özellikle oruç tutan bazı dindar kesimlerin öfkesine maruz kalan kişidir..geçen gün bir tanesine şahit oldum..70 yaşlarında ve karadenizli olması kuvvetle muhtemel bir hacı amca büyük bir iştahla markete girdi..pide reyonuna baktı ama pideyi bulamadı..kasiyere sordu..kasiyer ''pide kalmadı'' dedi..
bunun üzerine yaşlı amca büyük bir hışımla ''hem oruç tutmuyorlar..hemde pide alıyorlar..bu nasıl iş'' diye çıkıştı kendi kendine..
o gittikten sonra kasiyer arkadaş başladı gülmeye..
karbonmonoksitten zehirlenmektir..hastane acillerinde ''karbonmonoksit zehirlenmesi'' nedeniyle getirilen hastaların önemli bir kısmı soba yada bacadan değil nargileden zehirlenmektedir..
nargilenin içindeki karbonmonoksit önce bilinci etkiler..kişi bu durumu ''kafayı bulmak'' olarak değerlendirir..hafif bir baş dönmesi gibi bir durum sözkonusudur..ayrıca konuşmalarda,düşünme yetisinde ve hareketlerde yavaşlama da sözkonusu olabilir..inatla nargile içilmeye devam edilirse ardından karbonmonoksit zehirlenmesindeki baş dönmesi, mide bulantısı, hafif baş ağrısı, taşikardi vb gibi rutin şikayetler ortaya çıkar..
bazı insanlar açık havada bol ve derin nefes alarak bu durumu atlatabilirse de, bazı insanlar bu durumu atlatamamaktadırlar..tıbbi yardım almak zorunda kalırlar..nargilenin içim süresine göre de durumun aciliyeti artar..hastanın yoğun bakıma yatırılması gerekebilir ve çok daha trajik sonuçlar ortaya çıkabilir..(( astım hastalarında vaziyet çok daha kötüdür ve bariz bir mortalite riski vardır..))
nargilede ayrıca sigaradan çok daha fazla oranda katran, nikotin, kanserojen madde ve ağır metal olduğunu belirtmek gerekir..üstelik sigaradaki gibi kısa sürede yanıp biten bir ürün de değildir ve filtresi de yoktur..
benim müzdarip olduğum durumdur... ben et yemeden doymuyorum nedense..kendimi bildim bileli bu böyledir.. yemekte illa etli birşeyler olmalı..kırmızı et olmazsa olmazımdır..kırmızı et yoksa tercihim yürek,böbrek gibi organ etlerinden yanadır..o da yoksa kanatlı eti yerim..köy tavuğu, hindi, kaz, ördek vb gibi..ama muhakkak et olmalı..
aksi takdirde doymuyorum..salt sebze beni kesmiyor..makarna,börek,çörek vb gibi undan ve tahıldan yapılmış kofti şeyleri de yemek olarak görmüyorum..
genellikle anlık heves ile birçok erkeği özendiren ancak olayın içine girince zorluğu ve maliyeti anlaşılıp, birçok erkeği caymak zorunda bırakan trenddir..
her sene insanın periyodik olarak ''çevresinde bazı gençlerin vücut geliştirmeye başlayıp maksimum 1 sene sonra bırakmasını'' görmek de artık gına getirmiştir gerçekten..
amerikan senatosundaki senatörlerin yaptığı eylemdir..israil başkanı benjamin netanyahu, abd meclisinde konuştu ve başkan yardımcısı joe biden dahil tüm senatörler defalarca ayağa kalkarak israil başkanını ayakta alkışladılar..defalarca hemde..
kalp ve damar hastalıklarının oluşumunda ciddi rol oynayabilen; az miktarı faydalı iken çok miktarı fena halde zararlı olabilen enzimdir..
Ksantin Oksidaz enziminin fazlalığının ateroskleroz riskini bariz arttırdığı,oksidatif stres parametrelerini yükselttiği,lipid profilini bozduğu ve LDL kolesterolün oksitlenmesini sağladığı bilinen bir gerçek..
Hatta pek yakında kalp-damar hastalıkları ve tip-2 diyabetin, bir numaralı nedeninin Ksantin Oksidaz enzimindeki artış olduğu sonucuna varılabilir..O denli önemli..
bu enzim genel olarak yapısında molibden, non-hem demir ve labil sülfür içeren bir flavoproteindir. foksiyon olarak ise hipoksantini ksantine, ksantini de ürik asit'e çeviren, pürin metabolizmasında yer alan bir katalizör enzim olarak görev yapar..
ama fazlalığı başa beladır..undan şekerden ve fruktozdan zengin yiyeceklerin yenmesi ile ksantin oksidaz enziminin miktarı ve etkinliği artar..bu durum da hızlı yaşlanmaya, kalp-damar hastalıklarına,diyabete ve gut hastalığına neden olur..
sonuç: ürik asit miktarınız 5,0 mg/dl düzeyinin üzerindeyse korkun..çünkü ürik asit, ksantin oksidaz enziminin vücuttaki miktarını ve durumunu gösteren yegane parametredir..ürik asit yüksekse bu enzim de artmış demektir..kolesterol falan hikaye..asıl buna dikkat edin..
çoğu kişiye ilginç gelen sırdır..un,şeker,sigara ve alkol asla kullanmamış..et ağırlıklı beslenmiş..et,sebze,yoğurt,ayran,yumurta vb gıdaları tüketmiş..
herzaman söylüyorum..kan şekeri ve insülin seviyesi düşük olan kişiler geç yaşlanır..ve uzun süre kaliteli bir biçimde sağlıklı olarak yaşarlar..o yüzden kan şekerini ve insülini fazla yükselten gıdalardan uzak durun..yani unlu,şekerli gıdalardan; her türlü paketlenmiş ve fabrikasyon üründen uzak durun..
hayvanların yüzde 99'unun kendi vücutlarında glukozdan c vitamini(askorbik asit) sentezi yapmasına yol açan enzimin adıdır..
hayvanların yüzde 99'u bu enzime sahiptir..ve kan şekerinden(glukoz)ihtiyaçları kadar c vitamini sentezlerler..
ortalama olarak 70 kiloluk bir keçi tamamen vejateryan beslenmesine rağmen bir günde vücudunda 20 gram c vitamini sentezi yapar..hastalık halinde ise bu miktar 100 grama kadar çıkar..
bu yüzden hayvanlar kolay kolay hastalanmazlar..insanlardaki hastalıklara da yakalanmazlar doğal ortamda..
kendi c vitaminini üretemeyen tek canlı primatlardır..goril,şempanze ve insanlar, kendi vücutlarında kendi c vitaminlerini üretemezler..
bunun nedeni evrim sürecinde yaşanan gen mutasyonu sonucu, karaciğerin L-gulonolactone oksidaz enzimini üretme yeteneğini kaybetmesidir..bu çok çok önemli bir zaaftır..
goril ve şempanzeler tamamen vejateryan beslenerek bu açığı bir nebze olsun kapatabilmekteler..doğadaki taze sebzeleri, meyveleri, kök bitkileri ve ağaç özlerini yedikleri için c vitamini konusunda, insanlara göre daha az sıkıntı çekerler..
fakat insanların durumu değişiktir..
insanlar modern yaşam tarzı ile doğal yaşamdan uzaklaşmışlardır..taze sebze ve meyve tüketme şanslarını kaybetmişlerdir..çok fazla miktarda toksik ve kanserojen maddeye maruz kalmaktadırlar..
dolayısı ile genetik mühendisliğinin yeni hedefi insan ırkının evrim süreci sırasında yaşanan bir mutasyon sonucu kaybettiği ''L-gulonolactone oksidaz enzimi üretme yeteneğini'' insan ırkına geri kazandırmaktır..
eğer bu enzimi üretme yeteneğini insan ırkı geri kazanırsa kanser, kalp-damar hastalıkları, gut hastalığı ve diyabet gibi birçok kronik hastalık tarihe karışacaktır..
insülin rezistansıdır..yapılan araştırmalarda şu gerçek ortaya çıkmıştır:
saç dökülmesi sanıldığı gibi genetik bir kader değildir..genetiğin dolaylı yoldan etkisi vardır ama direkt bir etkisi yoktur..
eğer küçük yaştan unlu-şekerli ve glisemik indeksi yüksek gıdalarla beslenirseniz, zamanla vücudunuzun heryerinde androjen reseptörü oluşur..ergenliğe girdiğiniz zaman da artan androjen hormonları yüzünden bu androjen reseptörleri başınıza bela olur..birçok organı olumsuz etkiler..saçları ise döker..
bazı erkeklerde ise bu androjen reseptörleri saçta değil de prostatta oluşur..onların da başı prostat ile belaya girer..yada bu androjen reseptörleri kalp kasında oluşursa, burada bozulmalara ve lipid plaklarının oluşmasına yol açarlar..yada eğer beynin belli bölgelerinde oluşursa androjen reseptörleri bu sefer sapıklığa ve tacizciliğe yol açar..
bakın mesela japonlar üzerinde yapılan araştırma var..
japonya'nın okinawa adasında unsuz-şekersiz ve düşük karbonhidratlı, sebze ve balık ağırlıklı diyetle beslenen japonlarda hiç kellik görülmezken, bu adadan abd ve avrupa'ya göç eden japonlarda ise kellik çok yaygın olarak görülmektedir..çünkü abd ve avrupa'ya göç eden japonlar unlu,şekerli,bol karbonhidratlı gıdaları ve fast food ürünleri çok fazla tüketmektedirler..
yani çocukluktan itibaren unsuz-şekersiz-düşük karbonhidratlı beslenirseniz saçlarınız dökülmez..isterse yedi sülaleniz kel olsun..
vahşi insanlarda kellik neredeyse hiç görülmemektedir mesela..nedeni budur..
beşiktaş'ın ekonomik olarak bitik durumda olması ve şampiyonluğa oynayacak takımın olmaması nedeniyle yine ''fenerbahçe ve galatasaray arasında geçecek'' olan 2 takımlı ligin yol açacağı realitedir..
senelerdir böyle gelmiş böyle gider..2 kulüp arasında devam eden transfer yarışı bu yıl da aynen sürecektir ve ligin tadı tuzu olmayacaktır..
liglerin keyif verebilmesi için en az 6-7 büyük takımın olması ve bu takımların şampiyonluğa oynaması gerekir..
bizde nerede ? ondan sonra da ''neden türk futbolu yerinde sayıyor ve geriliyor'' diye dert yanıp dursun birileri..
beşiktaş da şampiyonluğa oynayacak, trabzon da oynayacak, bursa da oynayacakki liglerin tadı ve zevki olsun..türk futbolu ilerlesin ve altyapı gelişsin..
sadece iki büyük takımın rekabet ettiği, zaman zaman üçüncü sürpriz bir takımın da teşrif ettiği bir ligden hayır gelmez..
sonra izmir, antalya gibi şehirlerimizden neden büyük ve güç bir takım çıkmaz ?
iklimi ve coğrafyası bu kadar futbola müsaitken üstelik..
bir fenerbahçeli olarak kafamı kurcalayan sorudur..genellikle türkiye'deki taraftarın tuhaf avuntusudur bu..takımları transfer yapmayınca morallerini bozarlar ve hevesleri kaçar..bir önceki sezon başarısına hiç aldırış etmezler..
fenerbahçelisi de böyledir,galatasaraylısı da,beşiktaşlısı da..
galatasaray geçen sene şampiyon olmuş sonuçta..iyi ve oturmuş bir kadrosu var..1-2 nokta transfer kafi gelecektir şampiyonlar ligi için..neden transfere para saçsınki ?
fenerbahçe de doğru yapmıyor transfer konusunda..kendi oyuncularını elde tutmak ve 1-2 nokta transfer yapmak varken, gidip bonservisli oyuncuların peşine düşüyor..elindekileri de kaybediyor bunu yaparken..
beşiktaş'ın hali ortada..transfer konusunda taraftarın gazına gelip pervasız davranan kulüplerin sonu beşiktaş gibi olur..beşiktaş inşallah kurtulur ama düştüğü durumdan diğer tüm türk takımları ders almalıdır..
futbolcu simsarlarının ve onların kontrolündeki medyanın gazına gelmemek gerekir..
et beni olanların etmesi gereken dikkattir...et beni taşıyan kişilerde şeker hastalığı riski çok çok fazlaymış..bu kişilere senede bir kere açlık şekeri ve hba1c ölçümü; 5 senede bir kere de ogtt ile tarama tavsiye ediliyor..
** Beynin hipokampus bölgesindeki dopamin-adrenalin-serotonin reseptör mutasyonu (( bu yüzden eşcinselliğin beynin cinsiyet merkezini etkileyen bir şizofreni türü olduğunu bilimadamları kanıtlamıştır..))
** Testosteron ve DHT hormonunun biosentez defekti
** AMH (Anti müllarian hormon) defekti
(( Not: 1-) Bristol Üniversitesi'nden bilimadamları, denek fareler üzerinde eşcinselliği ''şizofreni tedavisinde kullanılan antipsikotik ilaçların jenerik formu'' ile tedavi etmeyi başardılar..Faz-2 ve Faz-3 maymun-insan deneklerde de başarı elde edilirse 15-20 sene içinde eşcinsellik, klasik şizofreni gibi ilaçla kontrol altında tutulabilecek..
2-) Çocukken tacize uğramak sanıldığı gibi eşcinselliğe yol açmaz..Çocukken tacize uğrayan kişiler genelde cinayet,yaralama vb gibi şiddet içerikli suçlara karşı yatkın olup sosyopatlık derecesinde toplumdan nefret ederler..Bu da şiddet içerikli suçlara karşı yatkın olmalarını sağlar..Küçükken kendisini taciz eden kişileri bulup öldüren kişi sayısı da az değildir..
3-) Kız-erkek karışık eğitim, aşırı anne ilgisi, erkek çocuğunun saçlarını uzatmak, kızlarla oynamasını sağlamak yada kadınların içinde çocuk büyütmek gibi faktörler de eşcinselliğin gelişmesine katkı sağlayabilmektedir..
4-) Fakat bunların hiçbiri genetik ve hormonal bozukluklar kadar güçlü bir neden değildirler..
5-) Ayrıca eşcinsellerin hepsi kadınsı değildir..Önemli bir kısmı da çok erkeksidir.. ))
yeni yürürlüğe konan uygulamadır..hayvanları kasten öldürenlere 2 sene hapis cezası verilecekmiş..
ama bence bu ceza az bir ceza..5 sene ila 10 sene arasında ceza verilmeli bu tür mahkumlara..ayrıca ''koğuş sisteminde yan gelip yatmaları'' da engellenmeli..hapishanede ıslah edilmeliler..f tipi cezaevlerinde cezalarını çekmeliler..
çünkü bugün hayvan öldüren psikopat yarın insan da öldürür ve ıslah edilmesi şarttır..hatta emniyette özel masa kurulmalı bu iş için..
ertuğrul özkök başta olmak üzere medyadaki kemalist tayfanın yavaş yavaş gerçekleştirmeye çalıştığı amaçtır..
aziz yıldırım ve şike davasını kullanıp sembolleştirerek aziz yıldırım ve ekibini siyasete bulaştırıp önce chp'den belediye başkanı yapmak ardından da partinin başına geçmesini sağlayarak, chp oylarını arttırma derdindeler..
bugün köşesinde engin ardıç da bu konuya değinmiş..
ortaokulda türkçe öğretmenim tarafından bana verilen dönem ödevinin konusudur..atatürk'ün ağaç sevgisini araştırmıştım..kütüphanelere falan gitmiş, derleme bilgiler edinmiş ve bunların özetini ödev olarak hazırlamıştım..
özetlerden ve çalışmadan ötürü 50 puan vermişti hoca..ama konuyu ezberleyemediğim için hem fırça yemiş hemde 10 puan almıştım..
toplamda 60 puan'dan 3 alarak yarışmadan elenmek zorunda kalmıştım..tabii notumu da yükseltememiştim..
el kadar çocuğun 10 sayfalık ödevi ezberlemesini bekleyen galatasaray lisesi mezunu bir türkçe ve edebiyat hocası vardı karşımda..ayrıca bu kadın hem chp üyesiydi hemde kokanaydı..
ne biçim bir eğitim anlayışımız var arkadaş ya..birden bire aklıma geldi nedense..
eğer plaj uzaktaysa, araba ile gitmemişseniz ve altınızda klimalı rahat bir araba yoksa kabir azabına dönüşen işkencedir..gerçekten sefa cefaya dönüşüyor resmen..bu sene bu kabusu hiç yaşamadım ama küçükken en nefret ettiğim şeydi..o yüzden hayatta bulunduğum şehirdeki havuz yada plaja gitmezdim..doğrudan yazlığa giderdim..en temizi o..
ülkenin başına iş açacak olan gelişmedir..doğruya doğru şimdi..bu adamlar içeri girdiğinden beri ülkede mafya,çete ve terör olaykarı azaldıl..gene hala var tabiiki ama bunlar dışarıdayken ülkenin durumu çok daha felaketti..
bence yargılamaları hızlandırılmalı ve en kısa sürede cezaya çarptırılmalılar..ama asla dışarıya bırakılmamalılar..yiyecekleri hapis cezasından düşerler tutuklu kaldıkları süreyi..
başbakan'ın son çıkışıdır..öğretmen maaşlarını fazla bulmuştur başbakan..öğretmenlerin haftada 15 saat çalıştığını ve ortalama bir memurun haftada 40 saat çalıştığını belirtmiştir..öğretmenlerin aldığı maaş, diğer memurlara haksızlıkmış..
saat olarak bakınca öyle görünüyor..ama öğretmenlik mesleğinin daha yorucu olması ve çok daha fonksiyonel bir meslek olması sebebiyle diğer memuriyetlerden ayrılması hiç hesaba katılmıyor..
elbette kötü niyetli olan yada başarısız olan öğretmenler de var..haftalık saat sayısını fazla gösteren birtakım rehber öğretmenler gibi..yada derse girip geyik muhabbeti yapan, öğrencilere doğru dürüst ders anlatamayan yada öğretmenlik yapamayacak kadar kötü bir yaşam tarzına sahip olan öğretmenler gibi..
ama bu tür öğretmenleri bulup meslekten ekarte etmek de devletin işi..müfettişler ne güne duruyor ?
keyif için tüketilen kahvenin sağlığa olan mucizevi etkileridir.. iyi gelmediği hastalık yok gibi..başta kanser,diyabet ve kalp hastalıkları olmak üzere birçok hastalığa karşı da koruma sağlıyor..tabii şekersiz ve taze olarak tüketilen filtre kahve ve türk kahvesinden bahsediliyor burada..
ünlü onkolog prof.dr.erkan topuz da konuyu kaleme almış..buyrun efendim..
ülkemizdeki futbolcuların sık uyguladığı davranıştır..
genelde futbolcu olunca saç uzatırlar..
acaba bunun nedeni nedir ?
imaj yaratmak mı ? yoksa kafa toplarına daha rahat çıkabilmek ve olası travmaları önlemek mi ?
eğer imaj için yapılıyorsa, başarısız bir girişim olduğunu söyleyebilirim..çoğuna uzun saç yakışmıyor çünkü..
yok eğer kafa toplarına rahat çıkmak içinse bunun için birşey diyemem..saçın varlığı kafatası ve beyini sert topların yaratabileceği travmalardan korumaz elbet ama belki daha rahat çıkmayı sağlıyordur kafa toplarına..
ünlü onkolog prof.dr.erkan topuz'un röportajında belirttiği realitedir..kahve, kanser gelişme riskini yüzde 18, kalp hastalıkları gelişme riskini de yüzde 24 oranında azaltıyormuş..benzer şekilde diyabet gelişme riskini de yüzde 30 oranda azalttığını söyleyebilirim..
almanya'da yapılan çok kapsamlı araştırmalarda ise kahve ''dünyanın en faydalı içeceği'' ilan edilmişti..içinde çok miktarda antioksidan madde var..
tabii starbucks gibi mekanlarda satılan ''kalori,karbonhidrat ve şeker deposu'' olan içeceklerden bahsedilmiyor burada.. o içecekler zaten kahve değil..kahveli birer kokteyller..hepsi bu..
asıl faydalı olan kahve; sütsüz, şekersiz ve ilave maddesiz olarak içilen filtre kahve yada türk kahvesidir..
bir trt saçmalığıdır..löw'ün taktilerini hikmet karaman'a yorumlatıyor adamlar..bari fatih terim'e yorumlatın be kardeşim..hikmet karaman'ın ne uluslararası tecrübesi varki, satranç maçı gibi derin taktik savaşları ile dolu olan bu tür üst düzey uluslararası maçları yorumlayacak..
sahada ''topa sert oynama'' bahanesi ile adam dövmeye benzemez bu tür maçlar..
ismet inönü zamanında deniz kumu kullanılarak yapılan derme çatma bir stadyum olan inönü stadyumunun, bir derbi maç sırasında çökmesi neticesinde yaşanacak olan olaylardır..
merak ediyorum..acaba beşiktaş ile anlamsız bir sidik yarışına giren ve devletin stadı olan tt arena'da beşiktaş'ın oynamasına izin vermeyen galatasaray yönetimi acaba o zaman ne yapacak ? kına yakacak mı ?
allah(c.c) korusun..inşallah böyle birşey olmaz ama gene de ihtimal var..ve böyle bir durumda binlerce ölü ortaya çıkar..facia olur..
inönü stadında maç oynamak büyük risktir..bu yüzden bu stad en kısa zamanda inşa edilmek isteniyor beşiktaş yönetimi tarafından..
savaşın ortaya çıkardığı bir realitedir..eğer abd gibi ''askeri endüstirinin lokomotif olduğu'' bir ekonomiye sahip değilseniz eğer girdiğiniz savaşlar sizin sadece kamu maliyenizi bozar ve süreç içinde ekonominizi batırır..silah ve teknoloji şirketlerinden yeni ürün alıp borçlanır durursunuz..
suriye gibi bir ülkeyle savaş bile türkiye'yi yunanistan'dan beter konuma düşürebilir..o denli yani..
aykut kocaman'ın kurduğu cümledir..habertürk'de yayınlanan mini röportajda aykut kocaman ''alex artık yaşlı'' demiş ve alternatif çözüm yollarına başvuracağının sinyalini vermiştir..
biri de kalkıp bu hızlı konuşan kekemeye sormuyor ''alex geçen sene 29 gol atıp sana rağmen takımı şampiyon yaparken yaşlı değilmiydi'' diye..
geçen sene bu takımı aykut kocaman'a rağmen alex şampiyon yapmıştır..tek başına 29 gol atmıştır..alex 34 yaşındadır ancak modern futbolda bazı özel oyuncuların kendisine iyi bakmak şartı ile 40 yaşına kadar oynayabildiğini biliyoruz..
üstelik alex, koşarak oynayan ve performansı fiziksel efora bağlı olan bir oyuncu da değil..adam durarak oynuyor..beyniyle ve klası ile oynuyor..bunlar yaşlanma ile körelecek meziyetler değil..ayrıca alex çok iyi bir aile babası..kendisine de mükemmel bakıyor..öyle hızlı yaşlanacak bir adam da değil..takvim yaşı çok bağlamıyor beni..
fenerbahçe'nin transfer listesindeki birçok oyuncu da 30 yaşının üzerinde..ne yapalım şimdi ?
hal böyleyken aykut kocaman ne zırvalıyor ? o idman performans sistemiyle emre'nin başını yedi..şimdi de alex'in başını yiyecek galiba..öyle gözüküyor..
böyle bir adamı tutup fenerbahçe'ye hoca yaparsanız olacağı budur..kendisi sayesinde bu sene elimize gelen şampiyonluğu da elimizin tersiyle ittik..daha hala utanmadan konuşuyor..
alex'in onda biri kadar emeği yok bu adamın takıma..bence aykut da gitmeli hatta gerekiyorsa mevcut yönetim de..
anlam veremediğim durumdur..adam göreve geldiğinden beri ''Komşularla sıfır sorun'' mantığı ile hareket etti..dünyada mekik dokudu..güney amerika'dan japonya'ya kadar ''mekik diplomasisi'' sergilemediği coğrafya kaldı..
iyi yönleri elbette vardı..ama ortadoğu politikası iflas etti..yakın komşularımızdan papaz olmadığımız ülke kalmadı..önce israil, şimdi suriye..rusya ve azerbaycan'ı saymıyorum bile..ırak deseniz onunla ilişkiler de berbat durumda..
elbette bu durumun meydana gelmesinde tek başına ahmet davutoğlu'nun kabahati yok..bağımsız ve güçlü bir istihbarat teşkilatımızın olmayışı, kendi teknolojimizi üretemiyor oluşumuz, teknolojik ve askeri açıdan dışa bağımlı oluşumuz,profosyonel ordumuzun olmayışı falan büyük handikap..
ama tüm bu olumsuz faktörler gene de davutoğlu'nun başarısızlığını gözlerden kaçıramıyor..
davutoğlu'nun fikirleri uzun vadede doğru olabilir ama bu fikirleri hayata geçirmek için çok aceleci davrandı..şartlara ve zamanın koşullarına uyumsuz düşen bir dış politika izledi..
acele etti, şartların olgunlaşmasını beklemedi ve ülkemizi savaşın eşiğine getirdi..
işte dış politika böyle bir satrançtır..bir anda ülkeyi savaşın eşiğine getirir en ufak bir yanlış..
