Bu varlıkların gündüzleri pasif olduğunu ve aktivitelerini hep gece, karanlıkta yürüttüklerini biliyoruz. Neden? Fotosentez yaptıklarından değil herhalde. Belliki arkadaşların ışığa bir ayarı var. Bu noktada diğer bir soruyla kesişiyor zihnimdekiler; Nereden geliyor bunlar? Geldikleri yer neye benziyor? Teknolojiden bihaber bir yerden geldikleri aşikar; çünkü hep gördüğümüz üzere, bir düğme neyin gördüler mi mıncırmadan edemiyor adamlar. Işık gördüler mi kapatıp açıyorlar. Bilimum elektronik eşyayı da aynı şekilde açıp kapatıyorlar. Televizyon olsun, süpürge olsun, çamaşır makinası olsun, vibratör olsun... Genelde televizyonu açtıklarına şahit oluyoruz, ve çoğu zaman karlı, yayın olmayan bir kanalı açıyorlar. Demekki çoğu bir sik çakmıyor televizyondan. Ama bazıları varki televizyonu açtıktan sonra zaplıyorlar paso. Sanki HotBird'de cin pornosu bulacak dallama. Işık olayı da ayrı enteresan, madem ışığı sevmiyorsun neden düğmesine basıp duruyorsun? Demekki adama teknoloji o kadar ilginç geliyorki gözünü, götünü yaksa bile oynamadan edemiyor.
Diğer bir çıkarımım da bu varlıklarda zerre kadar müzik kültürünün olmadığı. Pek çok filmde çeşitli müzikal enstrümanlarla uğraştıklarını gördük. Ancak maksimum 3-5 nota basabiliyorlar. Hiçbiri çıkıp bir Vivaldi çalmazki amına koyim, ya da Smoke On The Water öttürmez elektroyla. Fena mı olur lan iki parça öğrense, çıksa gelse gece, hep beraber eğlensek? Ya da hiç değilse bir Wagner çalmayı öğrende 3-5 nota basıp siktir olacağına şöyle ürkütücü bir şeyler çalarsın, anlamı olur.
Gelelim diğer bir noktaya; Kırılası, parçalanası objeleri düşürme huyları. Masanın üzerinde bardak mı duruyor, düşür. Vazo mu var orda, at yere kırılsın. Tavana asılı bir şey mi var, vur sallansın. Mad Max Crew gibi dolanıyorlar etrafta. Bir de tavana vurma, duvar yumruklama, yeri tepme gibi sorunlu ergen davranışları var. Diyorum acaba ailesiyle tartışan bir veledin evi terketmesi gibi bunlar yaşadıkları sorunlar sebebiyle bizim boyuta mı geliyorlar? Olağandışı değil.
Ayrıca arkadaşların mizah anlayışlarının yerlerde süründüğü kesin. Çünkü her filmde bunlarla en çok taşak geçenlerin ilk öldüğünü gördük. Rahatlayın amına koyayim, bir iki kahkahayı herkes sever. Piçlik yapmanın ne lüzumu var? Adet günündeki hatun gibi iki şakayı kaldıramıyorsunuz.
iletişim yöntemi olarak buğulu cama yazı yazma, sağa sola not bırakma gibi abzürt yöntemleri tercih eden bu varlıkların adeta ağzı var dili yok. Madem yazmayı biliyorsun, git adam gibi yüzüne söyle. işi zorlaştırmaktai amaç nedir? Eğer kokutmaksa, bilin ki işe yaramıyor.
Bütün bu yazdığım davranışlar aslında çok tanıdık geliyor değil mi? Evet, bunlar ergenliğe yeni girmiş bir bireyin davranışlarına nasılda benziyor. O "cin" demeye tırsıp "3 harfli" dediğiniz varlıkların, adını duyunca üç buçuk attığınız hayaleterin, aslında pipisinin ikinci bir işlevi daha olduğunu yeni farkeden bir çocuktan farkı yok. Onlardan korkup, kaçacağınıza, yok demonolojist, yok hacı-hoca çağırıp cin çıkartacağınıza, onlara ilgiyle, şefkatle yaklaşsanız, sorun kalmayacak. Ama bilinçsiz ebeveynler gibi davranışlarınız bu varlıkları şiddete sürüklüyor. Lütfen kosmozdaşlarımızla iyi geçinelim.
Peri masallarının koyduğu kurallar çerçevesinde, zihinlerinizde canlandırdığınız abuk yaratıklartan tırsan insan evlatları. Onlardan korkacağınıza, en yakın arkadaşınızdan korkun. Mezarlık çarşının ortasından çok daha güvenli bir yerdir...
ikiye farklı açıdan bakıyorum.
1) eğer müzisyenseniz ve de solaksanız, sıçtınız demektir. studyoya girersiniz bateriyi baştan aşağıya değiştirirsiniz, gitaristsinizdir solak gitar kullanmak zorunda kalırsınız ve bu da maddi açıdan oldukça külfetli bi durumdur. zira sol gitarların fiyatı sağ gitarların fiyatından daha yüksektir.
2) eğer öğrenciyseniz ve kolçaklı sıralarda ders görüyorsanız, sıçtınız demektir. zira sağ kolçaklı sıra 100 taneyken sol kolçaklı sıra 3 tanedir. vize ve finallerde zenciyi yediniz demektir.
kırmızı başlılı kız anneannesi zannettiği kurda sormuş, '' anneanne senin kulakların neden bu kadar büyük?'' kurt da ''senin ağzını burnunu sikerim orospu çocuğu'' demiş.
böyle saçma bir dünyada daha fazla yaşamak istemedi.. 15 ağustos 2001'de albüm kaydını tamamladı, arabasını ortaköye çekti ve boğaz köprüsünden kendisini cennetin ortasına bıraktı... sırf yavuz çetin için, o'nu canlı gözle izleyebilmek için yaşımın biraz daha büyük olmasını isterdim.. dünya böylesine mütevazi, böylesine pozitif ve böylesine muhteşem bir müzisyeni içinde tutamadı.. her yönden bu kadar muhteşem bi insan bu dünyaya fazla geldi.. keşke yaşayıp bizlere yol gösterebilseydi ama olmadı.. bizler genç müzisyenler olarak o'nun yolunda, o'nun gibi ilerlemeye söz veriyoruz.. o'nu çok özlüyoruz.. 2001 yılında dünya bir virtüoz kaybetti.. ama cennet bir virtüoz kazandı.. gökyüzünden blues sesleri geliyor artık.. yavuz abi seni çok özlüyoruz!!
tualetlerde kakazlarken sıçızladığımız bok belli bi yükseklikten düştüğü için götümüze su sıçratır, işte bu sıçramayı önliyecek bi alet geliştirilsin ve bu alet eczanelerde satılsın. kapış kapış gitmezse insanların insanlığından şüphe ederim.
hücum gücü sadece alexten oluşan takımdır. alex oynamadığında sonuç ortadadır.
kendi rekorumuzu kendimiz kırarız gibi vik vik ortalarda gezmeye gerek yok..
(bkz: 18 ekim 2009 gaziantepspor-fenerbahçe maçı)
mayıs ayında gitmek için heyecanlanmaya başlanır, haziran ayında oraya ulaşıldığında mutluluktan insanın içi içine sığmaz, temmuz ayında sıkılmaya başlanır, ağustos ayında beddualar edilir, eylül ayında ankara özlenir.. ancak ordan ayrılırken, o metro otobüsünün çandarlı tatil köyü sınırından geçtiği andan itibaren içinizi bir hüzün kaplar.. bazen gözleriniz dolar, bazen de ''lan şu otobüs bi arıza yapsada geri dönsek çtk'ya'' dersiniz.. ve ankaraya ayak bastığınız ilk günden itibaren içiniz sıkılır, öğlenin 2sinde dışarı mayo ve terlik ikilisiyle çıkamadığınız için sinir kaplar içinizi..
sonuçta çtk bi yaşam tarzıdır, bok gibi denizine, dedikoducu emeklilerine rağmen dünyanın en güzel tatil köyüdür..
ilk dostluklar, ilk aşklar, ilk sarhoşluklar, ilk kavgalar.... herşeyin ilki çtk'dadır.. dostlukların beşiğidir çtk.. ölene kadar her yaz gideceğim yerdir!
gayet iyi oynadığımız, ilk 3haftadaki galatasarayı gördüğüm maçtır.
bok atma çabasından vazgeçin artık, yediğimiz gollerin hepsinde kişisel hatalar vardı.
rijkaard paşa bu sorunu da çözer meraklanmayın.
özel üniversite kazanan insanla eş anlamlı olan cümle
(bkz: ben)
edit: eksileyen arkadaşın özel üniversite öğrencisi olduğu aşikardır.. niye yediremiyosun kendine kardeşim adam gibi okul kazanamadık özele girdik.. insanın kendini görmesi lazım biraz
yaptıkları saçma eylemlerle kendi ismimden nefret etmeme neden olan; olaylara derinlemesine değil, düz mantık bi düşünce tavrıyla bakan ve malesef çoğunlukla at gözlüklü gençlerimizin bulunduğu bbp'ye bağlı birimdir..
nedense hep yabancı hatun isimleriyle eşleştirilir 'el-izabet, el-amour' gibi...
ancak işin hayvanlığını çıkararak 'el-ma, el-yın (alien'in okunuşu)' olarak eşleştirenler de bulunur ki bunlara el-insaf diyorum..
ben daha çok el-if ve el-çin'i bu söylem için uygun buluyorum..