evde yalnızdım ve boş boş oturuyordum. sıkıntıdan patlamak üzereydim. kapı çaldı. kameralar falan vardı bir de taş gibi bir abla vardı. içeri girdiler. sonra taş abla soyunmaya başladı, bende de güzel bi hareketlenme oldu. sonra bi abi kamerayı çalıştırdı. sonrasını hatırlamıyorum.
üsküdar a giderken gibi harika ötesi, mükemmel bir diziyi gecenin bir yarısında yayınlayıp sonra da izlenmiyor diye kaldırdığınız ve akasya durağı gibi rezalet bir diziyi de hala yayınlamaya devam ettiğiniz için.
diyebilirsiniz ki "izleme kardeşim, zorla mı izletiyoruz?"
tabi ki zorla değil ama insan böyle türkiye'nin en büyük kanalı olduğunu iddia eden bir kanalda da kaliteli şeyler izlemek istiyor hani.
sizleri reyting kölesi olmayan, daima daha kaliteli işler yapmak amacıyla çalışan, izleyicilerinin önerilerine, zevklerine, tercihlerine saygılı olan ve bunlara önem veren bir kanal olmaya davet ediyorum.
sözlüğümüzde hızla yayılan tanımsız entry girme hastalığına karşı bir tepki girişimi.
söz konusu entry benim görüşlerimi savunsa da savunmasa da tanım yoksa eksiliyorum bundan sonra.
diyeceksin ki "senin eksi oyun olsa ne olur olmasa ne olur? karmamı mı düşürecek sanki?"
haklısın, belki benim bir oyumun etkisi olmaz ama benim yaptığımı bu ortamdaki bir çok aklı başında yazar daha yaparsa, sen de bir daha tanımsız entry giremezsin arkadaşım.
hem bu tepkime kimse katılmasa bile en azından benim safım belli olmuş olur.
önce tanım yapayım, geçtiğimiz pazar günü fark ettiğim hatadır.
83 almışım bu sınavdan. mantık hatası bu değil tabi, devam ediyorum.
sınav esnasında sadece 1, 2 ve 3. vitesi kullandım. burada da bi hata yok, sakin olun.
söz konusu mantık hatası şu ki ben daha hayatım boyunca geri vites kullanmadım. hayatım boyunca araba park etmedim. kimse benden bunları yapmamı istemedi. işte bu mantık hatası hatta sistem yanlışlığı tamamen. bir hafta içinde ehliyetim olacak lan benim.
bu sınav sistemini eleştiririm ben arkadaşım. park etmesini, geri geri gitmesini bilmeyen adama ehliyet mi verilir lan?
yıllar önce büyüklerimiz tarafından bize söylenen, şimdilerde yine kur'an-ı kerim öğrenme yaşına gelmiş ve bu maksatla kur'an kurslarına gönderilen çocuklara söylenen vaad.
sayın büyükler, çocuk, kur'an kerim'i okumayı öğrendiğinde eğer ona bisiklet almayacaksanız bu sözü hiç söylemeyin daha iyi.
şahsımın daha önce yaşamış olduğu, hangi sebeple olursa olsun bir anlık öfkesine yenik düşüp ağzına geleni söyleyen ( eline geleni yazan) yazarların içine düşeceği berbat durum.
çok kötü çok. neyse ki artık yazabiliyorum tekrar.
edit isteği hasıl oldu içimde, şunu belirtmeliyim ki ben nihat doğan'a küfür ettim ve o entry günün en beğenilen 5. entrysi olmuştu. duyguların tercümanı olmuştum.
insanların birbirleriyle gerçekten samimi olmadığına sitem eden, dış görünüşe değil de insanların karakterlerine önem veren, devrik cümle. kıyafetler değil kalp olmalı transparan.
biraz kinayeli önermedir. tanımı da yaptığımıza göre buyurun sözü sahibine bırakalım.
melih cevdet'e sormuşlar."evlilik nedir" diye. eskiden demiş, kız ve oğlan tarafının ailesi biraraya gelir. yeni çiftin kuracağı yuva için beraber hazırlık yapılır, beraberce yeni ev düzülürdü. tabi o zamanlar evler genelde bahçe içinde müstakil evlerdi. o yüzden buna "evlenmek" denirdi. şimdi ise yeni evliler apartman dairelerinde yani katlarda oturuyorlar. bu yüzden artık evlilik "katlanmaktır" demiş.
öncelikle biliyorum kimse katılmayacak bu kampanyaya ve biliyorum biraz karışık oldu şöyle anlatmaya çalışayım, mesela özetle ben az önce 10 tane entry oyladım o zaman benim 10 tane entry girme hakkım oluyor.
amacı yazarları entry oylamaya teşvik etmek olan kampanya.hem entrylerin de kalitesi yükselir,yükselmez mi? bence yükselir.
uykuya dair derinlemesine değil de basit bir hesapla düşününce çıkan sonuçtur.
şimdi efendim ben bir hesap yaptım bakın.normal bir insan günde 8 saat uyuyor diyelim. aslında bir insana günlük 4 saat uyku yeter. uyku halini yaşamın dışında sayarsak, normal bir insan günde 16 saat yaşarken, günde 4 saat uyuyan bir insan 20 saat yaşamış oluyor.yani özetle günde 4 saat kâr lan.
günde 4 saat demek ayda 120 saat o da yılda 1440 saat demektir. 1440 saat demek 60 gün demektir.düşünsenize lan yılda 60 gün daha fazla yaşıyorsunuz.
yani özet geçersek toplam 70 yıl yaşasak 4200 gün ömrümüzü uzatmış oluyoruz.
ulan ne zaman açsam bu kanalı ya halay çekiliyorlar ya kayıp birini arıyorlar ya da rüya falan yorumluyorlar. bir kanal bu kadar boş ve amaçsız olabilir mi lan? hayır bir de bu kanalı gün boyu izleyenler var. onları hiç anlamıyorum ben arkadaş.
neyse...özet geçmek gerekirse buradan flash tv yöneticilerini gündemi takip etmeye ve ciddiyete davet ediyorum.
söyleyeceklerim bu kadar.beni dinlediğiniz için teşekkürler.
cümbüş-ü alem
hasret acısı ile yanıyorum yanıyorum
sen benim herşeyimdin herşeyimsin sen benim sen benim
senden başka hiçbirşey görmez oldu görmez oldu gözlerim
seni ben ne kadar çok sevmiştim
neler yaptın nelere katlandım senin için
senden başka hiçbirşey görmez oldu görmez oldu gözlerim
(ben rusuhi ve meryem oğlu düşlerin ressamı olarak bu iki güzeller güzeli
varlıktan dünyaya geldim.beşer hayata dair yaşlanmayan bir aşkın
anlatıldığı bu şarkının ışıgından geçip cümbüş ü alemin ebediyetine doğru
yol alıyorum şimdi suretlerimle birlikte)
(taçlandırılmış bir ömrün yapraklarını düşürüyorum toprağa tutulmuş dallarından
yağmurun gıdıklayan serinliğiyle değişiyorum kurak kuytularımda sabahlarken
son perdeden düşüyor gölgeler yeni bir hayatın başlangıcına
güneş entarimi kuşanıyorum boşalan zamanın doldurulmamış kutularında yürürken
bir elimde terazi diğer elimde ecel senin için başlatıyorum
bu meçhul tarihin son yolculuğunu...)
-cem adrian vers.
geçip gider zaman aşk bahçemizde sevgi yoluna girerim sende çözülürken
güneş beni aya kilitledi ruhuma sahne koydum geçmişe yol alırken
dünya kazan sevda kepçe ölmek gibisi yok varlıktan geçince
hayat yalan ahiret iğne varmak gibisi yok yokluktan gelince
-murat yılmazyıldırım vers.
yağmurlu zaman yar olup düşümüze sevgiden sevgiye açarım sen perdelerimi
güneş seni ayda mühürledi ruhuna ışık tuttum geçmişi güllere karşılarken
dünya kazan sevda kepçe ölmek gibisi yok varlıktan geçince
hayat yalan ahiret iğne varmak gibisi yok yokluktan gelince
-cem adrian & murat yılmazyıldırım
yorulur zaman kızgın çöl kuyularında sevgi ezele doğar seni yudumlarken
güneş bizi gülen acı eyledi ruhlar adına eridi geçmişin mumları yanarken
dünya kazan sevda kepçe ölmek gibisi yok varlıktan geçince
hayat yalan ahiret iğne varmak gibisi yok yokluktan gelince
(akıyor damlalar halinde nur çöllerine yerleşmiş aşkın el değmemiş matemsi gözyaşları)
dertli bir göçerim ben gezerim kurak çayırlarda cennete bakar gözüm senden uzaklaşırken
güneş zamanı kuşatılmaz eyledi canlar topragına uzandım seni dilime örerken
dünya kazan sevda kepçe ölmek gibisi yok varlıktan geçince
hayat yalan ahiret iğne varmak gibisi yok yokluktan gelince
and olsun şölenim dilimdeki tevekküle and ettim ben bana verilenleri gönüller atölyesinde
şahidim oldu gölgelerim dışımdaki karanlığa kervan yürür durur içimde büyüyen aydınlığa
dünya kazan sevda kepçe ölmek gibisi yok varlıktan geçince
hayat yalan ahiret iğne varmak gibisi yok yokluktan gelince
(taçlandırılmış bir ömrün yapraklarını düşürüyorum yine toprağa tutulmuş dallarından
yağmurun gıdıklayan serinliğiyle sende değişiyorsun kurak kuytularında sabahlarken
son perdeden düşüyor gölgesiz gölgeler yeni bir hayatın başlangıcına
güneş entarimi çıkartıyorum doldurulan zamanın boşaltılmış kutularında koşarken
bir elimde terazi diğer elimde ecel bu kez sen benim için başlatıyorsun
bu meçhul tarihin son yolculuğunu kader masasında bağdaş kurup otururken...)
-ecem minar vers.
özgür oldum mavi aşkı kovalarken zehir yuttum hep acıda harmanlanırken
gece beni sende filizledi filiz vermek için nice ömürler tüketti
dünya kazan sevda kepçe ölmek gibisi yok varlıktan geçince
hayat yalan ahiret iğne varmak gibisi yok yokluktan gelince
-murat yılmazyıldırım vers.
sonundan başladım alfabenin a noktasına ulaştım seçkin bir aşık gibi gözyaşlarıyla savaştım
salıncağa bindim rüzgar olup sana geldim sallandım durdum içimide aynalarda şekillendim
dünya kazan sevda kepçe ölmek gibisi yok varlıktan geçince
hayat yalan ahiret iğne varmak gibisi yok yokluktan gelince
(gölgeler geçiyor ayak izlerimin üzerinden onu bana getiren, beni sana götüren,
seni ötekine sürükleyen, ötekini bir sonrakine, bir sonrakini bir sonrakine,
bir sonrakini tekrar ona ve ordan görünmeyendeki hükümdara eriştiren)
-ecem minar & murat yılmazyıldırım
vurgun yedi gözlerim yazılmamış dizelerde
sel gibi taştım hüzünlerden önüne nice sırlar serdim
sürgündeki ağaç kuzgundum ben uykularımda yaşadım bu savaşı
yapışkan bir hüzündü kalbimde büyüttüğüm dökülüyordu çatallı yollarıma
dünya kazan sevda kepçe ölmek gibisi yok varlıktan geçince
hayat yalan ahiret iğne varmak gibisi yok yokluktan gelince
(akıyor yine damlalar halinde serap göllerine taşınmış olan el değmemiş matemsi gözyaşlarım)
izlenmemiş filmlerin oyuncusuydun bütün zamanlara
kölesi olduğum acılarda öterdi gelecekteki kanarya
aşıklar makamına mürekkepler akıttım
salına salına geldin yanıma akıbetimden kaçarken
dünya kazan sevda kepçe ölmek gibisi yok varlıktan geçince
hayat yalan ahiret iğne varmak gibisi yok yokluktan gelince
***??**** kahramanım ben hiç yorulmadan biçerim başakları tarlalarda
topladım nimetler için şükrederim cemâle aşk hırkasını giydiririm yolu sevgiden geçenlere
dünya kazan sevda kepçe ölmek gibisi yok varlıktan geçince
hayat yalan ahiret iğne varmak gibisi yok yokluktan gelince
(taçlandırılmış bir ömrün yapraklarını düşürüyoruz toprağa tutunmuş dallarından
yağmurun gıdıklayan serinliğiyle değişiyoruz ikimizde kurak kuytularında sabahlarken
son perdeden düşüyor gölgesiz gölgeler yeni bir hayatın daha başlangıcına
güneş entarimizi bir kuşanıp bir çıkartıyoruz yok olan zamanın adlandırılmamış kutularında uyurken
bir elimde terazi diğer elimde ecel dünya için başlatıyoruz
bu meçhul tarihin son yolculuğunu kader masasında bağdaş kurup otururken...)
sonsuz şarkılar verdik bilinmez alemlere hiç farkına varmadılar
sözcüklerle boğuşurken ummansı bir silkilişti benimkisi
kıyametin resmini çizdim kara kaplı defterlere harfler kayar gider ve hüzünler yaprağına olunmadık şeyler olur
ve kaderci başımın üstünde fıtrat yolu hazin bir sayfadır akmaktadır ömür mahşerdeki resitale
dünya kazan sevda kepçe ölmek gibisi yok varlıktan geçince
hayat yalan ahiret iğne varmak gibisi yok yokluktan gelince
(huzurlu bir keyif çatıyorum gölgelerimle birlikte iki kelebek konuyor yanaklarımdaki ay ışıgının üzerine
biri yaşam diğeri ölüm kelebeği uyanıyorum gerçeğin dışındaki bir beşiğin ipeksi örtüsünde serpiştirilmiş
mutluluk repliklerini gülücükler atarak izlerken uyanıyorum tıpkı gökyüzünün yaramaz güneşi gibi)
bu şehirde ne ben nede sen çocuklar gibi oynayamayız mutluluk sahnesinde bulunup yaşlanırken
girdap gibi içine çeker bizi şu kadınsı deniz oyun orda canlar eskitiriz dünyayı arşınlarken
dünya kazan sevda kepçe ölmek gibisi yok varlıktan geçince
hayat yalan ahiret iğne varmak gibisi yok yokluktan gelince
(akıyor bu kez okyanuslar halinde çile uykularında yol alan el değmemiş matemsi gözyaşlarım)
acı destek diledim paylaştım son lokmamı geride kalan son bir nefesti dinledim o ilk şarkıyı
ruhu aşkın beden halidir dedim kimseye dinletemedim arzın merkezine seyahat ettim bütün insanlık kanatlandı
senaryomu sonuna ekledim alın yazımı kalemimin ucu ah tükendi çektim kılımdan kılıcımı
destan yazdım hep söylenceler ışığında yaktım kandiller saçan başımdaki gümüş çanaktan
dünya kazan sevda kepçe ölmek gibisi yok varlıktan geçince
hayat yalan ahiret iğne varmak gibisi yok yokluktan gelince
(taçlandırılmış bir ömrün yapraklarını düşürüyorlar toprağa tutunmuş dallarından
yağmurun gıdıklayan serinliğiyle onlarda değişiyorlar kurak kuytularında sabahlarken
son perdeden düşüyor yine gölgesiz gölgeler yeni bir hayatın daha başlangıcına tutunarak
bizden aldıkları güneş entarilerini onlarda bir kuşanıp bir çıkartıyorlar geri gelmiş ve yenilenmiş
zamanın adlandırılmamış kutularında uyurken
bir ellerinde terazi diğer ellerinde ecel ahiret için başlatıyorlar bizim gibi
bu meçhul tarihin son yolculuğunu kader masalarında bağdaş kurup otururlarken...)
neredeydi gönlüm yar olmaktan yana yana yana yaktım makber ocağını aşka ulaşmak için
zalimin sözündeydi ihanet güzel rüyalarıma kendi kendime sordum son soruyu gökkubeye yükselmek için
devran döndü gecenin bitiminde yıldız kolyeleri yaptım seraptaki güzelliğe
sema yatağımda rengarenk uykular tattım perilerin gölgesinde el üstünde taşındım
dünya kazan sevda kepçe ölmek gibisi yok varlıktan geçince
hayat yalan ahiret iğne varmak gibisi yok yokluktan gelince
düşman kalır hep siyahla beyaz beyazın çilesi çoktur hakikatten yana
aşk denizine acının demirini attım kokladım gene toz rüzgarları kalbimi kollarına bağladım
dünya kazan sevda kepçe ölmek gibisi yok varlıktan geçince
hayat yalan ahiret iğne varmak gibisi yok yokluktan gelince
(herşey bir cümbüş ü alemmiş ve herşey bir cümbüş ü alem tufanı içinde gidip gelen uyanışlar serüveniymiş)
akıyor son kez kainat selleri halinde diriliş uykularına geçen
el değmemiş matemsi ve rüzgar kokulu gözyaşlarımız
güller bahçesindeki o ebedi ve ezeli düş duvarını
dünya kazan sevda kepçe ölmek gibisi yok varlıktan geçince
hayat yalan ahiret iğne varmak gibisi yok yokluktan gelince
(ben bendeki sendeki, bizdeki, gizdeki ve onlardaki izi sürüyorum
ölümü kurtuluş anına ulaştırmak ve hak kitabını gönül defterine yazdırmak için)
turnam uçar sıla ovalarında yar aşkından geçerim gönüllere örtünürken
mevlam beni sende kilitledi ruhuma yuman kattın acıya idam olurken
dünya kazan sevda kepçe ölmek gibisi yok varlıktan geçince
hayat yalan ahiret iğne varmak gibisi yok yokluktan gelince
şaşkın bakar turnam olanlara aşktan aşka girerim gönüller penceresinde
mevlam seni bana mühürledi ruhuna kapı açtım acıyı öpüp kucaklarken
dünya kazan sevda kepçe ölmek gibisi yok varlıktan geçince
hayat yalan ahiret iğne varmak gibisi yok yokluktan gelince
(aynalar hüzün duvarını çoktan yıkmışlar kendi vücutlarında ve ağlayan bebekler var hala dışarda
dışarda siz dışarda perde kulaklarında müjdeci bir fısıltı fısıltı fısıltı gelip geçmektedir
bizlere görünen şu muhteşem renkli kader)
kaybolur turnam derin uykularda aşk ateşe döner gönüllerde konaklarken
mevlam bizi sevgili kul eyledi ruhlar alemine çıktık acıda yanıp tutuşurken
dünya kazan sevda kepçe ölmek gibisi yok varlıktan geçince
hayat yalan ahiret iğne varmak gibisi yok yokluktan gelince
deli bir aşığım ben seyrederim şu alemi divana uğrar yolum gönül saraylarında
mevlam turnamı görünmez eyledi alemler sofrasına oturdum seni kaderime yazarken
dünya kazan sevda kepçe ölmek gibisi yok varlıktan geçince
hayat yalan ahiret iğne varmak gibisi yok yokluktan gelince
(beni gönüller deryasında dinleyin bütün kapılar oraya doğru açılacak ve şu beşer alemin yedi kat gölgesi
cümbüş olup sarıcak ruhunuzun kirletilmiş tualini beni kıyametten önce farkedin çünkü ben sizler için
örtünüyorum bu karanlık gezegenin zalim örtüsünü gözlerimi bataklıklara kapatarak çünkü ben şu kainatın son deli dahisiyim)
(elim yazar ben söylerim ebedi aşk için gönlümü cümbüş eylerim sözde patlar gülün tomurcuğu
toprağa düşer göz defterlerim üzüm salkımları gibi uykularım uykunun içinden taşmaktayım)
(misketlerim yuvarlanıyor yokuş aşşağı kekik kokulu bir tepenin üstünden dünya küçücük moleküllere ayrılmış
zıplayıp gidiyor destansı ve büyülü bir özgürlükle günahsız kimliğine)
(ey kör bakanlar yaradılışın getirdiği mutlak güce tevekkül edin ve ebedi aşkın ahirete uzanacak olan yollarında
dimdik ilerleyin ışık kalbin aynasına yazacak cennetin kutsal rakamını ve mevlam buyur edecek tek bir rengin etrafında
kardeşçe ve sınırsız bir sevgi seliyle toplanıp avuç açacak olanları dahi bir gezginim ben zülcelalin aşkına yağıyorum
gönül bahçenize gözlerimden akan ahiret yağmurlarıyla ve ben gizlerdeki izi sürüyorum sizleri bendeki kıyamete
götürecek olana ulaşmak ve onu saçlarımdan sarkan tül yapraklarına asıp doğacak olan güneşe yüzümü dönmek için ve
son kez söylüyorum konuklarımla birlikte veda öncesi ateş gibi çoğalıp büyüyen şu cümbüş-ü alemi)
dünya kazan sevda kepçe ölmek gibisi yok varlıktan geçince
hayat yalan ahiret iğne varmak gibisi yok yokluktan gelince.
dünya size onun sayesinde güzel bir yermiş gibi görünür.güneşin doğuşu daha bir anlamlıdır sanki.o güzel yüzü görünce heyecanlanırsınız.kalp atışlarınız hızlanır.hani derler ya içinizde bir şeyler kıpırdar adeta.göz göze gelmeye çalışırsınız.bak ben burdayım ve seni seviyorum dercesine bakarsınız.zaman geçer siz günden güne erirsiniz.bir gün ona bir mektup yazarsınız bir aşk mektubu ya da bir itiraf...
yanıt beklersiniz.o bekleyiş apayrı bir romandır.ve gelir yanıt...
sen çok iyi birisin ama ben aşka hazır değilim...
bir an susarsınız.bir daha konuşmak istemezsiniz.içinizde fırtınalar kopar.sessiz çığlıklarınız sağır eder kulaklarınızı.kaçmak istersiniz her şeyden ve herkesten...
aşka hazır olunmaz zaten ey sevgili...aşk hazırlıksız yakalar insanı.bak bana seni beklemiyordum ki ben.nereden çıktın sen karşıma?...düşünceler geçer aklınızdan ama söyleyemezsiniz, susarsınız...
bu cümle öyle bir cümledir ki o'na ne kızabilirsiniz ne de ona olan aşkınızı koruyabilirsiniz.ne ondan kaçabilirsiniz ne de ona yaklaşabilirsiniz.üzülürsünüz işte ağlarsınız ama o bilmez...
şimdi düzün düzü düz ise tersin tersinin de ters olması lazım gelmektedir.ama lakin ki öyle değildir. düzün düzü düzdür, tersin tersi de düzdür. bu bence bir mantıksızlıktır. hem madem böyle düzün tersiyle tersin düzü neden aynı oluyor? olmaması gerekir.
şimdi öncelikle bu ilişki,gönül ilişkisi değil onu belirtmeliyim.
biraz kafa güzelliğinden mütevellit,düşünürken keşfettiğim aslında gayet saçma bir ilişkidir.şöyle ki;
şimdi ben havadan O2(oksijen) alıp CO2(karbondioksit) veriyorum.benim verdiğim CO2 havaya karışıyor.ve belki de o CO2 nin O larını başka bir insan nefes olarak alıyor olabilir.tıpkı benim de başkasının verdiği CO2 nin O sunu aldığım gibi.yani ben birilerine hayat veriyorum,birileri de bana hayat veriyor diyebiliriz.
yani özet geçersek ben şu an sizin ağzınızdan çıkan Oksijenle yaşıyor olabilirim,sağolun,varolun.
bu birbirimizi sevmek için bir neden olabilir ya da iğrenmek için bilemiyorum.
tamam yeter bu kadar saçmalık.beni dinlediğiniz için teşekkürler.
29 ağustos 2010 tarihinde ispanya la liga nın ilk haftasında barcelona nın santander i deplasmanda 3-0 yenip real madrid in mallorca deplasmanında 0-0 berabere kalmasıyla içine düştüğü durum.
şimdi efendim geçen sene la ligayı takip edenler bilir ki barcelona iki maçta da real madrid i yendi ve lig boyunca sadece 1 ya da 2 kere mağlup olarak * tamamladığı ligde şampiyon oldu.böyle bir ortamda barcelona takımı aynı hızla rakiplerini ezmeye devam ederken real madrid in ilk haftada ki puan kaybı şimdiden barcelona ya deplasmandaki real madrid maçında puan kaybı yapma lüksünü * ve o maçta puan kaybetmezlerse şampiyonluk şansını getirmiştir.
not 1 : bu entry haziran ayında editlenecektir.çok pis göt olsam bile sonucu burdan yazacağım.ben diyorum ki barcelona bu sezon la liga şampiyonudur.
not 2 : gece gece derdim neydi de yazdım bu yazıyı bilmiyorum.