25 şubat 2010 tarihli galatasaray maçındaki hakeme çok sinirliyim sözlük be. sözde onlar gelişmiş biz geri kafalıymışız. Bir kez daha Avrupa düşmanı oldum sözlük. Ayrıca unutmadan Allah belanı versin italyan.
kızların ''ayy çok şeker konuşuyosun yaa'' söylemlerine maruz kalan insandır. zira insan alttan alta bir kinaye hisseder de kabullenmek istemez, avutur kendini ''sempatiğim lan ben'' diye. kendimden biliyorum. liseye kadar benim için bütün ''r'' ler ''v'' idi zaman zaman da ''y'' oldu. o değil de insana en çok kendi ismini söyleyememesi koyuyor a dostlar. insan kendi ismini söyleyemez mi ya tribine girersin çocuk aklınla. sinirden anne babaya bok atarsın ''ne biçim isim koymuşlar bana'' diye. arkadaşlarının türlü ''araba'' de hadi ''pencere'' de şimdi de ''jandarma'' de bize şakalarına maruz kalırken ''yarrak affedersin'' diye cevap vermek gelir içinden hem de çift ''r'' ile ama ''yavvak affedevsin'' demekten korkar susarsın. tüm bu olaylar böyle akıp giderken ev de tek başına deli gibi ''radyo'', ''kerpeten'', ''tiyatro'' egzersizleri yaparsın. hiç unutmam bir keresinde ''tiyatro'' diyebilmiştim de mutluluk sarhoşu olmuş, kendimi odanın orta yerinde deli gibi haka dansı yaparken bulmuştum. ardından kendime gelip anneme koşmuş ''anne ve leri söyleye biliyovum'' demiştim. işte tam o an da dank etmişti geçici bi yanılsama olduğu. evet ''v'' leri söyleye biliyordum zaten benim ''v'' harfiyle bi alıp veremediğim yoktu ki. bu hayal kırıklığının da ardından bırakmıştım artık uğraşmayı. zaten sınıftakiler de artık eskisi kadar çok takılmıyorlardı bu duruma. sanırım artık ''avaba'' nın aslında o kadar da komik bi şey olmadığını anlayacak düzeye gelmişlerdi geçen yıllar içinde. çok sonraları artık böyle bir sorunum kalmadığını hissetmiştim. sanırım biri el verdi bana. evet evet kesin el verdi birisi yoksa nasıl düzelsin ki durduk yere? kim verdi ? nasıl verdi ? ne zaman verdi? hiçbir fikrim yok. tek bildiğim beyazıt öztürk olmadığıydı..
müthiş karışım hazırdır ve sıra sokağa çıkıp çalışmaların meyvelerini toplamaya gelmiştir.
+af edersiniz saat kaç acaba?
-13:30
+almadınız mı kokuyu?
-ne diyosunuz beyfendi?
+parfümü diyorum ya?
-hıı sizden mi geliyo o şey?
+e verirsiniz heralde artık?
-aa ulu orta yerde mi?
+ev var araba var sorun yok yani?
-saçmalamayın beyfendi tamam etkilendim de abartmayın isterseniz
+çadır var ya o da olur bak çadır kuralım isterseniz?
-siz kurmuşsunuz zaten efendim çadırı
+tamam bi el atın da toplayalım o zaman şu çadırı
-bu kadar yeter artık gidiyorum ben (vericektim ayol az daha o neydi öyle)
+ulan anlamıyorum ki ben sizi hacı misiyle gezicem bundan sonra şereffsizim.
eve yeni alınan tv ye yeni dantel serilmelidir mantığıyla harekete geçen eski alışkanlıklardan kurtulamayan dantel sevdalısı annedir. acilen silkelenip kendine getirilmelidir. ama her ne olursa olsun annedir, candır.
uzun zamandır elime almadığım kitabımı bu kez bitirmek için alıyorum tozlanmış raftan. nerede kalmıştım acaba diye düşünürken kitabın içinden bir şeyin düştüğünü görüyorum. yere eğiliyorum almak için ama gözlerim kararıyor önce ve başım dönmeye başlıyor sonrasında. bir an da bir daha hatırlamamak için yeminler ettiğim, kendimle savaşlar verdiğim yaşanmışlıklar geliyor gözümün önüne, engel olamıyorum. anlıyorum giden sevgiliden kalan son parça olduğunu, zamansız ortaya çıkan kırmızı tokanın. o an da küçük canavarın dişleri parçalıyor içimde ne kadar acıyan yer varsa. oturup kalıyorum hemen oracığa, kalkacak güç bulamıyorum kendimde...