kerkük, türk (türkmen) kentidir. 2003 yılında barzani'nin silahlı aşireti ortayı boş bularak kerkük'te binlerce insanı öldürüp nüfus kayıtlarını ve tapu kayıtlarını silmiş, kerkük'e binlerce kürt aile yerleştirip suni bir kürt nüfusu yaratmıştır.
askerin olmadığı yerde sınır antlaşması imzalayamazsın. askerin orada sana güç sağlar, kerkük'te konuşlanmış türk askerleri, lozan antlaşmasıyla barışın gelmesini beklerken, ingiliz kışkırtması ile başlayan şeyh sait isyanını bastırmaya dönmek zorunda kalmasıyla kerkük askersiz kaldı. tüm doğuyu kapsayan şeyh sait isyanının yıllarca savaş yorgunu olan insanları uzun süren isyan sonuca bağlanması uzayınca, kerkük ingiliz işgaline girdi. oldu bittiye getirilmeye çalışılan kerkük meselesi ingiliz'lerin ve şeyh sait, iskilipli atıf ve bunun gibi isyanlar ile elimizden çıkmıştır. ismet paşa’nın hatası olarak gösterilen musul kerkük meselesi aslında, isyanlar ve elde ki yokluk ve imkansızlıklar yüzüne ankara antlaşması ile elimizden çıkmıştır.
ergenekon balyoz davaları ile 152 ada ve adacık yunan işgalinde 2004 yılından beri.
bugün; barzani'nin cumhurbaşkanımız ve başbakanımız ile konuşurken onu ırak hükümeti gibi karşılar ve emperyalist kürdistan projesinin bayrağını asarsanız ve tanırsanız, kerkük karışır. kerkük ırak'ın %40, dünyanın % 7 petrol rezervine sahip ve bugün direk kürdistan yapay devletine bağlanmak ve öncüsü olarak barzani'ye bağlanmak isteniyor.
yapay güç gösterileri insanlara güzel gelebilir, fakat gerçekler bizleri acı şekilde bekliyor. osmanlıcılık yaparak yapılan hatalar 15 temmuz da kanla son buldu. bugün yunan ege adalarımızı, amerikan projesi kürdistan kerkük petrollerini istiyor. referandum ile oyaladığınız türk milletinin yöneticileri; kafanızı kaldırmazsanız ve bu boş evet hayır tartışmasını bırakmazsanız sonumuz gittikçe kötüye gidiyor!
15 yıldır hükümet akp fakat gündem başka! gündem ne? akp, köprü, yol, başkanlık! peki gerçek gündem? terör, ekonomik kriz, eğitim! istenilen ne? senin millet olma hakkını elinden alıp seni kula kul nasıl yaparız hırsı! ypg- pkk- işid- fetö terörist ağızlardan düşmüyor. peki bunların amacı kürdistanı kurmak değil mi?!
ki cevabı aklı başında kimse tarafından kabul görecek gibi değil ve bu tutum devam ediyor!
bizi yıkmak için uğraşan terör örgütleri ile iş yapan bir yönetimin başkanı ve onu devlet olarak tanımak ne demektir!!!
kürdistan özerk bir bölge! bayrağını milletimizin haklı bağımsızlık savaşının sembolü olan bayrağımızın yanında bir tutmak kimin haddine düşer.katil bir topluluğun bayrağıyla, türk bayrağın bir tutmak ne anlama gelir! başbakanın tutumu bu derece yanlışken gündemi değiştirme çabası içiresine girilmiş. bu tutumu sorgulamamak düşüncesinin altında ne yatar!
hükümetimiz yanlış üstüne yanlış yapıyor ve bunu devam ettirmesi ülkemizin varlığını tehlike altına atıyor!
Odatv’de iki gün önce Türkiye’yi Ayağa Kaldıracak ‘skandal’ bir haber yayınlandı, haber şu: Ölmüş Hayvanları Halka Yediriyorlar.
Haberimizin gerçekliğini video çekimleri oluşturuyor.
Haberimiz üzerine Tarım Bakanlığı bir açıklama gönderdi, haberimizi doğruladı.
Ve fakat bu ülkeyi ayağa kaldırması gereken haber Hürriyet, Sabah, Yeni Şafak, vs. hiçbir basın kurumunda, yazılmadı, görülmedi.
Ölmüş hayvan ‘leştir’, sağlıksızlığı bir tarafa ‘günahtır’, günahı geçtik, ‘iğrençtir’, leşe en yakın kelimeler boktur fışkıdır kemredir (hayvan dışkısıdır).
Videodan açıklıkla anlaşılacağı üzre hangi kurum halka leş yediriyor ve hangi özel şirketlere ‘satılıyor’ çok açıktır.
Hangi görüşte olursa olsun medyanın görevi bu alçak insanları ‘teşhir’ etmektir ve en ağır yaptırımlarla üstüne gitmektir.
Bu ‘leşler’ kaç milyon kişiye yedirildi?
Kaç yıldır yediriliyor?
Hangi ‘şirketler’ yedirdi?
Ve kaç bin ton leş yedirildi?
Ve leşlerin yedirilmesine devlet kaç yıldır göz yumuyor?
Kimbilir bu gazetelerin yazarları da aileleri de yemiştir.
Ve hiç kimse sesini çıkartamıyor!
Odatv boyundan büyük riskler alarak bu haberi yayınlama cesareti gösteriyor.
Ancak sizler, Hürriyet, Habertürk, CNN, Yeni Şafak, ve bilumum, cesaretinizi yitirerek geri çekilirseniz, bu halka ve sizin çocuklarınıza yedirmeye devam ederler.
Yeri geldi mi, halka bidon kafalı dediler diye karşı yazılar yazıyorsunuz, yeri geldi mi, bunlar halkı aşağılıyor diye ekranlarda sabahlara kadar borazana başlıyorsunuz.
Halka leş yedirmek kadar halkı aşağılamak var mı?
Kendisine leş yedirildiği halde susanlar nasıl bir yaratıktır?
Halka leş yediriliyor ve yüzlerce medya kurumu ve üyesi gazeteci, halka leş yedirilmesi karşısında ‘sessiz’, görün, insanların yazarların gazetecilerin kendilerini ne denli alçalttıklarını.
O halde size herşeyi yedirirler?
Bu kadar basık havasız bu kadar korkak medyaya herşey yedirilir?
Maaş ve makamlarınızdan olmamak için mi hergün gönüllü leş yiyorsunuz ve yedirilen leş’i söylemeye dahi cesaret edemiyorsunuz.
Yarın yine ekrana çıkıp bunlar halkı aşağılıyor demeyin.
Emekli Tümamiral ve Aydınlık gazetesi yazarı, vatan partisi dış işleri sorumlusu Soner Polat, bugünkü köşesinde NATO’nun Karadeniz’e ilişkin kararlarına dikkat çekerek, “NATO çok ustaca manevralarla Karadeniz’de Türkiye’yi tuzağa düşürdü.” diye yazdı.
yazısı; http://www.odatv.com/tehl...diyordu-2402171200_m.html
KARADENiZ’DE YENi DÖNEM
''Türkiye artık oltadaki balık. Denge unsuru olma ve ağırlığını artırma şansını kaybetti. Bu süreç barış ve istikrar denizi olan Karadeniz’de krizler dönemi başlatacak. ABD, kendi çıkarları için bu ateşin içine odun atacak! Yangın çıktığında en büyük bedeli Türkiye ödeyecek. Montrö’deki süre sınırlamasını NATO bir hukuk hilesine başvurarak, rotasyoner gemilerle delebilir. Aman dikkat! Zaten yeteri kadar derdimiz var. Karadeniz için o kadar emek verildi, birçok subay cezaevine atıldı. Böyle mi olacaktı?''
geçtiğimiz dönemde Cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan'ın nato ya açık davet göndermişti; ''NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’e söyledim, 'Karadeniz’de görünmemeniz, Karadeniz’i adeta Rus gölü olarak gösteriyor.' Karadeniz’i tekrar istikrar havzası kılmalıyız''
fakat karadeniz rus gölü değil hatta bir dönem türk gölüydü ki ergenekon balyoz kumpasları ile zayırlatılan deniz kuvvetlerimizin ağırlığını kaybettiren bu kumpas davalar sonucunda ortaya çıkan durum rus üstünlüğü ve fakat o üstünlüğü ele alacak olan yine türk deniz kuvvetleridir! nato'nun girmesi karadenizi ticaret alanında etkisiz kılar ki bizim de savunma gücümüzü yani güvenliğimizi de sıkıntıya uğratır.
unutulmamalıdır ki büyük ortadoğu projesi planı nato tarafından yapılan bir hata sonucu ele geçmiştir. nato kıbrıs sorununda, kuşatma altında ki 152 ada ve adacık sorununda yunan tarafını desteklemektedir! türkiye'mizin çıkarları amerika ve nato ile çatışmaktadır hal böyle iken yapılan bu çağrı sonunda nato karadeniz'de bir çok olay çıkartacak ve yine kandırıldık demek zorunda kalacağız.
Cumhurbaşkanı nato çağrısı; http://www.aljazeera.com....-natoya-karadeniz-cagrisi
çok çok tehlikeli bir oyun içine atıyoruz kendimizi ve bu oyun gerçekten bizi yutmadan gerekli önlemleri almalıyız. yoksa karadeniz'de çok büyük sıkıntı yaşarız. savaş oyun değildir! hükümet asi çocuğu oynayarak milletimizi tehlikeye atmaktadır!
diyanet işleri yaptığı araştırma sonucu imam hatiplerde dine yönelik ilgi ve alaka artıyor fakat ahlak değerleri aşınıyor!
Dine yönelik ilgi ve alaka artıyor ancak ahlaki değerlerdeki aşınma da yaygınlaşıyor. Personelde kurumsal aidiyet duygusu zayıf. irşat dili zayıf. Kayırma yapıldığı algısı personelde yok edilemiyor. Personelin eğitim durumuna göre istihdamı yapılmıyor. Yetişmiş kalifiye personelin başka kurumlara geçişi devam ediyor.
18 yaşında milletvekili,
askerlikten muaf,
4 yıl sonra emekli,
15 bin belki daha fazla maaş,
telefon faturalarını da biz ödüyoruz! bütün güç başkandayken milletvekiliğinin zaten bi' görevi yok! acaba kim olacak bu şanslı gençler!?
sene 1924 mecliste görüşülen konu; meclis fesih yetkisi mustafa kemal atatürk'e verilmesi görüşülüyor. bu yetkinin cumhurbaşkanı na verilmesine karşı olan vekillerin söyledikleri;
ahmed süreyya b. (devamla) — (…) «tekrar etmek için diyeceğim ki milletin yegâne mümessili hâkimanesi olan meclisi dağıtacak ve salâhiyeti teşriîye ve icraiyenin tecelliğâhı olan meclisi defi ve izale edecek bir kudret ve kuvveti bir şahsa vermek yani hakkı feshin bir şahsa verilmesi milletin hâkimiyetine münafi ve vatan için azîm bir tehlikedir. hem de öyle bir tehlikedir ki padişah istediği zaman meclisi feshetmek salâhiyetini elde tutuyordu, işte bu, milletin hâkimiyeti değil padişahın saltanatı idi» evet o bir şahsın ismi isterse padişah olsun, ister tâcidar olsun, her ne olursa olsun mademki meclisi dağıtmak salâhiyetini elinde tutacaktır. o padişahın kanun kuvvetiyle, kanun lisaniyle, kanun kisvesiyle elinde tuttuğu kuvvetin aynı olmaz ve bu da, milletin hâkimiyeti değil o şahsın hâkimiyeti namıma addedilmez mi? (doğru sesleri) efendiler bir neticei mantıkiyedir ki ondan kaçmak, korunmak ihtimali yok. şahıs birdir, salâhiyet aynıdır. fakat sıfat, nam, padişah olsun, tâcidar olsun, kıral olsun, imparator olsun her ne olursa olsun. reis olsun evet hulâsa her ne olursa olsun bir ferde verilemez. ve devlet hayatında verilen aynı salâhiyet daima aynı neticeyi verir.
(…)
ikincisi : ahenki mesailerine bir sebebi târi olur. ıttıratsızlık târi olur. galiba demek istedikleri teşettütü âra olsa gerek. mecliste âra teşettüt edecek. bunun üzerine hariçten bir adam diyecek ki e arık siz iş göremiyecek, çalışamıyacak bir hale geldiniz. onun için sizin çalışmanız doğru değildir.
kimin namına?..
millet namına.. artık çalışmanız doğru değildir.
niçin?..
çünkü teşettüt var…
— sen kimsin?
— reisicumhur.
— biz ikimiz?
— milletin yegâne ve hakiki mümessili olanbüyük millet meclisi.
— e, sen bizi nasıl atıyorsun?
— çünkü kanunu esaside yeri var. efendiler, hakikatte icra ve teşriî salâhiyetleri milletindir ve onun istimaline ancak millet meclisi kaadirdir. onun için kanunu esasiye böyle millet hâkimiyeti aleyhine azîm bir tahakküm ruhu giremez.
tunali hilmi b. (zonguldak) — çünkü esbabı mucibe mazbatasında gayet tehlikeli bir kanaat bulunduğuna dair sözler vardır. «lâyihanın kalbulü takdirinde genç cumhuriyetimiz teşkilâtı esasiye itibariyle tekâmülün belki son ve lâyeteğayyir merhalesine varmış olacaktır» diyor. arkadaşlar hayatı beşer diyelim, hayatı beşer deyimiz. daima tekâmüle doğru gidiyor. daha demin ilân edilmiş olan cumhuriyeti son merhalesine vâsıl olmuş farz etmek, tekâmülü, kemali, lâyetenahi olan tekâmülü âdeta inkâr etmek demektir, tekâmül ve kemali kıyamete kadar devam edecektir. arkadaşlar eğer biz gençliğe bu fikri verecek olursak önümüzde açılacak olan uçurumları kendimiz kazımış olacağız. binaenaleyh, hayır. gençlere bağırmalıyız ve demeliyiz ki : «teşkilâtı esasiye kanuniyle icab eden bir yapıyı yapıyor ve size veriyoruz, lâkin bilki sen, daima ve daima, kıymete kadar tekâmüle namzetsin ve ona göre bu yapıyı muhafaza et».
(…)
mahmud esad b. (devamla) — (…) efendiler en mutlak meşrutiyetlerde bile kıral, hükümdar, tacidar behemahal bir ayan meclisinin reyini almak mecburiyetindedir. nerede kaldı ki, biz; cumhuriyetimizin en asri bir şekilde olduğunu iddia ediyoruz ve «bilâkaydüşart hâkimiyet, millete aittir.» diyoruz ve sonra bu kadar büyük bir kuvvet için de intihabettiği reisicumhuruna intihabettiği kabinenin reyini alarak feshedebirmektedir. rica ederim. bundan büyük darbe; bütün teşkilâtı esasiye, bütün hukuku esasiye tarihi içinde ne vakit iltikabedilmiştir. (bravo sesleri)
arif bey (eskişehir) — (…) efendiler, gazi paşa hazretlerinden sonra ikinci bir gazi paşa’nın geleceğini kimse tasavvur ve tahayyül edemeyeceği gibi yine paşa hazretlerinden sonra gelecek reisicumhuru bir asker olarak kabul etmek de bir hata olur.
bir mebus — yirmi tane gelecek!…
arif bey (eskişehir) — bu noktai nazardandır ki efendiler, ihtimal ki bilâhare reisicumhur olacak herhangi bir sivile böyle lalettayin başkumandanlık gibi mühim bir vazifenin tevdiini bendeniz menafii milliye ve âliyei vataniye ile kabili telif göremem. efendiler! malumualinizdir ki başkumandanlık biı vazifei muvakkatedir ve yalnız sefere mahsustur. vakti hazerde başkumandanlık vazifei milliyesi yoktu. her şeyde taklit etmek istediğimiz avrupa ordularını bilen arkadaşlarımız da itiraf ederler ki, vakti hazerde hiçbir yerde başkumandanlık yoktur. ecnebi ordularında en büyük en yüksek askerî makam (ministıe de lo guerre.) (grigs ministeryum) denilen harbiye nezareti ve biz de müdafaai milliye vekâletidir.
(…)
efendiler! başkumandan behemehal mesul bir zat olmalıdır. mesuliyeti olmayan bir zata başkumandanlık tevdi edilemez. (doğru sesleri) peki derkâdır. buyuruluyor ki, mesuliyetsizlik yüzünden memleketin başına bir çok felâketler gelmiştir. bir çok evlâdı vatan ölmüştür. aksamı vatandan bir çoğu kaybolmuştur. fakat hiç bir kumandan mesul edilmemiştir. efâl ve harekâtından mesul olmayan kumandanlar ufak bir ihtirası için, ufak bir şöhreti için, ufak bir nam için binlerce evlâdı vatanı kırdırmaktan çekinmezleı ve çekinmemişlerdir
refet bey (devamla) — efendiler! kuvveti isterseniz bir fertte bulundurunuz, isterseniz bir mecliste toplattırınız. neticesi behemahal istibdattır ve bunu tarih böyle göstermiştir ve bütün hukuku esasiye âlimleri bunu böyle tespit etmiştir. eğer biz koca bir tarihi, eşkâli, hududu muayyen bir ilmi, çiğneyerek hareket etmek istiyorsak efendiler, memleket için hayırlı bir iş yapmıyoruz katiyen. bunu böyle tespit etmedikten sonra, efendiler, yine mantıkî olarak devam edelim, bu şekli intihap edeceksek o vakit meclis hem kumandandır, hem de teşri kuvvetine maliktir. hem icraatı vardır, aynı zamanda hâkimdir. fakat efendiler, bu bittikten sonra yine mantıkî olarak devam edelim, bir noktada toplayamıyacağımıza göre şu halde kanun kuvvetini, teşri kuvvetini bir meclise vereceğiz, diğer cepheden icra kuvvetini de bir meclise vereceğiz.
meclis 1924’te cumhurbaşkanının yetkilerini nasıl kısıtlamıştı?
“bu kitap bir paçavradır efendiler.” tbmm’nin 1 aralık 1921 günkü oturumundan aldığım bu hiddetli ve şiddetli cümlenin sahibini ve hangi kitaptan söz ettiğini merak ettiniz mi? “paçavra” olduğundan bahsedilen kitap, anayasa’dır. konuşan da, biraz sonra “taklit ile, tebdil ile kanun olamaz” sözlerini meclis kürsüsünden şimşek gibi çaktıracak olan mustafa kemal paşa’dır.
türkiye 1982’den beri yeni anayasasını arıyor. beğenen de yok, değiştirmek istemeyen de. gelin görün ki, en beğenmeyenler dahi siyasî kudret kendi ellerinde olmayınca değiştirmeye zinhar yanaşmıyor. değiştirmek isteyenler ise kudreti kendinde toplama arzusu içindeler!
asarıya göre cumhurbaşkanı yürütmenin başı olacak, istediği zaman meclis’e ve bakanlar kuruluna başkanlık edecek, meclis’i fesih, yani dağıtma ve yeniden seçime götürme hakkı olacak, kanunları geri dönüşü mümkün olmayacak şekilde veto edebilecek ve nihayet başkomutanlık uhdesinde bulunacaktır. fakat asıl önemlisi, meclis’in bu olağanüstü yetkiler karşısındaki tepkisi ve haklarını koruma konusundaki kıskançlığıdır.
daha sonra adalet bakanı olacak mahmut esat [bozkurt], bir kralın bile sahip olmadığı fesih hakkını cumhurbaşkanına vermenin nerede görüldüğünü söyleyerek itiraz eder. “hem “hakimiyet kayıtsız şartsız millete aittir” diyoruz, der, “hem de meclis, kendi içinden seçtiği cumhurbaşkanına, kabinenin onayını alarak meclis’i feshetme yetkisini veriyor. rica ederim, anayasaların tarihinde bundan büyük “darbe” görülmemiştir. türk milleti hiçbir zaman ve hiçbir surette bu hakkını feda edemez.” doğrusu meclis’e karşı bir “darbe”nin ayak seslerini iyi teşhis etmiştir.
bu gerçekten de sert konuşmayı başkaları takip edecektir. dersim milletvekili feridun fikri [düşünsel]’e göre, başlangıçta padişahın meclis’i feshetme yetkisi vardı ancak sonra bu hak sınırlandırılmıştı. şimdi (atatürk’ün 2,5 yıl önce ‘paçavra’ dediği) 1876 anayasası’nda padişaha tanınan haklara geri dönülmektedir. “öyleyse daha birkaç gün önce halifeyi niye gönderdik? meclis’in mutlak iradesini göstermek için değil mi? o zaman dünya huzurunda halifeyi neden gönderdiğimiz açıklayamaz duruma düşmez miyiz?” dediği kayıtlıdır tutanaklarda.
neredeyse konuşan bütün milletvekilleri tasarıyı “irticacı” bulmaktadır. bir hafta sonra, 16 mart günü bu defa şükrü saracoğlu’ndadır söz. o da meclis’in egemenliğini kısıtlayacak maddeler aleyhine konuşur ve ekler: veto ve seçimin yenilenmesi hakkını ‘bir veya birkaç başa vermek’ irtica, yani geriye dönüş olacaktır.
meclis’in neredeyse tek bir blok halinde iradesine sahip çıkması, fesih ve veto gibi haklarını cumhurbaşkanına devretmek istememektedir!
o zaman ki tek parti hükümeti bu yetkileri mustafa kemal atatürk e vermedi. fakat amaç burda atatürk ile kimseyi karşılaştırmak değil, millet egemenliğini, cumhuriyet in ve meclisin kurucu ismine dahş vermeyen vekillerin nasıl millet egemenliğini savunduğunu göstermektir!
egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ve bunu kendi için isteyenlere bu ülke için çok büyük şeyler yapmış biri olsa dagi mümkün olmaması gerektiği arzusunu anlatmaktır! o zaman ki meclis vekilleri tamamı mustafa kemal atatürk seçmiş olmasına rağmen bu hakları vermemiş ve milleti korumuşlardır!
millet esasdır, tüm hakların bir insanın tek eline verilmesi güç sarhoşluğu ile sonuçlanacaktır!
Birleşik Metal-iş Sendikası ile Elektromekanik Metal işverenleri Sendikası (EMiS) arasında 2200 işçiyi kapsayan 7 Eylül 2016’dan bugüne devam eden grup toplu iş sözleşmesinde anlaşma sağlanamaması üzerine, Sendikamız 26 Aralık 2016 tarihinde GREV Kararı almış ve 20 Ocak 2017 tarihinde Grev uygulamasının başlayacağını ilan etmişti.
EMiS işverenleri ile Grev Kararı’nın ardından bir dizi görüşme yapılmış, ancak üyelerimizi tatmin edecek bir noktaya ulaşılamamıştır. En son, bugün (19 Ocak) devam eden müzakerelerden de bir sonuç alınamamıştır.
Sendikamız ve üyelerimiz, dün ve bugün EMiS ile yapılan görüşmelerin sonucunda verilen ücret zammı tekliflerini aralarında değerlendirmiş ve verilen zammın üyelerimizin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olması nedeniyle Grevin uygulanması yönünde karar verilmiştir.
Sendikamız, GE Grid Solution, ABB, Schneider Enerji, Schneider Elektrik işyerlerinde
devleti bağnazlıklar yıkar! olacaktı...cumhuriyet ile laiklik ile halkçı, sosyal ve atatürkçü duruşuyla
halifeliği, saltanatı kaldırıp egemenliği kayıtsız şartsız millete vermesine karşı hırslı ve hesaplaşma çabası içindesiniz!
80 yıllık, cumhuriyet'in çocuklarının kazıyarak kurduğu bir çok kurumu babalar gibi sattınız!
türkiye cumhuriyet'ini yıkmak parçalamak istiyorsunuz!
kadınların devrimci oluşunu kabul edemiyor önce başlarını sonra da evlere kapatmak istiyorsunuz bunuda biliyoruz!
fakat ırkımızın, dedelerimizin, bıraktığı yıkık ve dökük borçlu mirası dimdik ayakta karşılayan türkiye cumhuriyeti devletinin temellerini ve devlet düzenini aldığı osmanlı devletinin yaptığı büyük hatayı yapmayın!
bağnazca ve sapıkça dinin hurafelerine kapılmayın!
ülkeyi cemaat ve tarikatlerin eline bırakmayın!
yeni nesilleri bilimden, çağdaşlıktan ve sevgiden yoksun yetiştirmeyin!
çocukları cemaat ve tarikatlerin ellerine bırakmayın!
milleti ne kadar uyutursanız gelişim o kadar azalır!
insanlara ne kadar çok yalan söylerseniz insanlar o derece devlete daha az güvenir!
atatürk’ü, milyonlarca yıllık türk ırkını unuturmaya çalışırsanız, ümmetçilik ile, mezhepçilik ile ne ülke gelişir, ne de insanlar!
kaderimiz bir, milletimiz bir, bağnazlık sadece yıkılmaya, yanlışlarınız sadece ayrılmaya götürür!
bilimsiz bir eğitim anlayışı başka ülkelere bağımlı olur!
türk halkı özgürdür!
ülke de bilim yok, üretim yok, sadece otoriter bir rejimle nereye kadar gidilir! ülkeyi iyice bozmadan bilimden ve atatürk değerlerinden uzaklaşan yanlışlardan dönün!
türkiye 2001-2002 de ciddi bir krize girdi. bu kriz sadece türkiye'yi vurdu. dünyada yaşanmayan kriz birden türkiye'yi buldu!
yani bu bir oyundu!
/ başlangıç! /
o dönemlerde afganistan'a giren abd, büyük ortadoğu projesi kapsamında ırak'a girmek niyetindeydi, başbakan bülent ecevit ırak'a amerika'nın girmesinin türkiye'ye tehdit olduğunu biliyor ve buna onay vermiyordu.
bu durumda amerika'nın bir şey yapması gerekiyordu ki kriz çıkardı, bu krizi fırsat bilen ve kullanan partilerde seçime gitti ki bu erken seçimde baş rolü oynayan devlet bahçeli idi.
akp'nin başa geçmesinin ardından ilk icraat nerden buldun yasası nın kaldırılması oldu kara para aklamak meşrulaştırıldı. bunun ardından iş ırak işgaline geldi abd ile anlaşıldı.
ülkemize 80.000 amerikan askeri, tank tüfek ve bunların barınma sağlık hizmetleri vs. karşılayacak bir metin ile 1mart tezkeresi milletin önüne geldiler! fakat o zamanlar medyayı günümüzde olduğu gibi ele geçirememişlerdi ki bu dünyanın da istediği bir işgal değildi. saddam iran, türkiye arasına sıkışmış ve hareket edemez haldeydi. tezkere çoğunluk olduğu fakat gerekli sayı ulaşılamaması nedeniyle meclisten geçmedi.
amerika geçirilmesi için başka bir yöntem bulmalıydı. artık joker vakti gelmişti bop eşbaşkanı nı sahaya sürmek için onu önce amerikaya çağırdılar!
bu görüşmeden sonra küçük bir operasyon ile başbakan değişti ve akp hükmü tamamlanmış apar topar ırak işgali için güvenlik oluşturulmuş 19 mart 2003 tezkeresi meclisten geçirilmiş büyük ortadoğu projesi ilk adımı atılmıştı.
işte bu planın türkiye ayağının maddeleri abdullah gül ve colin powell arasında ki gizli anlaşma ile yürürlüğe sokuldu.
bu anlaşmanın son ayağı ise başkanlık sistemi
federasyon için gereken şartlar yerel yönetimler yasası ile zaten sağlandı köyler mahalle haline getirildi. başkanlık sisteminde bir kanun hükmünde kararname ile de bu durum perçinlenebilir! başkanlık sistemi hdp ile geçemeyeceğini gören akp şimdi devlet bahçeli ile bu işi yapmaya çalışıyor fakat verilen yetkiler zaten ilk 4 maddeyi bitiriyor ki isterse bu maddeleri değiştirebilecek gücü de bu maddeler başkana veriyor! beklenen tek şey trump'ın tutumu!
akp ve amerika arasında ki gizli anlaşması kapsamında
en son kurulan türk devleti kuzey kıbrıs türk cumhuriyeti kurucusu rauf denktaş bitirilmiş ve geniş yetkiler veriliyor diyerek annan planı uygulanmıştı. bu plan çerçevesinde türk tarafının hakları tatlı yasalar arasında çekiliyordu rauf denktaş bunu görmüş hayır demiş fakat ankara olur vermişti bir kere tüm çabalara rağmen rum tarafı referandumda hayır demişti. şimdi başkanlıkla aynı anda kıbrıs'ta çözüme gitti eğer başkanlık geçerse kıbrıs'ta verilecek!
tabi ki imf borcu dış borç bitirildi yalanlarıda unutulacak cinsten değil.
ülke refaha kavuştu duble yollar, büyük projeler yapıldı peki ne karşılığında! bakın dolar çıkıyor 3.70, 3.80 arasında tutulmaya çalışılıyor fakat 80 yıllık cumhuriyet kazanımları, komşulara savaş ve terör ihraç ederek, kara para, uyuşturucu ticareti ki eskiden bu kadar yaygınmıydı uyuşturucu? yandaş medya yalan söylüyor, yanlı yayın yapıyor!
girilen yol ciddi bir tehlike! kandırıldım demekle bu sefer kurtulamayız!
yolsuzluk yapan bakanları unutmayın! yargılanmaları engellendi, zafer çağlayan itiraf etti ve ciddi kanıtlar vardı. hükümet onları yargılatabilirdi, fakat işler kendilerine sıçrıyordu ve mahkeme olmadan, yüksek divana çıkmadan akp oylarıyla olayın üstü kapatıldı!
akp milletvekili ismail aydın 'ın gündeme soktuğu ve değiştirilmez maddelere karşı tbmm'de belirttiği;
bir hukukçu olarak anayasanın değiştirilemez maddesini kabul etmek mümkün değildir. gerekli nisabı, nisapla anayasanın tüm maddeleri değiştirilebilir, hatta meclis yeni bir anayasa yapabilir ciddi tartışma yarattı ve bir ölçüde zihniyeti gösterdi.
( https://www.aydinlik.com....z-maddeler-kabul-edilemez )
ki aynı çıkışı burhan kuzu ve diğer akp vekilleri ve hükümetten dahi duymuşuzdur.
anayasal sistemin temel ilkeleri başlıklı 1, kişi hak ve özgürlükleri başlıklı 2 ve anayasa değişiklikleri başlıklı 9. bölümlerindeki hükümler federasyon konseyince değiştirilemez yönetim şeklinin cumhuriyet olması hükmü değiştirilemez
bu anayasa’nın 1., 2., 6., 7., 8., ve 21’nci maddelerinde değişiklik yapılması veya iptal edilmesine ilişkin teklifler, ııı. fasılda öngörülmüş insan ve vatandaş hak ve özgürlüklerinin iptali veya azerbaycan cumhuriyetinin taraf olduğu uluslararası antlaşmalarda öngörüldüğünden fazla sınırlandırılmasına ilişkin teklifler hakkında referandum yapılamaz
1995 – md. 10
bu anayasa’da yapılan hiçbir değişiklik bu anayasa’nın 2. maddesinde sayılan hakların ve özgürlüklerin hiçbirini ilga edemez veya sınırlayamaz veya işbu paragrafı değiştiremez
(…). (bir) değişiklik hiçbir zaman, bu anayasa’da bulunan ilkelere aykırı olamaz, ancak yalnızca belli düzenlemelerin anayasa’nın ruhunu farklılaştırmayan değişikliklerle ilgili olabilir ve ayrıca bu değişiklik storting’in üçte ikisi tarafından onaylanmalıdır.
1991 – md. 152
bu anayasa’nın romanya devletinin ulusal, bağımsız, üniter ve bölünmez niteliğini, yönetim şekli olarak cumhuriyet’i, toprak bütünlüğünü, yargı sisteminin bağımsızlığını, siyasal çoğulculuğu, ve resmi dili ilgilendiren düzenlemeleri anayasal değişiklik konusu olamaz
1996 – md. 157
ukrayna anayasası, eğer değişiklikler insan ve yurttaş hak ve özgürlüklerini ortadan kaldırıyor veya sınırlamayı amaçlıyorsa, veya bağımsızlığı tasfiye ediyor veya ukrayna’nın topraklarının bölünmezliğini ihlal ediyorsa değiştirilemez
anayasa’daki düzenlemeler, yönetimin yapısını parlamenter cumhuriyet olarak belirleyenler ve 2. maddenin 1. paragrafı, 4. maddenin 1, 4 ve 7. paragrafları, 5. maddenin 1. ve 3. paragrafları, 13. maddenin 1. paragrafı ve 26. madde haricinde değişiklik konusu olabilir
(diğer değiştirilmez anayasa hükümleri ve yukarıda ki belirtilen ülkelerin açıklamaları ektedir;
ingiltere anayasası yazılı değildir fakat değiştiremezsiniz!
isviçre, isveç, hollandavb. aynı zamanda avrupa birliğine bağlı aynı zamanda insan hak ve hürriyetleri kararnamesine bağlı ülkelerde değiştirilebilir fakat mahkemeler özgürdür ve insan hakları ve özgürlüğü kararnamesi metnine sıkı sıkıya bağlıdırlar!
güçler ayrılığı yani yasama, yürütme ve yargı bağımsızlığı, insan hak ve hürriyetlerine dokunulması sizi mahkemeye oradanda hapis cezasına götürür!
anayasalar ulusal kimliğe dayalı yapılır. her ülkede belirtilmiş ya da belirtilmemiş dokunulmaz noktalar vardır!
bey efendi diyor ki; dolar'ın euro'dan daha değerli olduğuna inanmıyorum bu bir algı operasyonu, yeni dünya düzeni oluşmasından dolayı doğal olarak ortaya çıkan bir durum bu, bunu cb'nın üstüne yıkmaya çalışıyorlar algı operasyonu yapıyorlar!
fakat fed para yağdırırken bütün her şeyi ''biz yaptık'' diye üstünüze alıyordunuz şimdi noldu?
imf'ye borcu bitirmiştiniz hani?!
bu nasıl bir milliyetçiliktir, ak partili vekiller tecavüz oylamasına bile evet dedi bir umudum yok zaten fakat arkadaş referandum olduğunda bu millet ne olacak hiç mi düşünmüyorsunuz?
rejim değişikliği diye milleti birbirine düşereceksiniz hiç mi umurunuzda değil?!
başkanlık gündeme geldiğinden beri dolar fırladı, bu karmaşada millet birbirine girecek, eee nasıl bir huzur getirecek bu başkanlık ülkeye? bu ne milliyetçiliği devlet bahçeli, parlas neyi savunuyorsunuz amacınız ne? kaos ne işinize yarayacak sizlerin görevi huzur ve güvenlik, mecliste hala fetöcü vekiller duruyor, bu ne aymazlık nasıl bir ihanettir?!
türkiye'nin bugün geldiği durumu anlamak için geçmişe bakmamız gerekli, çok uzağa gitmemize gerek yok seçimler ile gelen adalet ve kalkınma partisi1 mart tezkeresi milletin iradesi ile meclisten geçmeyince dönemin dışişleri bakanıabdullah gül ve amerikan dış işleri bakanı colin powell ile imzalandığı öne sürülen anlaşma gündeme bomba gibi düşmüştü. bu anlaşma yalanlansa da bu anlaşma şartları resmen uygulandı ve uygulanmaya devam ediliyor.
peki bu anlaşma metni nedir?
1- ırak’ın kuzeyinde bulunan bütün türk birlikleri ve türk ordusuna bağlı özel kuvvetler, aşamalı olarak türkiye sınırları içine çekilecek. türk ordusu bundan böyle hangi gerekçeyle olursa olsun, sınır ötesi harekâtlarda bulunmayacak.
( ülkemizde çuval olayı olarak yankı buldu.
2- pkk/kadek’e karşı türkiye devletinin egemenlik alanı içinde yapılacak askeri harekâtlar için, abd askeri makamlarına haber ve bilgi verilecek, izin alınacak. eğer türk silahlı kuvvetleri, abd askeri makamlarına bilgi vermeden ve izin almadan harekât yapacak olursa, abd hükümeti, uyarıda bulunma hakkını kullanabilecek. bu durumda abd gerekli gördüğü ambargo ve silahlı müdahale gibi siyasal ve askeri yaptırımları saklı tutacak. çözüm süreci
3-türkiye, abd’nin iran’a ve diğer ortadoğu ülkelerine karşı uygulayacağı sınırlı askeri harekâtlara, abd’nin talep etmesi halinde şartsız olarak üs ve taşıma kolaylıkları sağlayacak, askeri birlik verecek.
4- türk ordusunun asker sayısı ve silah kuvveti, abd’nin uygun bulduğu sayı ve kabiliyete indirilecek, özellikle tank ve ağır silahların miktarı düşürülecek, savaş uçağı sayısı sınırlanacak.
(ergenekon ve balyoz davaları)
5- ırak’ın kuzeyinde kurulmuş olan ve ’kürdistan’adı verilen devlet resmen ilan edildikten sonra türkiye tarafından da resmen tanınacak.
6- abdullah öcalan ve diğer dört lideri dışında bütün pkk/kadek yönetici ve elemanlarına geniş kapsamlı af çıkarılacak. çözüm süreci
7- kamu reformu yasası ve yeni yerel yönetim yasaları hızla çıkartılacak, türkiye’deki kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı şehir ve kasabaların belediyelerinin özerkleşmesi süreci kararlı olarak yürütülecek.türkiye, dört yıl içinde uygulanacak bir planla, üniter devlet yapısını terk ederek, federasyona geçecek. çözüm sürecibaşkanlık sistemi
10- türkmenlerin yaşadığı yerlerden sürülmesi konusunda türkiye herhangi bir destek ya da karşı tavır da bulunmayacak!( bülen arınç'a suikast düzenlenecek denilerek girilen ordunun gizli odasından alınan belgelerle türkiye'de eğitilen türkmen liderleri bir bir öldürülmüş ve mit tırları davası olarak bilinen ve türkmenlere yardım gidiyor denilen silahlar cihatçı gruplara gönderilmiştir.)
bu anlaşmanın orjinali karşımıza çıkmış olsa da ( http://www.milliyet.com.t...detay/1762276/default.htm ) hala yapılanlar ki özellikle gündemimizde ki kıbrıs meselesini de düşünecek olursak akla gerçek mi sorusu da geliyor!
ülkemiz ciddi anlamda büyük sorunlar altında, mehmetciğimiz yanlış politikalarımız sonucu oluşan amerikan politikalarının ırak ve suriye'yi bölme planlarını ( büyük ortadoğu projesi ) temizlemek için ortadoğuda vatan savaşı veriyor. ülke içinde bütünlük halinde pkk ve fetö terör örgütleri ile savaşıyoruz. peki hükümetimiz bu durumda ne yapıyor başkanlık sistemi ni dayatıyor. her alanda ssker, polis demeden tüm kurum ve kuruluşlarda bylock u kullanmış herkese soruşturma açılırken milletvekillerine bir işlem uygulanmıyor. peki sistem geçerse ya da geçmezse
- bu vekiller hakkında ne gibi işlem uygulanacak.
-bu vekillere resmen zorlamak ve haksız bir seçime gitmek değil midir bu?
-istenilen sonuç gelirse bu vekiller af mı edilecek?
-istenilmeyen bir sonuç halinde bu vekiller ceza mı alacak?
-ülke bu kadar şehit verirken fetöcü vekillerin orada hırslar yani başkanlık sistemi için tutulması vatana ve şehitlerimize aynı zamanda yenikapı ruhuna ihanet değil midir?
-milletin verdiği oylar ile, millet iradesini hiçe sayarak başkanlık sistemi dayatması yüzünden fetöcü vekilleri tutmak millete ihanet değil midir?
daha nice sorular varken türkiye tek vücut teröre karşı dik dururken bütünlüğü bozacak bu dayatma tamda dış güçlerin ve terör örgütlerine yardım ve istenilen ortamı sunmaktan başka işe yaramayacaktır.
suriye rejim ordusunun işid, el nusra ve öso, nun elinden kurtardığı halep'te kimyasal silah çıktı. çıkan kimyasal silahların malzemelerinin amerika birleşik devletleri yapımı olduğu ve halep'te bir araya getirildiği habere yansıyor.
suriye'de kimlerin kimyasal silah kullandığı şimdi daha da önümüze seriliyor! halep'e rejim güçleri tarafından girilirken yapılan yalanların (bkz: halep yalanları) neden yapıldığı daha bir anlam kazanıyor!
diyanet işleri başkanlığının belirli tarikat liderleri ile yaptığı 10 sır toplantıdır. içeride neler döndüğü hakkkında bilgi yok, toplantı da ne konuşuldu bilgi yok. diyanet işlerinden 3 görevli nin ilgilendiği bu toplantı sonuçlanınca diyanet işleri başkanlığına sunulacak.
ülkeyi 1980 ve 1987 aralığında yöneten başbakan robert mugabe o yıl yapılan sistem değşikliği ile başkan olmuş. ingiltere kent üniversitesinden alex magaisaya göre bu değişiklik; gücü merkezleştirme arzusundan, isteği ve amacıyla yapılmış fakat sonuç diktatörlük olmuş!
parlamenter sistem ile yönetilen ülke de başbakan kwamd nkrumah 1960 senesimde referanduma sunulan sistem ile başkanlık sistemine geçilmiş. hızla kalkınma amacı ile geçilen sistem de 1964 de yapılan referandum ile iktidar dışında ki bütün siyasi partiler %99 oranı ile yada dışı ilan edilmiş!
1964 yılında bağımsızlığını ilan eden ülke parlamenter sistem ile yönetiliyormuş. hasting kamuzu banda nın başbakanlığı yürüttüğü ülke 1966 da başkanlığa geçmiş o dönemin tanıklarından kachale şunları anlatmış " malavi başkanlık sistemine geçerek diktatörlüğe dönüşmüş, parlamento başkanı hiçbir şekilde sorgulayamaz hale gelmiş!"
her insanın bir siyasi kimliği vardır ki bu zorunluluktur; sonuç olarak her hareketimizi, giydiğimiz iç çamaşırından, yediğimiz ekmeğin fiyatına kadar yönetmeye aday bir siyasi partinin politikaları belirliyor her şeyimizi.
bu siyasi görüş fanatik ve tek düze ya da ne doğruysa ona yönelmekte olabilir. bu siyasi görüşümüz peki ne kadar yalan barındırıyor bünyesinde! mesele burada başlıyor işte!
insanlar yazılar yazıyor ve kelimelerle süslenmiş ve akıcı yazılar fakat; ciddi anlamda yazı aralarına yalanları koyuyorlar. şöyle ki;
bir zamanlar fakir ve gururlu bir halk varmış. imparatorluk üzerlerine çökmüş yeni gelen devlet te hiç onların devletine benzemiyormuş. kendilerine cahil, gerici gören, ezanları türkçe, giyimlerine ve çocuklarına nasıl eğitim vereceklerine karışan, tekke, türbe ve medreselerini kapatan bu devlet halkın canına tak etmiş! ve bir gün o kötü adamları yenmek için harekete geçmişler.
(aslında hikayesi tam da burda ilginçleşiyor fakat sanki işgal devletleri ülkeyi ele geçirmiş gibi değil mi? osmanlı imparatorluğu büyük ve yüzyıllara(600 yıl) kazınmış ve zamanında( kanuni sultan süleyman ) dünyanın en adaletli ülkesi fakat 1900 lü yıllara geldiğinde ve yıkılmasına kadar bu böyle miydi!? kadının hakkı bile olmadığı, insanların emeğini vergilerle belini bükerek alan, din kullanılarak insanın sömürüldüğü, ahlakın ve düzen bozukluğunın sokaklara kadar indiği bu devletin değişmesi ve insanların kula değil allaha teslim olabildiği bir düzen geldi fakat arkadaş bundan sonrası daha vahim devam ediyor.
fetönün ve akp nin aynı yolda din kardeşi olduğunu fakat darbelerin, siyasilerin ezdiğini ve fetönün aslında zamanında devlet için çalıştığını ve devlete yardım ettiğini fakat sonradan bozulduğunu, darbe girişimi yaptığını ve başaramadığını bu büyük oyunu yeni gören ulusalcıların da katılımı ile darbenin sonuçsuz kaldığını ve bu kutlu yolda akp nin tekbaşına gittiğini, akp nin halkı zulümden kurtardığını nede güzel anlatmış yazı (!) akp nin yaptığı çok büyük siyasi ve askeri hataları görmeden ve cumhuriyetin getirdiği hakları hiçe sayarak kurulan bu yalanlar tabi ki kurtuluşun başkanlık sisteminde çıktığı ile bitiyor.
lozan 2023 te bitiyor, kuran okunan her yeri bastılar. başörtülü bacılarımıza saldırdı üstü çıplak derili geziciler. bu ve bunun gibi binlerce yalan ve hain ile çıkılan bu yolların cumhuriyet i yıkmak ve yeni bir arabistan ya da düşünmeyen sadece inanan insanlarla dolu tek adam ve soyu ile gitmesini isteyen binlerce insan aralıksız cumhuriyetin verdiği haklar ile kurucularına hakaret etme özgürlüğünü kendilerinde bulabiliyorlar(!) kaynakları tabi ki yalan ve şaşırtma.
peki bu kadar kör ve ağır ithamlara inanan bu insanların amacı nedir?!
cumhuriyeti görememiş ve kazanımlarını mustafa kemal atatürk öldükten sonra temellerinden sarsan geri kalan siyasi liderlerin ve 1980 darbesini oluşrurduğu anyasal düzenlemeler ve yarıda bıraktırılmış cumhuriyeti yıkmak ellerine ne getiriyor bu insanların!
cumhuriyet i sömürge haline getiren bu karşı devrim haraketi, unutmasınlar ki para, gücü getirmez(!) güç insan sevgisidir! yalancıların yatsıya kadar yanan mumları ortaya çıkarılacaktır. cumhuriyet ilelebet yaşayacaktır!
yer düzce'nin hecinler köyü, düzce belediyesi çöp tesisleri yapar bu tesis çalışmaya başlar fakat yaydığı koku insanları evde oturamaz hale getirir, ve direniş başlar. ( http://www.haberolduk.com...arda-cop-direnisi-suruyor ) köylüler başvura bilecekleri her yere başvurur fakat sonuç alamaz. hatta düzce'ye gelen bir bakan faruk özlü den söz alırlar maalesef bu söz de işe yaramaz. ( http://www.duzcetv.com/ha...i-yol-kalmadi-bu-kez.html ) köylüler mahkemeye başvurur, mahkeme tesisin yapıldığı yerin melen içme suyuna karıştığını tespit eder ve tesisi kapatır. ( https://www.aydinlik.com.tr/icme-suyuna-cop-karisti ) fakat belediye tesisi tekrar açtırır. ( http://www.radikal.com.tr...elende-cop-savasi-1499456 )
köylüler artık çöp dökülmesin diye sabah akşam nöpet tutuyorlar soğuk, sıcak demeden! bu su düzce'den istanbul'a giden içme suyuna karışıyor ve istanbul bu suyu içiyor. köylüler hem kendileri için hem istanbul için direniyor.
ülkeler terör örgütleriyle iş yapmaz.
ülkeler terör ihraç etmez.
ülkeler terörü kınamaz yeter artık.
suriye'nin savaş alanına dönmesi büyük ortadoğu projesi nin işlemesi içindir. batı ve biz buna yardım ettik ne kadar kabul görmese de bu böyle ülkeleri bölmek istiyorlar. türkiye' de kürt açılımı bu yüzden yapıldı. bop eşbaşkanı lığı bizi ülkemizi terör yuvasına çevirdi. yeter artık bu inat devam ederse daha çok canımız gidecek. ortadoğu da bir an önce barış sağlanmalı bataklık kurutulmalıdır. kendi canlarımızı öldüren pkk ile barış sağlamaya çalıştınız, kendi yalanlarınız yüzünden karışan suriye ilemi barışamayacaksınız! batı bizi kandırdı diyin, esad meşru lidermiş diyin. sadece halep'te yapılan yalanlar belli (halep yalanları ) bize batını vazgeçmeyeceğini gösteyor. gün birlik günüdür, gün teröre karşı birleşme günüdür, yanlış politikalar, bop eşbaşkalığı bizi bu hale getirdi. yeter artık suriye ile barışılmalı rusya, iran, ırak, suriye, bir olmalı terörü bitirilmelidir başka çare kalmamıştır. mezhep politikiları bizi böler, inat bizi böler!
savaş sadece sahada kazanılmıyor. emperyalizm isteklerini medya yalanlarıyla yapmak istiyor. bunu açığa çıkartmak adına yaptığım paylaşımlardır. yalanlar ortaya çıkmalı ülkeler emperyalizm tuzağına düşmemelidir. yurtta sulh cihanda sulh olmalı amacımız.
dün bir çocuk gördüm çıplak ve ıslatılıp dövülüyor. bu gözümü yaşarttı fakat durmadım araştırdım bu yalanlar açığa çıkmazsa daha çok çocuk ölecek bu yalanları ortaya çıkarmalıyız.
yüksek öğretim kurumuna atanan bu arkadaş başarılı bir okul hayatı yaşamış gözüküyor. fakat önemli olan kıstas sadece diplomalar mı?! türkiue bu arkadaşı okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor. açıkçası ben korkuyorum. ben cahhilliğin ferasitine güveniyorum. sözleriyle tanınıyor.
saldırganın yakalandığı ve umarım hakettiği cezayı alacağı olaydır. polislerin yakaladığı saldırgan artık mahkemenin elinde ve mahkemenin bu olaylara bir dur demesi gerekir artık!
"Devletin Görev ve Sorumlulukları
Anayasamızda devletin görevlerini incelemek gerekirse;
1 – Adaleti Sağlamak
2 – Güvenlik
3 – Sağlık
4 – Eğitim
DEVLETiN GÖREV VE SORUMLULUKLARI
Anayasanın 2. maddesi:
Türkiye Cumhuriyeti; toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı,
Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir
Anayasanın 5. maddesi:
*Devletin temel amaç ve görevleri; Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun, refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak;
*Kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.
DEVLETiN VATANDAŞLARINA KARŞI GÖREVLERi
Uygar toplumlarda kişilere devletçe anayasa ve yasalarca düzenlenen korunan haklar verilmiştir. Seçme-seçilme hakkı; her ferdin özel ve ailevi hayatına meskenine ve haberleşme hürriyetine saygı duyulması hakkı gibi haklar devletlerin anayasa ve yasalarında açıkça yer almıştır. Bu haklar çerçevesinde aile yaşamına saygı gösterilmesinin istememiz özgürce haberleşmemiz seyahat edebilmemiz inançlarımızın gereğini yerine getirebilmemiz düşüncelerimizi açıkça dile getirebilmemiz haklarımızı arayabilmemiz devletin sağladığı koruma sayesindedir.
Vatandaşlık hakkının korunması devletin görevidir. Vatandaşlık hakları bireylerin özgür eşit ve güvenlik içinde olmasını sağlar.
Demokratik, laik, hukuk ve sosyal devlet ilkelerini benimsemiş devlet, vatandaşlarına; kişi dokunulmazlığı, ailenin korunması, şiddetin önlenmesi, konut dokunulmazlığı, eğitim hakkı özel hayatın gizliliği mülkiyet hakkı vb. vatandaşlık haklarını tanımak onlara karşı sorumluluklarını yerine getirmek zorundadır.
1. insan Haklarına Saygılı
insan haklarına saygılı devlet insan haklarına anayasa ve yasalarıyla koruyan devlettir. Devlet insan haklarını geliştiren bireylerin özgürlük alanlarını genişleten yasal düzenlemeleri yapmakla yükümlüdür. Çünkü insan haklarının çiğnenmesinin önüne geçilmesi ancak devletin görevlerini yerine getirmesiyle olanaklıdır.
Türkiye Cumhuriyeti insan hakları ile ilgili her sözleşmeye imza atmış ve bu sözleşmelerden doğan yükümlülükleri kabul etmiştir. Hakkını aramak isteyen her yurttaş devlete başvurur. Avukat tutma imkânı olmayanlara devletin avukat tutması insan haklarına verdiği değerin göstergesidir
2. Eşitlikçi
insan haklarının temel ilkelerinden biri bütün insanların doğuştan eşit oldukları düşüncesidir. Devlet vatandaşların hak çıkar ve hürriyetlerini eşit sayarak ve ayırım gözetmeden koruma ve güvence altına almakla yükümlüdür.
Ekonomik gücü fiziki yapısı ne olursa olsun herkes kanun önünde eşittir. Kanunların yapılması ve uygulanmasında insanlar arasında bendesel ve ruhsal farklılıkları ne olursa olsun eşit davranılması toplumsal ve siyasal haklar yönünden hiçbir ayrıcalık gözetilmemesi gerekir. Devlet vatandaşlarına eşit davranmak zorundadır.
3. Demokratik
Türkiye Cumhuriyeti‘ nin temel özelliklerinden biri demokratik bir devlet olmasıdır. Bir devletin demokratik olması insan hakların varlığı ve geleceği için güvence oluşturmaktadır. insan hak ve özgürlükleri demokrasinin vazgeçilmezleridir. Bu hak ve özgürlükler devletin güvencesi altındadır.
4. Laik
Laiklik din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması anlamına gelmektedir. Devlet inanç ve vicdan hürriyeti sağlamakla yükümlüdür. Laik devlette her birey inandığı dine uygun ibadet yapmakta özgürdür.
5.Sosyal Devlet
Vatandaşlarının sosyal durumları ve refahları ile ilgilenen onlara insanca yaşama düzeyi sağlamakla kendini görevli sayan devlet, sosyal devlettir. Türkiye Cumhuriyeti bir sosyal devlettir
Her yurttaş toplumsal ve ekonomik açıdan insanca yaşama hakkına sahiptir. Devlet sosyal devlet olarak vatandaşlarının asgari bir hayat tarzı sürmeleri için şartları hazırlamakla yükümlüdür
6.Hukuk Devleti
Türkiye Cumhuriyeti ‘nin temel niteliklerinden biride hukuk devleti olmasıdır. Hukuk devleti vatandaşların hukuksal güvence altında bulunduğu devletin tüm işlemlerinin anayasa ve yasalara uygun gerçekleştiği devlettir.
Hukuk insanlar arası ilişkilere düzen getiren eşitlik özgürlük ve güvenlik içinde bireyin varlığının korunmasını sağlayan kurallar bütünüdür. Devlet olmadan hukukun varlığı ve geçerliliği söz konusu olamaz. Devlet hayatının düzenleyicisi kanun tüzük yönetmelik gibi pozitif hukuk normlarını yapmakla görevlidir.
Hukuk devletinde mahkemeler bağımsızdır. Hukuk devletinde yasalar uyarınca vatandaşların bağımsız mahkemelere başvurarak devletten şikâyetçi olma hakkı vardır. Adalet hukuk aracılığıyla gerçekleşir. Adaletin sağlanmasında devlete önemli görevler düşer.
AiLENiN KORUNMASI HAKKINDA KANUN
4320 sayılı kanunun amacı aile içi şiddeti durdurma özellikle kadını ve çocukları korumadır. Söz konusu kanun aile üyelerine ailenin diğer bir üyesi tarafından şiddet uygulanması halinde bir takım özel tedbirler alınmasını içermektedir. Şiddet mağdurları bizzat şikâyette bulunabilecekleri gibi bu şiddete tanık olan veya şiddetten haberi olan kişilerin başvuruları üzerine veya polisin doğrudan harekete geçmesi üzerine de bu kanun uygulanabilmektedir."