şiddetin cinsiyetle alakası yoktur!.. savaşlar iktidarı elde etmeye yönelik olmuştur her zaman. günümüzde petrol, zengin yeraltı kaynakları vs... o dönemde de oje, parfüm, kıyafet savaşları olurdu sanırım * bahaneler farklı olsa bile çok değişen bişey olmazdı hatta daha kötü olabilirdi ...
örneklendirelim:
+ ayol uyuz oluyorum bu monaco prensesine
-ay niye kız?..
+ayol şıllık geçenlerde gelmiş baloya milyon dolarlık çantayla
-ıyyyyy götüde büyük hem
+savaş açmak lazım buna
-dur kız orduyu toplayıp geliyorum...
karşılıklı haz, zevk esas olmalıdır... çoğu istediği için yapar bu "kendisinede haz verir... sonuç olarak eşinin ya da sevgilisinin, hoşuna gidince kendisi daha fazla zevk alıyor. (sanırım*) neticede çifte mutluluk esas amaçtır....
hayır neden itici oluyor anlamış değilim?...bir kerre müslümanlık göstergesidir, selam vermek sünnet, selamı almak ise farzdır!.. bunun erkeği ya da kızıfark etmemeli, yani öküzlük, barzoluk, kütüklük ve odunluk göstergesi olamayacak olan durumdur açıkçası...*
öyle büyük umutlarım olmadı benim, büyük düşlerim,
özlemlerim, büyük beklentilerim olmadı. Koşullarım beni
oluşturdu ben acılarımı buldum. Herkes gibi yaşasaydım
eğer, yaşamı onlar gibi görebilseydim çarşılar yeterdi
avutmaya beni. Bir gömlek, bir ayakkabı, bir elbise; bir
yemek lokantalarda; televizyon, halı, masa ve daha nice
eşya yeterdi yalnızlığı örtmeye, kendimi göstermeye, va-
rolmaya, 'dar çevre yitikleri'nde önem kazanmaya...
Oysa ben bir akşamüstü oturup turuncu bir yangının
eteklerine, yüreği avuçlarımda atan bir can yoldaşıyla
dünyayı ve kendimi tüketmek isterdim. Öyle bir tüketmek
ki, sonucu yepyeni bir "ben"e ulaştırırdı beni, kederli dal-
gınlığımdan her döndüğümde...Bir ben ki tüm ilişkilerin
perde arkasını görür de gülerdim sessizce yapay ya-
kınlıklarına insanların. Kim kimi ne kadar anlayabilir
Ömür hanım?...
.. izdivaç programlarından fırlayan erkektir efennim... Şahsen ben bekarete önem veririm bi kerem.... ayrıca bakir olmayan erkektir bu söylemde bulunan bir!.. diğer türlü bir söylemde kendisi ile çelişecektir.. bakire olmayan kızlar pek ortalıkta olmadığına göre olmalıda... toplumda farklılıkta olmalı... Bekaret kimine göre gelişmişlik göstergesi olarak gösterilmeye çalışılıyor !.. ama bana göre gelişmişlik değil geri kalmaktır. ilk başta dediğim gibi ben bakire olmayan bir kızla şahsen evlenmek istemem!.. çünkü ilerki zamanlarında bu sorunun karşıma çıkacağını huzursuz mutsuz olacağımı bile bile böyle bir evlilik yapmak istemem. Tabi bundan da 'her bakire olmayan kızla evlenmem' demek istediğim anlaşılmasın. Benim kastettiğim bayanlar çıktığı erkeklerle yatan, bunu doğal bir şey gibi gören bayanlarla ilgili. bakire olmadığı için kendisiyle evlenmek istemeyen erkeklere, kızların söylediği şeylerde klasiktir aslında. Mesela 'ben seni sevdiğim, aşık olduğum için seninle evlenmek istiyorum' der kızlar. Diğer taraftanda bu kızlar yattığı kişilere de 'seni sevdiğim için seninle yattım, yoksa asla kabul etmezdim' derler. sonrada erkekler geri kafalı, dar kafalı, geri kalmış deniyor. Erkekler kızları kullanıp atıyor oluyor, erkeklere güvenmiyoruz diyorlar. Madem öyle siz de erkeklere kendinizi kullandırtmayın. Erkeklerle yatıp bekaretin önemli olmadıgını söylemeyin sizde kızlar olarak. Bana göre bekaret önemlidir ve bu ülkede her zaman önemli olacaktır ve olmalıdır...
hiçbir akpli vekil böyle uçmadı:) galiba bize şu mesajı vermek istiyor: Haşa Allah a tapmayı bırakın erdoğana tapın demek istiyor...Allah senin belanı versin ve bildiği gibi yapsın..bu kadarda saçmalık olmaz ..yalakalığın böylesinide ilk defa gördüm!!!...
bir araştırmaya göre 10 kadına sorulan soru ve verdikleri cevaplar:
n.g adlı hanım: kesinlikle büyük olmalı. o ne öyle bamya diyoruz biz arkadaşlar arasında!..(aç gözlü)
b.ladlı hanım: gerçekten boyutu önemli değil kendini düşünmesin bana yeter. (gayet mütavazi)
g.m adlı hanım: küçük penisli erkekte özgüven eksikliği olur. büyük penisli erkek tam tersine özgüven 1500 olur. o yüzden küçük olsun sözümden çıkmasın!.. şaka tabi ki erkek dediğin sözünü geçirir penisi de kallavi olur. (ne istediğini biliyor)
a.h adlı hanım: evlenmeden önce kimseyle yapmadığım için karşılaştırma yapamıyorum maalesef. o yüzden benim için kocamın ki ideal boyda. ama şuanki aklım olsa kesinlikle sevgilimle birlikte olurdum. en azından karşılaştırma yapamamnın acısını yaşamazdım. (meraklı ve pişman)
t.b adlı hanım: tabi ki büyük penis!.. küçük penisli erkek nedense bir garip oluyor. attığı adımdan bile belli ediyor kendini. (uzman)*
n.d adlı hanım: büyük penis!.. küçük penisli erkeğe yaklaşmam bile. ha nasıl anlıyorsunuz demeyin taktiklerim var. (strateji uzmanı)
vs.. gidiyor bu böyle editörün notu var birde; beyler bana sorarsanız olması gereken penis boyu, erkeğin tecrübesiyle doğru orantılıdır. büyük ya da küçük olması farketmez kadınlar için önemli olan sertliktir.
ne derece doğru bir araştırma bilinmez ama aşağı yukarı herkesin içinde geçen ve ya istediği büyük olması ve sertliği. (#17277043)
kadın olsun, erkek olsun muhabbet ortamlarının olmazsa olmaz sözüdür ne kadar büyük!... mesala bir kpss, ygs, lys sınavı esnasında böyle bir soru sorulsa; diğer bütün sorular doğru cavaplanmış bile olsa bu soruya takılacak çok insan vardır. benim malafat büyük mü diye?..
tabiki kadınlar büyük penis isterler. umduklarını bulamadıkları zaman mühim olan boyu değil işlevi masalını anlatırlar. küçük büllüklü arkadaşlarda bu masala inanır huzura kavuşurlar. sonra yatağına yatıp gözlerini tavana diker pembe pembe hayallere dalarlar. tabi kazın ayağı böyle değil!.. emin olun kadın; o büyük, dolu dolu et parçasını elinde ve içinde hissetiği zaman, kendinden geçer dünyayı ve bütün sıkıntıları unutur. artık huzura kavuşmuştur. küçük büllüğü hiçbir kadın sevmez, kocasını, sevgilisini utandırmamak, gücendirmemek için ve en önemlisi toplumda ayıplanmamak, kınanmamak için yukarıda belirtiğimiz gibi; mühim olan boyu değil işlevi yalanını söylerler. üstelik; ben minik severim bana yeter gibi abuk subuk cümleler kurarlar. oysa daha büyüğünü buldukları vakit gökten yunan tanrısı priapos inmiş ve onu pompalıyormuş gibi kahkalar atarak, etrafına gevrek gevrek gülerek, zevk çığlıkları ata ata orgazm olur. işte hayat budur diye sayıklar...
kadınların kafasında ya eski sevgilisinin ya da kocasının penis boyu hep kıyaslama içindedir. bir süre önce yan komşumun sevgilime sorduğu seninkinin "çükü" ne kadar, büyük mü sorduğunu bilirim!.. yani demem o ki; kadın milleti bu kıyaslamaları yaparken, erkeklerin bir kadının gençliği, güzelliği, dar popusu, diri memeleri yatakta nasıl seviştiği gibi sınıflandırma yaptıkları vakit, ıyyy ruhsuz abazan erkekler diye yaftalarlar. erkeği hor görüp, utandırmaya, bir bok parçası gibi görmeye ve ot gibi yaşamaya zorlarlar. garip olan ise toplumda bu mantığı benimsemiş. erkek cinsel arzularını, kriterlerini ulu orta söylememeli!.. söylerse bu onun abazan olduğunu ve bu yaptıklarından utanmaları gerektiğini salık verirler. ama bir kadın cinsel arzularını konuşabilir, fantezilerini dile getirebilir, istediği gibi yazabilir sıkıntı olmaz. ama iddia ediyorum, şimdi ben burda bir kadını deli gibi küfrede ede sikmek istiyorum desem! bütün kızlar ve onların etkisinde kalmış bir kaç ciğerci kedisi; vay hayvan, abazan, pis herif diye linç ederler. ama bir kız/kadın yazsa bunu aynı tepkiyi alır mı?.. zor....
rakip konusuna gelince bu ara ben oynamıyorum. ama sitede dişine göre ve ya dişini kıracak bol miktar da rakip vardır. sabahlara kadar online oynama şansı var..
bir kılıbığın yapacağı eylemden başka bişey değil. eksik etek ne karışırmış sözlüktü face. du diye?.. az taş fırın erkeği olun lan!.. bir bokuda sevdiğin için, mutlu olduğun için, kendin için yap.
halid turhan bey kimdir?.. sınırlı hatta yok denecek kadar az bilgi vardır. öğretmen, doktor ve ya gazeteci olması bişeyi değiştirmez. o dönem için yarışmaya katıldığı rivayet edilir. elbette net bilgiler kesin belgeler yoktur o dönemle ilgili. diyelim ki; katılmış ve bu yazılanlar gerçekten olmuştur ya da olmamış atatürk'ü ve cumhuriyeti karalama kampanyası olarak kullanılmıştır. ama şöyle bir durum var: neden 1933'ten sonra bu yarışmalar 51 yılına kadar yasaklanmıştır?.. rivayete göre o dönem yarışmalara "şike" karıştığı söyleniyor. bundan dolayı yapılmamıştır deniliyor iyi de neden 18 yıl gibi ara verilmiş?.. yani muallakta olan çok soru var. kendisi bile(keriman halis) yapılan röportajlarda bunların hiç birine cevap vermemiş. yani o dönem cumhuriyet kadınlarının modernleşmesi olarak lanse edilirken!.. halk tarafından neden "avrupanın türklerden intikamı" olarak algılanmıştır?..
-Avrupa basını, Müslüman bir kadının kendini beğendirmek için Belçikaya devlet imkanlarıyla gönderilmiş olmasını Türk modernleşme hareketinin doruk noktası olarak değerlendiriyor. Hatta bu iddialar, Japonyada bir dönem Keriman Halis Olayı adı altında okullarda ders olarak okutuluyor- alıntıdır.
şüphesiz manipüleye açık bir konu, ama karanlıkta kalan yönleriyle bana gayet mantıklı geliyor. avrupanın türklere karşı tutumuna, önyargısına bakılınca evet avrupa o dönem bunu yapmış olabilir. son olarak atatürk'ü ve cumhuriyeti karalamak isteği mi?.. komik olmayın!.. bunu paylaşmamda ki tek amaç avrupa'nın yanlı politikası içindi. bunu enine boyuna tartışmak yerine direkt atatürk ve cumhuriyet düşmanı addetmek en kolayı değil mi?..
kimide 6-12 yaş arası çocuklar dönemine gark eyleyip, resim atmış!.. o resim elbise yerine mayolu olsaydı bu söylenenler doğru mu olacaktı yani?.. eh avrupanın bize olan önyargılardan ziyade, kendi aramızda olan önyargıları kaldırabilsek, bir konuyu, bir düşünceyi, laf sokmadan aşağılamadan tartışabilsek!.. evet bir yerler varabiliriz sanırım.
bu olaydan sonra; 1933 - 1951 yılları arası resmi/gayrı resmi hiçbir kuruluş böyle bir yarışma tertip etmemiş. avrupanın bu iki yüzlü anlayışından dolayı.
1932 yılında Cumhuriyet gazetesi bir güzellik yarışması tertipler. Türkiyenin bu güzellik yarışmasını "Keriman Halis" kazanır. Türkiyenin 1932 yılı güzellik yarışmasını kazanan 19 yaşındaki Keriman Halis, aynı yıl 28 ülkenin katılmasıyla Belçikanın Spa şehrinde düzenlenen dünya güzellik yarışmasına Türkiyeyi temsilen gönderilir.
ilk kez bir Türk kızı dünya güzellik yarışmasına katılacaktır. Herkes yarışmanın sonucunu merak etmektedir. Her ülkeden gelen katılımcılar günlerce Belçikanın Spa şehrinde çeşitli kişilerle görüşür ve konuşurlar.
Derken yarışma günü gelir ve ülkelerini temsil eden kızlar jürinin önüne sırayla gelip, puan toplamaya çalışırlar. Bütün katılımcıları izleyen jüri üyeleri puan değerlendirmesi yapmak üzere başka bir salonda toplanırlar. Başkan kürsüye gelir ve jüri üyelerine şu konuşmayı yapar;
Sayın jüri üyeleri, bugün Avrupanın zaferini kutluyoruz. Yüzyıllardır dünya üzerinde hâkimiyetini sürdüren Osmanlı imparatorluğu artık bitmiştir. Onu Avrupa bitirmiştir.
Bir zamanlar sokağa bile, pencere arkasından seyredebilen Müslüman kadınların temsilcisi olan Türk güzeli Keriman Halis, karşımıza mayo ile çıkıp kendini bize beğendirmeye çalışmıştır.
Bu Türk kızını kendi zaferimizin tacı kabul edeceğiz ve onu kraliçe seçeceğiz. Bu sene güzellik kraliçesi seçmiyoruz. Bu sene islamı ve Türkleri yenmenin zaferini kutluyoruz. Avrupanın zaferini kutluyoruz. Bundan dolayı Türk güzelini dünya güzeli olarak seçeceğiz. Fakat kadehlerimizi Avrupanın zaferi için kaldıracağız.
Bu konuşmadan sonra jüri üyeleri toplandıkları salondan çıkarlar ve Türkiyeyi temsilen dünya güzellik yarışmasına katılan Keriman Halisi dünya güzeli olarak seçtiklerini açıklarlar.
durumu gayet güzel açıklayan son derece aydınlatıcı bir saptama. evet aşkı yaşamak, hissetmek çok güzel bir duygu. fakat insan hayatında zaman ve yaşam denilen bi realite var. şimdi arkadaşın biri kalkıp aşk yoktur, aşka inan maldır derse insanların çoğu onu ayıplar ve götüyle gülerler. bu gülenler ve kınayanlar, tıpkı orta çağ köylülerine benzerler yani öyle bir imajları var kafamda. ağızlarında ki dişlerin yarısı dökülmüş diğer yarısı da çürümüş dişleriyle "aşk" var diyip, sonra kokuşmuş hayatlarına dönerler. bir parça ekmek için savaşırlar. ama onlara rağmen bizler bunu haykırmaktan çekinmeyceğiz. günümüzde aşk yok ve ya şu an için aşktan söz etmek için erken. belki bir kaç yüzyıl sonra değeri anlaşılacaktır. günümüzde aşk için bir kadına güvenmek zordur. çünkü onların size karşı hissettiği tüm duygular; aşk, sevgi, sadakat v.b tüm gerçek kavramlar manipüleye açık, soyut, subjektif ve değişkendir.
bir an düşünülünce çok ilginç olabiliyor. yani düşünsenize bir kadın tarafından domaltılmış, kepçe pozisyonuna getirilmiş, yetmemiş künde çekilmiş* ya da ağzına verilmiş... olmaz bu iş diyip kapatılmalı konu hemen..
öyle tabi kadınlar ayak oyunlarından çok iyi anlamalarına rağmen futboldan zerre anlamazlar. anlıyorum diyen kadın iğrençliğin battal boyunda salınıyordur. futboldan anlamazlar ve erkeğin yanında yedek kalırlar, sürekli yedek...