"Bugün artık sadece şu duyguların çekim gücü kaldı: nefret, tiksinti, alerji, iğrenme, hayal kırıklığı, bulantı, antipati, bıkkınlık. Artık insanlar neyi istediklerini bilmiyor. neyi istemediklerinden daha eminler. Günümüzün süreçleri red, soğukluk, sevgisizlik, alerji duygusu. nefret de bu tepkisel boşalmaya, içindekini dışa atmaya yönelik paradigmanın bir parçası: Reddediyorum, istemiyorum, uzlaşmıyorum." diyerek kafa kurcalar, tatlı tatlı düşündürür.
8 Nisan 1899 tarihinde Halifax , West Yorkshire'de doğan, ilk cinayetini 1943 yılında seks işçisiyle cinsel ilişki esnasında onu boğarak işlemiştir. vücudunun bir kısmını oturma odasındaki döşemenin altına , bir kısmını da evinin arka bahçesine gömmüştür. Ayrıca "Bana göre bir ceset, canlı bir bedenin taşıyamayacağı bir güzellik ve saygınlık taşır" diye bir laf etmiştir kendileri.
- genel
- hukuk*
- iş ticaret
- internet / teknoloji
- eğitim / öğretim
- rehber / el kitapları
- bilim
- eğlence
- sağlık / tıp*
- dini
- gezi / turizm
- şablonlar
- broşür / katalog
- dergi / gazete*
- notalar / şarkı sözleri
- ödevler / tezler*
- resmi belgeler
- siyaset / gündem*
diye kategorileri olan, tasarımı şık, geniş yelpazede içerik sağlayan, faydalı bulduğum 6-7 siteden biridir.
Tezler ile ilgili daha ayrıntılı bir site arıyorsanız eğer; resmi bir sayfa olan ulusal tez merkezini öneririm.
örgütün lideri Ayman el Zevahiri suriye'li muhaliflere destek verdiklerini açıkladı. Ne tesadüf değil mi ? tüm küresel çeteler ve batılı güç odakları da destek veriyor.
Arşivimde bulunan, en sevdiğim 10 film arasında yer alan, 2 saat süresince hiç sıkmayan, verilmek istenen mesajı izleyiciyi boğmadan veren, harikulade bir filmdir. Politik filmlere meraklı olup da bu filmi izlememiş olanlar varsa * aşağıdaki linkte filmden güzel bir kesit var, fikir edinmek için faydalanabilirsiniz.
tekrar cumhurbaşkanı seçilebilmek için yarın adaylığını açıklayacakmış. fransa'nın son dönemdeki küresel rolü; türkiye'yi suriye'ye savaşa itmek. Sarkozy bunu başaramazsa seçimleri kaybeder. Her zaman söyledim, yine söylüyorum; emperyalizm hiç bir zaman tek karta oynamaz, birden fazla karta oynar.
Bunun bir de ileri safhası vardır işte o zaman anlaşılmıştır ki hastalık bünyeye yayılmıştır. Cumhur'un ne demek olduğunu bilmeyen gençler var bu ülkede, siz burada ülke sorunlarından bahsediyorsunuz.
John Gray'in neoliberalizmi yerden yere vurduğu, fikrimce başucu kitabıdır. ayrıca kitabın bölümlerinden birini Abd özelinde neo- conservatism'i eleştirmeye ayırmıştır.
K. Marx ve F. Engels okuyacaksanız öncelikle david riazanov 'un "K. Marx - F. Engels Hayat ve Eserlerine Giriş" kitabını okuyun. Marx ve Engels'in çocukluk, gençlik ve yetişkinlik dönemini detaylıca işler bu kitapta. O dönemin sosyal şartlarıyla ilgili doyurucu bilgiler verir. ilerleyen bölümlerde Bakunin ile mücadesi bölümü vardır, en çok ilgimi çeken bölümlerden biridir. *
okunmasını şiddetle tavsiye ettiğim, iletişim yayınlarından çıkan Karl Polanyi'nin kitabıdır.
Kitap "Ondokuzuncu yüzyıl uygarlığı çöktü" cümlesi ile başlar.
her iki kişininde konuya ilişkin aynı bilinç düzeyi birbirine yakınsa , söylemesi hiç de zor değildir.
Ama beraber olduğunuz kız "ama aşqım yhaaaaa" tarzı tepki verecek biriyse, vay halinize.
bu bölümün ilk yıllarında "iktisata giriş" diye bir ders vardır. Daha o andan itibaren bir şekilde kandırılmaya başlarsınız. Dişimi sıktım başlık altındaki tüm entryleri okudum, "sınırsız ihtiyaçlar - sınırlı kaynaklar" safsatasını bazı arkadaşlar dile getirmiş fakat açıkça şunu yazanı görmedim; "bir sınıftan almadan diğerine veremezsin".
iktisat'ın temel ilkesinin budur. Peki tarih mi ? Elbette, bir sınıfın diğer sınıfa tahakkümüdür.