bir zamanların ukrayna'sının nestor makhno liderliğindeki anarşizm sevdasından geriye kalan güzel bir marş. anarşizm sevdasındaydılar, diye anlatıp hayal dünyasında gezinen bi grup ukraynalı olarak betimlemek haksızlık olur. zira ukrayna'ya anarşizm rejimi* getiren "mahnovistler", almanların piyonu olan bir hükümeti devirmiş, kızıl ordu'yu bile karşısına alıp alayına isyan demişlerdir.
insana ecel terleri döktüren sevimsiz sevgili tipidir. her daim "bi tanıdık görürse" paranoyası içindedir. beraber bi kafeye oturursunuz, içinizden öpmek gelir, insan içinde yanağından bile öpmenize izin vermez, "aşkım rahat durur musun" diyip dövmekten beter eder. bazı semtlerdeki mimlenmiş dükkanların önünden geçerken aniden kolunuzdan ayrılır "burda teyzemin kızı çalışıyo" diyerek bi metre önünüzden ya da yanınızda; arkadaş samimiyetiyle yürüme kararı alır. dolayısıyla bu hareketleriyle enerjik sevgilisine de kasar.
özet: aslında biraz düşününce hak verilse de insanın aklını karıştırır.
her dizide bir laz karakter gormemizin yol açtıgı olay. bu yuzden karadenizlilerde de suc oldugunu dusunmuyorum. "uy" diye irkilip, sözlerine de ara sıra "ha uşağum" diye baslayıp, "daaaaa" diye bitiren karakterler ekranlardan silinmedikce bu boyle gidecek.
yenisini almaya üsendigim ve bir gun bu kötü şakayı bitirecek diye umut ettigim icin daha düne kadar katlandıgım alet. fakat zamanla sinirden ara sıra sol gözümün seyirmesinin sorumlusu oldugunu farkettigim için bugün çöpe attım. böyle bir şeye sahipseniz siz de aynısını yapın!
henuz adına baslık acılmamıs olduguna sasırdıgım en guzel system of a down sarkılarından biri, tuhaf introsuyla, cok hızlı ritmiyle ve s.o.a.d'ı s.o.a.d yapan inisli cıkıslı bolumleriyle, vokaliyle insanı sarhos eden muzik ziyafeti.
uzaylıların istilası olur, dunya'ya dogru hızla ilerleyen ve insanlıgın sonunu getirecek bir goktası olur, dogal afetler olur, savaslar olur... bunların hepsini hollywood filmlerinde goruruz ve bunların kurtarıcıları da hep bellidir: amerikalılar.
meshur omaha cıkarması vardır bir de... filmlerde vardır, oyunlarda vardır... her pc oyununda gormeye alısık oldugumuz savastır. zaten ikinci dunya savası'nı konu alan o kadar cok amerikan oyunu cıktı ki ikinci dunya savası'nı oyunlardan ogrendik. ah bir de o temiz yuzlu amerikan askerleri...
en son bir dogal felaket baslar dunya'da... her tarafı sular basar, sular donar, dunya buz devrine doner falan... sonra amerikalılar kurtulur, biz de kurtuluruz...
allah gonderdi bu amerikalıları canım... onlar olmasa kim bilir kac kere ölmüştük...
ebeveynlerimin, gec saatlere kadar bilgisayar basında durmam dolayısıyla ve
"kapat artık su nalet olası bilgisayarı"
cagrılarına da kulak vermemem sebebiyle,
son zamanlarda ben bilgisayar basındayken ansızın supersonik hızla odaya dalıp, ben daha tepki bile veremeden yaptıkları kabul edilemez hareket. cokecek diyorum, dinletemiyorum...
az once ailemle yaptıgım ufak bir konusmadan yola cıkarak basıma gelebilecegi konusunda sinyaller aldıgım, an itibariyle icimi eriten ve bir yol bulmazsam felaketim olacak sey.
white stripes yapımı, sabahtan beri basa sarıp sarıp dinledigim ve henuz dinlemekten sıkılmadıgım, solosu alıp goturen sarkı. digerlerinden de bir farklı sanki...
yabana atılmaması* gereken, sozlugun buyuk cogunlugunu olusturan yazar kumesidir.
mesela ben varım... iste sey var... sonra... neydi o cocuk, ucuk entryleri olan bir yazar vardı bak unuttum simdi... efendime soyliyim, sey... ıhhmmm... yani var baya iste, bunların yanında oldugumuzu belirtmeliyiz.
60 yasustu kisilere verilen, bedava otobus yolculugu avantajı saglayan bir kart* aracılıgıyla canı sıkıldıgında az bi geziyim diyerek oraya buraya giden yaslı tipi.
bu yaslilar her yere otobusle bedavaya giderler. hatta bu avantajı kullanarak sehri gezerler. sen de onlara yer verirsin... kotu birsey bu...
edit: vazgectim kusmayacam nefretimi... o yaslılar bizim yaslılarımız...
izmir'de, buca gediz'de bulunan trajikomik bir okul.
tek bina dikilir dikilmez ogrenci alımı basladıgından ve ilk ogrencileri de benim donemimimin* ogrencileri oldugundan, tek binalı, sadece lise 1 ogrencilerinin bulundugu bir okuldu bu okul. ilk geldigimizde gorduklerimiz karsısında adeta sok gecirmistik... ama imdadımıza hemen dibimizdeki, hatta aramızda sadece demirliklerin bulundugu ve zemin olarak bizden yaklasık 1 metre yukarda bulunan, bu nedenle atıs menzillerinin genis bir alana yayıldıgı huseyin avni atesoglu i.o.o ogrencileri yetisti. tas atıyorlardı bizlere...
kendimi garip hissetmeme neden olan modadır. nereye donsem, kime baksam yuzunun 1/3'unu kapatan o gozlugu takmıs geziyor.
her yer renk renk, cıvıl cıvıl... matrix'de gibi hissediyorum kendimi... yolda yururken insanların gozluk camının etrafa yaydıgı ısık yıgınından baska birsey belli olmuyor. herkes aynı...
isin ilginc yanı o kadar da cabuk yayılıyorlar ki ben bu entryyi girerken aynısından odamda da bi tane oldugunu farkettim. ev halkını bu durumdan haberdar ettigimde ise gozlugun ablama ait oldugunu ogredim. evet, artık benim ablam da bir tikkydi ve tikkyler bir kisi daha kazanmıslardı...
entrymde son duzenlemeleri de yapıyorum ve ekle butonuna basıyorum... icim acıyor.
gercek anlamda bir rezalettir.* kanalları ısık hızıyla soyle bir tararken* birden gozume iki cift bacak ilisti. kanal: atv, program: ibo show. ibrahim tatlıses kurtce - turkce birseyler diyor... eskiden degisirdim ama artık parayı bu bacaklara degismem falan... kızcagız ruzgardan acılan etegini ortmeye calısıyor, kameraman cekiyor. ruzgar etegi acıyor, kameraman cekiyor. etek acılıyor kameraman cekiyor... sonra da ibo kameramanı neden cektin diye dovuyor. ilginc.