son zamanlarda dikkatimi çekmiş tuhaf durumdur. nerede izbe, kırık dökük, bodrum katı ya da zemin, karanlık daire ilanı görsem mutlaka " bekara ya da öğrenciye uygundur " cümlesini de görüyorum. bekarlar ya da öğrenciler insan değil de başka bir şey mi diye sormak istiyorum.
tabiri caizse, köpeği bağlasanız durmayacak yerleri kiralarken bu ibare görülmüştür. amaç henüz anlaşılamamıştır.
başlık avrupaya yayın yapan türk kanallarının hep yiyecek reklamı yapması olacaktı ancak 50 karakter sınırına takıldı.
avrupada yaşayıp bu kanalları izlemek zorunda kalanlar çok daha iyi bilir bu kanallarda reçel, peynir, sucuk reklamlarından başka bir şey görmek imkansızdır. reklamı yapılan ürünlerin markası daha da ilginçtir tabi.
yüzyıllardır tartışılan bu konuyla ilgili olarak, katıldığım bir münazarada verilen örnek sınırsız özgürlük var mıdır yok mudur? sorusunun cevabını vermiştir.
"bir konferans ya da sinema salonuna gittiğinizi düşünün, ilk giren sizsiniz, 200 tane koltuktan istediğiniz yeri seçip oturabilirsiniz. başka biri geldi 1 kişinin ondan önce oturduğunu gördü, seçeneği 199'a indi. bu durumda seçim özgürlüğü sınırlandı."
örnekte konuya tek bir açıdan yaklaşılmış olsa da "bir kişinin özgürlüğü, başka birisinin özgürlüğünün başladığı yerde biter" düşüncesi sınırsız özgürlüğün var olamayacağını özetler niteliktedir.
yıl 2007, üniversite 2. sınıfın sonu. her klasik üniversite öğrencisi gibi ben de iki yurt arkadaşımla birlikte eve çıkma hayalleri kuruyorum.araştırıyoruz bakınıyoruz, boş olan her evi emlakçılar parsellemiş, bizde de emlakçıya verecek para yok haliyle.
herşeyi de bir arada istiyoruz tabi hem hesaplı hem yaşanabilir hem merkeze yakın. arkadaşlarımız da bizim için araştırıyor bi yandan. bu sırada yaz okuluna kalmışız* yurttan çıkma zamanımız da git gide yaklaşıyor. sonunda bi tanıdık vasıtasıyla tam merkezde ve kirası bize göre şirin bi ev buluyoruz. daha evi görmeden kanımız ısınıyor.
hemen evi görmek için gidiyoruz ama ev sahibi başka bir şehirdeymiş bize evi göstermesi için ev sahibinin yerine eve göz kulak olan bi teyzeyi buluyoruz.adı faziletmiş, çocuklar dün çıktı evden diyor.
yapacak hiçbir şeyimiz yok. kabul etmek zorundayız ev ne durumda olursa olsun. giriyoruz içeriye, bildiğin bir harabe var karşımızda.
ev eşşek ölüsü, köpek ölüsü ne derseniz deyin rezalet derecede kötü kokuyor.mutfaktaki eşyalar yağdan birbirine yapışmış.
aylar öncesinden kalmış yanmış yağlarla dolu tencereler, üzerimize yıkılacak gibi duran yığma eski eşyalar.. *
banyoya bakıyoruz, orası da felaket kokuyor.ertafta jiletler,giysiler..
fAzilet TEYZE hemen açıklama gereği duyuyor,
"erkek idrarı çok kötü kokar hep erkekler kaldı burda ondan böyle kokuyor yoksa hep temizlerlerdi,çok iyiydiler"
ne alakası var yahu en az 1 yıldır deterjan yüzü görmemiş tuvalet,siyahlaşmış artık.temizliyolarmış sözde.
he deyip geçiyoruz ama 2 yıl boyunca bu muhabbetin geyiği dönüyor evde.
evi 15 gün boyunca temizliyoruz,badana yapıyoruz, yorgunluktan parmaklarımızı kıpırdatamayacak duruma geliyoruz sonunda yaşanacak hale getiriyoruz.
evde koku falan kamıyor. demek ki neymiş evin sadece temizliğe ihtiyacı varmış.kadının saçma açıklamasını çürütüyoruz böylece
daha sonra evde kalanlarla tanıştığımızda hepsini jilet gibi giysilerle görüyoruz o evden çıkan pis insanlar dışarıda ak pak görünen tipler.kasım kasım kasılıyorlar bi de*
hadi ordan diyoruz siz bu temiz halinizi dışarıdakilere yutturursunuz ancak **
biz sizin ne artıklarınızı gördük bilseniz.
2 yıl boyunca ne zaman onlarla ilgili muhabbet geçse isimlerini kullanmıyoruz pis herifler demek fazlasıyla yeterli oluyor.
yağmurlu bir gündü otobüs durağında bekiyoruz üç kişiyiz. yanımda bozuk para yok, para bozdurayım dedim,baktım etrafta market var mı falan diye, bulamadım. durakta benimle birlikte bekleyen o sevimli şeye * ve bayana sordum,yok dedim tamam neyse..
şöför sorun çıkarmadı aldım bileti geçtim oturdum.
çocukla aynı hizadayız ama ben ilgilenmiyorum pek
müzik dinleyeyim dedim demez olaydım.aldım telefonu elime mp3 ten bi şarkı açtım dinliyorum.
bu arada çocuk yan gözle süzmeye başladı .ben oralı değilim anlamamazlıktan geliyorum izlendiğimi. o gün saçlarımı da hayatımda ilk kez kıvırcık yapmışım, kasım kasım kasılıyorum tabi güzel oldular diye.. tamam diyorum yakıştı bana bu model.
velhasılıkelam,
üç beş durak gidiyoruz benim keyfim yerinde, kulaklığı bir an için çıkarıyorum o an neye uğradığımı şaşırıyorum. benim sevgili telefonum otobüsün içinde bangır bangır müzik çalıyor. meğer hem kulaklıktan hem hoparlörden ses verecek şekilde ayarlamışım. yüzüm kıpkırmızı bir halde dakikalardır saçım başım için beni süzdüğünü sandığım çocuk aslında "salağa bak canlı yayın yapıyor" diye düşündüğü için bakıyormuş.
hiçbir şey olmamış gibi kapatıyorum müziği ve canlı yayını bitiriyorum.* kalan 4 durak nasıl geçti hatırlamak dahi istemiyorum.
geriye rezil olmuş bir ben, inerken dahi acıyan gözlerle bana bakan otobüs ahalisi kalıyor.
artık bana doğru bi bakış gördüğümde kendimi kontrol ediyorum, ne abukluk var bende diye.*
tedbiri elden bırakmamak lazımmış, geç anladım.
edit: uykusuz bir halde ve kapkaranlık bir yerde girdiğim entryde oluşan hataları anında fark etmeme rağmen bağlantım dolayısıyla hemen değiştiremedim, üzgünüm.
koştura koştura ayar verme çabasında olan user kişiye selamlar.
özel mesajla uyaran arkadaşlar paranoid dreamer ve miceddere yiyen adam'a teşekkürler.
saçın yıpranması sonucu oluşur. miktarı ne olursa olsun, saç kendini yenileyemez. çok kötü,bakımsız bir görüntü oluşturur.
fön,düzleştirme ve gündelik kullanılan saç kurutma makinesi kullanımı kırıklara neden olur.
yazar oldugumun ikinci gününde yazdıgım bir entry için verdiğim bkz uzun oldugu için başıma gelen durumdur.
anında ayar verme çabası içindeki yazar arkadaşım bkz vermeyi bilmiyor diye nick altıma güzel bir entry girmiştir. **
yurdumun güzel insanlarıdır. niye kapanıp niye açıldıkları anlaşılamasa da başlarına aldıkları şal görünümlü örtüler sevimli durmaktadır. ramazan boyunca kapalıdırlar, ramazan biter bitmez açılırlar.
sevap kazanmak gayesiyle, diye gece gündüz arapça ilahi,şarkı..vb dinlemektir. dogruluguna inanan kişi ile kurulan diyalog bünyede şaşkınlık yaratmıştır.
birkaç kişinin mp3 ünde görüldükten sevap kazanmak için dinledikleri anlaşılmıştır.
şehirlerarası otobüslerde sıklıkla görülmektedir.yanyana oturan iki amca sohbet ederler,diz ağrılarından başlarlar çoluk cocuktan bahsederler,siyasetten çıkarlar.türkiye'nin sorunlarını çözümlerler oracıkta.gündemi takip etsinler ya da etmesinler fark etmez,muhabbetin konusu döner dolasır siyaset oluverir. *
ilkokul öğretmeninin ayda bir yaptıgı kalemle saçta bit arama operasyonudur. tüm öğrenciler dizilir öğretmen elindeki kalemle saçları kontrol ederdi.
bir tek bizde mi vardı bilmiyorum ama çok net hatırlıyorum 'geç geç' demelerini öğretmenimizin.
ilkokulda sınıf öğretmeninin sınıfın durumuna göre yerleri değiştirmesidir. içinizi bir heyecan kaplayabilir. cam kenarı mı, duvar kenarı mı yoksa orta sıraya mı oturtacaktır sizi.
'herkes çantalarını alsın tahtanın önüne geçsin' der ve sınıfta bir hareketlenme olur. ne zamandır birlikte oturdugunuz sıra arkadasınız da değişecektir haliyle.
gidişatınıza göre duvar kenarına oturtulduysanız tembel ya da bitli, orta sıra ise vasat, cam kenarı ise çalışkan bir öğrenci oldugunuzu düşünebilirsiniz. **
mecburi edit: adam ilkokullu beyler diye ayar vermeye çalışmayınız üzerinden 18 yıl geçmiştir.
'i m hotter than my daughter' ingiltere'de yayınlanan, her hafta bir anne bir kızı bir juriye surarak kimin daha sexi olduguna karar verdikleri programdır. görüntüsü değiştirilmesi gereken anne mi kız mı karar verildikten sonra makyaj,kıyafet degıstırılerek yeni bi gorunume kavusturulur. programda genellikle anneler 40 larında ama taş gibi, kızlar ise sünepe gibidirler.
Türkiye'de böyle bir program yapılması durumunda babaların verecegi tepkileri kestirememekteyim.
