özellikle oruç tutan bazı dindar kesimlerin öfkesine maruz kalan kişidir..geçen gün bir tanesine şahit oldum..70 yaşlarında ve karadenizli olması kuvvetle muhtemel bir hacı amca büyük bir iştahla markete girdi..pide reyonuna baktı ama pideyi bulamadı..kasiyere sordu..kasiyer ''pide kalmadı'' dedi..
bunun üzerine yaşlı amca büyük bir hışımla ''hem oruç tutmuyorlar..hemde pide alıyorlar..bu nasıl iş'' diye çıkıştı kendi kendine..
o gittikten sonra kasiyer arkadaş başladı gülmeye..
akıllara abd başkanı john f kennedy'i mannlicher carcano marka sniper tüfeği ile texas okul kitapları bürosunun 6.katından açtığı ateşle vurarak öldüren lee harvey oswald'ı getiren sniper'dır..
dünyanın, cennetteki hayatın demo sürümü olduğu düşünülürse, şaşırılmaması gereken hadisedir..
asıl yaşam cennette başlayacak..dünyadaki yaşam sadece cennetin kötü bir kopyası..o yüzden çok kusurlu..
dünyadaki yaşamda sıkıntılar, dertler, fakirlik, felaketler, hastalıklar ve acı var..dengesizlik ve adaletsizlik var..
çünkü allah(c.c) bilerek ve isteyerek böyle yapmıştır..bir kuluna 1 verirken, diğerine 50 vermiştir..
birini çirkin yaratırken diğerini güzel yaratmıştır..
birini 120 yaşında öldürürken diğerini 5 yaşında öldürmüştür..
dünyada bu iş böyle yürüyecektir..çünkü dünya hayatı adı verilen sınavın kuralı bu..katlanacağız..isyan etmek yok..isyan eden sınavdan ihraç olur..
allah(c.c) herkesi kıyamette ve mahşerde eşitleyecek ve dünyada yaşarken yaptıklarından imtihan edecektir..herkes kendisine verilen imkanlar doğrultusunda sorguya çekilecektir..
müslüman olmadığı halde bir müslüman gibi yaşayan, birara islam'ı araştıran ve kendisine doğru anlatılsa hiç düşünmeden dindar bir müslüman olabilecek olan mükemmel bir futbolcudur aynı zamanda..
eserlerine bakmaktan büyük keyif aldığım ender ressamlardan biridir..pablo picasso bir salvador dali iki..bu iki adamın eserlerine hayran olmamak mümkün değil..
kendisi aynı zamanda kendi beynindeki psikozmos(un)da kaybolmuş bir dahidir. görülenler aleminde sürekli geçişerek değişen dengelerin, yönsemelerin, tarihçelerin, yüzlerin, ruhların imgelerine ayna tutan, kural sevmez bir ötekidir. tam anlamı ile sentetik bir kübisttir.
" insanları uyandırmak gerek. şeyleri algılama biçimlerini altüst etmek. insanları kızdıracak, kabul edilmez imgeler yaratmak lazım. pek güvenilir olmayan, tuhaf bir dünyada yaşadıklarını, sandıkları gibi bir dünyada bulunmadıklarını anlamalarını sağlamak " diyerek açıklamış sanatla ve bizlerle derdini.
bu adamın uyuşturucu etkisinde böyle güzel eserler meydana getirdiği palavrasına da inanmıyorum..yok efendim lsd kullanıyormuş falan..lsd'nin ne olduğunu bile bilmeden herkes bir halt biliyormuş gibi ahkam kesip duruyor..lsd'nin argodaki lakabı ''peri tozu''dur..1952'de cia başkanı allen dulles tarafından mk ultra adı verilen zihin yönlendirme projesi için cia'in gizli labortuarlarında bilimadamları tarafından geliştirilmiştir..ancak bir şekilde cia içinden birileri tarafından dışarı sızdırılmıştır bu madde..mafya tarafından illegal olarak satılmıştır..ancak kullanıma son derece tehlikeli ve ölümcül yanetkilere yol açtığı ve akut psikoz gelişimine neden olduğu için piyasada pek tutulmamıştır..
o yüzden lsd iddası komik..esrar ,kokain ve eroin ile olan ilişkisi hakkında ise bir bilgim yok..ama kullandığını hiç sanmıyorum..en fazla alkol ve esrar ile biraz haşır neşirliği vardır..ötesi yok..
''ergenekon yoktur..hükümetin uydurmasıdır'' diyen zihniyetin çok çok iyi araştırması gereken ve ergenekon-gladyo'nun varlığını açık seçik kanıtlayan kazadır..bu kazayı da ak parti-cemaat tezgahlamadı herhalde ?
karbonmonoksitten zehirlenmektir..hastane acillerinde ''karbonmonoksit zehirlenmesi'' nedeniyle getirilen hastaların önemli bir kısmı soba yada bacadan değil nargileden zehirlenmektedir..
nargilenin içindeki karbonmonoksit önce bilinci etkiler..kişi bu durumu ''kafayı bulmak'' olarak değerlendirir..hafif bir baş dönmesi gibi bir durum sözkonusudur..ayrıca konuşmalarda,düşünme yetisinde ve hareketlerde yavaşlama da sözkonusu olabilir..inatla nargile içilmeye devam edilirse ardından karbonmonoksit zehirlenmesindeki baş dönmesi, mide bulantısı, hafif baş ağrısı, taşikardi vb gibi rutin şikayetler ortaya çıkar..
bazı insanlar açık havada bol ve derin nefes alarak bu durumu atlatabilirse de, bazı insanlar bu durumu atlatamamaktadırlar..tıbbi yardım almak zorunda kalırlar..nargilenin içim süresine göre de durumun aciliyeti artar..hastanın yoğun bakıma yatırılması gerekebilir ve çok daha trajik sonuçlar ortaya çıkabilir..(( astım hastalarında vaziyet çok daha kötüdür ve bariz bir mortalite riski vardır..))
nargilede ayrıca sigaradan çok daha fazla oranda katran, nikotin, kanserojen madde ve ağır metal olduğunu belirtmek gerekir..üstelik sigaradaki gibi kısa sürede yanıp biten bir ürün de değildir ve filtresi de yoktur..
içerdiği yoğun karbonmonoksitten ötürü ölümle yada santral sinir sistemi hasarlanması ile sonuçlanabilecek olan oldukça zararlı bir gereçtir..
''nargile kafa yapıyor'' denmesinin sebebi de nargilenin içerdiği karbonmonoksittir..
bu karbonmonoksit eğer biraz daha yoğun olsa, tıpkı soba ve baca zehirlenmelerinde olduğu gibi sizi rahatlıkla öldürebilir yada bayıltabilir..
ayrıca nargilenin zararı sigaradan kat ve kat fazladır..kıyası dahi olmaz..3 saat boyunca nargile içen biri, 6 paket sigara kadar katranı vücuduna almış demektir..
bir keresinde nargileden zehirlenen bir hasta getirilmişti acile..16 yaşında bir çocuk..
kendisine oksijen verilmiş ve temel yaşam destek ünitesine yatırılmıştı..ve bu kişi ölümden kurtarılsa bile ömür boyu kalıcı sinir hasarı ile yaşamak zorunda kalmıştı..sol elde kalıcı tremor vardı..
yan bakmaktan değil rus bir kadın turist yüzünden birbirine giren iki kürt gencinin kavgasıdır..bu gençlerden biri diyarbakırlı diğeri ise batmanlıdır..
kürt sorunu deyince sadece terörden bahseden kesimlerin bu hususları da dikkate almasında büyük fayda var..kürt sorunu aynı zamanda ekonomik, sosyalojik ve kriminal bir sorundur..
lezbiyen ve erkeksi davranışlar gösteren 2 kızdan dayak yiyen kızdır..haber bülteninde izledim..dayak atan kızları tanıyanlar anlatıyor..erkek gibilermiş..alkol ve sigara alışkanlıkları varmış ve hareketleri erkek gibiymiş hepsinin..
o kızı dövmelerinin nedeni de muhtemelen kızla kendilerince birşeyler yaşamak istemeleri..
yani mesele erkek meselesi falan değilmiş..
bu durumun meydana gelmesinde ahlak yoksunluğu, eğitimde ceza faktörünün devredışı kalması, cehalet gibi birçok faktör, neden olarak gösterilebilir..
ancak eşcinsel olan lezbiyen kadınların suça yatkınlık düzeylerinin erkeklerle aynı olduğunu da unutmamak gerekir..
koyu bir fenerbahçeli ancak herşeyden önce objektif bir futbolsever olarak; değil galatasaray'da hiçbir türk takımında görmek istemediğim çirkef ve antipatik oyuncudur..
fenerbahçe kalkıp bu adamı transfer etme gibi bir rezilliğe imza atarsa, mevcut yönetim gidene kadar da tutmam fenerbahçe'yi..
bu kadar açık ve net..
emre belözoğlu konusunda etik kurallardan bahsedenler, melo'ya gelince neden ''üç maymunu'' oynuyorlar acaba ?
kürt sorununun nasıl bir bela olduğunu ve tıpkı bir kanser gibi tüm türkiye'yi nasıl istila ettiğini idrak edememiş insanların gördüğü hallüsinasyondur..
tamam hepimiz müslümanız..müslüman, müslümanın manevi olarak kardeşidir..
ama karşımdaki adam iyi niyetli değilse, islam'ı ve kardeşliği sömürüyorsa; ben ne yapabilirim bir türk evladı olarak ?
polyannacılık oynamanın bir anlamı yok..
kürt nüfusunun arttığını, büyük şehirlere organize olarak kürt göçlerinin yapıldığını ve türk nüfusunun gittikçe azaldığını herkes biliyor..
ırkçı biri asla olmadım..ama ortada bir de böyle bir tehlike var..pkk'nın manevi önderi musa anter'in bu konuda gösterdiği hedefler var..adam resmen ''nüfus üstünlüğünü ele geçirirsek tüm türkiye'yi elde ederiz'' diyor..
hal böyleyken suriye ve ırak'da sırf ''sunni yada şafi oldukları'' gibi abuk sabuk ve çağ öncesinden kalma histerik bir gerekçe sunarak kürtlerin lehine bir strateji izlemek, türkiye'yi uzun vadede perişan eder..
ayrıca şunu da belirteyim:
galiba gün gelecek ve herkes nihal atsız'a hak verecek..
(( edit : kürt sorunundan kurtulmak için gerekirse israil ile ittifak yapılmalıdır..şu anda türkiye'nin öncelikli ve bir numaralı sorunu kürt sorunudur..fantezi yapmanın anlamı yok..))
çok ama çok sevdiğiniz bir kişiyle buluşuyorsanız önemini yitiren buluşma yeridir..heryer olabilir..isterseniz bir ağacın tepesinde buluşun, isterseniz serengeti düzlüklerinde..önemli olan nerede buluştuğunuz değil kiminle buluştuğunuzdur..
içerdiği yoğun proteinden ötürü ksantin oksidaz enziminin aktivitesini arttırıp ürik asit artışına yol açarak genç yaşta birçok sporcuda ''gut hastalığı,tip-2 diyabet ve böbrek taşı'' gibi sorunların ortaya çıkmasına yol açabilecek olan tehlikeli olabilen bir sporcu gıdasıdır..
protein tozlarının içerdiği protein normal hayvani gıdalardaki gibi değildir..doğallığı yoktur..yoğun miktarda protein içerir ve başta böbrekler olmak üzere birçok organı zorlar bu durum..
çünkü insanoğlu,evrim sürecinde ürik asidi zararsız bir madde olan allantoin'e çeviren hepatik ürikaz enzimini yaşanan bir gen mutasyonu sonucunda tamamen kaybetmiştir..bu yüzden bu türden yoğun protein içeren gıdalar aldığında oluşan yoğun pürini ve ürik asidi sistemden ekarte edemez..ürik asit kanda birikir..daha sonra bu durum kolaylıkla hiperürisemiye ve buna bağlı komplikasyonlara yol açabilir..
ayrıca 2008 yılında abd'de yapılan çok kapsamlı bir araştırmada protein tozlarının içinde ciddi miktarda civa,kadmiyum vb gibi toksik maddeler saptamışlardır..
gayet normal bir durumdur..tamam alkol kullanmak ve alkollü içki satmak büyük günahtır..
ama adam alkol kullanıyor yada alkollü içecek satıyor diye oruçta mı tutmasın ?
ara sıra alkol alan ama temel ibadetleri de yerine getiren bir adam düşünün..
bu adam ramazanda alkol alırsa, oruç nasıl tutacak ? mümkün mü böyle birşey ?
değil..
allah(c.c) sevapları farklı, günahları farklı değerlendirir..sırf içki içtiği için bir insana azap edeceği gibi başka bir insanı da affedebilir..bu bilinmez..ama şurası kesin olan bir hususturki; sevaplar ayrıdır günahlar ayrıdır..
o yüzden yadırgamamak gerekir bu durumu..tamam gönül isterki kimse alkol almasın..
ama adam ara sıra kullanıyorsa, böyle bir zaafı varsa ve ramazanda da oruç tuttuğu için alkol almıyorsa kim ne diyebilirki bu duruma ?
herşeyi yabancılara göre ayarlayacak değiliz..adamlar kendi ülkelerinde ezan bile okunmasına izin vermiyorlar..ondan sonra da bizim ülkemize gelip ''kendilerine benzememizi ve kendilerine her türlü ayrıcalığı tanımamızı'' bekliyorlar..
yok öyle iş..dini inanç ve yaşam şekli özgürlüğü arıyorlarsa önce kendilerinden başlayacaklar işe..sırf islami manası olan bir isim taşıdığı için vize dahi alamayan, alsa bile gittiği ülkede ikinci sınıf insan muamalesi gören ve herkesin terörist gözüyle bakıp dışladığı sayısız yurttaşımız var..
kemal sunal, saadettin erbil, dinçer çekmez ve yadigar ejder'in başrollerini paylaştığı güzel bir komedi filmidir..
filmin ufak tefek kusurları olsa da çekildiği devrin şartları gözönüne alınıp tekrar değerlendirilirse, tek kelime ile şaheser olduğu anlaşılır..
''en komik kemal sunal filmleri'' içinde rahatlıkla ilk 5'de yer alır..
filmi demin alman televizyonu rtl'de gördüm..oradan aklıma geldi..geceyarısında bile olsa bir alman kanalında almanca olarak yayınlanıyorsa demekki iyi bir filmdir bu film..
1924'de istanbul'da doğan ve 1997'de vefat eden türk sinemasının gelmiş geçmiş en büyük efsanelerinden biridir..yıllarını tiyatro ve sinemaya harcamış olup sayısız eser kazandırmıştır türk sinemasına ve türk tiyatrosuna..
özellikle türk sinemasına olan tesiri o kadar büyüktürki, rahmetliyi çıkardığınız anda yeşil çam'ın yarısı göçer yani..o denli etkilidir türk sinemasındaki rolü..sadece oynadığı filmlerden ibaret değildir bu rol..kendisi aynı zamanda mükemmel bir seslendirme sanatçısıdır..türk sinemasındaki kötü adamların yüzde 70'nin sesini canlandıran ve oyunculukları bir halta benzemeyen bu adamlara bile değer kazandıran eşsiz bir sanatçıdır..
kendisi aynı zamanda mehmet ali erbil'in de babasıdır..ancak kendisi yaşarken, mehmet ali erbil'in vefasızlığından çok dert yanmıştır..o yüzden bu durumun hiçbir önemi yoktur..
derhal yasaklanması gereken bir uygulamadır..çin'de birkaç pilot bölgede bu uygulama gerçekleştirilmiş ve erkek sayısı çok artıp, kız sayısı çok azalınca hemen vazgeçilmiş..tüm dünya dengelerini alt üst edecek çok saçma bir uygulama..
özellikle benim gibi kız çocuk sevdalısı insanlar içim tam bir kabus bu uygulama..kız çocuk gibisi var mı ya ? onların ''baba'' demesi bile o kadar güzel, o kadar farklı ve o kadar içtendirki; insan her an duymak ister o kelimeyi ağızlarından..
ayrıca kız-erkek ayrımı yapan ve kadınları hor gören kişi bırakın müslüman olmayı insan bile olamaz..
dna ve mitokondri üzerind etki gösteren telomeraz enziminin etkinliği ve telomerlerin boyu üzerinde çalışan bilimadamlarının başardığı olaydır..bazı farelerin ömrünü normalin 8-9 katına çıkarmışlar..
** ilaç şirketlerinin olumsuz etkileri..(( kendilerine para kazandırmayacak hiçbir bilimsel çalışmaya finansal katkı sağlamıyorlar..))
** kitap okuma alışkanlığının olmaması
** küçük yaştan itibaren insanların sorgulama ve merak etme yetilerinin köreltilmesi
** yobazlık, cehalet, alkolizm ve madde bağımlılığı
** bilimsel çalışmalar için devlet tarafından hiçbir bütçe ayrılmaması
** beyin göçünün engellenememesi ve gelişmiş ülkeler gibi cazip şartlar sunulamaması
** bilim yuvası olması gereken üniversitelerin siyasete alet edilmesi
** bilim yuvası olması gereken üniversitelere insanların bilimsel gelişmelere katkı sağlamak ve meslek üstü eğitim almak için gelmek yerine meslek edinmek için gelmesi..yani üniversitelerin bir çeşit meslek lisesine dönüştürülmesi..
** üniversite akademisyenlerinin ve hocalarının hazıra alışması ve bilimsel çalışmalar içim motive edilememesi
** televizyonlarda rayting amaçlı yapılan saçma sapan programlar ile halkın iyice zehirletilmesi
** kürt sorunu
** ekonomik olarak az gelişmişlik
vb gibi birçok neden sıralanabilir..
ama şunu da söyleyim..bilimsel çalışma konusunda abd de iyi bir örnek değildir..abd'de bir bilimsel çalışmanın yürütülmesi için ilaç şirketlerinin finansmanı gerekir..ilaç şirketleri de ancak kendilerine para kazandıracak ve rant sağlayacak gelişmelere katkı sağlamaktadır..
nedir bu gelişmeler ?
patent hakkı alınabilen ilaç moleküllerinin geliştirilmesi için yapılan çalışmalardır..
yani adamların derdi sizin sağlığınız falan değil..kendi cepleri..siz yaşamışsınız, ölmüşsünüz; onların umrunda değil..onların tek derdi ilaç geliştirip, size ilaç satmak..adamlar zaten hastalıkları sektör, hastaları müşteri olarak görüyorlar..
o yüzden hiçbir hastalığın kesin tedavisinin bulunması için destek olmuyorlar..bilakis köstek oluyorlar..
çünkü amaçları hastalığın devamı..böylece müşteri olarak gördükleri hastalara ilelebet ilaç satmayı hesaplıyorlar..
sırf bu yüzden kanser, diyabet ve kalp-hastalıkları gibi önemli hastalıkları kökten çözecek çalışmalar yürütülemiyor..finansman sıkıntısı çekiliyor..devlet desteği gelmiyor maalesef..
benim müzdarip olduğum durumdur... ben et yemeden doymuyorum nedense..kendimi bildim bileli bu böyledir.. yemekte illa etli birşeyler olmalı..kırmızı et olmazsa olmazımdır..kırmızı et yoksa tercihim yürek,böbrek gibi organ etlerinden yanadır..o da yoksa kanatlı eti yerim..köy tavuğu, hindi, kaz, ördek vb gibi..ama muhakkak et olmalı..
aksi takdirde doymuyorum..salt sebze beni kesmiyor..makarna,börek,çörek vb gibi undan ve tahıldan yapılmış kofti şeyleri de yemek olarak görmüyorum..
sunniler, ehli sünnettir..yezid'e halife demeyecekleri gibi lanet ederler..
yezid ayyaş ve imanı bile tartışmaya açık olan bir zalimdir..
kerbela katliamından sonra kabe'yi taş yağmuruna tutup yıkmaya çalışmıştır..başaramayınca korkmuş ve kerbela çölüne dönerken atından inmiş ve ellerini göğe kaldırıp diz çökerek '' dedem ebu sufyan'ın intikamını muhammed(sav)'in torunlarından aldım'' diye bağırmıştır..
böyle bir adamın neyine halife diyeceksin..
keşke hz.ali(r.a) sıffın savaşında muaviye ve beraberindekileri imha etseydi de, islam'da mezhep nifakı çıkmasaydı..
genellikle anlık heves ile birçok erkeği özendiren ancak olayın içine girince zorluğu ve maliyeti anlaşılıp, birçok erkeği caymak zorunda bırakan trenddir..
her sene insanın periyodik olarak ''çevresinde bazı gençlerin vücut geliştirmeye başlayıp maksimum 1 sene sonra bırakmasını'' görmek de artık gına getirmiştir gerçekten..
tembellik, herşeyi öteleme, alkol-uyuşturucu kullanımı, aileye düşkünlük ve rahata alışkınlık gibi nedenlerle gerçekleşmeyen hayallerdir..
yoksa her insanın amacı ve hayali vardır..yeterki o amaç ve hayal için bedel ödemeyi ve mücadele etmeyi göze alsın..planlı ve zekice hareket edip olayı lafta bırakmasın..
diyabet teşhisinde kullanılan test türüdür..diyabet hastalığında teşhis ancak ogtt testi ile konulabilir..kesinlikle açlık şekeri yada hba1c ile tanı koymaya çalışmamalıdır kimse..ogtt testi de doğru uygulanmalıdır..yanlış uygulanan ogtt yanlış sonuç verir ve tüm emekler boşa gidebilir..
** hasta testten 3 gün önceden başlamak sureti ile ''günde en az 150 gram karbonhidrat içeren bir beslenme programına'' alınmalıdır..
** test öncesinde gece uykusunu yeterince almış olmak, dinlenmiş olmak ve hasta olmamak şarttır..test öncesinde kalori içeren hiçbirşey yenmemeli ve içilmemelidir..
** testten 3 gün önceden başlamak itibarı ile hiçbir alkollü içecek tüketilmemelidir..
** hasta tarafından düzenli olarak ilaç kullanılıyorsa doktora danışılmalıdır..test öncesinde hastadan açlık kanı alınır..ardından teste başlanır..
** hastaya 75 gram glukoz içeren sıvı, 5 dakika içerisinde içirilir ve hastadan 30 dakikada bir kan alınır 2 saat boyunca..eğer herhangi bir zamanda kan şekeri 180 mg/dl düzeyinin üzerindeyse teşhis diyabettir..
** eğer hasta test esnasında idrara sıkışırsa muhakkak idrardan da numune alınmalıdır..eğer idrarda glukoz saptanırsa, kan şekeri değerine bakılmaksızın diyabet teşhisi konur..
değerlere gelecek olursak;
** 0.dakikada yada açlık halinde kan şekeri 100 mg/dl düzeyinin altında olmalıdır..açlık kan şekeri 100 mg/dl seviyesinin üzerinde olan kişiler ayrıntılı olarak incelenmelidir..
** 1.saatte glukoz(kan şekeri) seviyesi 140 mg/dl düzeyinin altında olmalıdır..140-180 mg/dl düzeyi arası kan şekeri düzeyleri patolojiktir..180 mg/dl ve üzeri ise diyabettir..
** 2.saatte kan şekeri 120 mg/dl düzeyinin altında olmalıdır..126 mg/dl-180 mg/dl düzeyi arasında ise glukoz intoleransı durumu sözkonusudur..180 mg/dl ve üzeri diyabettir..
** 3.saatte ise kan şekeri, açlık seviyesine geri dönmelidir..
ayrıca ogtt sırasında sadece kan şekerine bakılmamalıdır..muhakkak insülin ve c-peptit düzeylerine de bakılmalıdır..ayrıca test sırasında hastadan idrar numunesi alınmalıdır..
(( not: bazı labortuarlar üst düzeyi 200 mg/dl kabul ederler..fakat bu anlamsızdır..çünkü renal eşiğin üst sınırı 180 mg/dl düzeyidir..yani kan şekeri 180 mg/dl seviyesini geçtiği anda idrara geçer ve idrarla atılır..kan şekeri idrara geçtiği anda glukozüri meydana gelir ve glukozüri görüldüğü anda bu durum zaten diyabetin varlığına delalet eder..))
adeta salgına dönen diyabet türüdür..aşikar olarak açlık hiperglisemisi ile tespit edilebileceği gibi ancak doğru şekilde yapılan ogtt testiyle de tespit edilen latent türleri de vardır..hiçbir belirti vermeyebileceği gibi halsizlik,iştah azalması,isteksizlik,depresyona eğilim gibi silik belirtilerle kendini belli edebilir..yada polidipsi,poliüri ve polifalji gibi bariz şikayetlere de yol açabilir..
teşhis ancak ogtt testi ile konulabilir..kesinlikle açlık şekeri yada hba1c ile tanı koymaya çalışmamalıdır kimse..ogtt testi de doğru uygulanmalıdır..hasta testten 3 gün önce günde en az 150 gram karbonhidrat içeren bir beslenme programına alınmalıdır..test öncesinde gece uykusunu yeterince almış olmak, dinlenmiş olmak ve hasta olmamak şarttır..test öncesinde kalori içeren hiçbirşey yenmemeli ve içilmemelidir..testten 3 gün önceden başlamak itibarı ile hiçbir alkollü içecek tüketilmemelidir..hasta tarafından düzenli olarak ilaç kullanılıyorsa doktora danışılmalıdır..test öncesinde hastadan açlık kanı alınır..ardından teste başlanır..hastaya 75 gram glukoz içeren sıvı, 5 dakika içerisinde içirilir ve hastadan 30 dakikada bir kan alınır 2 saat boyunca..eğer herhangi bir zamanda kan şekeri 200 mg/dl düzeyinin üzerindeyse teşhis diyabettir..eğer hasta test esnasında idrara sıkışırsa muhakkak idrardan da numune alınmalıdır..eğer idrarda glukoz saptanırsa, kan şekeri değerine bakılmaksızın diyabet teşhisi konur..
fakat her kan şekeri yüksek hastaya diyabet teşhisi koymamak ve ayrıntılı olarak hastayı incelemek de gerekir..çünkü birçok hastalığın veya ilacın, karbonhidrat metabolizmasını bozduğunu ve hiperglisemiye yol açabildiğini biliyoruz..ilaç yada hastalıklara bağlı olarak gelişen geçici diyabete ''sekonder diyabet'' denilmektedir..o yüzden sekonder diyabet ihtimali muhakkak ekarte edilmelidir..
hastalığa gelecek olursak hastalığın ana nedeni unlu-şekerli gıdalarla beslenme, glisemik indeksi yüksek gıdaları sık tüketme, hareketsizlik, sedantif yaşam ve güneşten mahrum kalmaktır..
yani her açıdan çok değişken biçimde prognoz gösteren bir hastalıktır..
bu hastalık ile bilinmesi gereken gerçekler şunlardır:
1-) açlık şekeri 100 mg/dl düzeyinin tokluk şekeri 140 mg/dl düzeyinin üzerinde olan herkes en kısa sürede herhangi bir hastanenin endokrinoloji servisine başvurmalı ve ogtt ile hastalığın var olup olmadığı araştırılmalıdır..
2-) tip-2 diyabetiklerin yüzde 30'unda açlık şekeri normal düzeydedir ve teşhis ancak ogtt ile konulabilmektedir..hba1c testi henüz bir teşhis yöntemi olarak kabul edilmemektedir..
3-) tip-2 diyabetin eskiden sadece 40 yaşından sonra görüldüğü sanılırdı..ama artık 15-16 yaşındaki insanlarda bile görülmektedir hastalık..kilolu kişiler kadar zayıflarda da görülmektedir..
4-) tip-2 diyabetin yüzde 100 genetik bir hastalık olduğu söylenemez ama genlerin hastalığın oluşumunda oynadığı rol barizdir..özellikle yakın akrabalarında tip-2 diyabet vakası olan kişilerin hastalığa karşı dikkatli olması gerekir..hastalığa sahip kişilerin genetik taramasında hl-dra3 ve hl-dra4 genlerinde mutasyon tespit edilmiştir..ancak bu genlere sahip olmayan kişilerde de pekala hastalık gelişebilmektedir..
5-) tip-2 diyabete sahip kişiler muhakkak diğer hastalıklara karşı korunmalı, aşılanmalı, stresten uzak durmalı, hijyene dikkat etmeli ve ayak bakımlarını muntazam olarak yapmalıdır..
6-)kendisine tip-2 diyabet teşhisi konan kişiler muhakkak ayrıntılı check-up'dan geçmelidir..çünkü tip-2 diyabet tanısı alan kişilerin yüzde 35'i aslında lada türü diyabete sahiptir..yani ''yavaş seyirli tip-1 diyabete'' sahiptir bu kişiler..ve genellikle tanı aldıktan 5-10 sene sonra insüline bağımlı hale gelirler..
7-) kendisine tip-2 diyabet teşhisi konan kişilerin senede bir kere retinopati,nefropati ve kalp-damar hastalıkları açısından taranması gerekmektedir..
8-) bu hastalığın en önemli tedavisinin diyet ve spor olduğu unutulmamalıdır..un ve şeker ihtiva eden her türlü besin diyetten kesin olarak çıkarılmalıdır..sigara ve alkol de kesin olarak bırakılmalıdır..ayrıca muhakkak omega-3, c vitamini ve d vitamini takviyesi almalıdır bu hastalar..metformin kullananlarda b12 vitamini emilim bozukluğu olabileceği için b12 takviyesi de almalıdır metformin kullanan hastalar..
9-) yeni geliştirilen obezite cerrahisine uygun olan ve kan şekeri stabil olmayan kişiler muhakkak bu ameliyattan faydalanmalıdır..
10-) zayıf olup endojen insülin ve c-peptit düzeyi düşük olan tip-2 diyabetikler için ideal tedavi repaglinid veya nateglinid içeren ilaçlarken; obez tip-2 diyabetikler için ideal tedavinin temelini metformin içeren ilaçlar+diyet oluşturmaktadır..
