bazı insanlar vardır ki hiç anlamam kendilerini. yok efendim hayal kurarsa tersi olur ve o hayale ulaşamazmış, yok hayal kurmak boşa kürek çekmek, vakit harcamakmış. Hayal kurmak demek benim nezdimde umut etmek ve hatta istemek demektir. Hatta hayaller düşüncelerde oluştuğundan dua niyetine bile geçebilir. Ve kim bilebilir ki o hayalin bir gün gerçekleşmeyeceğini. bahsettiğimiz hayaller elbette kül kedisi iken prenses olmak değildir. Olmasını istediğimiz olabilecek şeylerdir. kötü bir ruh halinde iken güzel şeylerin hayalini kurabilmek o anlık beni mutlu ediyorsa, hayalim gerçekleşmese de kaybım yok demektir.
aşkın henüz net bir tarifi yapılamamıştır. Yapılmasına da gerek yok her halde. Çünkü, kişinin yaşadıklarına, aldıklarına ve verdiklerine göre değişebilecek göreceli bir kavramdır. Fakat, şurda hem fikiriz sanırım. insanın ayaklarını yerden kesen, tüm olumsuzlukları bir kenara bıraktıran bir duygu olması sebebi ile ihtiyaçlar katagorisinde yerini alması en doğrusudur. Karşılanmadığında hayati bir tehlike arz etmez. Ama malesef ikamesi yoktur.
umut fakirin ekmeğidir derler ya demek ki bu kadar önemli bir şey insan için. hele bir de buna umut kırmak değil de gerçekleri söyledim canım diyenler yok mu? belki karşıdaki de gerçeklerin farkında ama sırf gününü mutlu, huzurlu geçirebilmek için kabul etmek istemiyor. Tamam kardeşim öğüt verilir, boşa zaman harcamasını önlemek için yardım edilir ama pat diye de karşıdakinin tutunduğu dalı kırmak doğru mudur? Bırak umut etsin. olmayacak bir şeyse eğer zamanla farkında bile olmadan umut etmeyi bırakacaktır zaten o insan. Hem umut kıran vatandaş, imkansız diye bir şey yoktur bunu sen bilmiyor musun da kendince kesin hükümler verebiliyorsun?
kuran ayetleri bir bütündür. Bazı ayetlerin başka bir surede bağlantısı vardır. Her ayeti tek olarak ele almak doğru değildir. Önceki ve sonraki ayetine de bakmak gerekir ki ne denmek istediği daha kolay anlaşılsın. Kuran'da bazı ayetler vardı ki içlerinde gizli ve ince mesajlar barındırır. Tabiri caizse yapı bakımından olumsuz anlam bakımından olumlu cümleler gibi. Kuran' a inanan her insan kafası karışmış olsa dahi onun mutlaka iyi, güzel ve doğru bir anlama geldiğini bilir ve en ince ayrıntısına kadar araştırır. Ama inanmak istemeyenler en net ayete bile bir şüphe ile bakacaklardır. Ayrıca kuran tefsirini alimler bile uzun bir sürede yaparken biz kimiz ki kuran ayetlerini eleştirip, anında hküm yürütebilelim.
hepimiz her zaman hayatın anlamı olacak şeylerin arayışı içindeyiz. Para, aşk, kariyer vs. bunlar hayatın anlamıymış gibi gelir bazen bizlere. malum hak vermek lazım ihtiyaçtır onlarda. Giderilince ohh be dünya varmış dedirtir. Ama arayış hiç bitmez elde edip doyuma ulaştıkça devam eder durur. sanırım bir kadın anne olduktan sonra hayatın anlamını aramayı bırakır. * Hatta şuna benzer bir şey derler "seni kucağıma aldığım gün her şey değişti." her halde bu bir nevi hayatımın anlamını buldum demektir.
futbolun erkeklerin oynadığı bir spor dalı olmasından mıdır bilinmez ama kızların çoğu futbolu sevmez. Bir futbol takımını tutarlar ama onunla ilgili yorum yapmazlar. Ve erkekleri de maçtan sonra spor programlarını izliyor diye eleştirirler. Tabii burda genelleme yapıyoruz. istisnaları ayırıyoruz. efenim zevkler, renkler tartışılmaz. bunda hem fikiriz. Fakat, hem cinslerime futbolun sevilesi, izlenesi ve heyecan verici bir spor dalı olduğunu da bu vasıtayla belirtelim.
isteyen inanır, isteyen inanmaz. ikna olunacak cevap günü geldiğinde verilecektir zaten. Ayrıca allah'ın bilinmek istemesi gösteriş gibi basit bir şeyden dolayı değil kullarının O'nu daha iyi tanıyıp, merhametini, her şeye gücü yettiğini bilip, aklına gelebilecek her türlü ihtiyacını O'ndan istemesini sağlamak amacıyladır. Ayrıca bu söz Kuran'ı Kerim'de yer almamakla beraber tasavvufçuların yorumlaması ile ortaya çıkan bir kudsi hadistir. ibadet insan ruhunun ihtiyacıdır. Allah'ın bizim ne namazımıza, ne orucumuza ne de başka türlü badetlerimize ihtiyacı yoktur. TÜm bu ibadetler insanın ruhu için gerekli olan şeylerdir. Yaparsın, yapmazsın senin bileceğin iştir. Tıpkı hastalandığınızda doktorun önerdiği ilacı kullanıp kullanmamanın size kalmış olması gibi.
Kendine uygun her şeyi isteyebilir. Hatta öyle bir an gelir ki istemem dediği şeyleri bile ister. Elde ettikçe daha daha da çok şey istemeye başlar. insanların istekleri sonsuzdur ve birini elde edince diğerini istemekte hiç vakit kaybetmez. Bu maddi anlamda da olabilir, manevi de. insanın en büyük istekleri sanırım insanlardan olan beklentileri ile doğru orantılıdır.
ayağına su geçirmeyen bir bot üzerine de yağmurluk giyip, rüzgara teslim olarak, yüzünde yağmur damlalarının ıslaklığını hissederek alabildiğine yürümek.yürürken düşünmek, düşündükçe huzurlanmak. Ağlamak, ağladığını kimsenin anlamadığını bilmek. ıslanmak, ama hasta olmamak için tedbiri almak. Ve en sonunda yaşadığın için, havayı hissedebildiğin için,yağmur nimetinden faydalanabilidğin için şükretmek... *
Zeka seviyesi düşük bir insanın hayatını anlatan, mutlaka izlenmesi gereken filmlerden biri.Zekası gayet yerinde olan bir insanın bile başına gelmeyecek güzelliklerin onun başına gelmiş olması, şans ya da kafasının kötülüklere çalışmamasından,hayata yüzeysel bakmasından olsa gerek. veya hayattan fazla bir beklentisi olmayacak kadar saf olmasındandır.
yemek, içmek ve hatta ağlamak kadar yararlı ihtiyaçtır. insanın içini kıpır kıpır eden eylemdir aynı zamanda. Bazen olur ki ince bir çizgi halinde belirir yüzümüzde o zaman tebessüm adını, bazense tüm yüz kaslarımızın ağrıtacak kadar sesli çıkar bu da kahkaha adını alır. Bir bakarsınız o tebessüm karşıdakinin bir derdinin dermanı oluverir, bir anlıkta olsa hayata bağlar. Belki de bizden çıkacak bir kahkahayı sabırsızlıkla bekleyenler vardır. Hayat bazen gülmeye müsade etmez. bir bakmışsınız gülmeyeli, içten bir kahkaha atmayalı epey bir zaman olmuş. bu uzun süre hayattan hep büyük şeyler beklentisi içinde olmamızdan, yani illa gülmek için çok fazla şey beklediğimzidendir her halde. Selam verirken bile bir tebessüm, hem bize hem karşıdakine bir ilaçtır kim bilebilir. bilimsel de bakacak olursak günde on beş dakika gülmek kalbe pek iyi geliyormuş. *
yapı bakımından doğru olarak gözükmeyen ama içerik olarak incelendiğinde doğru olduğunu kabul etmek durumunda olduğumuz başlık. Şöyle ki, bir italyan erkeğiher zaman biz Türk kızlarına cazip gelmiş olabilir. Yok daha yakışıklı, daha karizmatik ya da "Akdeniz ülkesi insanı canım daha sıcak kanlıdır" vs. ama bunlar sadece ulaşılmazlığın verdiği cazipliktir. demem odur ki, Türk erkekleri evet yer yer kaba, hatta kendi ülkesinin güzelim kızlarını Rus kızlarına değişecek kadar mantıksız olmalarına rağmen gene de bizim kanımızdan, bizim örf ve adetlerimize uygun olmalarından, bizim bazı kaprislerimizi anlayışsız gibi gözükselerde sadece onların çekebileceğinden ve diğer ülke erkekleri ile karışılaştırma ihtimalimiz çok fazla olmadığından kabul edebileceğimiz önermedir.
eski sevgilinin bir anda havaya girmesine, "hah sonunda anladın benim kıymetimi, ama sen dur hemen gevşemeyeceğim" gibi iç seslere yol açmasına sebep olacak durumdur. karşıdaki, mesajın yanlışlıkla gittiğini anlatmaya çalışsa da, eski sevgili bunu anlamamakta ısrar edecek ve gene bir iç ses daha şunu söyleyecektir; " hah şimdi de numara yapıyor benden beklediğini alamadı ya"gibi. Tüm bu iç sesler varsayımdan ibarettir.Kendini rahatlatma ve hatta bir an olsun görmezden gelip, mutlu mesut olmak istemektendir. * Giden gitmiştir, dönecek adam mesajla dönmez zaten, dönmemelidir yani.
yorgunluğun çaresinin bir nevi bulunmasıdır. Önceleri erken yatmak için çabalayan bünyenin, o günden sonra saat kaçta yatarsa yatsın sabah ezanı ile uyanmasıdır. Gün içerisinde gerekirse en ağır işleri yapacak ve hatta abartıp başkalarının yapacağı işleri bile üzerine alacaktır. Çünkü, artık yorgunluk yerini her daim dinç olmaya bırakmıştır. Yalnız her şeyin zararı olduğu gibi bunun da zararı vardır. Bliyorsunuz ki aşk gidiyorum demeden gider ve gittiğinde önceki yorgunluğunuzun siz deyin beş ben deyim on katı oranında geri döner. **
eğer bunu alışkanlık haline getirdiyseniz, saat kaçta yatarsanız yatın o telefon kapanacaktır. hadi bu günde açık olsun dediğinizde şans bu ya gece yarısı telefonunuz tanımadığınız, kendine eğlence arayan kişiler tarafından çalacak ve tüm psikolojinizi bir günlükte olsa berbat edecektir.
tansiyonu düşürücü, şekeri yükseltici bir etkisi vardır insanda. domuz gribi olma olasılığını bile rafa kaldırma etkisi yapmıştır. şöyle ki, sevgili yazarlarımızın konuya farklı farklı yaklaşımları ve insanı rahatlatıcı kah esprili, kah gerçekci cümleleri biraz olsun rahatlatmıştır bünyeyi, gülümsetmiştir de kimi zaman.
toplumun genelinin hem fikir olduğu normallik ve anormallik durumları için geçerli olan durum olsa gerek. Çünkü, normal ya da anormal kavramı kişiden kişiye göre değişebilecek kavramlar olduğunu belirterek, normalleşen anormalliklerin başında, bu anormalliklerin normalleşmesi gelmektedir demek istemekteyim. ~
harika, izlenesi, romantik ve aynı zamanda komik film. kadın-erkek ilişkilerinde ki tespitleri çok doğru olan ve bunu izleyiciye doğru bir şekilde aksettirmiştir. senaristi ve yönetmeni gıyaben tebrik ederiz.
Her şeyin bir zamanı vardır. ölümde bunlardan biri. tamam zamanı vardır, ama ne zamandır? insanoğlu bu soruyu öyle sürekli kendine sormaz.Elbet bir gün öleceğiz der ve konuyu geçiştirir durur. Düşünüldüğünde sormanın manası var mıdır? Sen yarın ölecek gibi yaşa, hiç ölmeyecekmiş gibi çalış. mantıklı olan budur. Zaten bunu daha düzgün bir şekilde Hz. Muhammed'te söylemiştir. Her neyse, diyeceğim odur ki, ölüm zamanımızı bildiğimizi varsayarsak paniklerdik her halde. Yetiştiremeyeceğimiz şeyler için telaşlanır, günahlarımızı bir an önce affettirmeye çalışır, sevdiklerimize seni seviyorum der, malum bir de ölüme hazırlık yapardık... bunlar gibi kişiye göre değişecek bir çok şey aklımızı meşgul eder dururdu. Ama en önemisi geriye sayma vakti geldiğinde yakınlarını bir daha göremeyecek olmak, yakınlarının onun için ağıtlar yaktığını duymak, hatta belki de sevinen şahsiyetsiz insanları da görebilmek ağır olacaktı. aynı şey bizimde bir yakın olup en sevdiğimizi - sevdiklerimizi kaybedeceğimiz günler için geri saydığımızı düşünürsek, o ölmeden ölümü biz tatmış olurduk. işte odur ki, her şeyin bir sebebi vardır, ölüm gününü bilmemenin gerekliliği de belki bu saydıklarımdandır.
şiddetli bir şok dalgasının bir anda etrafınızı sardığını hissedersiniz her halde. malum kim ister hayata veda etmek. En kötü durumda olan, hayatı alt üst olan biri için bile berbat bir haber olsa gerek.O şok dalgası geçtikten sonra ya son bir hafta da neler yapabileceğinin listesini aklınızdan çıkartmaya başlar ve bir bir uygulamanın hayallerini kurarsınızz ya da bir hafta da ne yapılır ki deyip karadeniz de gemilerinizi batırırsınız. Ama doktorun o acı cümlesi karşısında Allah'tan ümit kesilmez deyip yola devam etmekte fayda var...