Arkadaşlar amacım kesinlikle algı operasyonu değildir. isterseniz daha önceki entrylerime bakaraktan siyasi perspektifimi anlayabilirsiniz.
Konumuza gelecek olursak, Muharrem ince bu seçimi kaybederse iki nedeni vardır bunun. Onun dışında "oyları çaldılar", "tvler hep iktidarı gösterdi" falan demeyin. Bunların da etkisi vardır ancak bizim insanımız bir şekilde hepsine kulak veriyor merak etmeyin. Tali sebepler ana sebeplerin önüne geçemez. 2 sebep şudur;
1. Demirtaş ile görüşme:
Arkadaşlar hepimiz az çok demokrasiye inanan insanlarız. Ancak bizim ülkemizde demokrasi yerleşik ve işleyen bir kurum değildir. Bizim insanımızın gözünde hiç bir şekilde Demirtaş'ı bir aday olarak göremezsiniz. Halkımızın büyük çoğunluğu ona "terörist" gözüyle bakmaktadır. Keza "biz buraya daha başkan aponun heykelini dikeceğiz" diyen birine oy vermezler. işin garibi onla muhattap olana da meşruiyet kazandırmaz. ince işte bunu göz ardı ederek hareket etti ve Erdoğan'dan uzaklaşmış seçmen bile yine bu tavır yüzünden Erdoğan'a oy verecek. Ha geçmişte Erdoğan megri megri yapmadı mı diyeceksiniz bunlarla,yaptı. Ancak bugün birbirlerine zıtlar ve bu yüzden insanımız Erdoğan'ın samimiyetine inanıyor ya da inanmak istiyor. ince'nin ilk ve en büyük hatası budur. O görüşmeyi yapmayacaktı.
2. nedeni ise şudur; Kampanya tamamen Erdoğan karşıtlığı üzerine kurulmuş, muhalefet olmanın da verdiği dezavatanjla (çünkü gösterecek bir eseriniz yok) hepten zora soktu işi. Tamam iktidarın elle tutulur bir vaadi yok ancak ince'nin vaadleri de Erdoğan tarafından absorbe edildi. Bi defa ince şunu anlaması lazımdı; gençlere para vermekle bu iş olmaz. Ha olsa bizim insanımız bayılır bedava paraya bu bir de öğrenciyse ama olaya "kimse kesmeyeceğinin koyunun önüne et koymaz" mantığıyla hareket eder. Onun içindir ki ince güzel vaatler verdi ama insanlar daha ciddi oturaklı şeyler istedi. Gençlere bayramlarda burs, robot üretmeler falan eyvallah güzel vaatler ama seçmenin çoğu da içinden "yav bize yaptırırlar mı o dediklerini?" diyoe ve inanmıyor inanamıyor. Malesef biraz da vizyonumuz dar bizim ülke olarak özgüvensiz bi toplumuz. Bunu hakaret olarak söylemiyorum genel olarak böyleyiz biz. Evdeki bulgurdan olmayalım da mantığıyla hareket ediyoruz. O yüzden ince daha süper değil daha az süper projelerle gelseydi olurdu işi belki. Polemik olarak baya yıprattı Erdoğan'ı ancak yetmedi. Bide Erdoğan'a olan karşıtlık Erdoğan'ın seçmenini daha da konsolide etmesini sağlıyor. O yüzden bu Erdoğan karşıtlığı da oy kaybettirdi. Erdoğan'ı hiç muhattap almayıp sadece kendisini anlatsaydı belki daha iyi olurdu. Netice de ben ince'nin kazanamayacağını düşünüyorum. Memleket için hayırlı olan neyse o olsun demekten başka çarem yok.
nadir bulunan kişilerin özelliklerinin belirtildiği başlıktır. Bu çerçevede:
1. Hala şeker kullanan insanlar. ben kullanıyorum ve bu şanlı direnişi ömrümün sonuna kadar sürdüreceğim. inada bindirdim.
2. instagram kullanmayan insan. evet bunu da kullanmıyorum ve kullanmayacağım. her anını fotoğraf çekerek ve başkalarının neler yaptığına dikkat ederek geçiren bir angusla ben bir olamam.
ülkenin içinde bulunduğu çıkmaz. evet efendim öncelikle akpli chpli falan olmadığımı belirteyim. (mhpli veya hdpli de değilim) onun için yazacaklarıma tamamen kendi düşüncelerim ölçeğinde sadece beni bağlar.
ülkemiz geçen yıl bugün bir olay yaşadı. buna "tiyatro" diyenler oldu. ancak siyasal düşüncesi erdoğan karşıtlığı üzerine kurgulanmış budalaların bu yazıyı okumasına gerek yoktur. çünkü onlara göre eğer darbe başarılı olsaydı "gördünüz mü bakın erdoğan yüzünden oldu cemaatle işbirliği yaptığı için" diyecekler ve dünyadaki ekonomik krize bir çözüm bulmuş dahi ekonomist edasında dolaşacaklardı. başarılı olmayınca "saat 10'da darbe mi olur yaa? tiyatro bu erdoğan kendisi yaptı" diyorlar. yani bu arkadaşlar için ülkenin başına ne gelirse erdoğan yüzünden geliyor, ülkede hiçbir şekilde iyi bişey olmuyor, eğer ülkede kıvanç duyulacak bir iş yapıldıysa da bunun erdoğan ile hiçbir alakası yok çünkü erdoğan asla iyi bir iş yapmaz. bu kadar mantık yoksunu ve diyalektik bakış açısı kazanamamış insanların tekrar söyliyeyim yazıyı okumasına gerek yok.
notumuzu düştükten sonra asıl konuya gelelim;
öncelikle dostlar bu darbe girişimi tiyatro falan değildi. niye değildi derseniz ülke yönetiminin abd ile olan bağlantısına bakın. bizim ülkemiz ne abdsiz ne de abd ile yapamayan bir ülkedir. pyd'ye incirlik'ten silah yardımı yapılır bunu ancak kınarız çünkü incirlik üssünü kapatamayız yoksa trump abimiz çok kızar ve bize borç para vermez. siyasetle az çok ilgili her insan bu ülkede abd'nin izni ve dahli olmadan bir darbe yapılamayacağını bilir. 27 mayıs hariç bütün darbelerimiz abd'nin izni ve dahli ile yapılmıştır. 27 mayıs daha çok sol kemalist dediğimiz subaylardan oluşan bir cunta ile menderes'in şımarıklığı, nato tehtidi gibi sebepler ile yapılmıştır. 27 mayıs hedefine ulaşabilmiş midir? hayır. 62 ve 63 yıllarında yeni girişimler olmuştur ancak ismet paşa'nın ihtilalci birikimi talat aydemir'in birikime fazla gelmiştir. konusu geçmişken talat aydemir ve fethi gürcan'ı burdan saygı ile anıyorum.
bilgilerime dayanaraktan şunları söyleyeceğim; fetöcülerin bylock kullanımı darbeden 6 ay önce farkedilmişti. bunun üzerine fetönün yazılımcıları hükümetin pençesinden kurtulmak için eagle diye bi program daha üretti ve o kullanılmaya başlandı. hükümet darbe olayı dışında zaten fetoyu adım adım izliyordu mit aracılığıyla. sadece darbeden haberi yoktu. 15 temmuz günü karargaha itirafta bulunan binbaşı darbe olacağını tahmin etmemişti bile. açıkçası mit yetkilileri de tahmin etmemişti. ancak her ne olacaksa olsun yetkililer tedbirleri biraz gevşek tuttular. çünkü ifşa olan fetocuların hepsini hiçbir şey olmadan bir şafak baskınıyla toplasalardı bunu kamuoyuna kabul ettiremezlerdi. gerçi 15 temmuz olmasına rağmen hala içerdekilerin masum olduğunu düşünenler var. onları da esefle kınıyorum. aralarında masum olanlar yok mudur tabi ki vardır. malesef at izi ile it izi birbirine karıştı. ancak şunu kesin olarak söyleyebilirim ki dhkp-c üyeliği olan nuriye ve semih isimli akademisyenlerin suçsuz olduğunu kimse söylemesin. erdoğan budalalığı yüzünden devletin savcısını öldüren bir terörist örgütün propagandasını yapan ve üyeliği olan kişiler masum değildir. birinci dereceden suçludur. terörist olmak için illa elinize silah almanız gerekmez. öyle açlık grevi falan yapmakta yanlış. o zaman bu ülkede bütün suçlular açlık grevi yapsın devlette onları affetsin. ne ala memleket. dhkp-c üyesi değil falan demeyin kendilerine sorabilirsiniz onlar da inkar etmiyor. neyse velhasılkelam bu darbe bir tiyatro değildir. yapılacağı tahmin edildi ve edilmedi ama her şekilde fetöcüler kendisini ortaya çıkarması için bir serbesti sağlandı. onlarda altın vuruşu yaptılar. ha bu darbeyi kim engellemiştir derseniz? bu darbe olayı tsk'nın kendi iç savaşıdır. fetocu olan subaylar ve feto karşıtı subaylar arasında yaşanmıştır. sokağa çıkan insanların etkisi yok denemez vardır ancak bu gibi durumlarda psikolojik üstünlük kimde ise o kazanır. fetocu subaylar açıkçası bir darbenin koşullarının hazır olduğunu düşündüler. ordu içerisindeki fetocu olmayan fakat muhalif olan subaylarında kendilerine destek çıkacağını düşünmüş olabilirler. muhtemelen de böyle oldu. ancak erdoğan'ın canlı yayına bağlanmasından sonra psikolojik üstünlüğü kaybeden fetocular ipin ucunu kaçırdı. tankın altına yatan insanların katkısı vardır ancak psikolojik üstünlüğü ele geçiren fetocu olmayan subaylar bu adamları sıkıştırmasa, 249 kişiyi öldüren adamlar kusura bakmayın ama tankın altına yatan adamı da ezer geçerdi. yani fetocular kaybedeceklerini anlayınca artık geri vitese taktılar yoksa daha çok can yanabilirdi.
öyle yada böyle bu iş bitti ve fetocular tutuklanmaya başladı. davalar şuan görülüyor ancak ağır topların ortada olmaması ve sadece baklavacı, çorbacı falan yargılanınca işin rengi değişti. artık iktidar seçmeninde de bir huzursuzluk var. çünkü var olan hükümet yargılama işini pek beceremiyor açıkçası. bu tünelin sonu karanlık. tabandan baskı arttıkça olay cadı avına dönmeye başladı. hükümetin yanlış yaptığı nokta burası.
gel gelelim muhalefet daha da büyük bir hata içinde onlarda içerideki azınlıkta kalan masumların savunuculuğunu yapayım derken neredeyse fetöyü temize çıkaracaklar. adalet yürüyüşü yaptılar tamam eyvallah da ulan adama sormazlar mı ahmet türk'ün o yürüyüştü ne işi var? "bu yürüyüş selahattin demirtaş'ın çığlıdır" diyen Tuncay özkan ergenekon dönemini ne çabuk unuttu? yahu şuan içeridekilerin çoğu yüzünden yok yere yıllarca hapis yattınız be. adamlar size kumpas kurdu. pkk'da o zaman bu davalara destek çıkıyordu. şimdi sen kalk pkknın yasal uzantısı olan hdp'nin eş genel başkanlığını yürüten, diyarbakır'a apo heykeli dikecek adamın hapise atılmasına itiraz et. ulan terörist cezalandırılıyor işte daha ne ? adalet suçlunun ceza çekmesi değil midir? chp genel başkan yardımcısı erdal aksünger işi daha da ileri götürüyor. diyor ki; "biz içerideki 105.000 kişi için yürüyoruz" bu konuşmayı tercüme edeyim "biz içerideki fetöcüler içinde yürüyoruz" demektir. o kadar kişinin hepsi mi masum arkadaş? ya yürüyüşte bulunan hasan cemal rezilliğine ne demeli? sanırım bu arkadaşların adalet anlayışı arada masum insanlar da vardır diye herkesin serbest bırakılması.
ülke o kadar saçma bir saflaşmaya gitti ki, şuan akp-mhp ve chp-hdp ortaklığı yaşanıyor. (defacto) chp azıcık olan iktidar şansını hepten kaybetti. mhp'de aynen öyle. hdp'nin zaten iktidar olmasına imkan yok. chp soldaki bütün kesimlerin oyunu alırım diyerekten hareket ediyor ancak daha çok dibe batıyor umarım bunu bi an önce anlar.
15 temmuz anmaları gerçekleştiriliyor şuan bu güzel bişey çünkü her ne olursa olsun bu darbe girişimi önemli bir olaydır. kara bir gündür. bizim gibi çok çabuk unutan bir toplum için toplumsal hafıza oluşturabilmek önemli ancak bu davalardaki tutarsızlık ve yetersizlik olduğu için bu anmalara akparti ve mhp seçmeninden pek katılım gelmiyor. chp ve hdp kesimi zaten "tiyatro" olduğunu düşünüyor. bu yüzden 15 temmuz olayı bir çıkmaza girmiştir. sürekli uzatılan ohal ise sıkıntıyı büyütmektedir. o yüzdendir ki adil öksüz, fethullah gülen yakalanmadıkça, siyasi ayak ortaya çıkmadıkça akp tabanının hükümete olan güveni azalacaktır ki azaldı da 16 nisan bunun bir göstergesidir. erdoğan karşıtı kitle ise tamamen kemikleşti. tek sıkıntı muhalefet ısrarla olaya yanlış yerden bakıyor. bu sorun böyle çözülemez.
umarım sonumuz selamet olur. herkese iyi günler. iyi haftasonları.
evet hatun kişilikler sözlerim sizedir. yapmayın bu zulmü kendinize. gözlerinize eyeliner çekmeden, ruj sürmeden, o kirpiklerinizi uzatan şeyi sürmeden, yüzünüze pudra sürmeden de güzel olabilirsiniz. anlamıyorum yani yüzünüzdeki sivilce izleri gözükse ne olur gözükmese ne olur ? açıkçası ben bir erkek olarak şahsım adına konuşayım; makyaj yapmanıza gerek yok. bunu size dayatan kozmetik sektörü sizin kozmetik ürünleri kullandığınız zaman güzel olduğunuzu söylüyor. bence alakası yok. bugüne kadar 2 tane uzun süreli ilişkim oldu, inanın bana iki kız arkadaşım da makyaj yapmıyordu. biraz kafanızı kullanın. makyaj yapınca güzel olmuyorsunuz. zaten güzel olmak zorunda da değilsiniz. farkındaysanız erkekler de makyaj yapmıyor. yakışıklıysa yakışıklıdır. değilse değildir. güzellik algısı bu herkesten herkese değişir. kafanızı kullanın artık. kendinize bu kadar yabancılaşmayın. kanımca makyaj yapmak kadını bir meta haline getirmektedir. niyetiniz o olmasa bile siz yüzünüze bişeyler sürerek yani yüzünüzü olan halinden başka göstererek metalaştırıyorsunuz. lütfen bu yanlıştan dönün.
makyaj yapmadan da güzel olabilirsiniz.
sivilce izlerinizi kapatmanıza gerek yok. gayet doğal ve herkeste çıkan bir şeyi "çirkin" gören kendisinden utansın.
Evet öngörüde bulunduğum mevzu. Arkadaşlar biliyorsunuz ülkemizde bir deplasman yasağı uygulanıyordu. Ancak bu sezon başında bu yasak kaldırıldı ve artık tüm takımlar deplasmana gidiyor. Bursa ve beşiktaş takımları için ise kaldırılmamıştı. Geçtiğimiz günlerde bu maç için de deplasman yasağı kaldırıldı ve Bursaspor taraftarına 1.900 bilet satıldı. Bu akşam oynanacak maçta olaylar çıkabilir diye öngörüde bulunmamın sebebi; bu takımlar geçmişten bu yana kavgalı ve uzun zaman sonra ilk defa karşı karşıya gelecekler. Saha içinde olmasa da saha dışında büyük gerginlikler yaşanabileceği kuvvetle ihtimaldir. işin diğer boyutu şu sıralarda ülke ve meclis gündemi yeni anayasa teklifiyle kaynıyor. Puzzle parçalarını kafamda birleştiriyorum. Bursa taraftarı başta maça gelemeyecekti ancak sonradan bir düzenleme ile bu problem giderildi. Bunun yanı sıra dün meclise gelmesi beklenen yeni anayasa teklifi bugün geldi. Bunlar tesadüf olabilir. ihtimal dahilindedir. Ancak bu maçta provokatif olaylar yaşanabilme ihtimali içimi karartıyor. Bu takımların taraftarlarının kavgalı olması beni de etkiliyor keza hem Bursa'da doğup büyüdüm hem de beşiktaşlıyım. Bugüne kadar başıma bişey gelmedi ancak bu konuda bursa'da bir beşiktaş faşizmi yoktur diyemem. Velhasıl bu akşam ki maçta bir provokatif olay çıkma olanağı yüksek. Yanılmayı çok istiyorum ve umarım yanılırım. Yetkililer umarım hat safhada önlemler almışlardır. Maçta iki takım için yapılabilecek bir hata tribüne büyük bir yangın çıkaracak şekilde sıçrayabilir. Kimsenin canı yanmasın fair-play havasında bir maç dileğiyle. Bu yazdıklarım sadece benim öngörümdür. Tüm taraftarlara sükunet ve hoşgörü temennisinde bulunuyorun. Tekrar ediyorum umarım ben yanılırım bunu can-ı gönülden istiyorum.
evet malesef ülkemizde böyle bir gerçek var. bizler türk falan değiliz bunu aklınızdan çıkarın. bizler teker teker hepimiz birer arabız. eğer bir ortama girdiğinde merhaba demek yerine selamunaleyküm diyorsan sen arapsın. eğer hala yapılan kılık kıyafet devrimini yadırgıyorsan sen arapsın. hala harf devrimini eleştiriyorsan sen arapsın.
Artık türk töresi diye birşey kalmadı beyler. töreden kastım medeniyet ve kültürdür. dilimiz dinimiz inancımız ve bir çok şeyimiz hala araplar gibi.
tam köhne bir zihniyetin fikir beyanatı. arkadaşım olaylar birbirinden çok bağımsızmış gibi düşünmeyi bırakın artık. dünyanın heryerinde bombalar patlıyor, terör eylemleri yapılıyor vs. vs. şimdi dün fransa'da bir patlama olmuş tabi ki bu terör eylemine ve ölen insanlara üzüleceğiz. milliyeti veya başka bişeyi önemli değil. insan ölmüş bunun ötesi berisi yok. neymiş efendim bizim dün 3 tane askerimiz şehit olmuş. "he tamam 3 tane mi ? ha bide asker mi ? tamam üzülmeye gerek yok" diyoruz demi. ne yani bizimkiler canda diğerleri patlıcan mı? nasıl bir kutuplaşma ortamıdır nasıl bir bencilliktir ki insanlar artık kendi fikrinden veya kanında olmayan insanların ölmesini sallamıyor bile. ölenler arasında yarış yapıyoruz. yıllardır neo-liberalizm diye bağırıyoruz kimlik siyaseti diye bağırıyoruz ama anlatamıyoruz. neo-liberalizm ve kimlik siyaseti artık öyle aştı ki kendini önünü alamıyor dünya. kürt müsün öl. türk müsün faşist. müslüman mısın terörist. artık insanlar kimlikler üzerinden siyaset yapıyor. fransa'dan bize ne diye bir durum da yok ayrıca. işid dediğin örgüt suriye'de fransa banane diyebilirdi ama baktığımız zaman ışid fransa'yı vurdu. sadece kendimize bakarak ileriye ve bugüne yönelik politikalar üretemeyiz globalleşen dünyada artık herşey farklı. nerede bir zulüm varsa karşısında durmalısın. nerede bir zalimlik varsa karşısında durmalısın ki sıra sana geldiğinde yalnız kalmayasın.
Işid ve diğer islami örgütleri bugüne kadar hep kendi çıkarları doğrultusunda kullanan ve kendine bir tehditmiş gibi görerek bulundukları ülkeleri sırf onları vurmak adına işgal etmektedir. (bkz: 11 eylül) velhasıl kelam ben tam da G-20 zirvesi öncesi böyle bir saldırının olmasını manidar buluyorum. ABD ve batı bloğu suriye üzerinde oynadığı oyunları artık bitirmek istiyor. Rusya'nın tavrı belirleyici olacaktır fakat artık ben aylardır incirlik'e askeri yığınak yapan abd'nin, g-20 zirvesinde suriye'ye girmeyi önereceğini düşünüyorum. bu saldırıyı da gerekli bir bahane olarak göstereceklerdir diye düşünüyorum. uzun zamandır bunun provasını yapan ancak bir türlü putin'e diş geçiremeyen obama bu sefer başarmış gibi. bu terör eyleminin derdi ne islamdır ne de başka birşey. eylemi yapan değil emrini veren önemlidir. bu terör eylemi batı bloğunun suriye'ye girmek için en sağlam bahanesidir. muhtemelen bunu yarın bir güzel konuşacaklar ve suriye'ye girme kararı alacaklar gibi geliyor. bu iş çok uzadı. sam amca rahatsız. esad'ı istemiyorlar fakat esadlı bir geçişe evet demek zorunda kaldılar. afganistan,ırak bilançosunu herkes görüyor. aynı bilançoyu bakalım suriye'de yaratabilecekler mi ?
türkiye'de solun hezeyanını yoruma açan başlıktır.
öncelikle konuya şöyle girmek isterim. sosyalizm taslak olarak işçi ve köylü sınıflarının burjuvazinin sömürüsünden kurtulup sınıfsız ve imtiyazsız bir toplum kurulmasını hedefler. kapitalizm döneminde insanların mülkiyet ilişkileri baz alındığında soyut sınıflar ortaya çıkar ve işçi sınıfı bunların arasında çalışmadan yaşamını sürdüremeyecek olan ezilen yani proleter sınıftır. bugün pek tabi toplumumuzun yüzde yetmişini bu sınıf oluşturmaktadır. ülkemizde ki sol fraksiyonlara bakarsak çoğunluğu şuan işçi sınıfına ters düşen söylemler ve icraatlar içerisindedir. sol fraksiyonlar ile işçi sınıfı arasındaki en derin çelişki ise şuan ki pkk meselesidir. ülkemizde sol demokrasi ve özgürlükten dem vururken işçi sınıfı ise vatan ve geçim derdindedir. yani şöyle demeliyim ki ülkemizde sol fraksiyonlar kürt halkının özgür olmadığını, bir negatif ayrımcılık ile karşı karşıya olduğunu düşünmektedir. bu beyanın doğruluğunu veya yanlışlığını tartışmayacağım ancak sol fraksiyonlar emekçileri temsil ettiklerini söylerler ancak bugün türkiye toplumunda işçi sınıfı sol ile aynı yönde bir bakış açısına sahip değildir. emekçi kitlelerin derdi vatanın bütünlüğüdür ve pkkya karşı tavırları nettir. şimdi ülkede işçi sınıfı vatanın bütünlüğünü savunurken pkk terörüne karşı tek yürek olmuşken sol niye ısrarla bu konunun üzerine gitmektedir. böylelikle sol zaten ister istemez kendi kendini bitirmektedir. türkiye solunda bir ivan babuşkin yoktur. bunun içindir ki dışarıdan akıl taşıyarak yani işçi sınfına birşeyler öğretmeye çalışarak ilerleme kaydedemeyecektir. işçi sınıfının yanında olması gerekirken işçi sınıfına karşı tutum alan bir tavır en basit ifadesiyle sol için siyasi intihardır. bu yüzdendir ki bu ülkede sol karşılığını "vatansızlık" olarak bulmaktadır. burada bütün suç sol fraksiyonlarındır. eğer sen koskoca bir sınıf mücadelesini etnik kökene indirirsen ve bu siyasette işçileri karşına alırsan iktidar hedefin yok demektir. daha basit ifadesiyle sen "sol" değilsindir. onun için diyeceğim şudur ki; sol fraksiyonlar eğer bu tutumundan vazgeçmezse bu ülkede bir daha sol bir parti iktidara gelemez. bugün işçi sınıfının özlemi vatanın bütünlüğü huzur ve refahtır. sol ise işçilere demokrasi özgürlük halkların kardeşliği ile gitmektedir. bunun içindir ki bu ülkede sol hiç bir taraftan işçi sınıfının özlemlerini ve kaygılarını yakalayamamaktadır. bolşevik devrimine baktığınızda işçilerin ve köylülerin özlemlerini bolşevikler kendilerine düstur edinmiş ve böylelikle kitleleri arkasına alabilmiştir. tabi ülkemizdeki aydın ihaneti dediğimiz olay gözden kaçırılamaz ancak ülkede sol kendi özlemlerini işçi sınıfının özlemleri gibi göstererek mücadele edemez. işçi sınıfının özlemlerini kendi özlemi kabul eder ve bunun için mücadele eder.
evet efendim vardır bunlar. bunların siyasi görüşü yoktur. vardır ama yoktur. onlar çıkarı neredeyse o siyasi görüşe kendilerini empoze edebilirler.
bir arkadaşım var adam 20 li yaşlarda okumuyor etmiyor. iş hayatından beklediği ise şu "az çalışıcam çok para kazanıcam" mantığı. bu adam hiçbir şeyden anlamaz sadece karı kız muhabbeti olacak ona. insanlarla çıkarları için arkadaşlık yapar. paranız varsa sizinle takılır yoksa takılmaz veyahut kendi parası varsa sizle yine takılmaz. ahlaksızca bulduğu şeyleri yapmak için önce etrafındakilere bu ahlaksızlığın mantıklı olduğunu kabul ettirmeye çalışır. örnek vermek gerekirse bir yere işe girmek için torpil yapacaksa önce şunu söyler; "ya senin torpil imkanın olsa yapmıcan mı? herkes yapar olum" der. yalnız kendisi haksızlığa uğrayınca ağlayacak derece de sinir olur. kabullenemez. adam öyle biri ki allaha inanmaz müslümanlıkla alakası yoktur ama sırf götü garantiye almak için ne olur ne olmaz deyip "ben inanıyorum" diyor. inanmak eğer ağızdan çıkan lafla olsaydı en müslüman ben olurdum heralde bu dünyada. hayatta bir radikal yanını göremezsiniz bu insanların. senin yanında kavgaya gelir ama dayak falan yeriz diye arkada durur önce baktınız siz dayak atıyorsunuz en öne çıkar şov yapmaya çalışır. şimdilerde akpartili bu arkadaş ama baya bi eleştirir. çünkü yarın öbür gün akparti giderse tartışmalarda kendine manevra alanı bırakmak için. bu tip insanlara kesinlikle güvenmeyiniz. az önce dediğim gibi bunlar bütün yapacakları ahlaksızlıklara kulp uydururlar. örneğin para falan emanet ettiniz 100 lira. gider o parayı karıyla kızla yer. size gelir "kaybettim" der. isteyemezsiniz de kaybetmek kasıtlı bir hareket değil sonuçta veya isteseniz de "hacı yok param nerden vereyim" veya "sen kaybetsen bende senden istemezdim aramızda 100 liranın lafı mı olur ?" der. bu gibi insanlar ile aranızda sürekli mesafe olsun. bunlara ortacı insan denir. bunlar sağcı veya solcu değildir. ortacıdırlar efendim. onlar para için yaşarlar geri kalan hiçbirşey onlar için önemli değildir. bu memleketi satan parti onu bir yerlere getirdiyse hiç mühim değildir memleketi satması. halbuki yarın öbür gün işi bitince bu tip insanlar kendisini oraya getirenleri de satar.
erboğan elbet bir gün siyasette kaybedecek ve yüce divanda binlerce sayfalık iddianameler ile yargılanacaktır. yapılan suçlamalar kanıtlanacak vs. vs. peki bugün erboğan'ı savunan akpliler sizce o gün neler söylecek. ben başlamak isterim.
+erboğan vatana ihanetle yargılanıyormuş
-biliyodum abi şerefsizin öyle olduğunu zaten
+eee gelip onu savunuyodun ama
-ne biliyim abi ben vatan haini olduğunu...
bu başlık altında kadın yazarlarımızın bakir olmayan erkek bireylerle evlenmek isteyip istemeyeceği konusunda fikir sahibi olunmak istenmiştir.
bence namus sadece kadınlar için değildir. erkek ırkı nasıl evleneceği kadının daha önceden başka birinin kucağında olmasını hazmedemiyorsa, kadın ırkı da evleneceği erkeğin başka bir kadının göğüslerini emmesini hazmedemez.
şuan gençlik yıllarını yaşayan kuşaktır efendim. o kadar boktan bir dönemde doğmuşuz ki lanet olsun dememek için zor tutuyorum kendimi. çocukluğumuzdan beri kıt kanat geçinen aileler ile büyüdük. lise yıllarımız zahmetli geçti. babası korkusundan sevdiğimiz kızlarla bile doğru düzgün konuşamadık sarılamadık. hep kaçak göçek yaşadık ilişkilerimizi. üniversitede çoğumuz hayal ettiği üniversiteye gidemedi. üniversiteye gitse de istediği bölüme gidemedi. istediği bölüme gitse de hayat koşulları ve maddi sıkıntılardan dolayı doğru düzgün okuyamadı. ülkenin hiç huzurlu bir dönemi olmadı. üniversiteyi bitiren askere gitti 2-3 tane şerefsiz tarafından şehit edildi. oradan kurtulan üniversite bitirmesine rağmen doğru düzgün bir iş bulamadı. hala da bulamıyor. ülkede bir çağdaşlaşma yok hala türbanı tartışıyoruz bilime hiç bir katkımız yok. etnik ve mezhepsel ayrılıklar kol geziyor. bizim piknik yaptığımız güzel yeşillikleri zenginler para için yakıyor yıkıyor. hiç bir şey yolunda gitmiyor bu ülkede. parası olan yine malı götürüyor parası olmayan ne yapsa boş. ya bu sistemin çarklarına girip onur ve şeref yoksunu olduğumuz halde zengin ve lüks bir hayat süreceğiz yada sistemin çarkında yer almayıp ağzımızla kuş tutsak bile iyi bir hayat süremeyeceğiz. iyiden vazgeçtim ortalama normal bir hayat sürsek bile yeter.
diyeceğim odur ki insan düşününce bunları yemin ederim gözleri doluyor. gençliğimiz, en güzel çağlarımız heba oldu gitti.
yoktur efendim. türban ya da baş örtme mevzusu diyim. hz.muhammed mekke'den medine ye göç ederken müslüman kadınlara başlarını örtmesini buyurmuştur. müslüman oldukları belli olması için. çünkü o gün toplum müslim ve gayrimüslüm olarak ikiye ayrılıyordu. bugün ise türkiye cumhuriyeti her dinden her mezhepten her etnik kökenden insanın yaşayabileceği bir toplumdur. insanlık etniksel ve mezhepsel ayrılıkların zararını çok gördüğü için böyle bir şeye yönelmiştir. onun içindir ki bugün kimsenin müslüman olup olmadığını belirtmesine gerek yoktur. başı açık olup müslüman olan da var başı kapalı olup olmayan da. ayrıca türban dediğimiz olay roma'da sex rahibelerinin taktığı birşeydir. yani türban takan bir insanın dışarıdan müslüman olup olmadığını da bilemezsin. demem o dur ki bugün için insanların inanışı ve etnik kökeni söz konusu olmadığı için türbanın hayatta hiçbir karşılığı yoktur. kuran'da da türban takın diye birşey demez. ziynet yerlerinin görünmemesini söyler. ziynet yerlerini de biliyoruzdur zaten. onun için artık bu konu kuru bir tartışmadır. okullarda sakal bıyığa izin verilmiyorsa türbanada izin verilmemesi gayet normal. özgürlükse sakala bıyığa da özgürlük. bu devlet kurumlarının standartları vardır. kimsenin dini devleti ilgilendirmez. devletin dini yoktur kurumlarının da yoktur. eğer illa bıyık bırakıcam diyen okumasın. eğer illa sakal bırakıcam diyen okumasın. eğer illa türban takıcam diyende okumasın. burada çifte standart yoktur. bu konuyu sürekli mağduriyet olarak kullananlara da yazıklar olsun. ayrıca türban özgürlük falan değildir. sırf erkeklere saçını göstermemek için başını örten bir kadın zaten özgür değildir. aksesuar olarak takana ise birşey demiyorum zaten. türbana bir düşmanlığım yoktur. fakat dinden dem vurup her istediğini yaptırmaya çalışanlara tavrım nettir. dindarlık başka dincilik başka bir olaydır. türban konusu dinciliktir. eğer bu ülkenin devlet kurumlarında eğitim görüceksen veya çalışacaksan kurallara uyacaksın. bir çok öğretmen var okula türbanlı geliyor ve okulda çıkarıyor mis gibi derslerine giriyor. bu kadın günahkar falan değildir. ayrıca türbanın pozitif ayrımcılık gibi bir durumu yoktur. bildiğin çifte standarttır ve negatif ayrımcılıktır. herkes inancına göre giyinip gelmeye kalksa nolur lan okulların hali. herkes dinine göre ayrılır artık okulda. musevi museviyle hristiyan hristiyanla müslüman müslümanla takılır. hani nerde kaldı beraber yaşama bilinci. bu bölünmeye yol açar. etnik ayrımcılıktan bir farkı yoktur. biliyoruz ırkçı kafaları da kürtleri dışlayan yapısıyla. bu meseleninde tehlikesi budur. ya bu deveyi güdeceksin ya da bu diyardan gideceksin.
ülkücülerin kendini bir bok sanması konusunda yazarların yorum yapacağı başlıktır.
abi işi artık öyle abarttılar ki adamlar yok efendim "ülkücüler bu ülkenin sigortasıdır" yok efendim "siz vurursunuz bela biz vururuz sela okurlar" falan. en delikanlısı onlar en vatanseveri onlar mhpli olmayan herkes bölücü terörü bir tek onlar bitirebilir bir insan komünistse kesinlikle bölücüdür alternatifi yoktur vs. vs. kardeş artık bi hayal kurmayı bırakın dünya sizin etrafınızda dönmüyor. bi titreyin kendinize gelin. alparslan türkeş öldü. oğlu bile artık akp de. devlet bahçeli zaten ülkücü değil. hee diyeceksiniz ki ne yani devlet bahçeli'yi beğenmiyoruz diye davadan mı vazgeçicez? bunu diyen ülkücü arkadaşım da oldu malesef balıkesirli kendisi. adamı egale ediceksiniz abi. ön teker nereye giderse arka tekerde oraya gider.
knight online ve silkroad oyunlarının oynanılabilirlik ve teknik özellikler açısında yazarların yorumuna bırakıldığı başlıktır. knight online efsane bir oyun olarak herkesin hafızalarında yer etmiştir. 1299 patch geldiğinde oyun pek yayılmamıştı. 1299 dan sonra türkiye'de bir knight online efsanesi esmeye başladı. günlerce bilgisayarların başından kalkılmadı. ardından gelen fire drake yani 1453 patch yep yeni bir soluk yarattı oyunda. modernleşmeye başlayan oyun grafik açısından da yol kat etmişti. senaryosu ve oynanışı açısından sevilmiştir herkesçe. ancak 1756 patch geldikten sonra oyun eski heyecanını kaybetmiş geliştirmek adına bazı saçmalıklar ortaya çıkarmıştır. daha sonrasında gelen koxp gibi olaylar oyunu bitirecek noktaya gelmiştir. emek ve azimin yerini paraya bıraktığı oyun artık sadece piyasası ile kalmıştır. grafik ve efekt açısından git gide kendini geliştiren fakat silkroad'a bir türlü yetişemeyen knight online büyük ölçüde miladını doldurmuştur. 1299 serverlerin özlemini çeken oyuncular alternatif serverlara yönelmişlerdir.
silkroad online ise az bi zaman oynamama rağmen senaryo açısından pek iç açıcı değildir. ancak oyun içi alternatifler konusunda knight online dan kat be kat üstündür. bireysel oynanabilen silkroad biraz daha can sıkıcı hal almıştır. nitekim knight online'da sabahlara kadar süren eslant partileri silkroad da yoktur. arkadaşlık ortamı olmayan sağlam olmayan bir oyun ise pek bi zevk vermeyecektir. ikisini de oynayanlar bilir. grafik açısında çok iyi olan silkroad online eğer bunu senaryo ile destekleyebilseydi günümüzün en iyi online olabilirdi belki.
onun içindir ki benim bu kapışmada safım knight onlinedan yanadır.
neler çektik bu savaş yüzünden. sermayedarlar bizim bu savaşımız sayesinde para kazandı hep. onlar daha zengin oldu biz daha da fakirleştik. sc premium walkyrie derken birbirimizi ezmek için dünya kadar para döktük. oysa bu savaşın tek kazananı gm ve adminler oldu. yeter artık bu savaş dursun. yaşasın karus ve human halklarının kardeşliği. karus human kardeştir k2network kalleştir.
evet arkadaşlar fehmi üniversite'de bizim sınıfta okuyan bir arkadaş. futbola muhteşem derecede meraklıdır. aynı zamanda oyunlarına da gününün büyük çoğunluğunu playstation salonlarında geçiriyor. biz arkadaşlarla toplandık 500 lira falan toparladık aramızda. 30 eylül'de doğum günü geriye 700 lira gibi bi cuzi miktar kaldı. playstation salonuna çok para verdiği için ailesiyle maddi konularda sıkıntılar yaşıyor. hem fehmi'yi hem ailesini mutlu etmek için doğum gününde ona bir ps4 almak istiyoruz. yardımlarınızı bekliyoruz arkadaşlar.
kişisel olarak tapabilir buna diyecek bir şeyim yoktur ama felsefi düşüncelerine tapan insana hayretle bakarım. felsefi düşüncelerini hiç bir zaman doğru bulmamışımdır.