haricten gazelci
1009 (ulu)
üçüncü nesil yazar 12 takipçi 44.47 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    burukluk

    8.
  1. "Aşka, hırsa, topluma sırt çevirenlerden kendinizi sakınınız. Vazgeçmiş olmanın intikamını alacaklardır" der Cioran.
    3 ...
  2. harictengazelci

    6.
  3. sözlük yazarlarının ilkokul numaraları

    503.
  4. gül bahçesi

    16.
  5. göksel baktagir'in gecelerimize fon olsun diye yarattığı eser.
    2 ...
  6. mehmet amca

    1.
  7. Bursa'nın görüklesindeki beren cafe'nin sahibi, öğrenci dostu, güleç yüzlü, candan insan.
    2 ...
  8. kırşehirli ismail

    20.
  9. incidir adlı ilk albümü bir haftadır satışta olan sanatçı.
    0 ...
  10. az

    56.
  11. hakan günday'ın sadece bu kitabının basında fazlaca yer almasından kıllanmak lazımdı sanırım. satır satır değerlendirmek lazım bu adamı. hikayeyi, kurguyu vs önemsemeden. en azından ben hep öyle yaptım. ama bu kitapta bunu yapabilmek güç. fazlanın fazlası tesadüfler çok göze batıyor. filmi çekilirse de tutar sanırım. bayılırız tesadüflere.
    0 ...
  12. özkaynak

    3.
  13. içimi sert maden suyu markası.
    ekşiciler için nutella ne ise benim için de özkaynak maden suyu odur. kınık, sarıkız, uludağ, sırma, salihli, kızılay, beypazarı vs bi yana, özkaynak bi yana. özkaynak maden suyu. *
    3 ...
  14. enteresan sayılar

    2.
  15. gece okunan kitaptan böceklerin akması

    2.
  16. can öz

    1.
  17. heybe

    6.
  18. facebook'ta 50000 civarı hayranı olan bi sayfa.

    1) facebook'taki; edebiyat, müzik, fotoğraf vs adına açılmış olan sayfaların en iyilerinden biridir.*
    2) saçma sapan bi yazı da paylaşılsa, yüzlerce geri dönüş alır.

    3) kurucusu; sosyalist, komünist, faşist, anarşist, kapitalist, kemalist, hümanist, liberalist, satanist, ateist ve müslümandır.
    1 ...
  19. bursa halı sahalar bize dar zirvesi sıfır

    1.
  20. geleneksel bursa halı sahalar bize dar zirvesi'nin devamıdır.
    13 mayıs 2011 tarihinde, saat 18:30'da, sandalcı spor tesisleri'nde gerçekleşecektir.

    düzeltme: iptal edilmiş zirvedir.
    3 ...
  21. sedat yavaş

    1.
  22. derda

    1.
  23. hakan günday'ın az adlı romanındaki karakterlerin isimleri.
    derdâ ve derda.
    5 ...
  24. az

    28.
  25. kitabın son sayfasında, "hakan günday'ın diğer kitapları" diye yazılarak; kinyas ve kayra, piç, malafa, azil ve ziyan'ın kapakları konulmuş. "zargana"ya n'oldu?
    4 ...
  26. kürk mantolu madonna

    200.
  27. --spoiler--
    unutup gittiğimi zannettiğim bu hatıraların, bundan sonra beni hiç bırakmayacaklarını biliyorum... hangi hain tesadüf dün onları yolumun üstüne çıkardı ve beni, senelerden beri dalmış olduğum derin uykudan, artık yavaş yavaş alıştığım hissiz uyuşukluktan ayırdı. deli olacağım, yahut öleceğim dersem yalan söylemiş olurum. insan tahammül edemeyeceğini zannettiği şeylere pek çabuk alışıyor ve katlanıyor. ben de yaşayacağım... ama nasıl yaşayacağım!...bundan sonraki hayatım nasıl dayanılmaz bir işkence olacak!... ama ben dayanacağım... şimdiye kadar olduğu gibi...
    --spoiler--
    15 ...
  28. az

    18.
  29. dr'nin sitesinde 14 liraya satışta olan hakan günday kitabı.

    kitapla ilgili, ntv-gece gündüz programından.
    http://www.facebook.com/v...o.php?v=10150169871296505

    radikal kitap eki'nden:

    --spoiler--
    derdâ
    altı yaşındaydı ve altı yaşında ölecekti. korkudan titriyor, gözlerini böcekten ayıramıyordu. ay çekirdeği tarlası kadar bir tavana bakıyor ama sadece onu görüyordu. ay çekirdeği
    kadar bir böcek. sivri ayaklarının etrafındaki tüyleri paça gibi duran, antenlerinin inceliği kirpik kadar olan bir böcek. bir böcek resmi kadar hareketsiz gövdesiyle, koyu bir loşluğun koyu griye boyadığı betonda simsiyah bir leke. küçük kızın korkudan sulanmış gözleriyle aynı renkte.
    çenesine kadar çektiği battaniyeyi terli avuçlarının içinde sıkıyor ve böceğin ne zaman yüzüne düşeceğini düşünüyordu. merdivensiz bir ranzanın üst katındaydı. tavanla arasındaki mesafe, yarım metreden azdı. elbet uyuyakalacaktı. elbet uyurken ağzını açacak ve böcek kendini boşluğa bırakıp dişlerinin arasından geçecekti. ya da önce battaniyesinin üzerine düşüp bir süre orada duracak, karnı acıkınca da küçük yüzüne ayak basıp burun deliklerinden birine girecek ve önüne ne çıkarsa kemirecekti. bir saniyeliğine başını sağa çevirip uzattı ve yerden ne kadar yüksekte olduğunu anlamaya çalıştı. ama bunun için bir saniye yeterli değildi. tam olarak zemini görememiş, böceği gözden kaçırmamak için bakışlarını yeniden tavana çevirmişti.
    daha önce de böcek görmüştü. kendi evinin duvarlarında da, başka evlerin duvarlarında da. hatta içine adım attığı her evin duvarında en az bir tane böcek görmüştü. “dereden geliyorlar” demişti babası. dereden gelip tavanlara tırmanan, sonra da kendi ağırlığına dayanamayıp sobaya düşen daha büyük böcekler de görmüştü. saçlarının kesilmesine neden olan bitler kadar küçüklerini de. duvarların içine hızla kaçıp yok olanları da görmüştü, şekerpancarı çuvallarının altında sakince öldürülmeyi bekleyenleri de. fare bile görmüştü. bir defasında bir kurt bile görmüştü. gözlerini karartmış böcekten yüz kat daha büyük bir kurt. ama hiçbirinden korkmamıştı. hiçbirinde titrememiş, hiçbirinde ağlamamıştı. çünkü hiçbirinde yalnız değildi. aslında yine yalnız değildi. altında yatanla birlikte, çevresinde otuz beş çocuk vardı. ama onlar sayılmazdı. çünkü hiçbirinin adını bilmiyordu ve öğrenmek için artık çok geçti. uyuyorlardı. uyku seslerini duyabiliyordu.verdikleri nefeslerin tıkanmış burunlarına çarpıp kırılma gürültüsünü duyabiliyordu. uykularında hırlayan çocuklar bir omuzlarından diğerine dönüyor, serin yüzlerini denk getirebilmek için yastıklarını başlarının altında çeviriyor, bir ayaklarını diğerinin topuğuyla kaşıyor ve böceği zerre kadar umursamıyorlardı.
    kaçması gerekiyordu. böcek üzerine düşmeden önce yataktan inmesi gerekiyordu. ama nasıl inebilirdi ki? merdiven olsaydı! çıkması bile altında yatan çocuğun itmesiyle olmuştu.
    “bir dahakine kendin çıkacaksın!” diyen çocuğun. kızgın çocuğun. ani bir hareketle üzerindeki battaniyeyi yüzüne çekti. yıllar içinde katılaşmış battaniyenin dikenleşmiş tüyleri yanaklarına batmaya başladığı anda ne kadar büyük bir yanlış yaptığını anladı. çünkü böceği göremiyordu artık. oysa o hâlâ oradaydı. insanın görmediği şeyler yok olmazdı ki! hem düşmanı gözetleyemedikten sonra gizlenmenin ne anlamı vardı? hatta artık her şey daha tehlikeliydi. böcek istediğini yapabilir ve kimsenin bundan haberi olmazdı. çıkmıştı göz hapsinden.
    ter damlaları belirdi yüzünde. şakaklarında su çiçekleri açtı. nefes alışverişi kalp atışlarını geride bıraktı. kurtulacaktı oradan! kurtulacaktı o böcekten! kurtulacaktı yalnızlıktan!
    bir yolunu bulacaktı. o yataktan inmenin bir yolunu bulacaktı. bir yolu olmalıydı. bir tane yeterdi. araması uzun sürmedi. yollardan en kısa olanı seçti. “ne olursa olsun!” adında kestirme bir sokağa saptı. sol eliyle battaniyeyi savurup, sağ eliyle kendini boşluğa doğru itti. “nereye olursa olsun!” adındaki bir yere atladı.
    alnı zemine değdiğinde tek alkış kadar ses çıktı. boynunun kırıldığınıysa kimse duymadı. o ana kadar bir sinekkuşunun kanatları gibi atan kalbi betona çarpınca durdu. altı yaşındaydı. loşluğun ve korkunun böceğe benzettiği tavandaki çatlaksa ondan sadece bir yaş büyüktü. yedi yıldır orada duruyor ve yedi yıldır, ışıklar kapanınca bir böceği andırıyordu. ayaklarındaki tüylerin belirmesi içinse koridordaki ampulün yanması ve koğuş kapısının açık kalması gerekiyordu.
    gözlerini alkış sesine açan derdâ, yerde yatan çocuğun katlanmış ensesini gördü. yüzü karanlığa gömülmüş olsa da, tanıdı. birkaç saat önce, gözlerine bakıp “sen üstte yatacaksın!” dediği çocuktu. bacaklarından itip tırmanmasına yardımcı olmuş, sonra da “sesini duyarsam, keserim dilini!” demişti. hatta diğer çocuklar duysun diye bağırarak söylemişti. şimdiyse yerde yatıyordu çocuk. hemen yanında. belli ki düşmüştü. atlamış olamazdı ya!
    yastığının altından çektiği elini uzatıp çocuğun koluna dokundu. yetmedi, parmaklarıyla yakaladığı omzunu sarstı. başını kaldırıp ranza demirlerinin arasından koğuşa baktı.
    uyanık birini aradı. dikilmiş bir başa rastlamayınca rahatladı. yavaşça yatağından kalkıp, çocuğun yanında dizlerinin üstüne çöktü. bir kedi kadar hafif olan çocuğu omuzlarından
    tutup çevirdi. küçük yüzü kan içindeydi. derdâ başını kaldırıp çevresine baktı. hâlâ kimsenin uyanmadığından emin olunca ağlamaya başladı. ağzını, dişlerinin arasındaki alt
    dudağıyla örttü. kimseyi uyandırmayacak kadar sessizce hıçkırdı.
    var olmayan bir böcekten korkup ranzasının üst katından atlayan küçük kız yatırcalı’ydı. korucu köyü yatırca. itirafçı köyü yatırca. çocukların dediği gibi, ajan köyü yatırca, hatta
    orospu çocuğu yatırca. ve yatırcalılara yardım etmek yasaktı. ölü bile olsalar onlara el uzatılmazdı. bu yüzden derdâ, o gece, ne nöbetçi öğretmene haber verdi, ne de başka bir şey
    yaptı. sadece ağladı. sonra da kızın bedeninden yavaşça sıyrılıp sessizce yatağına girdi. çünkü kendisi de yatırcalı’ydı. ve bu gerçeği okuldaki dört yüz otuz çocuğa unutturmak dört yılını almıştı.
    ranzanın solundan üçgen biçiminde sarkan ve tek köşesi yere kadar uzanmış battaniyeyi, karanlığın içinde bir yelkene benzetti. yatağını da bir tekneye. gecenin içinde giden bir
    yelkenliye. resimli bir kitapta görmüştü. içinde masmavi denizler olan bir kitapta. rengârenk teknelerin direklerinde bembeyaz yelkenlerin uçuştuğu bir kitap. tekne güvertelerinde sarı yağmurluklu küçük kızların ufka bakarak gülümsediği bir kitap. bütün kızların mutlu olduğu bir kitap. ama sadece bir kitap. aptal bir kitap. hatta dünyanın en aptal ve en yalancı kitabı! çünkü o kızlar gerçekte yoktu. eğer olsalardı, o sayfalara fotoğraflarını koyarlardı. suluboyayla yapılmış gibi duran resimlerini değil… fısıldadı:
    “allahım, inşallah rüyamda ölürüm.”
    “uykumda” diye düzeltecekti ki, içinde yattığı tekne sessizce uykuya battı. on bir yaşındaydı. hem on hem bir.
    --spoiler--
    3 ...
  30. türklerin dünyanın en vicdanlı ırkı olduğu gerçeği

    42.
  31. evet.
    biz; en misafirperver, en vicdanlı, en akıllı, en zeki, en çevik, en kuvvetli, en duygusal, en süpersonik ırkız.
    kafatasımız da şahane.
    2 ...
  32. rıza kılıç

    1.
  33. Sivas'ın Banaz'ından bir bağlama virtüözü. 31 aralık 2010 günü, 30 yaşında, kalp krizi nedeniyle vefat etti.

    ne güzel işler yapmış genç yaşına kadar. maalesef hasret gültekin gibi çok erken göçmüş.

    http://www.facebook.com/v...19216&oid=61485497190
    http://www.youtube.com/watch?v=hztj0ktu_r8
    3 ...
  34. sürgün

    42.
  35. metin altıok şiiri.

    kendine sürgün
    bir garip kişiyim;
    sabah akşam imza veren.
    bilmemem gereken
    şeyler öğrendim;
    taraf tutmaz
    tanrı bilirim
    kaybetmekten
    korktuğu için.

    sorular sordum
    sormamam gereken.
    kendime bir
    kefen biçtim
    kendi tenimden.
    sınırlarımı aşmak
    yasaktır bana.
    yoksul yüreğim
    en kuytu kahvem.

    acıya tezhibim,
    hüzne redif.
    yalnızlığın gözlerine
    sürme çeken
    öyle biriyim ki;
    geceleri uykusuz
    kuyuları dinleyen.
    adım büyücüye
    çıktı bu yüzden.

    kendine sürgün
    bir garip kişiyim;
    kutsallığı zincir gibi
    parmağında çeviren.
    umudu depremden,
    aşkı külden
    bekleyen benim
    aranızda
    yerim yok zaten.

    heybesinde yılan
    işaretleri,
    baldıran zehiri
    yüzüğünün içinde
    ve yanında
    kav taşıyan ben;
    tekinsizim size göre
    ibret için
    yakılması gereken.

    merhabam kalmadı
    kimseyle.
    haç çıkardım
    namaza dururken.
    herkes tanır beni
    alnımdaki döğmelerden.
    inançsızım, dinsizim
    yeminle yalan
    ikiz kardeşken.

    kendine sürgün
    bir garip kişiyim;
    bulanık sularda
    yüzünü ararken sevda,
    bir tutam saç derisiyle
    uçuşurken rüzgarda.
    her şey ne kadar
    kendisidir düşünün
    hızla kokuşurken dünya!

    rıh dökülürken
    kan damlalarına,
    cesetler gördüm
    irmak boylarında
    çalıların arasında.
    faili meçhul
    cinayetler bilen
    çaresiz bir adamım
    adını bile kekeleyen.

    bilmemem gereken
    şeyler öğrendim.
    sorular sordum
    sormamam gereken.
    gördüm apaçık
    görmemem gerekeni.
    söylenmezi söyledim.
    suçum büyük
    ve taammüden.
    3 ...
  36. ali tekintüre

    14.
  37. niran ünsal

    38.
  38. geometri

    79.
  39. matematiğin neredeyse tamamen sezgisel alt dalıdır. temeli m.ö 1500'lere dayansada, babası thales'dir. *
    (bkz: hendese)
    1 ...
  40. sencileyin

    1.
  41. abdurrahim karakoç

    23.
  42. üç güzel oturmuş iskambil oynar

    1.
  43. yeni facebook görünümünden nefret etmek

    1.
  44. kaç milyon kişi bulacaksak bulalım, eski haline döndersinler şunu!!1
    6 ...
  45. lady gaga vs tayyip erdoğan

    5.
  46. yek ahenk

    3.
  47. uzun zaman oldu böyle tam albüm dinlemeyeli.
    4 ...
  48. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük