"belki benim kağıt param,
bir şekilde, döne dolaşa
senin cebine girmiştir
belki aynı posta kutusuna,
değişik zamanlarda da olsa,
birkaç mektup atmışızdır
ayın karpuz dilimi gibi
batışını izlemişizdir deniz kıyısında
aynı köşeye oturmuşuzdur köhnede
belki de birkaç gün arayla
olamaz mı?
olabilir."
çin'de 26 ağustos olan gün, bugün yani lan.
onun bile çakmasını yaptınız ya helal olsun.
"ne güzel sizde iki günmüş" diyorum sanki çok sevdiğim bi günmüş gibi.
"evet" diyo sevinerek.
lan madem kendinize özel sevgililer günü yaptınız diğerini kutlamasanıza, alemsiniz he.
ders çalışmak gibi sanki.
ben yarım saat çalışırım 85 alırım, sıra arkadaşım 3 gün çalışır elliyi geçemez.
neden?
çünkü verimli çalışamaz.
ilişki de öyle işte. kimisi uzundur ama içi boştur; kimisi de bi haftada yılları yaşamıştır öyle unutulmaz.
tamam de, olur de... ne bileyim ok deme arkadaşım.
ingilizce okuma parçalarında evet/hayır sorularında cevabı "evet" ya da "hayır" şeklinde geçiştirmeyelim diye sorunun hemen akabinde eklerler "why" "why not" sorularını.
bu da onun gibi, tamam yazamıyosan "tmm" yaz.
yani prezervatif markası olmuş "tamam, yeter, dahası yok" manasında.
demeyin değer verdiklerinizle muhabbet ederken, azcık uğraşın ne var.
hiç ingilizce bilmiyosanız size tek ve net bi önerim var "yokmuş gibi" davranın.
gramer falan yok kelimelerin ingilizcelerini yanyana sıralıyo, karşı taraf bunu anlamıyor.
ingilizce bilmeyen patronum bu "harika" olarak gördüğü hizmeti kullanarak karşı tarafın "anlamamış" tepkilerini görmemiş olsa beni işten bile çıkarabilirdi.
"yabancı dil eksiğimizi bu şekilde giderdik hayal, sen de kendine farklı nitelikler edin"
neyse ki bunun google translateden çevirip yolladığı şeyleri anlamayan yabancılar "patronun ne diyo" diye bana sordular da ben de "patron sen insanlara ne diyon" dedim de adam benim ne kadar gerekli olduğumu anladı.
türk erkeğinin başına "nitelikli" sıfatını eklediğimizde ortaya çıkan zincirleme isim tamlaması kılıklı şey, sonucu "korku" kelimesi yerine "beklenti" kelimesini getirerek değiştirir.
karışık oldu di mi? olsun, sadece nitelikliler anlasın.
gece uyanıp çişin geldiği fark edildiğinde korkudan tuvalete gitmeyip tuta tuta uyumak. tek fark var çocukken bırakıverirdin, şimdi sabaha kadar tutup gereken yere bırakıyosun, bende öyle oluyo yani sizi bilmem.
ama bariz tırsıyorum tuvalete gitmeye.
artık yaş kemale ermiş ama evlenilecek bir kemal henüz bulanamamış olduğu için kaygı annenin başını sarmıştır. ve taraftan etraftan soran birileri olduğunda "senin kız vardıı" anne kişisi sizi o kişiyle görüşmeye ikna eder mutlaka;
-hem tanıdık, zarar gelmez.
+anne ben o şekil hayatta görüşmem, ne o öyle "ehehehe annelerimiz anlaşmış bik bik" mi dicem. hayatta olmaz.
-kızım evlen demiyorum ya bi gör.
+anne hem onun bi kusuru vardır. normal, evlenilecek, hoş bi tip olsa annesine kız baktırır mı? ayy kesin moron bi tip ki kendi bulamamış.
-niye sen de kimseyi bulamadın sen moron musun?
adgdshfgdhfgf
kelimelerin tükendiği ve kifayetsizliğin doruğa ulaştıği an. neyse ki an olarak kaldı.
mısın ekiyle ilgili bildiğimiz ilk şey bir soru eki olduğu ve ayrı yazıldığı.
bazen sözde sorularda da kullanır cevap beklemeksizin konuşmamıza devam ederiz.
ama bazı sözde sorular var ki mısın eki sırf kibarlık anlamında kullanılmış oluyor ve kendisine farklı bir misyon ediniyor;
birisiyle konuşuyosunuz ve konuştuğunuz kişi mal. sinirleniyosunuz ve tepki olarak ağzınızda "ya mal mısın?" cümlesi dökülüyor.
her ne kadar orda mısın eki olsa da, ayrı yazılmış olsa da, sonuna soru işareti eklenmiş olsa da soruya maruz kalan kişi o ekin orda nezaketten kullanıldığını bilmeli "sensin mal" ya da "hayır değilim" gibi gereksiz cevaplar vermemelidir.
hepimizin bildiği şeyleri farklı kelimeler kullanarak ya da aynı kelimeleri farklı şekillerde birleştirerek cümle kuran -ki biz buna liretatürde ağdalı cümle kurmak diyoruz- koltuk altlarından başlayıp, alında ve vücudun diğer kısımlarında ıslaklığa sebep olan bir anlatım şekli.
he kimisinin gözünü de ıslatır, yüreğini de burkar bu cümleler ama o anlatımın mükemmelliğinden değil kişinin bozuk psikolojisindendir.
ben üç (3) cümleden fazla dayanamıyorum, yaz günlerinde cümle sayısı eksilere düşebiliyor tabi.
"sen içimi kanırtırken (beni üzerken diyo) ben bohçasını çoktan alıp gitmiş yüreğimin senin yanındayken ne de istekli attığını zihnimde canlandırır(düşünür diyo) içimi bir kez daha kızıla boyardım (üzülürdüm diyo).
meal: sen beni terk ettiğin için ben çok üzüldüm.
ya tamam sanat yapacaksan yap da, seninkisi çok çakma duruyo be gülüm. 100 kişiye sorduk 100ü de bayık dedi.