harikulade tv
0 (düz adam)
dördüncü nesil yazar 0 takipçi 2.20 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    million dollar baby

    17.
  1. Milyonluk Bebek'i izlerken, Frankie'nin Maggie'yi çalıştıracağını, Maggie'nin başarılı olacağını, zirveye tırmanacağını, daha sonra bir şekilde çöküşle sonuçlanacak bir hikayeyle karşılaşacağınızı biliyorsunuz. Maggie yatağa bağlanınca, Frankie'den "yaşama karşı" mücadelesinde yardım isteyeceğini, Frankie'nin ona yardım edeceğini ve hatta biraz kuvvetli bir seziniz varsa Maggie'nin "Mo chuisle"nin anlamını yine Frankie'den öğreneceğini tahmin edebiliyorsunuz. Şaşırtıcı bir yanı olmayan, hatta Rocky'den bozma klişeye teğet bir senaryoyla karşı karşıyayken, nasıl oluyor da filmin son yarım saati göğsünüzü ittire ittire sizi nefessiz bırakıyor?
    2005 yılı Oscar ödüllerinde "En iyi Film", "En iyi Yönetmen", "En iyi Kadın Oyuncu" ve "En iyi Yardımcı Erkek Oyuncu" ödüllerine layık görülen "Milyonluk Bebek", özellikle üç usta oyuncunun büyük katkısından faydalanıyor. Clint Eastwood, o bilinen ahlakçılığına, öngörülen bir senaryoya rağmen mükemmele yaklaşan bir filme imza atıyor. Sebebi çok açık; işine özen gösteren müthiş bir oyuncu kadrosu.
    Oyunculardan bahsederken Eastwood ve Freeman gibi iki devden çok, Hilary Swank ile alakalı bir parantez açmak lazım. Swank'in ismini cismini bilmeyen birisine "Milyonluk Bebek"i izletseniz, bahsi geçen vatandaş herhalde "profesyonel bir boksör nasıl bu kadar başarılı oyunculuk yapıyor" diye şaşırırdı. Halbuki vaziyet tam tersi, daha beklenmeyen, daha zor bir vaziyet; profesyonel bir aktris resmen boks yapıyor! Swank'in Maggie rolü için olağanüstü bir ön çalışma yaptığı ve öyküde sözünden çıkmadığı antrenörü rolündeki Eastwood'u yönetmen koltuğundayken de pür dikkat dinlediği ortada. Maggie ve Frankie'nin ilişkisi, filmi bir "spor filmi" olmaktan kurtarıyor, kıyaslamadığım ama benzeştiği noktalardan dem vurduğum Rocky'ye göre ilk raundda avantaj sağlatıyor. Dövüşsüz, hareketsiz ama vurucu geçen son bölümde de bu ilişki izleyiciyi acıtıyor ve sarsıyor. Filmin öyküsündeki yükseliş ve son bölümdeki çöküşle gelen etki öylesine güçlü ki Frankie'nin dediği gibi, insan kendini daima koruma güdüsünde olsa, herhalde işe böyle vurucu filmlerden uzak durarak başlardı.

    Frankie Dunn: Kuralı unuttun, kural neydi?
    Maggie Fitzgerald: Solumu yüksekte tutmak?
    Frankie Dunn: Kural kendini sürekli korumak. Neymiş?
    Maggie Fitzgerald: Kendimi sürekli korumak.
    Frankie Dunn: iyi, iyi...
    4 ...
  2. los amantes del circulo polar

    1.
  3. Tesadüf nedir? Devreler halinde seyreden hayatın bu devreleri arasındaki nüktedan bağlantılar mıdır? Kader denilen kavramı bir ölçüde güçlendiren dramatizasyon aşamaları mıdır? inanılası mıdır, üzülesi midir, şaşılası mıdır? "Tesadüf işte" diye geçilesi midir, yoksa üzerine kafa patlatılası bir konu mudur?
    ispanyol yönetmen Julio Medem, "Kutup Çizgisi Aşıkları"nda kaderi ve tesadüfleri sorguluyor. Pekala, filmden hareketle biz de sorgulayalım... Kader kelimesinin ekseriyetle olumsuz bir anlam ifade etmesi nedendir? Birisinin başına gelenlerden "kader işte" diye bahsediliyorsa, büyük ihtimalle o kişi kötü olaylarla karşılaşmıştır. Yani düşünün ki, birisi iyi bir ailenin ferdi olsun, iyi okullarda okusun, başarılı bir iş hayatı ve aşk hayatı olsun. Bu kişinin büyük sorunlar yaşamadan yaşlanıp sessizce ölmesine kim "kader" kelimesini uygun görür? Oysa ki aynı kişi müthiş başarılı bir hayat sürdürürken aşk acısı sonrasında depresyonla cebelleşse ve perişan olsa "kader işte" nidaları civardan yükselir. Hal böyle olunca, "kader"in ve "tesadüfler"in, insanların yaşadıklanlarının ardından yorum yaparak şekillendirdikleri bir nevi "mesaj çıkarma", "anlamlandırma" araçları olduğunu görmeli. Tarihin tekerrürden ibaret olduğunu söylemek için müsait tekerrürler aramak da bundandır. Yoksa tarihin tekerrürsüzlükleri de azımsanmayacak kadar çoktur.
    Filme dönecek olursak, çok başarılı bir kurguyla karşı karşıyayız. inanılmaz tesadüflerin olayları kesiştirdiği sahnelerde "bu kadar da olmaz" dedirtmeyen film, masalı gerçekleştirmede bir hayli başarılı. Yine o tesadüflerin omuzlarında yükselen ve destansılaşan bir aşk öyküsü var. Otto ve Ana, ne tesadüftür ki ikisinin de adı simetriktir, birbirlerini tamamlıyor. Julio Medem, kader kavramının altını çizerken aslında benim görüşüme göre bir ölçüde çelişkiye de düşüyor. Örneğin Ana'nın Otto'yu babasıyla özdeşleştirmesi ve tanıştıkları ilk günlerde bazı tesadüfler sonucu bu yorumunda haklı olduğu kanısına kapılması, ilerleyen günlerde bir yanılgıya dönüşüyor. Ve o hayal, o masal, o öykü orada kesiliyor. Ana, Otto'nun babası olmadığını anlıyor, ancak ona bu kanıyı veren tesadüflerin güçsüzlüğü de ortaya çıkmış oluyor. Özetle, tesadüflerden çıkarım yapmanın bir yanılgı olabileceği anlatılıyor.
    Yine öykünün sonunda gerçekleşen kaza hadisesi, onca kopmaya rağmen yeniden teğet geçen iki aşığın durumunu "kutsallıktan" "acıya" dönüştürüyor. Diyeceğim şu ki, bunca ayrılığa ve "kutup çizgisindeki" buluşmaya karşın, seyirci destansı bir birleşme bekliyor. O da olsa, Ana ve Otto'nun aşkı kutsallaşacak. Ancak "kader bu ya", seyircinin beklenmedik bulacağı bir olay "kader" kavramını dillere düşürüyor. Uzun lafın kısası, Ana ve Otto kutup çizgisinde birleşseydi, aşkını kovalayan, "Cesur ol"an (valiente!) birer kahraman aşık olacaktı. Fakat beklenmedik olaylar buna engel olunca durumun adı "kader" oluyor. Olumluysa başarı, olumsuzsa kader, insanın ikiyüzlülüğü bu...
    9 ...
  4. sezer kime oy verir sorusu

    4.
  5. sezgisi güçlü bir insan sezer bu sorunun cevabını.
    0 ...
  6. sakin olmaya calisan yazar

    0.
  7. sakin olana kadar yazmaması tavsiye olunur. kalem bu, şeytan doldurur.
    0 ...
  8. güzel kıza bakıp iç çekmek

    9.
  9. kiz var kiz var

    9.
  10. kategorizasyon amaçlı söylendiğinde birinci "var" uzun, ikinci "var" kısa telaffuz edilir.

    "kız vaaaar, kız var" gibisinden.
    0 ...
  11. carlos lincoln karsilastirmasi

    1.
  12. bir sol bekle, ofansa dönük bir orta saha oyuncusunun karşılaştırılmasıdır. bravo.
    1 ...
  13. köprü

    25.
  14. üzerinden geçerken engellerin aslında bizden aşağıda olduğunu hisettirendir köprü.
    0 ...
  15. unutulmaz film replikleri

    347.
  16. Kibar Feyzo

    feyzo - neden onların yevmiyesi 300 benimki 200
    eleman - onlar sendikalı
    feyzo - e ben de harranliyem
    eleman - lan de get!
    feyzo - (kendi kendine) heralde patron da sendikalı.. hemşehrisini tutuyor..
    3 ...
  17. beyazıt öztürk

    61.
  18. ekranda üstlendiği rol "sıradan" olan şovmen. ailenizin çocuğu imajı bir şovmen için ne kadar idealdir, tartışılır. ölçülü fırlamalık, onu da rahatsız ediyor olmalı. yırt, at abicim şu giysiyi.
    2 ...
  19. her kufrun kufur olmamasi

    1.
  20. dilimizde bir küfür olarak yer yapan "dürzü" aslında suriye ve lübnan'da yaşayan bir mezhep olan "dürzi"nin şiveli söylenmesinden başka bir şey değildir.
    0 ...
  21. oss birincisi

    22.
  22. bir günlük şöhret olan yeniyetme. gazetelere demeç verir.
    0 ...
  23. the shining

    27.
  24. filmdeki psikopat veletin gerçek adı danny lloyd'dur. kendisi şu sıralar biyoloji öğretmenliği yapmakta, sinemadan uzak durmaktadır.
    2 ...
  25. hele bi gel

    37.
  26. "inandığın masallar"da ilk başta çok öne çıkmayan ama alameti zamanla anlaşılan parça. "beni al" ile birlikte albümün en gözdesi.
    0 ...
  27. tiesta gera

    37.
  28. ekşi sözlük'ün peder zickler'i, bruker'ı olmaya gönüllü heveskar genç. olmamış.
    0 ...
  29. irreversible

    11.
  30. kelime anlamı "geriye dönüşsüz", "dönüşü olmayan" gibi bir şeydir.
    1 ...
  31. tarihte bugün

    134.
  32. yıllardır gazetelerde, orada, burada görüp şaşırdığım ifade.
    tarihte bugün bir kere vuku buldu, o da bugün. ancak, örnekse 08 temmuz, yani tarihte bu gün, her sene olmakta.

    (bkz: tarihte bugün)
    (bkz: tarihte bu gün)
    0 ...
  33. yedekte beyzbol sopasi bulunduran taksici

    3.
  34. florida'da çalışan, hafta sonları oğluyla beraber beyzbol oynayan bir taksici.
    0 ...
  35. tutukluk yapan gol silahi

    4.
  36. tutukluk yapan silahın sesi silahtan gelir, ama tutukluk yapan gol silahının sesi tribünden gelir.
    0 ...
  37. şirinler milli futbol takımı

    5.
  38. uludag haber ajansı'na bağlı harikulade tv ormandan bildiriyor.

    şirin baba teknik yönetimindeki şirin milli futbol takımı rakipsizlikten yakınıyor.

    şirin milliler'in şirin sıkıntısı

    ormanın derinliklerinde varlığını sürdüren şirinler, çizgi filmlerden sonra şimdi de yeşil sahalara damgasını vuracak gibi. şirin baba yönetimindeki "maviler" kurdukları futbol takımıyla form tutuyor, antrenmanlarını hiç aksatmıyor. ancak şirinler'in şirin bir sıkıntısı var. onlar, kendileriyle mücadele edecek bir rakibin olmamasından şikayetçi.

    "kendi aramızda maç yapmaktan sıkıldık"

    öfkeli şirin "kendi aramızda maç yapmaktan sıkıldık" diye yakınırken, çevredekiler onun bu tutumunu normal karşıladı. şu an için 18 kişilik bir kadroyu yöneten şirin baba, antrenmanlara kadınların da, yani şirine'nin de ilgi gösterdiğini ifade etti. uykucu şirin'in dahi gazetecilerin geleceğini öğrenip hazır duruşta bulunması, futbolun, bölgeye gelen turist miktarını arttırmak için şirinler tarafından uydurulmuş bir bahane olduğu iddialarını gündeme getirdi. Konuyla ilgili gargamel'in "Lan ben tek siz hepiniz" dediği öne sürüldü.
    0 ...
  39. sozluklerle ortaya cikan sinema elestirmenleri

    1.
  40. fütursuz olmadıkları sürece sözlüklere ve okuyuculara katkıda bulunan insanlar.

    "sen kim oluyorsun" cümlesiyle yoğrularak mayalanan bir neslin tu kaka ettiği yazarlar.

    eli kalem, parmağı klavye gören herkes yazmalı, çizmeli. anlatmak lazım, paylaşmak lazım, eleştirmek lazım.
    0 ...
  41. posta gazetesi web sitesinin hacklenmesi

    12.
  42. açılışta eşşek kadar haydar dümen fotoğrafını görünce, ilk bakışta anlaşılmayan hackleme vukuatı.
    1 ...
  43. © 2025 uludağ sözlük