iffhs'nin bilmem kaç yılı ocak ayı verileriyle gaziantepspor, trabzonspor ve antalyaspor'u fenerbahçe'den daha büyük ilan eden zır cahiller yüzünden karın kası yapma noktasına gelmeye sebep olan kupadır. bari o bölümünü silseydin kamil. *
saha içinde ve dışında ilgi odağı olma hevesiyle ve tamamen hakemin göz yumması sayesinde yaptığı çocukça hareketlerle pascal nouma'yı alenen taklit eden melo'nun acınası halidir. kıl payı gol kaçırdığında, topu kaptığında, rakip kart gördüğünde tribünlere yaptığı şova yönelik şebeklikler kaç galatasaraylının gözünü boyuyor bilinmez ancak kendisinin ilgi budalalığını ve kompleksini bariz şekilde dışa vurduğu kesin.
fenerbahçe taraftarlarının trabzonspor'un bilinçsiz, eğitimsiz ve komik taraftarı ve yönetimi sayesinde deplasman olarak görmediği trabzon için kazandığı her maç sonrasında söyleyebileceği söz.
marksist ideolojinin din kitlelerin afyonudur mottosuna ithafen, akla dayalı hiçbir temeli olmayan milli ayrımcılığın özellikle ortadoğu coğrafyasındaki insanlarla oyuncak gibi oynanmasında ne kadar büyük bir rolü olduğunun ifadesidir.
vergi kaçakçılığını ihbar edenlere kaçırılan vergi üzerinden yüzde onluk bir ikramiyenin verildiği türkiye'de başbakan buyruğu ile yasaklanan kızlı-erkekli aynı evde kalma suçunu ihbar eden mahalle sakinlerinin talep etmesi olağan ödüldür.
genç nüfusu fazla olan ülkelerde geleceği parlak olmayan partidir. bunun farkına vardığı anda kitlesini artırma ihtiyacını hissetmesi ve yandaşlarının daha fazla çocuk yapmasını isteyecek kadar alçalması olağandır.
adı her ne kadar şampiyonlar ligi çeyrek finali olsa da ihtiyaç duymadıkça orta alanı geçmeyen real madrid'in galatasaray maçını antrenman maçı olarak oynaması durumudur. gerçi galatasaraylılar real madrid ile maç yapıyor olmayı bile şeref olarak görürken bu galibiyet ve heyecan paha biçilemez. *
türkiye'nin en seksi kulübü olan galatasarayı'ın raul meireles hakkında yaptığı açıklama ile günün en çok tıklanan sitelerinden biri haline getirdiği resmi sitesinde görülen çakallıktır. meireles kararına bu denli tepki vermesinin sebepleri de yavaş yavaş anlaşılıyor. meğer amaç ilgi çekip dikkatleri denizbank ile yürüttükleri ortak çalışma üzerinde toplamakmış. sizi gidiler. :)
birçok yıldız oyuncu transferi yapıldı ama hemen hemen hepsine yaşlıydı, formsuzdu, kadro dışıydı gibi bahaneler bulundu. son şampiyonlar ligi şampiyonu kadronun ilk 11'inde oynayan bir futbolcu olarak raul meireles'in fenerbahçe'ye transferi diğer hepsinden ayrıdır.
edit: alex ve hagi kendi taraftarları için bu ülkede oynamış en büyük futbolculardır. ancak burada en iyi oyuncu hangisidir denmiyor. transfer edildikleri dönemki şartlar ve futbolcunun o günkü durumu göz önüne alınırsa yapılmış "en başarılı transfer" konusunda aklıselim herkes hemfikir olacaktır.
yağmur altında yürürken sırılsıklam olan insanların haber yapılmasının gereksizliği kadardır. askere giden adam zaten canını siper etmeye, gerektiğinde ölmeye gidiyor. bunun neresi ilginç?
ezeli rekabetin sona erdiği 6 kasım 2002 fenerbahçe galatasaray maçının yıldönümünde takımlarını yiğitçe savunmak için kılıç kalkan kuşanan cengaver galatasaraylılardır.
söz konusu hazırlıklar 5 kasım itibari ile başlamakta olup; büyük takımların aldıkları kupalarla öğünmesi, fenerbahçe'nin şikeci olması, fenerbahçe'nin öğünecek başka bir başarısının olmaması, fenerbahçe'nin sahasında kupa kaldırmak, uefa ve süper kupa zaferleri gibi konulardan oluşmaktadır ve 6 kasım'ın aslında hiç umurlarında olmadığını ispatlamaya yöneliktir.
yapısal bir sorun olduğu için çözümü yoktur. şöyle ki türk insanı batılılaşma peşinde koşan tipik bir ortadoğu insanıdır. büyük çoğunluğu müslüman olduğu için türkiye'de sosyal hayatı düzenleyen teamüllerin tamamına yakını din kökenli, ancak devlet laiktir. bunu eleştiri için söylemiyorum, ama kutsal kitabında hırsızlık yapanın elini keseceksin, zina yapana 100 değnek vuracaksın yazan bir toplumun ceza kanunu bu emirleri yasaklıyorsa o halk Allah'ın dediğini mi yapalım yoksa dünyevi düzene mi uyalım diyerek din ve devlet kurallarının arasında sıkışır kalır.
toplum desek, seküler değil ki hoşgörü ortamı oluşsun. bunun en büyük örneği cemaat kurucularının, tarikat liderlerinin, baş örtülü milletvekillerinin dinlerini özgürce yaşamak için kafir denilen amerika'ya sığınması, orada yaşamasıdır.
yine başka bir çelişki istiklal marşı. herkesin belki de en hassas olduğu, saygısızlık yapana sosyal linç uyguladığı bu marş "kahraman ırkıma bir gül" diyerek ırkçılık temasını türk insanının bilinç altına sokmaktadır. peki nerede kaldı atatürk'ün "ne mutlu türk'üm diyene" sözü?
peki "bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli", "benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var", "hakkıdır hakka tapan milletimin istiklal" gibi bunca dini öğeyi barındıran bir marşın resmi törenlerde ve devlet okulları gibi kamu kuruluşlarında okutulmasının zorunlu olması laikliğe aykırı değil mi? ama bir de bu marşa karşı çıkan ve savunan kesimi ele alalım. son günlerde yine bir istiklal marşı krizi patlak verdi. marş sırasında ayağa kalkmayanlar koyu islamcı, şeriatçı, belki de gerici. onlara küfreden ve bu marşı ölümüne savunanlar ise kemalist, laikçi.
aslında doğrusu "tinercilerin kol gezdiği bir ülkede başbakanın halka en az üç çocuk yapın demesi" olacaktı.
iskandinavlar işsizlerine bile bizim üniversite mezunlarının rüyalarında göreceği paraları verirken, türkiye'de bu sözü söylemek için halk refahını yükseltmek bir kenara, öncelikle sokak köpekleri kadar değer görmeyen sokak insanlarının rehabilite edilmesi ve topluma zarar vermelerinin önüne geçilmesi gerekmektedir. ne olacak nüfüs artınca? sen mi besleyeceksin o çocukları?
hukuki terimlerin tamamına yakınının eski dile ait olması durumudur. sebebi muhtemelen tıp literatüründeki kelimelerin latince oluşunun ve doktorların terimsel konuşmalarından hiçbir şey anlaşılamamasının verdiği karizmaya benzer bir hava yakalamaktır. halbuki tıp dili tüm dünyada ortaktır. peki neden her türkiye vatandaşı sahip olduğu hakları ve yapmaması gerekenleri kullandığı günlük diliyle öğrenemesin?
babasının kendisine öğrettiği dogmaların dışına çıkamayan yeni yetmelerin algılayamayacağı eleştiridir. askerlerin eğitimini, eğitimsizliğini geçtim. ulan dingil, benim içimde milliyetçilik yoksa sen kim oluyorsun da bana bunu zorla aşılayacaksın. sen kimsin de senin için öleceğim. sen başındaki devlet büyüklerinin yat deyince yattığı, sıç deyince sıçtığı, öl deyince öldüğü bir malsan ben neden senin gibi bir mal olmak zorunda olayım. dışarıda 5 tl istese dönüp yüzüne bakmayacağın, ısrar ederse siktiri çekeceğin adam için mi ölüyorsun sen? yoksa büyüklerinin seni doğumun vasıtası ile bağladığı zincirleri kıramayacak, aman bana başkaları ne der diye insan haklarından, dolayısı ile insanlığından feragat edecek kadar korkak olduğun için mi bu tabulara karşı çıkmaya götün yemiyor?
ağzını açınca kansız, soysuz derler bir de. ben türk olarak doğdum diye bir isveçliden, arnavuttan, yeni zelandalıdan nerem üstün, ha moloz? hay sizin kanınızı, soyunuzu, ırkınızı...
iyi bak cahil, senin o korkak dediğin vicdani retçiler bu uğurda seni, senin gibi düşünen çoğunluğu, devletini, ordunu karşısına alıyor. yetmiyor zindanlarda işkence görüyor. o da yetmiyor askerlik süresinin 4 katı kadar hapis cezası alıyor. o da yetmiyor, çıktıktan sonra bir daha aynı süre ile hapse giriyor. şimdi tekrar düşün, o özgürlüğü ve insanlığı uğruna bunlara katlanan adamlar mı korkak, yoksa kıçına postal yememek uğruna özgürlüğünü, insanlığını ve benliğini satan sen mi?
şikeyi minimuma indirmek; şampiyonun bilek gücü ile belirlenmesini sağlamak; anadolu takımları tarafından seçilen bir takımın tek tek yatılarak şampiyon edilmesini ve neticesinde o takımın avrupa'da rezil olmasını engellemek için rakibinden korkusu olmayan herkesin desteklemesi gereken öneridir.