okunduğunda insana tarif edilmez bir rahatsızlık, zaman zaman da öfke verir. ancak buna rağmen okumaktan vazgeçemez insan. bağımlılık yapar. üst üste kitapları okunduğunda ise hastalıklı düşünce yapısı içe işlemeye başlar, böyle etkileyici bir dehadır kendisi.
dostoyevski'ye hayran bir başka dehayı da sevme nedenidir ayrıca; zeki demirkubuz
ne kaliteli olup olmadığına, ne de sözlük formatına uygunluğu konusunda bir türlü karar veremediğim sözlüktür. tutarsızlıklar mevcut, her kesimi temsil eden birilerine rastlamak mümkün, belki de bu yüzden sevilmeyi hak ediyor.
hakkında emin olduğum tek konu ise "hala" okunan ve oylanan bir sözlük olmasıdır, ki bana göre bir sözlüğün milyonlarca tanıma sahip olmasından çok daha önemlidir okunması.
genetik saç dökülmesine karşı işe yaramayan ilaçtır.
mevsimsel yada strese bağlı dökülmeler için birebirdir yalnız. birde ilaç depolarından daha ucuza bulmak mümkün, eczanede ampül+şampuan 100ytlnin üzerine çıkmakta, birde işe yaramazsa tam sinir bozar daha beter saç döker. kullanmaya başlamadan önce 2 kez düşünün derim.
oldukça kaliteli çalışmaların olduğu ve çok sayıda başarılı kullanıcıya sahip bir fotoğraf sitesi. rusya kökenli lduğu için dil konusunda ufak problemler yaşanabiliyor. örneğin, sitenin dilini ingilizce yapabiliyorsunuz, ancak gelen yorumlar genelde rusça oluyor. türk kullanıcı sayısı da her geçen gün artmakta. rus sitesi olmasına rağmen sovyet döneminin getirdiği avantajla çok sayıda ülkeden üyesi bulunmakta. *en iyi türk fotoğraf sitesi fotokritik, ne yazıkki bu sitenin yanında fazlaca acemi kalmakta..
alkol içilebilen ancak bunu yapmak için (tanıdık kimse yoksa) türlü oyunlar oynanması gerek parktır. ahlak beçkisi güvenlik görevlilerine dikkat, zira sevgilinizin elini tuttuğunuzda veya ona sarıldığınızda ellerindeki feneri yakıp gözünüze tutmaktan çekinmiyor hatta ve hatta gelip size uyarıda bulunabiliyorlar.
hayır tutup da bırakın gençler sevişsin demiyorum bende, ama el ele yürüyen adama sen laf edersen o zaman bu işin boku çıkar, hoş olmaz.
istanbulda kaybolmuş ancak bunu farkında olmayan bir adamın hikayesi film..genel olarak film güzel bir film, izlenesi ancak ilk bölümde hikaye ve karakterler oturana kadar amerikan sinemasındaki çoğu klişe kullanılmış ki çağan ırmak gibi bir isimden daha özgün bir yapım bekliyor insan.
bir de ufak not, sanırım çağan ırmak "ben bu salona gelen insanları ağlatırım arkadaş, senaryo buna elvermese bile bir yolunu bulur yine ağlatırım" gibisinden bir laf etmiş çok eskiden, şimdi de o lafı yememek için her filmde en az bir tokat atıyor izleyiciye, gerçi ben bundan memnunum..
akşam saatlerinde yer bulmanın imkansız olduğu mekan, yarım saat bekledikten sonra en köşede yapay çiçeklerin arasında ufacık bir masa ayarlanabiliyor ancak. yoğunluğa rağmen sersiv elemanları gerçekten başarılı, fiyat olarak da tercih edilebilir bir mekan küçük beyoğlu. bir de serinletmek için su veriliyormuş tepeden, onu göremedim bir yorum yapamayacağım ama sanırım yitip giden yazla bereaber bu uygulama kalkmıştır..
pahalı olduğunu yazmama gerek yok sanırım, ama o kadar pahalı ki kendimi tutamıyorum!
şimdi bu yazılanlar ortaköy şubesi için, ancak diğer şubelerde de durumun farklı olduğunu sanmıyorum.
öncelikle mekan kendine has bir tarza sahip ve muhteşem bir manzaraya, bu iyi. servis olarak da pek bir ilgilisiz pek bir burnu havada eleman topluluğuna sahip mekan ki bu kötü. geç servis, yanlış servis, düzensiz servis vs..
örneğin bir ızgara tavuk+bira(30luk) 31 ytl olmamalı bence. hele ki yemek hayvani büyüklükteki tabakta süs gibi duruyorsa. makarna siparişi veren arkadaşıma kova büyüklüğünde bir tabakta makarna geldi ancak içindeki makarnaya ulaşabilmek için kolunuzu büküp çatalı uzatmanız gerekiyor ve ne yaparsanız yapın 5. çatalda yemek bitiyor.
sadece müziği ve ortamı için gidilebilecek mekanlar vardır, çok sık gidilmez ama gidildiğinde verilen hesaba içi acımaz insanın, işte house cafe o mekanlardan değil..
evdekiler derdi de inanmazdım, meğer hakikaten kapıda beklemek sınava girmekten çok daha zormuş. sınava girecek kardeşim "heyecanlanma" diye beni yatıştırmaya çalışıyordu sınavdan 15 dakika önce.
yozgatlı bir ermeni olan Garabet Kuyumcuyan tarafından kurulmuş iç giyim firması, oldukça kaliteli ürünler üretir. firma ne yazıkki çinin ucuz mal baskısı altında ezilmeye başlamıştır son dönemde.
Boksa 1944 yılında başlayan garbis zakaryan, türkiyeli bir ermenidir. taksimspor ve galatasaray formalarını giyen zakaryan türkiye ve istanbul şampiyonluklarına sahip milli bir boksördür ayrıca boksu bıraktıktan sonra menejerlik ve antrenörlük yapmıştır, türk boksuna cemal kamacıyı kazandırmıştır.
kendisinden sadece cannes film festivaline aday olduğunda yada ödül aldığında haber alınabilen başarılı yönetmen, ama bu kadar gizlemese kendisini daha iyi olacak sanki.
kesinlikle korkulmaması gereken hayırlı iştir. işin en çok can acıtan kısmı, hemşirenin damarı bulmak için kolunuza 2 parmağıyla vurduğu kısım. onun dışında iğne görmeye dayanamıyorum diyenler en başta kafasını çevirip iğneye bakmazsa hiçbir şey hissetmeden kan verebilirler. yalnız dikkat edilmesi gereken en önemli husus aç olmamak ve en az yarım saat önceden bir şeyler yemiş olmak aksi halde bayılmalar yaşanıyor.
kısaca korkulacak bir şey yok, insana kendisini iyi hissettiren bir olay, sırf bu yüzden bile kan bağışı yapılabilir, yapılmalıdır.
ne güzel güldün ve bir anda parçaları kavak yelleri yüzünden oldukça tanıdık o yüzden albümde en çabuk bıkılan parçalar bana göre. genel olarak hoş bir albüm olmuş en azından pinhani tek albümlük grup olmadığını kanıtladı zaman beklemez ile.