Eğer Mustafa Denizli'nin yardımcısı olacağı doğruysa, çok faydalı olacağı kesindir. Bunu olumsuz bulanlara şunu sormak isterim:
Bu adamın Türkiye'nin gelmiş geçmiş en yetenekli futbolcularından biri belki en yeteneklisi olduğu konusunda herkes hemfikir. Futbol zekası ve oyunu okuması mükemmel. Sergen sahada az koştuğu için ve kilolu olduğu için eleştirilirdi. Şimdi sahada değil, koşmayacak! Taktik anlamda yardımcı olacak anladığım kadarıyla. Bunu neden başaramasın?
Aklıma takılan ikinci mevzu da şu: Sergen Euro 2000'den sonra turnuvada yedek kaldığı için 'Mustafa Denizli benim hayallerimi yıktı. Bir daha onun olduğu takımlarda ben olmam' demişti. Bunu ben gayet net hatırlıyorum. Şimdi ne oldu. (Eğer ben sadece futbolcu olarak olmam dediyse o ayrı)
Bu dizinin eski bölümlerinde Aslı'ya Urla'da bir genç aşık olmuştu. O sırada Efe ile Deniz konuşurken Efe Deniz'e 'biz Aslı'ya hep kuzu gözüyle baktık, güzelliğini görmedik, adam gördü...' falan tarzında konuşmuyor muydu? Şimdi nerden çıktı ben sana küçükken de aşıktım flaşbekleri(flashback). Ayrıca Deniz'le Aslı'nın birbirine aşık olduğunu öğrenince en çok bu velet bozulmamış mıydı biz kankiydik mankiydik diye. Sayın senaristler yemeyin bizi. Olmaz! Efe'yle Aslı olmaz! Hem kız, hem kızın sevgilisi buna kardeşim diyordu ya. O kadar çabuk çağ atlatmayın bize. Bazı şeyler hala saf kalsa. Bunlar da sonuçta Ege'nin saf Anadolu çocukları değil miydi? istanbul adamı bu kadar kısa sürede bozar mı? Efe bilader senin de istanbul'a geldikten sonra üçüncü aşk hikayen oldu. Biraz yavaş. Olan var olmayan var değil mi ama?
Borat'ı öve öve bitiremeyen insanların neden bu kadar küçümsediğini anlayamadığım film. Bazı aşmış taşmış insanların 'hala küfürlere gülenler var ayyyyy!' dedikleri bir film bu ama evet gülüyoruz işte, söyleniş tarzına, mimiklerine, söyleniş yerine gülüyoruz. Artık idare ediverin toplumun bu alt kesimlerini. Kusurumuza da bakmayın.
Bunu 'okulda yabancı dil konuşa konuşa alışkanlık oldu' şeklinde açıklamak isteyenlere 50 yıl Amerika'da yaşamış Oktay Sinanoğlu'nun konuşmalarını dinlemelerini öneririm.
Bir süre terkedenin de üzülüp ağladığını zanneder, fakat bu hiçbir zaman gerçekleşmez. Terkeden yatağında mışıl mışıl uyurken, bu kendisini uyutacak çareler arar. En sonunda niye harap etmişim ki kendimi der ama giden ömürden gider.
BASKIN YEMiŞ BiR EVSEM DAĞILMIŞSAM
TUTUKLANMIŞ KiTAPSAM YAKILMIŞSAM
BiR ÇiFT TURNAYA BENZERDi GÖZLERi
GÖĞÜM ÖKSÜZ KALDI BAKAR AĞLARIM
ALDI GiTTi NEYiM VAR NEYiM YOKSA
KALANLARSA YALIM YALIM YANGINSA
BU CAN BU BEDENDEN AYRILMIYORSA
DAHA ÇOK, HASRETE YANACAK ÖMRÜM
BU CAN BU BEDENDEN AYRILMIYORSA
DAHA ÇOK, ACIYA YANACAK ÖMRÜM
YAKTIM KOCA BiR ÖMRÜ ZAAFLI BiR ANDA
YARLA BAHARIMI KIŞLARA GÖMDÜM
EĞDiM DAĞ BAŞIMI ONUN ÖNÜNDE
YETMEDi ARDINDAN BAKAR AĞLARIM
Avrupa'nın en iyi golcülerinden biridir. Çok yönlü bir futbolcudur Fatih. Adam geçer, sert şut atar, topun gelişine vurur, iyi kafa vurur, çok koşar. Milli takımda az oynamış olması bizim için ciddi kayıptır.
ders: tarih
tarih : 1996
kahraman: Ali
Tarih hocası ilk Türk devletlerinde orduyu anlatmaktadır ve bu devlette (Göktürkler olabilir)orduya 'su' denildiğini söylemiştir. Bu sırada Ali dersin başından beri pencereye bakmakta ve tiki olduğu üzere saçıyla oynamaktadır. Hoca durumu farkeder ve Ali'ye dönerek:
-Evet 'subaşının' ne iş yaptığını bize Ali söylesin der.
Ali ne olduğunu anlamaya çalıştığı 10 saniyeden sonra cevap verir:
-subaşı ilk TÜrk devletlerinde belediye işlerine bakardı.
Hoca: error
Sınıf: film kopmuş
Ders: halini siz düşünün
galatasarya taraftarı değilim ama Hakan Şükür'ün iyi bir futbolcu olduğu kesin. Kendisi 2002'deki dünya kupası boyunca rekor olan golü attığı maça kadar hayatının en kötü futbolunu oynamıştır. Ezbere bildiğimiz kafa gollerini değil atmak, toplara yükselmeye bile cüret etmemiştir. Sebebini bilmiyorum. Bunun dışında kaç yaşında olursa olsun, bulnduğu takım çift forvetle oynuyorsa birisi Hakan olmalıdır.
'Maç izleyeceğim lan, artık aylık küfür limitimi bugün doldururum he he' diye düşünmeyenler, küfür etmeden de maç seyredebilen, takla atmadan sevinebilen, bağırmadan yorum yapabilen insanlar için gayet normal bir durumdur.
yanında susabildiğin insandır. insan bazen yalnız kalmak istemez ama durmadan konuşmak da istemez. işte bu huzur veren insanlar seninle birlikte saatlerce soru sormadan oturabilendir. Seni de hiç konuşmuyorum, adama ayıp oluyor diye düşünmek zorunda bırakmayandır. Sayıları azdır ve kıymetlidir.
Erdal Erzincan yorumu da güzeldir bu türkünün. Bir de bazı yorumcular 'suyunu da dökün kazan dolunca' diye söylerler ki kafiyeye uymadığı aşikardır. 'Suyunu da dökün boydan aşağı' en doğrusudur.