Bu film niye çekilmiş? Bir açıklayabilirseniz çok iyi olur.
Tamam anladık, aile hayatı, şans dediğimiz şansızlıklar, sosyal hayatın bizi nasıl etkilediği falan tamam vallahi anladık. Ama neden üç saat akmayan bir şey izliyoruz ya neden? Kurgucu abi kesemedin mi iki saatini şöyle güzelce ya, filme benzeseydi.
Güvendiğim, sevdiğim, araştıran, okuyan takip ettiğim birçok bilinçli hesap sahipleri bu markanın ürünü tercih ettiklerini söylüyor.
Nedir? Ne değildir? Bilen var mı?
Hadi bakalım biraz da bilgi saati.
Fonksiyonel tıbbı benimsemiş bir doktordur. Gerçek bir doktordur. Her şeyden önce çok okur, araştırır. Bu yüzden çokça güven verir.
instagram sayfasında bile hiçbir yerde bulamayacağınız kadar geniş bilgiler veriyor. Bir an önce girin okuyun, bilinciniz açılsın. Bu kıyağımı da unutmayın.
Gerçek tıptır. Gerçek bilimdir.
Endüstriyel tıbbın işe yaradığı tek taraf olan bilimsel araştırmaları yabana atmaz. Gerektiğinde ilaç, gerektiğinde ameliyat.
Ama asıl amacı sorun çözmek, vücudu tanımak, endüstrinin yanlış işlediğini fark ettirmektir. Algılarımız başka yerlerde, olması gereken yere çeker.
Kapitalizm her alanda olduğu gibi Tıp dünyasına da tüm zehrini salmış. Kafası açık insanlara bile kabul ettirmişler kendilerini. Sorun çözmek yerine sorunu örtmek alışkanlık haline gelmiş.
Fonksiyonel tıbbın ilk sorusu "NEDEN?"dir. Sende neden bu hastalık var? Onu bir bulalım önce. Tedavi sana göre zaten şekillenir.
Önce hasta olmamak en önemlisi, sağlığı kaybetmemek için neler yapmalıyız? Kaybettiysek neden kaybettik? Nasıl çözeriz? işte odaklanması gereken nokta budur.
En ideal beslenme şeklidir. Herhangi bir hastalık yoksa, özel bir beslenme şekli gerekmiyorsa tabii.
-Açıkınca yemek yemek
-Gerçek gıdalar tüketmek
Bu kadar.
Bugün markette gördüğüm, efsane geri mi döndü dediğim dondurmadır. %70 kakao yazısı beni benden aldı zaten. Yurtdışında zaten bu şekilde bir ürünleri bulunuyor diye biliyorum ben. Lütfen ama lütfen bizden alıkoymasınlar bu lezzeti. Yıllardır bu dondurmayı bekliyorum, elimde ne var ne yok satıp bu dondurmadan stok yapabilirim. Yalnız boyutu daha küçük diğer ürünlere göre, bunu ufak bir deneme olarak kabul ettiğimden mazur görüyorum.
Bir hayalimi gerçekleştirdiğin için teşekkürler magnum.
mustafa ceceli'nin beşinci stüdyo albümüdür. müthiş bir sese, enfes bir yoruma sahip bence kendisi. zaten bir tenor. şarkı söyleme yeteneğine diyecek bir sözüm yok. ancak bu albümü çok çok vasat. 14 şarkıyı da dinledim. bir tanesinde bile mustafa ceceli kalitesi bulamadım. bir iki şarkı vasat sayılabilir, diğerleri gerçekten kötü. ben "es","oyun olmazdı aşkla", "aman","bekle", "dön", "limon çiçekleri","emri olur", "hüsran" gibi şarkıların kalitesine eş şarkılar beklerken çok kötüleriyle karşılaştım. eminim ki bol emek verilmiş bir çalışmadır. ama sorun şarkı seçimlerinde. besteler birbirine çok benziyor, bende böyle bir his uyandırdı. sanki albüm tamamlanmamış, mastering halinden öncesini dinliyormuşum gibi.
irem derici'yle düet yaptığı şarkı bir ay içinde duymaktan bıkacağımız hale gelecek bunu şimdiden görebiliyorum. bana kalırsa albümün en iyi şarkısı da o. şarkının adı "kıymetlim". şarkı kötü diyemem. ama olağanüstü de diyemem. ikisi de çok çok güzel yorumlamışlar şarkıyı. ikisinin de sesleri güzel. gayet iyi şarkı söyleyebiliyorlar. ama bir olmamışlık var. benim müzik bilgim de bunu açıklamaya yetmiyor.
mustafa cecelinin ilk iki albümünü tekrar dinlemesini öneriyorum. o efsane şarkıların kendisine ait olduğunu hatırlaması lazım. "mustafa ceceli" ve "es" albümlerinin şarkı seçimlerinde kime danıştıysa yine ona danışmalı.
ver fırına. formatı, verdiği bilgiler, fikirler, öneriler paha biçilmezdi. özellikle kadınlara hitap eden ve onları moronlaştırmaktan başka bir işe yaramayan izdivaç programları arasında bir çiçek gibiydi. tek kötü tarafı burcu esmersoy'un sunmasıydı. kendisi güzel kadın, ama sunuculukta pek parlak bulmuyorum ben, spikerlikte çok daha başarılıydı bence.
jüri gibi jüri vardı ayrıca. her söylediklerine kulak kabarttığım, önerileri aklımdan çıkmayan insanlar.
tarladan pakete doldurulmaz efendim. bir çok işlemden geçer.
önce tekstil, iplik firmalarına gider burada işlenen kesilen pamuğun arta kalanına telef denir. telefler balyalanır ve hidrofil pamuk üreten firmalara gelir ve burada işlem başlar. gelen telefin rengine, lif uzunluğuna bakılır ona göre bir işlem uygulanır. balyalar açılır ıslatılıp, sıkıştırılıp kazan benzeri cihazlara doldurulur. sonra otoklavda sodyum hipoklorit, sodyum hidroksit (kostik) gibi kimyasallarla yıkanır, beyazlatılır ve hidrofillik özelliği (sıvı tutar hale getirme) kazandırılır. kurutulur. taranır. paketlenir.
"türk kodeksine uygundur" ibaresi alması için 1 gramının 10 saniye içinde suda batması ve en az az 4-5 gram fazla su tutması gerekir.
ellendiğinde gıcırtı hissi veriyorsa yıkama işleminde setilon kullanıldığını gösterir. vermiyorsa soft kimyasallar kullanılmıştır.
sağlık sektörü, kadın pedi, çocuk bezi, kulak çubuğu gibi kullanım alanları vardır. çocuğunuzda kullandığınızda ona kaşıntı hissi veriyor ya da kızarıklık oluşturuyorsa, bezi kontrol etmenizi öneririm. iyice açıp pamuk bulunan bölgeye ulaşın,eğer içinde bol taneli, bembeyaz renkten çok sarımtırak bir beyazı andıran bir tabakayla karşılaştıysanız , pamuğun içine başka şeyler karıştırıldığının, ya da kalitesiz bir pamuğun kullanıldığının göstergesidir. yeni bir ürün, yeni bir marka deneyin. aynı işlem kadın pedleri içinde geçerli.
bu yaşa kadar gitmemişim, bu yaştan sonra mı gideceğim diyen insandır. "hasta değilim ki neden gideyim" ana fikirleridir, her soruya bu cevap minvalinde yanıt verirler. geçen gün ceviz kırdım dişlerimle diye de savunurlar bu durumu. diş sağlığından, çene sağlığından bihaberler. ağrım yok, dişlerim gayet beyaz o zaman sapa sağlam dişlerim var, getirin cevizleri, fındıkları...
YouTube tarafından sürekli gözüme soka soka aylardır önerilenlerimde yer alan, bantmag sinema programını hiç izlememiştim. O kadar fazla önerildi ki; sürekli YouTube sayfası yenileyip izleyecek bir şey bulamadığım bir gün yeter be deyip açtım videoyu. Ve hepsini birkaç günde izledim. insanların yıllarca takip ettiği, yeni bölümleri için aylar bazen yıllar beklediği bölümleri bir arada izlemek inanılmaz keyifliydi. Ama şu an yeni bölümleri beklerken eski takipçileri anlıyorum.
Uzun zamandır hiç bu kadar gülmemiştim. Dedim neler kaçırmışım. Kızdım kendime, biraz hayıflandım. Sonradan "maskeli"nin melikşah bey olduğunu öğrendim, sonra da yıllar önce keşfettiğim, sevdiğim instagram hesabı olan "bazı nefis filmler" hesabının üreticisi olduğunu öğrendim. Zaten tanışıyormuşuz, yabancı değilmiş. Kendine ait, ondan bundan otlanmadan kurduğu bu lügatta içeriklere beni de dolaylı yoldan dahil ettiği için kendisine teşekkürlerimi sunuyorum. Ben izlerken tamamen günden arınıp, kafamı temizleyebiliyorum, baya da gülüyorum.
Sesini sevmeyenler varmış. Ben onlara burdan kocaman bir selam gönderiyorum. Hadi bakın işinize.
Gardaşım yolun açık olsun gardaşım.