12 mart 2006'da 14 yaşındayken amerikan askerlerinin tecavüzüne uğrayan, cesedi yakılan ve olay ortaya çıkmasın diye ailesi katledilen ıraklı kız çocuğudur.
bu sene 27 mart dünya tiyatrolar günü alternatif bildirisini yılmaz onay kaleme almıştır.
sevgili dostlar!
bu yıl, dünya için söylenmesi gerekenleri, aynı zamanda oyun yazarı, oyuncu ve yönetmen olarak tiyatro sanatıyla çok yönlü bağı bulunan bir ugandalı öğretim görevlisi jessica kaahwa, uluslararası bildiride dile getirmiş: kaahwa, seyircinin tiyatro sürecine aktif katılımıyla, eski yargıların yerle bir olacağını, böylelikle tiyatronun ( ) bilgi ve gerçeklik temelinde seçimler yapmak için bir yeniden doğuş şansı verdiğini söylemiş. bu olumlu saptamaların yanında kaahwa, birleşmiş milletler dünyanın dört bir yanında barışı koruma misyonu adı altında silah kullanımı yoluyla muazzam paralar harcıyor, diyerek, dünyadaki ikiyüzlülüğü de cesurca ortaya koymaktan çekinmemiş. ve bu yüzden, tiyatronun gücünü bildiğimiz halde zamanı geldiğinde sessiz kalmanın, silah tutanların ve bomba atanların dünya barışının koruyucusu olmaya soyunmalarına göz yummak, demek olduğunu belirterek, bu kaçışı, gülünç, diye nitelemiş açıkça. sonunda da haklı olarak bizlere,tiyatroyu iletişim, toplumsal değişim ve atılımlar için evrensel bir araç olarak öne çıkarma çağrısı yapmış. ne güzel, değil mi? üstelik bu mesaj dünyaya, bir zamanlar şefi idi aminden giderek kimilerimizin alay ettiği afrika ülkesi ugandanın bir tiyatro sanatçısı eliyle gönderiliyor.
peki şimdi biz bu mesajın ve dolayısıyla ugandanın kaç fersah gerisine düşmüşüz, bir de dönüp ona bakalım. biz nelerden söz etmek durumundayız bugün:
- ey dünya, gölge ve oyun açısından epey zengin ve demokrat bir halk geleneğine karşın oldukça kısa sayılan tiyatro tarihine oranla pekâlâ tarihsel değer olmuş tiyatro binaları birbiri ardına yıkılan ve neredeyse son bir tane de kalsa, onu da mutlaka yıkma kararlılığında bir derin siyasi iradeyi hasbel kader seçimle başına getirme talihsizliğne uğramış bir ülkede, tiyatrocular, operacılar, baleciler, orkestracılar ve sanstseverler, el birliği ile o son kalanı canlarını dişlerine takarak kurtarmaya çalışırken,
- bu kez aynı derinlikteki siyasi irade, ülkenin sınırında tüm insanlığa seslenircesine görkemle yükselmekte olan, dünyaca ünlü bir yontucunun şaheseri sayılabilecek güzellikteki insanlık anıtına, yine illa yıkma kararlılığıyla ucube diyebiliyorsa,
- zaten destekten çok köstek görerek güçlükle yaratılan tiyatro oyunları, başarıyla oynanırken kenarından köşesinden bahaneler bulunup yasaklanıyor veya yüksek tazminatlara mahkûm ediliyorsa ve hatta kimi zaman da beyni uçkuruna takılı zihniyetlerce hedef gösteriliyorsa,
- tiyatro, opera, bale, çağdaş müzik sanatlarını ülkeye yayma, yükseltme, uluslararası düzeye taşıma misyonunu ve hani yukarıda jessica kaahwanın çağrısı olan - tiyatroyu, iletişim, toplumsal değişim ve atılımlar için evrensel bir araç olarak öne çıkarma görevini yüklenmiş, ama bu işlevleri ancak özerk bir yapı ve işleyişle yerine getirebilecek olan ödenekli tiyatrolar, opera, bale, orkstra sanatçıları, zaten katmer katmer otosansürle uğraşır olmuşken, bir de performans bahanesi altında en küçük bir özerklik kırıntısı bile bırakmayacak bir kölece çalışma statüsüne düşürülecekler, deniyorsa,
- hal böyleyken, bir de gerek dış-batıdaki ve gerekse iç-(sözde sol)gerideki, iki ve daha çok yüzlü yalancılarca, bu derin siyasi erk, özellikle de demokrat diye ezberletilmeğe çalışılarak, gelecek seçim de ipoteğe alınmak isteniyorsa,
- ve eğer kazara gelecek seçimde de halk, yetkiyi aynı derin siyasi erke teslim edecek olursa, ne demokrasinin desinden, ne de özgürlüğün ösünden eser kalmayacağını, dolayısıyla sanatın da ssinin bile yerinde yeller eseceğini, o çok-yüzlüler de kesin biliyorlarsa,
ülke sanatının, nice doruğa çıkma şanslarından ve yükselme evrelerinden, bugünkü acıklı duruma getirilmesine ve hele kısa süre sonra iyice yıkıma uğrama riskiyle burun buruna gelmesine karşı, nasıl bir çağrı çıkarırsın, ey dünya?
ama biz sana bırakmıyoruz, kendi çağrımızı kendimize yönelik kendimiz çıkarıyoruz:
bizler, eğer bu toplumun tiyatro, opera, bale ve orkestra sanatçılarıysak ve eğelr bugün de dünya tiyatro günüyse, işte bugün herkese sesleniyoruz ki, atatürk kültür merkezi gibi tarihsel değer taşıyan binalarımızı olsun, içinde özgürce sanat yapma hakkına ve görevine sahip olduğumuz mekânlarımızı olsun, derin siyasi erkin keyfî rant hesaplarına teslim etmemek için son repliğimize, son notamıza, son selamımıza dek direneceğiz. tüm dünyaya barış dileyerek seslenen insanlık anıtımızı yıkacak eller evet, o eller ne olsun istiyoruz? insanlık anıtına o eller asla uzanamasın! diye haykırıyoruz!
ve sevgili dostlar, nasıl insanlık anıtı için mücadelede tiyatrocu, heykeltraş, yurttaş, diye bir ayrım yoksa, tiyatro binası için de, sahne sanatlarının özerkliği ve özgürlüğü için de, mücadelemiz toplu dayanışma içinde yürüyecektir ve bir değerli şairimizin geçen yıllarda akm önündeki eylemde haykırdığı gibi: akm değil, akp yıkılacaktır. (yılmaz onay)
grup yorum'un iki yüz bin kişinin gelmesini hedeflediği halk konseridir.
--spoiler--
grup yorum 12 haziran'da çeyrek asırlık örgütlü sanat serüvenini inönü stadyumunda gerçekleştirdiği 55 bin kişilik konser ile taçlandırmıştı...
kurulduğu günden bu yana sayısız baskıya,sansüre maruz kalan love story dahi çalsa televizyon kanallarında yayınlanmayacak olan fakat tüm bunlara rağmen albümleri milyonlar satan grup yorum bu sefer de kızıldere'den bu güne tam bağımsız türkiye şiyarıyla iki yüz bin kişilik ücretsiz halk konseri hedefiyle "bir kar makinesi" olarak yolunda ilerliyor... ayrıntılar aşağıdaki gibidir yer ve gün net olmakla birlikte saati ilerleyen günlerde açıklanacaktır.
tarih:17 nisan pazar
yer:bakırköy e-5 yanı,cumartesi pazarı alanı
konser ücretsizdir.
--spoiler--
hasan hüseyin'in gözlem yeteneğini gözler önüne serdiği şiiridir.
haziranda akşam akşam
balkonda birbaşına
mor şimşekli yağmurlara dalıp gidişin var ya
dizinde lenin
yanıbaşında brahms
bakışın var ya
köpük köpük bir sele
selin sürükleyip götürüşüne
insanlarla hayvanların birdeşliğine
bakışın var ya
gül ve kekik kokusuyla ağırlaşmış gecede
sayıklarken yanıbaşında ölümcül hastan
bakmadan bakarkenki yıldızlara
bakışın var ya
ölü bir örümceği incelerkenki
sokulgan bir kediyi okşarkenki bakışın
çoktandır beklemediğin bir mektubu okurkenki
ve hiç beklemediğin birini dinlerkenki
bakışın var ya
kaldırımda karlı buzun üstünde
beş yaşında avuç olmuş çocukları görüp de
vitrinlerde pastalara ve kürklere bakarkenki
bakışın var ya
sevmediğin birini savunmak zorunda kaldığın zamanlardaki
sevdiğinin senden başkasını düşündüğünü sandığın
[zamanlardaki
sana önem vermeyen bir devlet memuruna baktığın
[zamanlardaki
sana önem vermiyormuş gibi görünmeğe çalışan bir
[kimseye baktığın zamanlardaki
yakışıklı bir adamı azarlamak zorunda kaldığın zamanlardaki
çirkin bir adamı azarlamak zorunda kaldığın zamanlardaki
sana seni çirkin bulduğunu söyleyen birinin suratına
[baktığın zamanlardaki
sana seni çok güzel bulduğunu söyleyen birinin gözlerine
[baktığın zamanlardaki
seni çirkin bir suçla suçlayanı gene de savunmak zorunda
[kaldığın zamanlardaki
yalanını yakalamış birinin yüzüne bakamadığın gibi bakarkenki
eskiden yaşamış olduğun ve güzel sandığın bir günü
[düşünürkenki
öc almak istediğin ama gebe kaldığın birinin tehdidini
[dinlerkenki
eskiden yaşadığın ve gizlemeğe çalıştığın sence güzel bir
[günü düşünürken yakalandığında bakarkenki
kıskandığın ama belli etmemeğe çalıştığın bir kadını dinlerkenki
uyduruk kanıtlarla suçlandığında seni yargılayanların
[gözlerine bakarkenki
çok sevdiğinin birinin büyük bir başarısını öğrendiğin zamanki
bu ne sağlık bu ne şıklık diyenlerin yüzüne bakarkenki
seni çok yorgun gördüm diyenlerin yüzlerine bakarkenki
caddede dalgın dalgın giderken kesip yolunu senden hesap
[sormağa kalkan bir alçağın gözlerine bakarkenki
ücretini ödemeyip seni kovan bir patronun gözlerine bakarkenki
ben bir emir kuluyum diyen bir memurun gözlerine bakarkenki
yapılacak birşey yok diyen bir doktorun gözlerine bakarkenki
bakışın var ya
çiftleşen atlara bakarkenki bakışın
çatışmış köpeklere bakarkenki bakışın
bulut bulut bir kuzuyu burnunun ucundan öperkenki bakışın
geçip giden bir treni gözlerinle izlerkenki bakışın
reçeline sinek düştüğünde gülerkenki bakışın
bir park çiçeğini iğilip koklarkenki bakışın
vazodaki çiçeklere bakarkenki bakışın
ezilmiş kurbağaya bakarkenki bakışın
kurbanlık koyunlara bakarkenki bakışın
domates ekmek yiyen işçilere bakarkenki bakışın
sevdiğin bir giysiyi sevmediğin bir kimsenin sırtında
[gördüğünde bakarkenki bakışın
yardım etmek isteyip de edemediğin uzaktaki birinin öldüğünü
[duyduğunda uzaklara bakarkenki bakışın
çok sevdiğin bir içkiyi içerkenki bakışın
çok sevdiğin bir müziği dinlerkenki bakışın
çok güç bir sorunu tek başına çözmeğe çalışırkenki
tam o anda çalan telefona uzanırkenki
tam o anda kapıya koşarkenki
tam o anda ocağa bakarkenki
tam o anda mektubu açarkenki
tam o anda kitabı kapatırkenki
bakışın var ya
pencereden fırtınaya bakarkenki bakışın
öpüşürken gözlerini yumarkenki bakışın
ah o kadar çok ki senin bakışın
bütün bu bakışlarını ve daha binlercesini
toplayıp bir havana doldurup dövüyorum
dövüyorum bütün gece
dövüyorum bütün gece
sonra döküp kalıplara
önce büyük
sonra küçük
daha daha küçük sonra
yepyeni bakışlar yaratıyorum bakışlarından
onlarla bakıyorum kendime
ve bütün bu bakışlarını senin
çok iyi anlıyorum
Emperyalizmin halkları bölüp parçalayarak yönetme, birbirine kırdırma politikasının karşısında halkları birleştirmek, mücadelede ortaklaştırarak bu politikayı boşa çıkarmak, emperyalizme bir darbeyi de bu cepheden indirmek olacaktır.
Emperyalist haydutların yenilemeyeceği propagandasının aksine ortak düşmana karşı bir araya gelmek, dünya halklarının emperyalizme karşı mücadelede omuz omuza vermesi, ezilen halkların moral değerlerini yükseltecektir.
Anti emperyalist cepheyi dünya çapında büyütmek, emperyalizme karşı verilen mücadelede önemli bir adım olacaktır.
diyerek 2009'da çağırmıştık dünyanın dört bir yanında yüreğinde emperyalizme öfke taşıyan; sömürüden, işgalden, baskı ve katliamdan kurtuluşun yolunun ezilen halkların mücadele birliğini yaratmaktan geçtiğini savunan tüm dostlarımızı, siper yoldaşlarımızı...
Çağrımıza samimi cevapların verilmesi ve gerçekten emperyalizme karşı mücadele etmeye kararlı, inançlı güçlerin istanbul'a gelmesiyle; 4-6 Aralık tarihlerinde, bu sempozyumu düzenledik. Sempozyumun gerçekleştirilmesinde emeği olan yoldaşımız Eyüp Baş'ın bu tarihlerin hemen arifesinde hayatını kaybetmesi üzerine onun anısına, Eyüp Baş Emperyalist Saldırganlığa Karşı Halkların Birliği Sempozyumu” adını verdik.
Irakı, Filistini, Lübnanıyla tüm Ortadoğu'yu; Kolombiyası, Venezüellasıyla tüm Latin Amerikayı tartıştık ve emperyalizme karşı halkaların ortak mücadelesini, emperyalist saldırganlığa karşı halkların ortak cephesini nasıl örgütlerizi yatırdık masaya...
Bir ilkti gerçekleştirdiğimiz. Bu yıl ikinci kez bir araya geliyoruz. Sempozyumun her yıl yapılması ve gelenekselleşmesi aldığımız kararlardan biriydi. ilk sempozyumda alınan kararlar doğrultusunda geçtiğimiz yıl çeşitli eylemler düzenlesek de yukarıda yer verdiğimiz dilek ve düşüncelerimizin karşılığını hala hayata tam anlamıyla geçiremedik. Bugüne kadar başardıklarımızın üzerine bir şeyler daha eklemek, hala elzem olan konularda düşünce alışverişinde bulunmak ve emperyalizme karşı halkların mücadele cephesini yaratmak için yeniden bir araya geliyoruz.
Emperyalizmin ve işbirlikçilerinin zindanlarında uyguladığı tecriti; emperyalizmin göçmen politikasını, yükseltilen ırkçılık ve şovenizmi; emperyalizmin kara listelerini, ambargolarını; yine Orta Doğuyu, ırakı, Filistini, Lübnanı, Afganistanı; Emperyalizmin arka bahçesinde yükselen Latin halklarının mücadelesini ve tabi en önemlisi emperyalizmin belki de en korkulu düşü olan ezilen halkların ortak mücadele cephesini nasıl kuracağımız tartışacağız bu kez...
Yüreğinde emperyalizme öfkeyi hala ve daima taşıyanları/taşıyacak olanları 25-26,27 Şubat tarihlerinde bizimle birlikte olmaya, II. Eyüp Baş Emperyalist Saldırganlığa Karşı Halkların Birliği Sempozyumumuza katılmaya çağırıyoruz.
istanbul'da 8 Mart akşamından itibaren kendisinden haber alınamayan işçi Köylü gazetesi okuru Ali Yetgin'in Metris Cezaevi'nde tutuklu olduğu ortaya çıktı.Bugün saat 18.45'te Ali Yetgin'in ailesini arayan istanbul Emniyet Müdürlü Hüseyin Çapkın, Yetgin'in Metris Cezaevin'de bulunduğu bildirdi. Sevinçli haberin alınmasının ardından bugün saat 19.00 için çağrısı yapılan eylemde Yetgin'in bulunduğu duyuruldu.
Taksim Tramvay Durağı'nda yapılan açıklamada Emniyet Müdürlüğü ile yapılan konuşma hakkında bilgi verildikten sonra, geçtiğimiz süreçte Ali Yetgin hakkında Metris'ten bilgi istendiği fakat kendilerine yok yanıtı verildiği ifade edildi. Bununla beraber tutukluluk gerekçesi hakkında bilgi verilmediği de belirtildi. Yetgin'in kaybedildiği zaman diliminde yapılanlar aktarıldı.
Partizan Şehit ve Tutsak Aileleri adına açıklamayı yapan Semiha Köz, hastanelere, karakollara, hapishanelere, istanbul ve Ankara Emniyeti'ne Ali Yetgin'i sorduklarını, kendilerine sürekli bizde yok denildiğini ifade etti. Köz, girişilmerinden sonuç alamayınca, destekleyen kurumlarla birlikte sokak eylemlerine başladıklarını belirterek, Ululararası Af Örgütüne acil eylem çağrısı yaptıklarını söyledi. Mecliste grubu bulunan siyasi partilerle de görüştüklerini söyleyen Köz, meclise konu ile ilgili soru önergesi verildiğini hatırlattı.
Köz, devrimci dayanışma sayesinde Ali Yetkin'in kaybedilmesinin önüne geçildiğini ifade etti. Güler Zere'nin serbest bırakılması için örülen sürece atıfta bulunan Köz, yine sokakta, mücadele ile kazanıldığını vurguladı.Ali'yi bulduk diğerleri nerede? diye soran Köz, Ali Yetgin'in için eylem yapan arkadaşlarının gözaltında olduğunu belirterek, biran önce serbest bırakılmaları için istanbul Emniyeti'ne çağrıda bulundu.
evet bu adamı tutuklasalar belki yıllarca cezaevinde yatacak. ama ailesi bilecek nerede olduğunu. 20 yıl sonra hala içinde bir umut olmayacak ailesinin. çıkıp gelir belki demeyecek. bir mezarı olacak belki o zaman. iki metrelik bir toprak parçasından bile korkuyorlar anlaşılan.*
gülşaha kızım demiştir. öyle kızın olacaksa yaşama be teyzem dediğim insandır. ayrıca yemeklerini hiç temiz yapmadı midem bulandı lan. o göbek salatayı yıkamadı bilem gördüm vallahi.
başlığı nasıl açmalıyım diye çok düşündüm. sanırım en iyi ifade eden bu oldu.
son bir aydır olduğu gibi huzursuz kalktım yataktan o sabah. kolay değildi yaşananlar. beni büyüten, annem yanımda değilken anne olan kişi tam bir aydır yaşam savaşı veriyordu. mutsuzdum. umutsuzdum belkide. ama bugün buruk bir sevinç vardı içimde. bir arkadaşınıza gerçekten dostum diyebildiniz mi hiç? ben dedim. yüreğimin derinlerden gelen sesi dinleyerek dedim hemde. insanın ilkleri vardır hani. onların neredeyse hepsini onunla yaşadım ben. 3 yaşından beri yaşadığım her şeyde payı oldu biraz. param olmadığında bize ekmek alıp gelir misin dediğimde oldu, omzunda ağlayıp dertlerimi anlattığımda. şu an örnek veremiyorum. ama düşünün işte. hayatta yaşadığınız çoğu şeye şahit olan bir insan var. dostunuz! onun doğduğu güne neşeyle başlamıştım yıllardır. bu senede öyle olmasını nasıl isterdim anlatamam.. okuldan eve döndüğümde babam evdeydi. annem ise yoktu. uzun sürmedi anlamam. soramadım söylemedi babamda. anlamıştım. gözlerimiz konuşuyordu zaten. beklenen kötü son gelmişti. hazırlanmamızı isteyen doktorların söylediğini yapamamıştık işte. ağlıyordum. hazır değildim ölümüne işte. öyle bir tarih oldu ki artık hayatımda ölümle doğum bir arada.
keşke vereceğim tek örnek bu olsaydı. bir tane daha var. yalnızca dostum değil bu sefer..
sevmiştim. en çocuksu en saf duygularımla. (bkz: #5705082) mutluydum. tekrar bulmuştum çocukluğumu sanki. çocukluğum o demekti. hiç göremediğim dedemin öldüğü günde doğmuştu. ülkemde o gün savaş çıkardı sanki. yetmemişti onlara besbelli aldıkları canlar. işçi bayramını kutlamaya giden dedem kalmıştı bir panzerin altında. o gün üzgün olurdu evimizde herkes. yalnızca bu sene biraz coşkulandık. girilmişti ya o meydana dedemi ezenler orada olsa da dedem de oradaydı sanki hala. işte o günde doğmuştu benim ilk aşkım. ağlardım ben hep o gün. şimdi ise mutluluğun anlamı olan kişinin doğduğu gün o gün. bir yandan da ülkemin kara geçmişi..
hep böyle oldu benim için. mutlulukla hüznü aynı anda yaşadım. şimdi o iki gün gelmesin diyorum. gelmesin ki hissetmeyeyim iki duyguyu da. duygusuz olayım hatta. böyle karmaşık bir ruh haline sahip olmaktansa. böyledir işte sevdiklerinin doğduğu günde ölmesi yakınlarının...
ali poyrazoğlu tiyatrosunun oyuncularından biridir. şu günlerde yayınlanması beklenen kim bunlar programında performansını izleyebileceğimiz oyuncudur. yakışıklıdır. sevimlidir. candır.