kavga etmiştik, ayrılma kararı aldık, onun üzerine blöf yapıp bu lafı söyledi. ben naptım 5 ay daha devam ettim onunla.neden, ben salağım çünkü. zihniyetini tam olarak da ortaya koymuştu aslında.
annenin gözyaşlarından banane! şimdi buyursun sülalen ağlasın.
ellerinden kayıp düşmek.aylardır ayrılmamak için debelenip durduğumuz sevgilimden- sevgimden bir kaç saat önce ayrıldım. ayrıldık yani. bu sefer bitti. ama lanet olası okulum devam ediyor, paper yazmam gerekiyor. kalbim ve beynimin arasında kalmışlığım zaten beni tüketiyor hangi akılla yazacağım bilmiyorum, yazmazsam olacakları hiç düşünmek istemiyorum. saçmalamak istiyorum kendimi unutana kadar saçmalamak.
tom robbins sorunun cevabını, üzerinde detaylıca düşündüğünü ve düşünürken bayaa eğlendiğini saklamadan, detaylıca parfümün dansı adlı fantastik romanında açıklamıştır. özetle der ki, önceleri burunların birbirine değdirmek olan öpüşmevari olay sonraları dudakların kazara buluşup bundan daha çok zevk alındığının anlaşılmasıyla asıl halini almıştır, bunu geliştirmek iki kişinin aşkına ve becerisine bağlıdır. güzel kitaptır, karışık ve bir o kadar da eğlenceli kurgusu bir değil, bir kaç defa okumaya değerdir.
aşık olduğun, sevdiğin kadındır; ama karşına çıkan herkesi gözüne, kaşına, kalçasına, ğöğüsüne göre değerlendiriyosan senin için güzel kadın televiyozda, dergide, gazetede, reklam panosunda ha bire insanın gözüne sokulan uzun bacaklı, inci dişli, buğulu bakışlı kadın görüntülerinden öteye geçemez.
o "biri"nin sevgiliniz olduğu zamanlarda sizi mutluluktan dört köşe yapabilecek eylemdir. Aynı şeyi ablanız yaptığında,sevgilinizmiş gibi öpmeye kalkarsınız, ablanız günlerce dalga geçer.
"çift olma" kavramının dışında kalmak isteyendir. Belki bünyesine bir sevgilinin iyi gelmeyeceğini düşünmektedir ya da bıkmıştır efendim ısrarla "biraz olsun anlamaya çalış beni", " bu kadar empati yoksunu olmak zorunda mıydın" gibi cümleleri tekrar etmekten ve yine o ilişkide bir arpa boyu yol alamamaktan bıkmıştır. tussuz aşım kaygısız başım moduna girilesidir.
artık " erkeği elde tutma kılavuzu" gibi saçma sapan kitaplar karıştırsan iyi olcak. zira son günlerde yaptıklarınla düştüğün durumlar yüzünden kendinden nefret etme oranın had safhaya ulaştı.
aşkın yaşı yoktur derler ama. vardır efendim taraflar tam da yaşlarının olgunluklarında ise o ilişki yürümez. benim için maksimum 10'dur belki, 11 olmaz. zira 10 yaşta bile ortak noktada buluşmak yeterince zor oluyor.
rahat olandır. zira çıtır olan da, taş olan da, sevişmeyi bileni de,sadakatli olanı da, uzun boylu olanı da, güzel gözlü olanı da, sarışın olanı da, kumral olanı da vs rahat,geniş, dırdırsız olamadıktan sonra gıcık ediyomuş erkekleri.
Barış bıçakçı'nın güzel romanıdır. filmi de çekilmiştir. ikisinin de yeri ayrı olmakla beraber kitabını okuması daha bir zevkli olandır. Güzel romandır. " bizim en büyük çaresizliğimiz, sesimizin dışarıdaki çocuk sesleri arasında olamamasıydı" gibi bir laf eder ki çocukluğunun muhakemesini yaparsın günlerce.
sevgilisi tarafından "bıktım senin ağlamalarından", "niye ağlıyosun ki şimdi", "ağlamana bi anlam veremiyorum şu an" ve benzeri cümlelere maruz kalacak kadındır. Bir de erkek birazcık öküzse kadın ağlarken durur bakar öylece. (bi al kollarının arasına, göğüsüne yasla ama nerdeee)
öpüşürken burunları düşünürsen tabii ki kaos yaşarsın. yurdum insanı olarak sorunumuz bu zaten yaptığımız her neyse kendimizi tam anlamıyla ona bırakamamamız. sen önce bi öpüşmeye başla bakalım burunlar yolunu bulur.
tarafımdan istisnasız olarak hep yapılandır. bazen çok şiddetli oluyo herkes görüyo gülüyo. bazen o kadar şiddetli oluyo ki acıma sesleri duyuyorum. bazen de sadece değiyo. ama mutlaka minibüsten inerken o kafamı dokundurmazsam olmuyo.
"benimle konuşmak istemeyen sendin ..." hayır şimdi konuşmak istediğimi de nerden çıkardın anlamıyorum. olay şöyle gelişti:
öğlen vakitlerinde aradı bu beni kendi numarasından. silmiştim tanıyamadım tabii. açtım "...' la görüşebilir miyim" dedi. Tanıdım sesini. Kalınlaştırmaya çalışıyo falan hödö hödö cinsinden. "yok öyle biri" dedim kapattım. ardından bir başka mesaj. " ... pardon arkadaşı arıyodum yanlışlıkla seni aradım". ben de yedim.cvp vermedim. aynı gün geceye doğru bu msj geldi. bilmiyorum teşekkür mü etmeliyim egomu tatmin ettin, ne kadar salak olduğunu bir kez daha kanıtladın falan diye.adam gibi arasaydın bi halimi hatrımı sorsaydın keşke. bu kadar yazmana gerek yoktu be evladım.
genellikle yaşlı kimselerdir ki onlar çoğunlukla banklarda, otobüs duraklarında, kaldırım kenarlarında oturur halde bulunabilirler. siz sormasanız da mutlaka "nasılsın" vs benzer bir soru sordurturlar kendilerine. sonra muhabbet bellidir zaten gelinlerinden, hayırsız evlatlarından başlarlar anlatmaya...