Kış mevsimi insana hüzün verir çok alternatifi yoktur insanın hep bir boşluk vardır içinde ve bu boşluğu bu soğukluğu doldurmalıdır bir şekilde oda en kolay yolu seçer ki günümüzde aşk ayaklar altında; aşık olur yıpranır, yıpratır;duygularla, inançlarla oynar farkında olmadan. bilmiyordur karşısındaki hatunun ona aşık olma ihtimalini ve ihtimaller gerçek olur boşluktan başlamış ilişki bitmelidir ama hatun aşıktır biter. (bununla birlikte aşka inançta biter)
Acıya karşı kaşarlanmakdır bir nevi.
ve bir türkü vardır hakan yeşilyurt'a ait acıya gülmektir adı onu anımsadım nedense.
--spoiler--
öpüyorsam ayrılığı gözünden
söküyorsam yüreğimi göğsümden
geçiyorsam gözlerinin içinden
sana olan sevdamdandır bilesin
geçiyorsam bir çiçeğin özünden
sana olan sevdamdandır bilesin
meğer ne yalnızız insan olmuşsak
yaprak gibi dalda sessiz solmuşsak
yeri gelmiş acıya da gülmüşsek
sana olan sevdamdandır bilesin
yeri gelmiş ayrılığa gülmüşsek
sana olan sevdamdandır bilesin
biliyorum sen yine
parmak uçlarında üşüyorsun.
aramızda kıvrılıp yatan uzaklığa inat, ayaklarınla kasıklarımın kasırgasını,
ellerinle yüreğimde yaktığın ateşi düşlüyorsun.
sularımız sızıp karışıyor ay karanlıkta
ve çırılçıplak bir ırmağa dönüşüyoruz yatağımızda.
apansız pencerende gülümsüyor güneş, ne güzel!
bütün parmakların tıkır tıkır işliyor.
iştahla biliyorsun, yaşamaktır aşk
geceyle gündüzün sessiz geçişimidir bir uyku boyunda
delice bir yangın parmaklarının buzulunda
ah şahrud,
her yerimiz nasıl da şaşırıp kalmaya istekli!
karşılıksız sevebilmekse sevda
gerçek seven küle dönmüş her çağda
elim kolum bağlanmışsa kıyında
sana olan sevdamdandır bilesin
seydunayım gebermişsem kıyında
sana olan sevdamdandır bilesin
--spoiler--
Aşk a dır benim inançsızlığım.inançsızlığıma da inançsızlığım oluyor kimi zaman.Bazen düşüyorum bazen kalkıyorum,farkında değilim ama düşe kalka yürüyorum işte.Sarılırken boşluğa kucak açıyorum çünkü görünmez bende birliktelikler.Mutlu olamadım ancak yapabildiğim tek şey mutlu olmaya çalışmaktı.Aşka dair ne varsa inançsızım.Aşk bırakmaz tüm yanlışlıklarıma rağmen yüzümü çeviririm o bin adım gelir öteme. ne demişler kaçan kovalanırmış bu hayatta ben kaçtım aşk yakaladı,aşk yakaladı ben kaçtım.Dünyada tek başımayım ve ömrümü adayacak kimsem olamaz.Aşk uydurulmuş en güzel yalan ve kimse farkında değil.
Bir şeyden uzak kalmak bir daha bir araya gelememek.
Bir şiir bu kadar güzel anlatır.
--spoiler--
ayrılık ne biliyor musun?
ne araya yolların girmesi,
ne kapanan kapılar,
ne yıldız kayması gecede,
ne ceplerde tren tarifesi,
ne de turna katarı gökte.
insanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!
ipi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini,
birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine.
ardında dünyalar ışıyan camlar dururken,
duvarlara dalıp dalıp gitmesi.
türküsünü söyleyecek kimsesi kalmamak ayrılık.
saçına rüzgar, sesine ışık düşürememek kimsenin.
çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun.
güneşin bir ceza gibi doğması dünyaya.
iki adımdan biri insanın, sevincin kundakçısı,
hüznün arması ayrılık.
o küçük ölüm!
usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan.
ayrılık, o köpüklü öpüşlerin ardından gidip ağzını yıkadığında başlamıştı.
ben bulutları gösterirken,
bulmacanın beş harfli yemek sorusuna yanıt aramanla halkalanmış,
aşkın şarabının ağzını açtım, yar yüzünden içti murt bende kaldı
türküsü tenimde düğümlenirken, odadan çıkışınla yolunu tutmuş,
dağlarda öldürülen çocukların fotoğraflarını bir kenara itip,
bu eteğin üstüne bu bluz yakıştı mı?
diye sorduğunda varacağı yere varmıştı çoktan.
şimdi anlıyor musun gidişinin neden ayrılık olmadığını,
bir yaprağın düşmesi kadar ancak, acısı ve ağırlığı olduğunu.
bir toplama işleminin sonucunu yazmak gibi bir değer taşıdığını.
boşluğa bir boşluk katmadığını, kar yağdırmadığını yaz ortasında .
ne mi yapacağım bundan sonra?
ayak izlerimi silmek için sana gelen bütün yolları tersinden yürüyeceğim önce.
şiir yazmayacağım bir süre,
fotoğraflarını güneşe koyacağım, bir an önce sararsınlar diye.
hediyelik eşya satan dükkanların önünden geçmeyeceğim.
senin için biriktirdiğim yağmur suyunu, bir gül ağacının dibine dökeceğim.
falcı kadınlara inanmayacağım artık.
trafik polislerine adres sormayacağım,
geleceğe ışık düşüren bir gülüşle gülmeyeceğim kimseye .
ne yapacağımı sanıyorsun ki?
tenin tenime bu kadar sinmişken,
ömrüm azala azala önümden akarken,
gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken..
senin korkularını, benim inceliğimi doldurup yüreğime,
bıraktığın boşluğu yonta yonta binlerce heykelini yapacağım.
--spoiler--
özlemek; geçmişe ait değil, geleceğe ait bir eylemdir.
artık yok diye üzülmez, bir daha olmayacak diye üzülür insan.
Özlüyorum artık dört mevsim değil hayatım sadece sonbahar.
- woooowwwwwwww
- oooooooooooooooo
- uuuuuuuuuuu
- bu ne güzel bişey ya
- allahım özenmişde yaratmış
- of yaa görmedim sen gibi
- teşekkürler beğeniler için ama bu ben degilim *
özlemin dile gelişidir.
Ayrıldıktan sonra yaşanan ilişkilerin eski sevgiliyi aratır olması ve eski sevgiliye evet 1 yıl oldu ama aklımdasın hayatımda kimse yok imajını çizmek ya tutarsa diye beklemek yeni sevgiliyi postalamayı garantiye alma yoludur bence ; yada eskiye takılı kalmak gerçekten sevmek ve hatırlatmak oğlum sen ne halt yersen ye kime gidersen git ben burada bıraktığın gibi beklerim seni (olmayacak dua bence) demek yada düşündürtmek için yapılmış bir eylemdir.
Bende derim ki eski sevgililerle yama yapamam kalbime bana yeni heyecanlar gerek ve denenmişi denememek de gerek.
Uzun zamandır hasret kalınan ve yapmak istenen şeye duyulan duygu yoğunluğu.
--spoiler--
yağmur da var
çok sevdiğim rüzgar da
bugün pazar
daha uyanmadı komşular
damların üzerinde kuşlar
daha rahatlar
radyolarda eski şarkılar çalıyorlar bu saatlerde
gönül penceresinden ansızın bakıp geçenlere doğru
yağmur da var
çok sevdiğim rüzgar da
daha uyanmadı komşular
bugün pazar
ve ben seni çok özledim
dışan çıkmak istiyor canım
tek başına haytalık etmek
islanmak pazar sabahında yağmurda
boş caddelerde dolaşmak
vitrinlerine bakmak mağazaların
sinemaların afişlerine
sokakların isimlerine
telefon kulübelerinde uyuyan çocuklara
bir merhaba demek sessizce
sahilde martılara simit atmak
otobüslerin ilk seferlerine binmek
gitmek istiyor canım
hayatın gittiği yere
islık çalıp şarkılar uydurmak kendi kendine
fırından taze ekmek alıp
buğusunu çekmek içine
ve ben seni çok özledim
tam böyle bir şey
çiçeğe su yürümesi
bebeğin ağlaması
toprağın uyanması
yağmurun yağması
ateşin sıcağı
bu pazar sabahı
tam böyle bir şey
bir sabahçı kahvesine uğramak
bir bardak çay
taze dem kokusu
hayatın atardamarlarında dolaşmak
bölmeden şehrin uykusunu
bir siir yazmak
pazar bulmacasının boş karelerine
şiirde tam da bunu anlatmak delice
tam böyle bir şey
hesapsız gölgesiz bedelsiz kimsesiz
bir şiir yazmak
bir bardak çay içmek
sokaklarda gezmek
yağmurda ıslanmak
ve ben seni çok özledim
--spoiler--
Evet ve bende seni çok özledim.
aşktan kaçmak aşkı terk etmek.
Bir şeyi yaşarsın düşünmeden hesaplamadan üzerine anlamlar yüklemeden birde bakmışsın olmaması gereken her şey olmuş hep o ne yapmış diye takip ederken bulursun kendini,onu görmek için bahaneler üretirsin. aşk değildi başlangıçta aşk olmamalı kızım sadece yalnızlığın o senin açlığın anlamlar yükleme sen aşka inanmazsın hoppp dur kendine gel olamaz.başka bir adam olsaydın sen ben gibi sevseydim diyorum kendime ama ne sen başka bir adamsın nede ben seni başka türlü sevebiliyorum olacak iş değil firar zamanıdır şimdi yada kıyamet...
devrim şehidi kubilay
--spoiler--
atatürk, büyük nutukunun başlangıç sahifelerinde, samsuna çıktığı gündeki ülkenin genel durumunu şöyle özetliyor:
düşman devletler, osmanlı devletine saldırmışlar. onu yok etmeye ve paylaşmaya karar vermişler. padişah ve halife olan kişi, hayatını ve rahatını kurtarmaktan başka bir şey düşünmüyor. hükümet aynı durumda. başsız kalmış olan ulus, karanlık ve belirsizlik içinde olup bitecekleri bekliyor. komutan ve subaylar yorgun. yurdun parçalanmakta olduğunu görmekle yürekleri kan ağlıyor. kurtuluş yolu arayanlar, i̇ngiltere, fransa, i̇talya gibi büyük devletleri gücendirmemeyi düşünüyor. bu devletlerden yalnız biriyle başa çıkılamayacağı tüm kafalarda yer etmiş.
yine atatürk, daha 1923 yılında şunları söylemiştir:
büyük devletler, şimdiye kadar bize şu veya bu sorunlarda gösterişli yardımlarda bulunuyor görünüyorlar. oysa, ekonomik tutsaklıkla bizi felce uğratıyorlardı. öteden beri, bize bazı şeyleri vermiş gibi, bizim bazı haklarımızı tanımış gibi bir durum alırlar. gerçekte, ekonomide elimizi kolumuzu bağlarlardı. bu tutsaklığa katlanan devlet ileri gelenleri hoşnuttu. çünkü görünüşte azametli bir istiklâl sağlamışlardı. fakat gerçekte ulusu manen yoksulluk çukuruna atmışlardı. bunlar ekonomik mahkûmiyeti kavrayamamış bedbahtlardı.
atatürk, sanki bugünleri anlatmış ve atatürkün düşman devletler olarak nitelendirdiği devletler, başka güçlü devletleri de arkalarına alarak lozanın öcünü almaya hazırlanıyorlar. siyasi nüfuzlarını kullanarak, ülkemizin her kesiminde ve kuruluşunda yerli işbirlikçilerini yarattılar. hükümet de atatürkün düşman devletler dediği ülkelere çanak tutmakla meşgul.
gerektiğinde medyanın çok önemli bir kesimini, sözde aydınları ve bilim adamlarını, bazı dernek ve meslek kuruluşu yöneticilerini amaçları doğrultusunda kullanabiliyorlar. sindiremedikleri veya doğruyu düşünemez hale getiremedikleri aydın sayısı giderek azalıyor.
artık siyasal islamcılarla, bölücüler cumhuriyetimize karşı el ele.
neredeyse bize ne mutlu türküm diyene! demeyi yasaklayacaklar.
bu ortamı yaratan güçler, bizi kaldıramayacağımız kadar ağır bir borç yükü altına sokarak, i̇nsan hakları mahkemesinin yanlı ve amaçlı kararlarıyla, ancak dediklerimizi körü körüne yaparsanız ancak o zaman sizi avrupa birliğine alırız tehditleriyle ülkemizi kuşatma altına almaya çalışıyorlar..
bundan sonra olacaklar bellidir. küreselleşiyoruz, devleti değil, bireyi ön plana çıkarıyoruz, demokrasinin önünü açıyoruz gibi parlak ambalajlarla sararak hazırlattırdıkları yasa ve anayasa değişiklikleriyle, yaptırdıkları ekonomik uygulamalarla, ülkemizdeki gelir dağılımını daha da bozup, işsizliği artırdılar, köylüyü perişan hale getirdiler, terörü azdırıp turizmimizi baltaladılar, cumhuriyetimizi, şeriatçı ve bölücü akımlara karşı yasal yollardan savunulamaz duruma getirdiler, devletimize sadakatle hizmet eden atatürkçü kişileri görevlerinden uzaklaştırdılar, okullarımızı ve camilerimizi olabildiğince tarikatların kontrolüne sokmaya çalıştılar, üniversitelerimizi çağdaş medreseler haline getirme mücadelesindeler. türk ordusunu cumhuriyetimizi koruma ve kollama görevini lâyıkıyla yapamaz hale getirmek için ellerinden gelen her şeyi yapacaklarından hiçbir kuşkunuz olmasın.
bunları yapmakla amaçladıkları şey, irtica ve bölücülüğün önünü açmak ve böylece savunmasız kalan türkiye cumhuriyetini paramparça etmektir.
türkiye cumhuriyetinin laik yapısını, islamcı emellerinin önündeki en büyük engel olarak görüp bu düzeni bozmak amacıyla gözü dönmüş karanlık odaklara karşı direnen asteğmen kubilayın büyük bir vahşetle şehit edilişinin bugün 77nci yıldönümüdür.
1925 yılında cumhuriyet rejimine karşı şeyh said isyanından sonra tanık olduğumuz önemli irtica olayı. 23 aralık 1930 günü, 77 yıl önce soğuk bir aralık sabahı, giritli mehmet ve beş arkadaşı, müslümanım diyen sancağımızın altında toplansın... nidalarıyla menemene ateş düşürdü. bu sahte mehdinin maskesini düşürmekle görevlendirilen genç asteğmen kubilayın kör bir testereyle kesilen başı ile yeşil sancak kana bulandı. sonu daha kanlı olacak bu isyan çok geçmeden bütün menemene yayıldı. ordunun müdahalesi ile açılan top ateşi sonucunda mehdi mehmet ve arkadaşları öldü. menemende açılan i̇stiklal mahkemesinde 144 kişi yargılandı. bunlardan 23 kişi ibret için menemen meydanında asıldı.
sayın ismet inönü, ben irticanın kokusuna o kadar hassasımdır ki, cumhuriyeti kurduğumuz günden beri bilirim o kokuyu... katil, hırsız, komünist, faşist hepsi canından korkar. ama bu mürteci gerici öleceği zaman kendisinin hz. peygamberin yanına gömüleceğini sanır... bunlarda ölüm korkusu yoktur. her şeyi yaparlar diyordu.
sayın genelkurmay başkanı yaşar büyükanıt bağrından çıktığı yüce türk ulusunun engin sevgi ve güvenine mazhar olan türk silahlı kuvvetleri, atatürkçü düşünce sistemi doğrultusunda aldığı eğitim ve sahip olduğu çağdaş donanımla, daha iyiye ulaşmak için var gücüyle çalışmasını sürdürecektir. türkiye cumhuriyetinin ulusal, laik ve üniter devlet yapısına kastedenler, türk vatanseverliğinin çelikleşmiş bir ifadesi olan türk silahlı kuvvetleri ve ulusumuzun kararlı duruşu sayesinde emellerine ulaşamayacaklardır diyor.
hiçbir zaman unutmamamız gerekir ki, avrupa birliği ancak ve ancak batılı devletlerin çıkarları doğrultusunda yeni menemen olayları yaratabilirler, çankayaya da çıkabilirler, ülkeyi karışıklıkların içine de itebilirler. uyanık olmak zorundayız.
yol haritasını da atatürk çizmişti zaten. başka bir devlet adamı bize daha çağdaş, daha batıya yönelik bir yol haritası önermedi. izlemeyi bile beceremiyoruz. bizi
affet atam.
--spoiler--
Zamanında kredi kartına donunu bile vermiş yada donunu kaptırana şahit olmuş kişidir.
--spoiler--
kefen giyerek bankaları protesto etti
burdur´un bucak ilçesi´nde, çeşitli bankalara ait 60 kredi kartı nedeniyle 400 bin tl borcu bulunan 54 yaşındaki hasan hüseyin yıldız, kefen giyerek borçlu olduğu bankaları protesto etti.
35 yıldır nakliye işiyle uğraşan hasan hüseyin yıldız, 1990 yılında ilk kredi kartını aldıktan sonra diğer bankalardan da kredi kartı almaya başladı. en son 60 tane kredi kartı olan yıldız, bir süre sonra kartların borçlarını ödemekte zorlandı. bankalara olan yaklaşık 1 milyon tl'lik borcunun 600 bin tl'sini bazı mallarını satarak ödeyen yıldız, geriye kalan 400 bin tl'lik borcu yüzünden mahkemelik oldu.
bankaların kendine sormadan gönderdiği kredi kartları yüzünden işini ve tüm mal varlığını kaybettiğini belirten yıldız, kaymakamlık parkı´nda üzerine giydiği kefenle bankaları protesto etti. bankaların kendisini kandırarak sürekli kredi kartı gönderdiğini öne süren yıldız, şöyle dedi:
'10- 15 kredi kartım varken borçları düzenli olarak ödüyordum. daha sonra bankalar kredi kartlarımın limitlerini artırdı, sahip olduğum aynı banka 2-3 kredi kartı daha gönderdi. bu kartlar ve limitleri beni şımarttı. çok harcama yaptım. elimde bulunan 60 kredi kartımın borcunu ödeyemez duruma düştüğümde yaklaşık 1 milyon lira borcum oldu. bu borcumun 600 bin lirasını ödedim. şu anda 400 bin lira civarında borcum var. son olarak bugün elimde kalan son evim de satılacak.'
bir ara kredi kartı borcunu taksitlendirdiğini, ancak taksitlerin yüksek olmasından dolayı ödeyemediğini kaydeden yıldız, 'taksitlendirilen 150 bin liralık borcum üç taksit ödeyemediğim için tekrar 400 bin liraya çıktı. bu haksızlık değil mi? çıkarılan yasa kredi kartı mağdurlarının yüzünü güldürmedi. aksine daha da borç batağına itti' diye konuştu.
eşiyle borçlari yüzünden ayrilmiş
bankalara olan borçları yüzünden biri antalya'da 4 ev, bir arsa ve kamyonunu sattığını ve borçları yüzünden eşinden de ayrıldığını iddia eden yıldız, şöyle devam etti:
'hayata ilkokul birinci sınıfa giden 7 yaşındaki kızım için devam ediyorum. yasal olmamasına rağmen emeklilik maaşıma da el konuldu. annesinin yanında duran kızım parasızlık nedeniyle mağdur durumda. zaten hayatım bitmiş. eğer emeklilik maaşıma el koyan banka maaşımı ödemezse geriye tek çare kalıyor. intihar etmek.'
protestosu sırasında bankaların verdiği kredi kartlarını omzuna atarak borçlu bulunduğu bankalara girmeye çalışan yıldız'ı, güvenlik görevlileri içeriye sokmadı.
halim akça /bucak (burdur), (dha)
--spoiler--
Be adam almışsın onca kredi kartı harca harca doymamış sın bide eylem yapıyorsun bu ne perhiz bu ne lahana turşusu oldu tam bu iş.
her zaman yanlış tarif edenler bulunur.
ankara'ya ilk gittiğim zaman kızılayda bir yer arıyoruz arkadaşlarla dedik taksi duragında duralım onlar bilir ve onca insanın yaşadığı ankara'da kekeme bir taksici rastladı bize.
- Abi kolay gelsin
- sssssssaaaaaaaagggoooolll (3 dk)
- abi kızılayı arıyoruz nasıl gideriz
- eeeeeeeeee sağğğdannn dönnnnn gööbeeeeeeeeeekkkk varrrrrrrrrrr ordaaaaannnnnnn geriiiiiiii döööööööööönnn diiiiiiiirrrrrrrrrreeeeeeeeeeekkkkkkk devammmmmmmmmm etttttttttt illlllllllkkkk ışşşşşşşşşşşııııııııııktaaaaaaaaaaannnnn sonnnnnnnnnnnnnnnraaaaaaaaa köpppppppppppprrrrrrrrrüüüüüüüüüü gööööööööööööörreeeeeeeeeeccccccccceeeeeeeeeeekkkkkkkkkkssssssssssiiiiiin orrrrrrrrrrddddddaaaaaannnnnnnnn dddddddeeeeeeeeeevvvvvvvvaaaaaaaaaaammmm eeeeettttttttt .... ( ortalama yarım saat bu arada abinin gözler kapalı *
- tamam abi çok sağol
hazgen - ya olaya bak hahahahaha
arkadaş - hay ben bu şansın .....
hazgen - ay bide gidiyoruz adamın dediği gibi
arkadaş- o kadar uğraştı doğrudur
hazgen - al işte nah doğrudur aynı yere döndük
hahahahahahahah
Yıkılan komünizm değildir. tam aksine, ekonomik krizlere, işsizliği, yoksulluğa ve de savaşlara yol açan kapitalist topluma karşı tek çıkar yol hala komünizmdir.
(bkz: Küba)