din olduğu halde ibadete ayrı bir değer ve önem veriyor. anlamak istiyorum inanın! doğru dürüst cümleler kuralım lütfen, laik-antilaik salaklığı içinde değilim.
    4 ...
  26. 19 mucizesi

    32.
  27. mesela mustafa kemal atatürk ismi de 19 harftir. ama muhammedin adı değildir. bakın kıllanmaya başladım işte.
    1 ...
  28. hem anlamamis hem eksi vermis deyyus

    1.
  29. durumu anlamamış ama sanırım kötü bişeyler yazmıştır diye tahmin etmiş yazar tipimizdir. yahu, zaten anlamamışsın. bi sor! diiiii mi ama!
    1 ...
  30. dini bilgisi olmadan din hakkinda konusmak

    14.
  31. dini bilgisi olmadan din hakkında konuşmak doğal bir yaklaşımdır. kimin bilgisinin daha doğru olduğu da tartışılır bir durumdur. sen biliyorsun da ondan mı konuşuyorsun? yoksa mevzuuya cevap veremeyince farz ile sünnet arasındaki anlam farkını mı kullanıyorsun? olabilir sana göre ayet gökten inmiştir ve muhammed bir aracıdır. nebi' dir. ama onun bir aracı olmadığı aksine tamamen kendi önderlik yetenekleriyle bir halk hareketini zafere taşıdığı fikri de vardır. inanan ve inanmayana delil gerekmez ki.
    0 ...
  32. fatih terim e sorulacak tek soru

    15.
  33. - hocam!
    - ne var uleyn!
    - yok bi şey!
    2 ...
  34. prison break

    438.
  35. artık tüm mühendisler michael gibi bakacak.
    2 ...
  36. tunceli ye dersim diyen kişi

    95.
  37. ve şöyle devam eder;" karrrrrdeşinim arrtık, şakirr!" ve de ne güzel biter değil mi? evet bugün artık dersim' liyim de denilebiliyor. bir zamanlar tuncelili' yim bile denilemediği günler düşünülünce ilerleme gerçekten. peki neden dersim ' e illa tunceli denmek istenmektedir. bu şehrin adı dersim' di çünkü. bunun arkasında ince ve kirli başka niyetler olduğunu da düşünebilir bir insan ama kimileri yalnızca bu dayatmalara verilen tepkileri yadırgar bir tavır ediniyorlar (cümle biraz gıcık mı oldu ne?). misal dersimliyim de çok rahat söyleniyor tuncelliliyim de. çünkü tunceli de kendi adını benimsetmiştir. kendi onurlu tarihini yazabilmiştir. bu yüzden bizler tarafından tunceli de dersim kadar önemli bir isim olmuştur. ama bırakın insanlar kendi şehirlerine kendi bildikleri adlarıyla benimsedikleri sevdikleri isimlerle hitap etsinler. kardeşsen kardeş gibi düşüneceksin yani. sen daha beraber yaşadığın aynı sokaklarda aynı geçim kaygılarıyla dolaştığın kardeşim dediğin insanların dilinden bile rahatsızlık duyuyorsan tse markalı bir türk olabilirsin ama bir kardeş asla olamazsın. sen bu ülkenin godoş takımının her dediğine aldanma canım kardeşim. onlar godoş! senden benden uzakta yaşarlar. senin benim fakirliğimizden beslenirler. bunları sorun etmiyorsun da en az senin kadar aç belki senden de aç bir insanların dilini mi sorun ediyorsun? her neyse daha çok şey söylenebilecek bir durumdur deyip kapatayım.
    1 ...
  38. 7 nokta 4 yetmedi mi

    89.
  39. allah, budistleri daha fazla seviyor olmalı: japonya' da hergün yedi nokta dört, bilemedin beş, bilemedin altı şiddetinde deprem oluyor ama kimse ölmüyor.
    4 ...
  40. polat alemdar

    112.
  41. çakır karakterinin gölgesinde ezildikten sonra yaratılan kurtlar vadisi furyasından hala beslenen dizi karakteridir. işin tuhaf yanı kendini rolüne inandırmış aynı triplerle dışarıda da dolaşabilmiştir. tabi doğaldır bu. dışarıda onu görenler de polat alemdar' ı gördüklerini sanabilmektedir. "başka ne tür bir rolde oynayabilir ki acaba?" diye düşündürten necati şaşmaz' ın muhtemel son karakteri olacaktır.
    1 ...
  42. komünizmin ütopya olması

    12.
  43. sana ne ütopya olmasa kominist mi olacaksın diye sorduracak cümledir.
    1 ...
  44. can cekismek

    0.
  45. can çekişmek esasen azraille yapılan mücadeleyi anlatır. azrail gelmiştir, canı almıştır fakat şahıs vermek istemez:
    - "versene lan canımı!"
    - "nah alırsın! o can artık benim!"
    - "versene ulan ....( boşluğu samimiyet derecesine göre doldurun)"
    - "veremem! kesin talimat var. bu can bu gün alınacak!"
    bu arada canı iki taraftan çekiştirmeye başlamışlardır:
    - "ulan her tırpanı olana can verseydik.... versene lan canımı!"
    - "be yavşağım, ne diye intihar ediyon o zaman. bırak lan canını! bıraksana lan! bak! hala bırakmıyor."
    gibi...
    0 ...
  46. turk dusmanligi

    3.
  47. türklere, sırf türk oldukları için duyulan düşmanlık şeklidir. benzer düşmanlık şekilleri: kürt düşmanlığı, ermeni düşmanlığı, yunan düşmanlığı, arap düşmanlığı v.b... olarak gösterilebilir.
    0 ...
  48. fatih terim

    538.
  49. bir zamanlar hagi' nin takım içindeki direktörlüğü sayesinde başarıların altına yalnızca imzasını atan, karanlık ilişkileri ile ikbal kazanmış, futbolcuları rakip takımla boğuşurken kendisi de tribünlere oynamış; her daim kameraları hesaplayarak tripten tribe girmiş; teknik futbol bilgisinden ziyade: ver gazı!... ver gazı!... taktiğiyle maçlara hazırlanmış; isviçre maçında görüldüğü gibi milli maçı gündem değiştirmenin bir aracı haline getirip, oyuncuları teknik heyeti, taraftarları provake ederek gizli toplantılarda alınmış kararları uygulamış bir şahsiyettir.
    2 ...
  50. nerde o eski ramazanlar

    21.
  51. on sene sonra bugünkü ramazanlar için söylenecek sözdür.
    0 ...
  52. mecliste kürtçe konuşmak

    8.
  53. çok normal bir durumu anlatır. kürtçenin lanetli bir dil olmadığını, heryerde konuşulabileceğini gösterebilecek bir tavır olur. kürtlerle kardeşiz diyenlerin kardeşlerinin konuştuğu dile de saygı duymaları gerekir. lazca da konuşulabilir, arapça da konuşulabilir. vergi almaya gelince sen kürtsün senden istemez mi deniyor, hayır. meclisin o ceylan derisi koltuklarında bu ülkenin lazının , çerkezinin, arabının, türkünün, kürdünün hepimizin vergileri vardır. gerisi laf-ı güzaftır (osmanlıca boş laf anlamındadır ve kesinlikle türkçe değildir!)
    2 ...
  54. türklüğü aşağılayan başlık açma modası

    12.
  55. doğdu doğalı türklüğün ne yüce bir şey olduğunu dinlemiş olanların, her milletin bokunun aynı koktuğunu farketmesinden dolayı,açmış olduğu başlıklardır diyelim.
    1 ...
  56. ilker başbuğ

    71.
  57. ABD'yle işbirliğimiz mükemmel seviyede... Bu nedenle önemli görevlerimizden birisi de bu işbirliğinin korunmasıdır...".
    sizce bu sözler kime aittir? yeni genelkurmay başkanımız ilker başbuğ' a tabii.
    3 ...
  58. ceviz kabuğu

    23.
  59. türkiye' de yayın yapan kanallar içinde provakatör kimliğiyle nam yapmış tv. programıdır.
    1 ...
  60. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük