öyle avizelerdir ki hep yukarı bakarlar. ne zaman içlerine bakılsa içlerinde yığınlar halinde henüz sindirilmemiş ölü böcekler bulunur. başta hep güzeldirler, sonra tipsizleşirler.
lahmacunu pizza sanıp 4'e 6'ya bölerek sunmak. hayır, madem böyle yapıyorsun yanında niye sebze getiriyorsun? 4'e bölünmüşlerin(bak lahmacun demiyorum) arasına ikişer ikişer sebzeleri kaşarla koy ki tost gibi yiyelim. ya da 6'ya böldüğünü ayarla bir şekilde. dürmeden yenilen lahmacuna lahmacun denilemez.
zamanında talih kuşu kafaya veya bedenin herhangi bir noktasına sıçınca alınırdı.
fakat (bence) asıl sebep o dışkının bizi ıskalaması olmalıdır. kocaman dünyada küçücük bir ihtimalle kafamıza sıçılması gibi talihsizlik olabilir mi?
(edit: edat)
aslında doğrultu demek pek de doğru bir tanımlama olmasa da -bir eğri eşlik eder aslında- başlangıç ve bitiş noktasını düşünürsek doğrultu sayabiliriz(diyelim ki mühendisler dalga geçmesin).
konumuza dönersek; her şey yolunda giderken her işeme faslında olduğu gibi kimilerinde sağa kimisinde yukarı yönlenip bazen dışarı veya klozet kapağının açılması unutulduğunda kapağın kenarlarıyla sidik damlalarını buluşturma ile sonuçlanabilir. derhal bir kağıt mendil kopartılarak çözüme ulaşılır.
basit olarak düşünüldüğünde aslında kulaklık takmaktır. fakat böyle düşününce de ilginç oluyor.
(edit: cebi diz hizasında olarak tasarlanmış şort pantolon giyenler için düşünülmüştür.)
sonuçlar açıklanmadan kazandığımızı tespit etmiş, kaybettiğimizde de sorumluların geziciler olduğu kanısına varmıştır. "büyüksün babo".
"gezici vatan hainlerinin arjantin de yaptığı protesto ordaki oy kullanan üyeleri etkilemiş.ülkenize yaptığınız kötülükle gurur duyun hainler"
bu ne günah keçiliğidir? sorsan adem'e yasak elmayı da geziciler yedirdi.
(edit: aynı konuda daha önce başlık açıldığını şimdi farkettim (bkz: geziciler bu gurur sizin))
malum önümüz kış. sezon sonu ürünler de piyasayı zorlamaya başladı. fakat insanın içini tir tir ettirmesi gereken bir mesele var ki o da soğuk bir akşamda, sıcacık bir duştan sonra, duşakabinin kapısı açıldığında tenimize temas eden o soğuk havanın yarattığı irkilme hissidir. o nasıl titreme arkadaş. hemen saç kurutma makinesiyle ayaklar şöyle bir ısıtılır. sonra aynı makine ile camın buğusu uçurulur. bir yandan üşürken saç kurutma işlemi sırasında o lokal ısınma ile birlikte yavaş yavaş uyku gelir ve iyi geceler sesi.
kuru yufka önce ıslatılarak biraz beklenir ki yumuşasın. eğer katlanarak kurutulmuş ise açarken yufkayı yırtmamak imkansızdır. sonrasında dibe ince bir şerit halinde kaşar konur. peşinden sucuk doğranarak varsa üstüne iki pastırma dilimi hoş gider. bir de üstüne tam yağlı beyaz peyniri konulunca sadece görüntüsü bile ağzı sulandırmaya yeter. sonra tavada ayçiçek yağıyla dışı kızartılarak pişirilir ve kıtır kıtır yenir. ohhhhhş afiyet olsun.
burada bahsedilen elbet ki pastanın üstüne reçel katıp yemek veya pastayı yemeğin ve salatanın suyuna banmak değil. ha tarihteki olay farklı bir biçimde gerçekleşmiş olsaydı o pasta bu şekilde sembol edilebilirdi.
bkz yaptığımda bu başlığın tekil olarak verilmediğine şaşırdım doğrusu.
bir tür kişinin içinde bulunduğu kötü durumda kendini mutlu hissediyormuş gibi kandırması ve kişinin kendine zorla endorfin salgılatmasıdır.
bir çok öğrenci evinde bulunamasa da bulunduğu zaman gülü sevinip dikenine katlanacak bir besidir. hele ki kıyma olduğunda makarna yumurta gibi ögelerin tadına tat katacak bu besin; bulunduğu kaptan istenilen miktarda alınmaya çalışıldığında bıçağın kesici bir alet değil, delici bir alet olarak işlev görmesinin baş sebebidir.
düşünme organını genital bölgesiyle gerçekleştiren bir canlıdır. vasfı ne olursa olsun uzun düre cinsellikten uzak kalması sebebiyle aklı oralara yerleşmiş ve belki hiç evlenememiş hayatının son dönemlerini evlendirme programlarında geçiren herhangi bir insandır.
evet geçtiğimiz günlerde akp'nin resmi sitesinde açıklanan haber insanı üzmekten de öte yıkacak bir durumdur. tarihi özellikleriyle, eşsiz doğasıyla ve deniziyle hem günümüzün hem de geleceğin turizm cennetlerinden biridir aslında. isterseniz amasrakalesinin surlarının üzerinde denize bakarak çayınızı içebilir, ister direkli ismini verdiğimiz üzerinde amasra kalesine ait küçük taştan yapıtın bulunduğu küçük adacığın kayalıklarından denize bağlı bir koya atlayabilir, dilerseniz de mendirekten veya amasra sahilinden denize girebilirsiniz. hiç olmadı kışın bu güzel çevreyi gezip fotoğraflarını çekebilirsiniz.
fakat aldığım bu haberde, enerji bakanı taner yıldızın hattat holding a.ş. ve çinli bir firmayla yaptığı anlaşma sonucu termik santrale verilen onay; gerçekten de hiç bir güzelliğin ve insan hayatının paradan daha önemli olmadığını göstermiştir. şimdi paylaşacağım bu haberin özeti olarak amasrada çıkan kömürün tamamının santralde kullanılacağı belirtildi. haberde bunun gelecek nesillere çok yarayacağı söyleniyor! tabi çatalağazı termik santrali için de aynı şeyi söylemişlerdi. şimdi ise bölge halkı en başta ak ciğer kanseri ile mücadele veriyor. ki haberde bunun türkiyede yapılacak en büyük termik santral olduğunu söylediği üzerine gelecek nesillere yapacağı faydanın sadece bir yalandan ibaret olduğunu söylemeye gerek yok. tabii ki bu sadece havayı kirletmeyecek. atıkları mecburen denize de dökülecek olursa(ki filyostaki termik santralin atıkları deniz yoluyla bartın-inkumu sahillerine vuruyor.) deniz sıcaklığı kışın bile yüksek olup bölgedeki balıkçılığı azaltmayacak, "bitirecek!".
dilerseniz bunu bir de birkaç görüntü ve linkle destekleyelim.
termik santral aynı zamanda aldığımız havayı da kirletmiyor. çıkan gazlardan dolayı asit yağmurlarına sebep olup, bitki örtüsünün ve balıkların telef olmasına da sebebiyet veriyor.
geçtiğimiz gönlerde çatalağzı`ndan bir vatandaş amasra halkına "biz yandık siz de yanmayın" diye bir cümle sarf etmişti. gerçekten de çok yürek burkan bir durumdu aslına.
yıllardır termik santrale karşı mücadele veren bartın halkı, nüfusu 27bin iken 10bin kişilik bir yürüyüşle termik santral kurulmasına engel olabilmişti. sonra tekrar denediler, tekrar olmadı. hatta 2bin kişiyle de basın açıklamasının yapılacağı binayı bile bastılar, basın açıklaması iptal oldu. şimdi tekrar sessiz kalmayıp bu sefer de termik santrale karşı olarak, 27 şubat 2012 pazartesi günü saat 19:00-22:00 arasında galatasaray lisesinde bir basın açıklaması yapıcaklar. ayrıntılı bilgi: http://www.facebook.com/events/356252137730220/ de bulunabilir.
hacim olarak bakıldığında alkol, miktar olarak bakıldığında sigaranın alacağı kapışmadır. ama zevk olarak bakınca muhtemelen alkol önde gelir. çünkü her çeşidinin ayrı bir havası vardır.
yemekle birlikte sigara gitmez şarap gider bazen peşinden seks gelir. sigara sadece seksten sonra bazılarının yaptığıdır. hep arka planda kalır sigara. kimse sigara içmek için sevişmez.
eğer dertli olunursa rakı içilir. kişi derdini döker. tamam sigara da içilir ama sigaraya genelde böyle durumlarda başlanır. ilerideki hastalık haberi alındığında da hay amına koyiyim denir. ve bir defadan sonra bağımlılık yapar. artık hüzünlü günler falan farketmez sıçarken bile içilir. rakı ise dertten derde, ortamdan ortama içilir. türk sanat müziğiyle sağlam gider.
gelelim biraya. ota boka bira içebilirsiniz sigara gibi. bağımlılık yapabilir de yapmayabilir de ama kafa biraz yapar. kapalı ortamda bile içersiniz. dışarı çıkmak zorunda kalmazsınız.
vodka mı? alayına gider. ister sek ister "sidiğinizle bile karıştırın" için. istisnasızdır.
peki ya viski? shot veya geniş bir bardakta sek veya gazlı bir içecekle karıştırılabilir. candır, ciğerdir.
rom(rum) derseniz saygılar. dinyadaki kokteyl rezervlerinin %90ından fazlaını kapsar. televizyonda gördüğünüz cins cins isimlerdeki içkilerde bile rom vardır. ister lezzetli ister sert bir şekilce içebilirsiniz.
namı değer tekila. bira ile kafa olana kadar şişiyorum diyorsanız; tekila tavsiye edilir. aynı fiyata daha çok kafa eder. ve bir shot bardağındadır. direk damarlara nüfuz eder.
martini? evde var ama henüz açmadım. zeytin sokup içiyolar ne pogdur bilmem.
şampanya mı şarap mı? tadı dışında işlevsel olarak pek bir farkı yoktur. ha bir de köpürür. ucuzu gazlı olduğundan pahalısı da gazlı olmayıp ne bok olduğunu bilmediğimden köpürür.
vs sigara mı?
çay içerken sigara,
kahve içerken sigara, aaa bak unutum baileys diye bir içki var. kahvede dehşet gider. sigara halt etmiş.
sıçarken sigara,
ders arasında sigara,
bir yerde oturup konu açılmadıysa sigara. pek bir fonksiyonu yoktur boşluk doldurur. fayansların arasını dolduran derzden daha işlevsizdir.
edit: alkol birde kimya, fizik gibi bir çok bilimin de temel kaynaklarından biridir. tepkimelerin, mekanik bazı sistemlerin, hatta antifeeze gibi bir çok yerde kullanılır. çok fonksiyonlu değil aşırı fonksiyonludur.
belki güzel bir ilişki, belki o saatte pc başında takılma, belki uyku kaçması veya işemek için uyanma.. işte bu sebeplerdendir gece 03:00da gözlerin açık olması. ne bir sigara yakılır(neyse yakın amına koyayım) ne de dışarı çıkılır. gece yapılacak en güzel şey dolaptan; sucuk, beyaz peyniri, domates, kaşar peyniri ve marul almak; ardından sucukları küçük bir teflonda pişirerek sırayla; yarım ekmeğin karnını kesip içine marulu, üstüne beyaz peynirleri, tabi yakışanı üstüne domates(tavsiyem küçük domateslerden seçin ve eme eme doğrayın ki yerken sağa sola fışkırmasın), kaşar peyniri ve de onun üstüne de pişmiş sucuklarınızı dizin. ne gece 03:00da yakılan sigara yerini tutar, ne de (bkz: baskı balata).
(not: yazarın gece yakılan sigara başlıkları altında insanların seks hikayelerini veya üç beş miligramlık nikotinle alınan zevkleri anlatmasına karşı olan isyanıdır. ekmek arası forever diyerek kapatıyorum.)
okullarda arada sırada rastlanılan, ne şekil bir sindirim(sıçma) sistemine sahip oldukları anlaşılamayan, bir çeşit mutant benzeri varlıklar yapar. hayır orda bir delik var, hiç olmadı deliğin kenarı var nasıl oraya sıçarlar anlaşılamaz. tek bir okulda da rastlamadım. bir örgüt propagandası herhalde.
çok artı bir şeklindeki hoparlörleri bağlarken bir anlık dalgınlıkla ağızdan çıkan söz dizisi. işe iyice odaklanıldığından ses tonu oldukça kalın, sahip olduğu ulama sayesnide komik bir hal kazanan (aynen şöyle: "şununin putunu bitaksana") söylem. kısa bir süre için geyik konusu olunmaya sebep olur ve arada toplanıldığında akla gelip yine gülünen anlık bir yaşanmışlıktır.
misal:
"geçtiğimiz günlerde türkiyede okur yazar sayısının az olduğunu okudum. zaten okuduğum için yazar sayısının da artması gerektiğini düşündüm. işte bu yüzden yazarlığa soyundum ve bu kitabı sana yazdım. yazdım roman oldu." kısa metraj bir makaledir.
boka basmak ne kadar berbat bir eylem olabilir ki. temizlemesi ayrı dert çevreden görenlerin tepkisi ayrı dert. hele ki yanımızda arkadaş çevremiz varsa. işte bu boka basmak gibi berbat bir eylemi hiç çevresine çaktırmadan, hiç bir şey olmamış gibi yoluna devam edip belli periyotlarda ayağını bir yerlere silip çevresine çaktırmadan bu işi halleder. ama önemli olan burda bokta iz bırakmamaktır. sonucunda boka basan insanın, nasıl başardıysa izi bokta anlaşılmamaktadır. belki altı dümdüz bir ayakkabı giyip boku iyice yaymış da olabilir ama iz belli etmemek büyük bir harekettir.
ikinci olarak bir deyim olarak da düşünülebilir. mesela şu şekilde:
bir şahıs büyük bir işe kalkışmıştır. ama sonucunda başarısızlıkla sonuçlanmış ve rezil olacaktır veya onun gibi bir şey. sonuç olarak bu işi örtbas ettiği varkit işte bu kişiye boka basıp izini belli etmeyen kişi ünvanı verilebilir.
"boka basıp izini belli etmeyen" veya "boka basıp izini belli etmemek" günümüz deyimlerinden biri olarak oluşturulabilir. sonuçta böyle insanlar da var dünyada.
belki günün birinde adminlerin bol eksilenmiş yazarlara yapacağı açılım. yaptığı entrylerden dolayı puanı eksiye düşmüş yazarların puanları tekrar "0" a yükseltilir ve o yazarlara yeni bir yazarlık hayatı verirler.
bir diğer adı ise fermalloydur. mıknatıslanma özelliği yüksek iki metal olan demir ve nikel alaşımı sonucu oluşturulmuş, bu her iki metalden çok daha fazla mıknatıslanma özelliğine sahip bir alaşımdır. mıknatıs özelliği kazandırıldrığında bazı harddisklerde iğne ucun hareket etmesini sağlayan mıknatıs olarak kullanılabilir ve karşılıklı iki kutbu birleştiğinde bu iki parçaı ayrmak çok zordur. kırdığımızda küçük küreciklere arılır ve o şekilde toz haline döner. *
başbakanın veya beraberinde diğer bakanların, bu olaydan sonra fransa ziyaretini iptal etmesi yerine fransaya gidip soykırımı ihmal etmesi verilecek cevaplardan birisidir. sıkıyosa tutuklasınlar dedirtir.