"oya yağlı boya" ile başlayan "ozan götü borazan" a kadar uzanan bir yelpazeyi kapsayan iğrenç espirilerdir. özellikle küçük kız çocuklarının kalplerinde açtığı yarayı anlayamaz erkek milleti.
suçu kabahatinden büyük fordçudur. ama kıvırmayı da iyi bilirler.
günlerden bir gün kalabalık bir belediye otobüsündeyim, sevgilimden ayrılmışım. vasıta yok mecburen bindim anlayacağınız... hava sıcak mı sıcak, salça kıvamına gelmiş kalabalık dut yutmuş bülbül gibi sus pus. adeta energy save moduna girmiş lap top gibi aldığı oksijenle idare etme derdinde herkes.
tahmin edeceğiniz gibi bu fırtına öncesi sessizliği benim çığlığım bozuyor anacığım: "terbiyesiz adam ,yeter artık!"
herif de pişkin pişkin: "aman ablacığım ne oldu ki?" diyor. (hem dayıyor hem de bacım ayağına yatıyor şerefsize bakar mısınız?)
tabii altta kalırmıyım: "daha ne olacak geçtin arkama! taksim den beri ayıptır be!"
adam ne dese beğenirsiniz: "efendim yanlış anladınız herhalde. gugün aybaşı, maaşımı aldım, cebimde o var. o dokunmuş olacak."
tabii bizim de adımız haydagül anacığım, dumur olacak halimiz yok bu pişkin herifin pişkin cevabına. aynen yapıştırdım ayarı: "iyi de be adam , taksim'den şişli'ye gelene kadar maaşına zam mı geldi !?"
neyse işte sonra özür diledi, bir çay bahçesinde limonata içerken tanıştık kaynaştık işte. entellektüel adammış vesselam...
sene 98, amerika'da küçük bir kasabada tenha bir bardayım... barmene doğru yürüdüm ve yanına gelince eğildim. hayli çarpıcı bir sarışın olduğum için barmen hemen karşılık verdi, o da eğilip barın üzerinden bana doğru yaklaştı. hareketlerim ve sesim iç gıcıklayıcı olduğu için barmen mest oldu, parmaklarımı barmenin sakallarının içine sokarken: "buranın yöneticisi sen misin?" diye sordum, barmenin yüzünü iki eli ile okşarken adam yanıt verdi: "pek sayılmam..." ellerimi barmenin sakallarından saçlarına kaydırırken gene kısık sesle fısıldadım: "bana yöneticiyi çağırabilir misin hemen, ona söyleyeceklerim var..." adamın nefesi kesildi tabii. "şu anda çağırmama imkan yok." tahrik olduğunu artık iyice anlamıştım... "bana söyleyin, ben yardım edebilirim belki..." dedi barmen. "tabii edebilirsin" dedim, iyice kısıklaştırdığım sesim ile, bu sırada parmaklarımı barmenin ağzina uzatmış, adamın onları emmesine de izin vermiştim... o'na dedim ki: "tabii yardım edebilirsin hayatım. ona de ki, bayanlar tuvaletinde, tuvalet kağıdı kalmamış..."
karşı tarafta "bağa gülümsedi, bağa virecek" yanılsamasına yol açar. bi dakika lan gülümsediği de kızmış. olsun yine de bir mantık hatası yok tespitte, sonuçta bir maganda 500 metreden bir kızın gülümsemesini üstüne alınabilir. tamam bak şimdi oldu. anne bitti...
inşaat şirketinde müdiredir. iş için dolaşıyordur ve gayet normaldir. böyle şeyler oluyordur. anormal olan ise bir "inşaat amelesi" kadar medeni olamayan sözlük mallarıdır.
kadınlarımızın her alanda kendini göstermesi gerekmektedir şiarıyla başarılı olacakları filmlerdir. kah meclise, kah özel sektöre kah da film setlerine renk getireceklerdir.
muhtemelen bir temiz sopa yiyip kafasına aldığı darbelerin etkisiyle sivil hayatında bile "askeriyede yemekhanede pekin ördeği yokmu diyen er" şeklinde imladan yoksun başlıklar açacak olan erdir.
bize birşeyler anlatmak içindir. bizleri bol bol tüketin ki beyninize kan gitsin, oksijen gitsin, akıl fikir girsin ki doğru düzgün başlıklar açıp entryler girebilesiniz demeye çalışıyorlardır.