tam uyuyacakken binbir türlü düşüncenin kafanın içerisine hücum etmesi sonucu saatlerce yatakta dönüp durmak ve sonunda pes ederek yatakten kalkmak durumu.
yüzüne sonbahar vurmuş, gençliği heba olmuş, giden yerine yerleşmiş, yaşıtları bir kız bir erkek doğurmuş, en küçük kardeşi bile gelin olmuş, o teyze olmuş hala olmuş, yıllar geçmiş, yüzüne sonbahar vurmuş. kişi.
gönül birini seviyorsa, gurbette gibidir başka birinin yanında, nasıl başkaysa dağı, taşı memleketinin, başkadır işte kaşı, gözü sevdiğinin. el, eldir sana, ne kadar yanaşmaya çalışırsan çalış nafile. gurbet herzaman gurbet. ya yeniden doğmalısın o topraklarda, ya unutmalısın memleket kokusunu. ya yabancı sevgi sürmelisin bir ömür. ya da sevdiğine varmalı, sımsıkı sarmalısın onu. gibi şiirler söyleten o sıcak duygu. çıkılmaz dar sokak.
nasıl yapar böyle bi şeyi yani hiç mi utanmadın sen. terör var, terör yandaşları var, askerle ölüyor, insanlar ölüyor ama sen türban taktın çok daha fena. devlet para basıyor ama hala gelişmekte olan ülkedeyiz, gelişemiyoruz, devlet hortumlanıyor ama sen utan. senin yaptığın çok daha fena. mini etek giyip derin dekolteyle gelen kız, en yakın kız arkadaşının erkek arkadaşına sulanıyor ama çok normal sen utanmalısın hepsinin yerine. hırsızlık arttı, insanlar karısını, kızını, annesini, babasını öldürüyor boşver onları ama bu kız nasıl türban takar ya? her gün çocuklar kayboluyor, günler sonra cesetleri bulunuyor nolcak canım ölsün, sapıklar çoğalsın bunlar bizi hiç ilgilendirmez ama sen türbanı takamazsın. en kötüsü senin yaptığın çünkü. biz yalnız senin konunla ilgileniyorz. ona göre.
bakirelik dediğin nedir ki önemli olan iç güzellik diyerek kızı soyan, sonra da bakire olmayan biriyle evlenmek istemeyen biriyle tanışmış ateistin kız kardeşi.
davul, zurna, saz çalarken ne olduğu belirsiz bir ses türkü söylediğini sanırken, insanlar zıvanadan çıkmış gibi eğlenirken daha daha daha çok saçmalık, daha çok gürültü haha haha diyerek art arda defalarca fişek atan düğün sahibi.
kalbin yönlendirme kabiliyeti olmadığı ancak kişiyi yaşatmak için belirli zaman diliminde kendine biçilen görevi yerine getirerek tik tak tik tak attığı düşüncesindeyim.
yataktan kalktığında, bilmem kaç gün hiç yıkanmadığında, rüzgarda savrulduğunda, yağmurda ıslandığında alabileceği en güzel şekli alan, ancak kuaföre gidilse, otuz kez bozulup yapılsa da bir türlü güzel durmayan saç.