Bakmayın siz benim kuru bir yaprak gibi sallandığıma...
Köküm sağlamdır sarsılsam da kopmam dalımdan...
Öyle kolay değil, rüzgarın önüne kapılıp gitmem...
Son ana kadar vazgeçmem yaşamaktan...
Ne fırtınalar koptu, benim hayat dallarımda...
Hiç birinde vazgeçmedim umutlarımdan...
içimde kıyametler kopsa da.
Ben baharıyım yarınlarımın,
Çiçek açarım her kışın ardından! !
1995-1996 yıllarına dönmek isterdim. Bu yıllarda her şey daha bir güzeldi ve daha bir samimiydi. Şarkılar başkaydı insanlar güzeldi. Her şey daha bir saf ve temizdi. Yıllar geçtikçe her şey değişti ve sanırım hepimiz değişime ayak uydurmak zorunda bırakıldık.
insanlar vardır;
Gelip geçerler hayatlarımızdan..
Kimi hiçbir iz bırakmaz ardından,
Kimi hafifçe okşar ruhumuzu,
Kimi de hüzün bırakır ardından..
insanlar vardır;
Usulca sokulurlar içimize,
Sonsuzcasına orada kalsın isteriz..
Bazıları serap gibidir,
Yokluğunda hayalleridir gerçeğimiz...
insanlar vardır;
Su gibi aziz, su gibi duru..
Konuştukça su olur akarlar kalbimize,
Kan gibi, Can gibi, Canan gibi...
insanlar vardır;
Işığı sönmüş yıldızlar gibi çaresizdirler.
Açtın mı kollarını,
Kalbine doldururlar ışığı..
insanlar vardır,
Soğuk duvarlar misali
Gülümsemenin sıcaklığını bilmezler,
Bilseler de sevmezler...
insanlar vardır,
Gelip geçerler hayatlarımızdan
Kimi depremlerle gider,
Kimi fırtınalarla…
Ben kalanlardan yanayım.
Gitmeyenlerin sadakatini ve sabrını severim,
Sarılıp bırakmayanların sıcaklığını...
ikimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım
Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
inecek var deriz otobüs durur ineriz
Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya
Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
Beni bırak göğe bakalım
Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmiyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat.
Bütün iyi kitapların sonunda
Bütün gündüzlerin, bütün gecelerin sonunda
Meltemi senden esen
Soluğu sende olan
Yeni bir başlangıç vardır
Parmağını sürsen dünyaya, rengini anlarsın
Gözünle görsen elmayı, sesini duyarsın
Onu işitsen, yuvarlağı sende kalır
Her başlangıçta yeni bir anlam vardır.
Nedensiz bir çocuk ağlaması bile
Çok sonraki bir gülüşün başlangıcıdır.” Edip Cansever
“Bir yıl, beş yıl, on yıl değil;
beşikten mezara kadar aramalı insan,
ama ne aradığını bilmeli.
Yaklaşıp uzaklaşmalı aradığından.
Okyanus dalgaları üstünde bir küçük tekne gibi alçalıp yükselmeli.
Yalın ayak koşmalı yollarda,
ayaklarını sivri taşlar kesip kanatmalı.
Çöllerden geçmeli yolu,
yanmalı kavrulmalı.
Sonra gözün alabildiğine ak,
soğuk ülkelere düşmeli.
Buzlar kırılmalı ayaklarının altında, üstüne kar yağmalı...”
“Haman böceği de böcektir, uğur böceği de. ikisini birbirinden ayıran dış görünüşüdür. Birisini elimize alıp ona şarkılar söyler, diğeri ölsün diye evimize düzenekler kurarız. Yani, dış görünüş bu çağda her şeydir. Yani dışı beğenilmeyenin içi merak edilmez.” Prof.Dr.Aziz Sancar
Bana göre zeka. Zeka varsa arkasından para da, güzellik de gelir. Tersini düşündüğümde mesela para varsa zeka dışında hepsini halledersin. Ama gerizekalı kalırsın.
Konuşuyoruz desem konuşmuyoruz da
Ayrı ayrı şeyler düşünüyoruz üstelik
Birbirimize bakarak
Ne seviyoruz ne de sevmiyoruz birbirimizi
Ne varız, ne de yoğuz gerçekte
iki lamba gibiyiz, iki ayrı yerinden
Aydınlatan odayı. Edip Cansever