birilerinin yıllar oncesı once harıtalara sonra beyınlerimize veya once beyınlerimize sonra harıtalara cızdıgı allahın belası sınırlardı, her zaman korktu cunkı seytanın kopeklerı bir musluman bırlıgınden, hiçbir zaman hiçbir zalimin işine gelmedi bu.uzun zaman dılımlerine yayılmıs profosyonelce bır plan, bu planın kuklaları hep değişti, birilerini getirdiler birilerini goturduler ama plan hiç değişmedi, ey şeytanın eskerleri bu gun o sınırları çizmiş olmanız bu gun bir kaç tane bize ne surıyeden diye geveleyen salağın olması bu gun musluman kardeşini piç bir beşer duzenlemesi yuzunden boşverenlerin olması sıze muvaffak olduğunuzu gostermez, siz isteseniz de istemeseniz de allah dinini yeryuzune hakim kılacak ve bu zulumlerin bittiği insanlığımızıdan utanmayacagımız gunler gelecel! sınırlarınız tanımıyorum sizin lanet duzenlerinizi tanımıyorum ben bu ınsanlık ayıbına asla sessiz kalmıyacagım allah sizi malınızla mulkunuzle sılahlarınızla tanklarınızla yalanlarınızla dolanlarınızla yerin en dıbine batırsın!
ne zaman zora dussem, cikmaza girsem kendi kendime tekrar ettigim cumle. Neyse ki danette var, saka la simdi reklamda gordum az dalga geciyim dedim bu reklamcilar tuhaf insanlar bilerek yapiyolar bence boyle embesil reklamlari, galiba su an uludag sozluk diye bi yerde reklama ait bir cumlenin kurulmasi bile adamlarin basarisini kanitliyo, tesekkur etsinler bana.
uzun yola çıkanların hikayeleridir.
yolun uzmasına bağlı değildir hikayenin vuruculuğu, karakterin her daim bavulunda taşıdığı yola düşme nedenine bağlıdır.
uzun cümleler kur, bırak sonuna gelindiğinde başı unutulsun; hiç olmazsa ''iyi adamdı ah biraz da anlaşılır olsaydı'' diye umulursun.
''şu kısa hayatta uzun cümleler kur''dedi babası bebeğe. kurabildiği en uzun cümle ''boylece terk ettiğim için beni affetmeni senden istemeye yüzüm olmasa da beni anlayacağını umuyorum''olsa bile, daha uzununa gücü yetmese bile, uzun cümleler kurmaya hakkı olmasa bile...istiyordu ki bebeği büyüsün ve bir çırpıda anlatabilsin bütün derdini bir nefeste döksün içindeileri.
''ve sevdiklerinin yüzü olsun en uzun baktığın şey şu hayatta'' dedi adam bebeğe, bebek kafasını çevirdi uçan bir kelebeğe.
Adam kıvrandı haksız bir nasihatı vermenin vicdan azabıyla. Kapıdan çıkarken kısa bir cümle kurdu, kısa bir bakış attı bebeğine sonra çekti kapıyı, kısa adımlara uzaklaştı, hep geriye dönecekmiş gibi...
dur şuraya bi entry giriyim de herkes beni yeşil gözlü sansın diye başlığı açmamla, lan herkes beni yeşil gözlü sansa nolcak sanki mall dememle başka başlığa girerkenki yazıyım ben bu hayat hikayemi yeaa dememle ve de yazmamla ahanda şu an noktayı koymamla allaha şükür biten sürecin cümlesinin başlığı.
herhangi birşeyi yapmak için insanın kendini kasmasıdır.
dünyanın en samimiyetsiz hoşgeldiniz lafına
en iğrenç esprisine
en uyduruk entrysine
en saçma şiirine falan sebep olur.
başucumda hayat -mutlu bir ölümün güncesi-isimli kitabın yazarı.
benim dün küçük bir sahafın tozlu raflarında tanıştığım bir kitap.
hayatının son on tablosunu yapıp dünyadan ayrılmaya karar vermiş ve kararlarının her zaman arkasında duran kas erimesi hastalığı sebebiyle tekerlekli sandalyede yaşayan ve hastalığıyla dost olmuş,bir insanın 91 günlük inziva sırasında çizdiği 9 tablosunun yanında her gününn hikayesini yazdığı bir günce. 2001 yılında sonuncu yani 10. tabloyu yapıp yeterince yaşadığına yapmak istediği herşeyi yaptığına karar vererek aborjinler gibi bu hayata kendi isteğiyle veda etmiş bir insanın hikayesi.bende mutlu olmayı bilen, kafası karışık ancak bunu kabul etmeyen,azimli,cesur bir insan olduğu izlenimini bıraktı.
üç kişilik salıncakta sallanırken yapılamayan yapılmaya çalışıldığında ele yüze bulaşan şeylerdir.tavla oyanrken çay içmeyin mesela yada şöylemi demeliydim salıncakta sallanırken tavla oynayıp çay içmeyin. bi dakka yaa o salıncak niye sallanıyodu ?
hayatının çok kararsız bir döneminde insanın bunu hareketlerine yansıtmasıdır.misal: bi kafeye gidersiniz dondurma çeker canınız çay da çeker garson tepenizde beklerken dondurma yiycem yanına da çay olsun dersiniz.sonra garsonun bakışını hatırlayıp hatırlayıp eğlenebilirsiniz.
bu arada çöp tenekesi misali miğdem her ikisini de fondipledi bravoo.
edit:yannış başlığa entry girmişim affola
her haber izlediğimde ,dinlediğimde düşündüğüm şeydir. hayır yani siz öyle gıcııııkkk yapayyyy samimiyesiiiizzz uyuuuuzzz konuşmayınca ben anlıyomıyomuyum nolmuş ne bitmiş. buradan haber spikerlerini ve düğün sonrası resim çektiren çiftleri kendileri olmaya,acıs samimi olmaya davet ediyorum.
derin bir iç çekişin sonunda ağızdan çıkan cümle.
bense dilime pelesenk ettim; damacanaya çok bassamm oyyyy deli felekk oyyy diyorum bi efkarlanıyorum sorma.
mensur şiir örneğidir.Mehmet Rauf undur
Benim Olsaydın
Benim olsan, ah bu mümkün olsaydı. Seni uzak, uzak, bu insanlardan pek uzak bir yere götürürdüm: Öyle bir yere götürürdüm ki orada yalnız tabiatla baş başa kalırdık. Denizle, sema ile, sahra ile kalırdık. Sade ikimiz kalırdık.
Orada, yalnız ormanda yapraklarla inleyen mütehevvir rüzgarın, uzakta dalgalarla dövünen medhuş denizin, gökte şimşekleriyle gürleyen haşin yıldırımın sesiyle kalırdık. Sade ikimiz kalırdık.
Sade ikimiz, unutmuş, unutulmuş, her türlü kayıttan azade iki mevcut gibi yaşardık. ilk insanlar gibi yaşardık. Benim olsaydın felaketlerine, afetlerline tahammül için kuvvet bulur, hayatın sebebini anlardım; benim olsaydın hayatı severdim.
1581 Francis Drake dünya turunu tamamladığı ve I. Elizabeth tarafından şövalyelikle ödüllendirildiği gündür..
çok kültürlüyüm öhömm öhmm.
şaka la kopyaladım yapıştırdım..
modern insanın aşk sandığı o kutsal duygunun bu zamanda aslında ne kadar kıytırık bi heves olduğudur.
bi salı günü oturmuş televizyonun karşısına trt belgeseli açmışsındır.ömür dediğin isimli programda yüzünde yılların izleri kalbinde yılların özlemi olan bir dede konuşur. yavaş yavaş.sen de takılırsın öylece yüzünde bir tebessüm başlarsın izlemeye''ben hanımımı hiç görmedim evlenmezden önce,o zamanlar öyleydi göstermezlerdi namahrem diye sonra evlendik 67 sene beraber geçirdik iyisiyle kötüsüyle. sonra koydu beni bi başıma gitti,yerini hiçbişey dolduramadı doldurmazda... burda amcanın gözünden düşen iki damla yaş dilinizden bu cümlenin dökülmesine sebep olur....
67 sene be tam 67 yıl.. aşk bu işte var mı ötesi?
edit: aşk zaten bi insanı görmeden evlenip 67 yıl beraber geçirmek değil burdaki aşk tam 67 sene bi insanla yaşayıp o öldüğünde dedenin arkasından bütün samimiyetiyle döktüğü yaşlar..
Kabir halkının yaşadığı sessiz sedasız bir yer olarak görülsede, dinlemesini bilene her an ölümü fısıldar. bu yüzdendir ki modern insan tarafından çoğunlukla şehirlerin dışına atılır.