kuzeydeki türklerin oy verebilmesi için öncelikle güneyden, bir rum şirketine ait telefon kartı almaları lazım. kontör de gerek tabi. sonra yarışmayı rum televizyonlarından takip edip türkiye'nin oy numarasını öğrenmeleri lazım vs.
türkiye de kıbrıs'a oy vermesin zaten. seçmelere tabi ki de türkleri almıyorlar.*
imkansız olan durumdur. türkiye istese zaten barış harekatı'ndan sonra yapardı. kağıt üzerinde değil ama, kktc zaten türkiye'ye bağlı bir ülkedir. türkiye, kktc'yi kendine bağımlı hale getirmiştir.
çoğu arkadaşlar 'şerefsiz, yozlaşmış, nankör, biz onları kurtardık onlar bizi beğenmiyor' ve daha da çirkin ifadeler kullanmışlar. kktc'deki kumarhanelerin çoğu otellerin içinde, otellere aittir. aynı şekilde otellerin çok büyük bir kısmı da türkiyeli yatırımcılara. garsonlar, temizlik görevlileri, krupiyerler, yönetici pozisyonu vb. mevkilerin de yine %90'ından fazlasını türkiyeli vatandaşlar oluşturmaktadır. bilindiği gibi türkiye'de kumar yasal değildir. türkiyeli kumarseverler bu zevklerini kktc'de yine kendi ülkelerinin dolaylı olarak sağladığı olanaktan yararlanıp, özellikle haftasonları uçağa atlayıp kıbrıs'a akın ediyorlar. e şuanda ercan havaalanı'nda faaliyet gösteren şirketlerin de hepsi türkiye'ye aittir*.
evet kıbrıs halkı, devleti üretmiyor. çünkü zaten her aklına eseni yapma gibi bir hakkı, olanağı yok. dediğim gibi bağımlı hale getirildi. aklınıza gelebilecek her türlü ihtiyacı türkiye'den geliyor. 'türkiyeden' gelen maaşını, çarşıda bakkalda yine tc ürünlerine ödüyor. çok basitleştirerek anlattım ama, biraz zihninizi zorlarsanız, at gözlüklerinizden kurtulursanız ne demek istediğimi daha geniş çapta anlayabilirsiniz. ayrıca, kktc'deki birçok türkiyeli işadamı, siyasi kimliklerin vs. mal varlığı dudak uçuklatacak cinstendir.
uzun lafın kısası*, kktc türkiye'nin arka bahçesidir. stratejik öneminden bahsetmiyorum bile. birçok pis işini hallettiği, kendi nüfusunu yığdığı* kktc, namı diğer kakatc, zaten türkiye'ye olabildiğine bağlıdır. bunun da tabi bir bedeli var. yani tamamen duygusal.
gözlerimi kapatıp derin bir nefes çekiyorum,
tam kokun gelince burnuma yavaşça bırakıyorum.
her defasında biraz daha seni içimden atıyorum.
azaldığını hissediyorum..
kısa ama dopdolu son yazısı şiddetle tavsiye edilir.
--spoiler--
milletvekilleri, hasta emeklilerin ilaç alırken verecekleri katılım payı ile ilgili yasayı görüşmek üzere toplandılar
ömrünü çile içinde tüketmiş insanlara zıkkımın kökü bir kutu hap vereceksin, ondan da kutu başına para almaya ilişkin bir yasa tasarısı yani
*
tam bunu görüşürken
zırt diye içine milletvekili maaşlarını arttıran maddeyi koydular
ne alakası var? demeyin
bir zamanlar da orman kanununun içine koymuşlardı kerestelikleri ve kalasları madde madde okurken, bir anda milletvekili maaşları diye çıkıyordu karşınıza
*
ki hap haline getireceğiz, milletimiz alacak diye bir stratejiyi duymuştunuz geçen sene, en yetkilinin dilinden
bu da öyle oldu
yuttunuz işte
170 liralık zam için yıllardır intibak yasası bekleyen 2.5 milyon emekli var onların sırtından geçinen sendikalar, dernekler var
sesi çıkan var mı?..
yok
diyelim ki siz bir kutu hap alacaksınız; hapış arasına sokulan bu maddeyi hatırlarsınız artık, her yuttukça
*
dışarıda tam ermeni soykırımı ve fransanın skandal kararı yüzünden insanlar gece haberlerinin karşısında üzülürken geç vakit dört parti anlaşarak, asla tartışmadan, uyum içinde ve kaşla göz arasında yaptılar bunu
emekli milletvekili maaşı 7.7 bin lira oldu
çift maaş alıyorsa, 19.7 bin lira
*
şimdi hani öküz kardeş bu yazının neresinde? derseniz
yani siz de
--spoiler--
daha mantıklı yaklaşıp, yakaladıktan sonra türlü işgenceler uygulanıp, örgüt içi, yeni eylem planları vb. konular hakkında bilgi elde edilmesi, leşinden daha faydalı olacaktır. istediğini aldıktan sonra da ne yapsan yakışır zaten.
haber bültenlerinde izledikten sonra beni dehşete düşüren görüntülerin kahramanlarıdır. gelişen olayların, polise olan güveni sarsmasının yanında, polislerin 1.5 yıl, kadınınsa 6.5 yıla kadar hapsinin istenmesiyle, hukuka ve adalete olan güveni de azaltmaktadır. yazıklar olsundur.
islami facebook çıkıyormuş:
- kadir, allah'ın izniyle seni dürttü.
- şükriye, pardesülü olan durumunu çarşaflı olarak değiştirdi.
- 27 ortak mü'min kardeşiniz var.
- parolanız yanlış ya da abdestsiz giriş yaptınız.
- islami facebook şikayet butonu: allah'a havale et.
katılımcılarına oldukça kısıtlayıcı,katı şartlar dayatan ve resmen sömürü politikasını benimsemiş yarışma.
ay acunu çok seviyoruz, haftanın yarı günü ekranda görüyoruz. yarışmalar, şarkılar, tatlı ve samimi jüri atışmaları, danslar, karılar kızlar falan derken geçiyor zaman, allah razı olsun.
peki bu yarışmalara katılanların hangi şartlar altında yarıştığını hiç düşündünüz mü? veya neden bu yarışmalarla parlayanların ünlü kalamadığını?
sözleşmenin süresi bittikten sonra bile yarışmacı 9 ay boyunca müzikten kazanacağı gelirlerinin yüzde 20'sini şirketlere ödemek zorunda bırakılıyor.
yarışmacıların yarışmaya katılmadan önce ürettiği bütün müzik eserleri de şirketin kullanımına devrediliyor.
yarışmacılar istedikleri gibi müzik tarzlarını değiştiremiyor, poptan rocka, veya rapten hip-hopa geçemiyorlar.
eğer yarışmacı toplantılara kendinden kaynaklanan nedenlerle geç veya fiziksel-ruhsal sorunlarla katılırsa sözleşmeyi ihlal etmiş oluyor. sözleşme ihlalinde ise yarışmacı şirketlere 25 bin avro ödemek zorunda bırakılıyor.
sözleşmeyi iptal etme hakkı sadece şirketlere ait. yarışmacı hiç bir koşulda sözleşmeyi iptal edemiyor.
albüm satışa çıktıktan sonra elde edilecek gelirlerin sadece yüzde 12'sinin yarışmacı ile paylaşılacağı da sözleşmede yer alıyor.
sözleşmenin maddelerinin açıklanması yasak olduğu için yarışmaya katıldıktan sonra sömürülen yarışmacılar yaşadıklarını basına anlatamıyor. anlatabilseler bile bu işten para kazanan ana akım medya devlerinin bu isyana yer vermesini beklemek saflık olur.