2015 yılı içerisinde hem nba hem de mlb'de draft edilmiş sporcu. yani adam üst düzey basketbol ve beyzbolcu. büyük ihtimalle profesyonel kariyerine basketbolda devam edecek.
houston'un 115-109 kazanıp seriyi 1-1 yaptığı ve nba'in tiyatro olduğunu kanıtlayan bir başka maç. aksini düşünen maç boyunca bir takım nasıl 64 faul atışı kullanır bana açıklasın. deandre jordan'ın maç başladıktan 2 dakika sonra çalınan boktan faullerle kenara gelmesi de cabası. maç istatistiklerine bakılırsa clippers'ın tüm şut yüzdelerinde üstün olmasına rağmen houston faul çizgisinden 42 sayı üretince yenilmesi kaçınılmaz olmuştur. ayrıca clippers'ta 7 oyuncu maçı 4 faul ve üzerinde tamamlamıştır. hidayet bile 7 dakika oynayıp 4 faul yapmayı başarmış.
17 aralık 1967de denize girdikten sonra kendisinden bir daha haber alınamayan 17. avustralya başbakanı. tüm arama çalışmalarına rağmen cesedi bulunamamış ve metresiyle kaçtığı, çin tarafından denizaltıyla kaçırıldığı gibi farklı komplo teorileri üretilmiştir.
seride her maç kaybedenin suçu hakemlere ve federasyona attığı, evinde oynayanın rakibi baskı altına almak için her türlü pisliği yaptığı ve her maçtan sonra da iki takım yöneticilerinin çıkıp sporun dostluk, barış ve kardeşlik olduğunu söyleyip birbirlerini suçladıkları, sporun katledildiği final serisidir.
11-13 nisan 2014 tarihleri arasında ankara'da yapılan genel kurul. her genel kurulda olduğu gibi üyelerin karşılaştıkları problemler tartışılmamış, onun yerine gezi olayları ve akp karşıtlığı bol bol dile getirilerek birilerinin kendilerinden başka kimseye faydası olmayan düzenlerinin devam etmesi sağlanmıştır.
üyelere yönelik elle tutulur tek öneri, proje denetiminde istenen 300 tl harcın 100 tl'ye indirilmesi yönünde antalya şubesi'nden gelmesine ve diğer şubelerden destek görmesine rağmen, mevcut genel başkan eyüp muhçu'nun müdahalesi sayesinde genel kurulda oylanması engellenerek tartışılması için ilerde kurulacak bir komisyona havale edilmiştir.
antalya şubesi'nin "inşaat mühendisleri ve elektrik mühendisleri gibi meslek odalarının proje denetimi için üyelerden aldığı harcı 50 tl'ye indirmesine rağmen mimarlar odası'nın hala 300 tl harçta ısrar etmesi üyelerin şikayetlerine ve mesleki denetim yaptırmaktan kaçınmalarına sebep olmaktadır." yaklaşımı, mimarlar lehine bir sonuç doğurabileceği için olsa gerek mimarlar odası genel merkezi tarafından dikkate alınmamıştır.
adının efes pilsen olduğu, 90ların başında petar naumoski, ufuk sarıca, conrad mcrae, tamer oyguç ve volkan aydın'ı; ardından hidayet türkoğlu, damir mulaömerovic, mehmet okur, ibrahim kutluay ve predrag drobnjak'ı kadrosunda bulundurduğu yıllardır. ayrıca koraç kupası'nın ve 2 kez üstüste oynanan final four'un geldiği yıllardır.
Kadrosunda Hagi, Popescu, Dan Petrescu, Raducioiu gibi yıldızlar barındıran Romanya ile yine kadrosunda Brolin, Kennet Andersson, Ravelli, Larsson (ki o zamanlar kıvır kıvır uzun saçlarıyla, Milli Vanilli grubundan fırlamış gibi haliyle, kimse kendisinden gol atmasını beklemiyordu) gibi yetenekleri barındıran isveç'in çeyrek final kapışması belki de 94 dünya kupasının en zevkli oyununu sergiledikleri maçtı. Normal süresi 2-2 biten maçta turu geçen penaltılarla isveç olmuştu.
Brolin'in barajın içine girmiş oyuncu gibi takılıp, topa tam vurulacakken baraja paralel şekilde barajın arkasından koşarak, aldığı pasla attığı gol gerçekten çok güzeldir. Maçla ilgili unutamadığım diğer bir hadise ise, isveç'in kafadan hafif kırık kalecisi Ravelli'nin, top oyundayken ayağına gelen topu, kale çizgisinin sadece 1 metre önündeyken, ayaklarının arasına sıkıştırarak, topuğuyla havalandırıp eline almasıdır. Bu nasıl bir kendine güvendir ki, hareketi tam yapamayıp topu ayağından kaçırsa ve top kendi kalesine girse, isveç yarı finali göremeyecek ve biz bu hareketi muhtemelen hala futbol komedi olarak seyrediyor olacaktık.
- bitmek bilmeyen molalari.
- hakemlerin yildiz oyunculari asiri kayirmasi ve diger oyuncularin sadece figuran pozisyonunda olmasi.
- macin bitimine 10 saniye kala 8 sayi gerideki takim kocunun mola alip set cizmeye kalkmasi.
- draft oncesi ust siralarda secilmesi beklenen oyuncularin superstar gibi tanitilip sezon baslayinca mac basi 10 dakika bile sure alamamalari.
- avrupa'da yildizi parlayan butun genc oyunculari toplayip hic oynatmamalari.
- ayni oyuncular avrupa'ya donunce hayatlarinda hic basketbol oynamamis gibi performans verememeleri.
memlekette yeni yeni peydah olmuş insan tipidir. yerli takımlar bunlara göre fazla alaturkadır. kendi futbol veya basketbol bilgileri ve seyrettikleri maçlardan zevk alabilme eşikleri çok yüksek olduğundan anadolu efes yerine lakers'ı, galatasaray yerine liverpool'u tutarlar. hidayet türkoğlu'ndan bahsederken "biz bunun takımını 4-1 yendik playoffta" ya da, "bu hafta united'ı yenersek lideriz" gibi cümleler kurarlar. halbuki bu takımların, kendilerini bırakın taraftar, adam yerine bile koyduklarını sanmam. ayrıca bu takımların ıvır zıvırlarına dünya kadar para harcayıp, halısaha maçlarında üzerlerine geçirirler. aklıma nedense afrika'nın adını hatırlamadığım bir ülkesinde açılmış türk kolejinde istiklal marşı'nı okuyan afrikalı çocuklar gelir hep bunları görünce. globalleşme dedikleri de bu olsa gerek.
trt'de çeşitli spor programlarına çıkıp, 3 kelimeyle anlatılabilecek en klişe lafları uzattıkça uzatan, 10 dakika konuşup sonuç olarak hiçbir şey anlatamayan gereksiz futbol yorumcusu.