bilimsel olguları ideolojik zemine değil, ideolojik olguları bilimsel temele oturtmuş dergidir. elbette bir ideolojisi vardır. ama bu ideoloji, burjuva anlamda değildir; yani egemen toplumsal ilişkileri korumak için bilimsel gerçekleri örtbas etmez, manipülasyon yaparak kendi çıkarı doğrultusunda saptırmaz. çünkü en başta derginin öyle bir niteliği yoktur; bilim ve gelecek egemen zümrenin dergisi değil, devrimci bir dergidir. dolayısıyla ideoloji bilim ile çelişirse ideolojiyi sorgulamalarında herhangi bir engel yoktur. ancak ne var ki marksizm zaten bilimsel bir doktrindir ve marksistler bilimin saptırılmasına karşı mücadele etmelidir. bilim ve gelecek'in rolü de tam olarak budur.
bilmeden sallamak ne ahlaki bir davranış değildir.
mart 2012 sayısında "dindar nesil" meselesine değinen bilim, bunun yayında içerisinde işçi sağlığı, sulak alanlarımız, bilimsel ilerleme, google'nın gizlilik politikası ve Earthship örneğinde biyolojik mimarlık gibi konular hakkında yazılmış sağlam yazıları da barındıran aylık bilim, felsefe ve politika dergisi.
okumanın önemini vurgulamak için söylenen bir yılmaz güney yaratısı repliktir. madem kız orospu olacak, madem kendi bedenini pazarlamaktan başka şansı kalmamış yaşamda kalmak için, her ne olursa olsun yine de okusun diyor usta.
gazi'nin türkiye'nin en kötü üniversitelerinden biri olduğu düşünüldüğünde çok da üzücü olmayan hadise. nerde faşist varsa orası boktan oluyor işte. eşyanın tabiatı bu, ne diyeceksin ki?
1 mayıs'ta bir kez daha gördük ki ülkenin en kitlesel bağımsız gençlik örgütlenmesi. her geçen gün kitleselliğine kitlesellik katıyorlar. halka yakın, haktan yana, marjinal değil toplumcu işler yapıyorlar. militanlığıyla parmak ısırtıyorlar. helal olsun onlara, gelecek onlar sayesinde özgürleşecek.
yeri gelince halka soracaktık diyor. asıl mesele o "yeri gelince" ibaresi zaten. "yeri gelince" demek şuan işimize gelmiyor demek oluyor aslında. o yere göğe sığdıramadıkları milli iradenin yeri ne zaman gelecek acaba. akpliler milletten daha mı zeki de yeri gelince soracaklar? bi tek akp mi biliyor "yerini". böyle bir dönek siyaset olamaz. utanmaları da yok adamların.
şeriat geliyor demek daha kapitalizmin ne olduğunun farkına varmamaktır. akp iktidarı kapitalizmin bölgedeki temsilcisi, zabıtasıdır. şeriat, sosyalizm vb rejimler radikal rejimlerdir. bu rejimler dış müdehaleye izin vermez (şeriat içten sömürür). global kapitalist sistem bu tarz köşeli rejimlerden hoşlanmaz. chp yaptığı analizler o kadar saçma ve yersiz ki ben akp'ye oy veren %47'nin yanında, chp ye oy veren %23'ün de yanlış yolda olduğunu düşünüyorum. biri kapitalizmin çıkarları doğrultusunda hareket ediyor, öteki daha kapitalizmin ne olduğunu bilmiyor. ve bu partilerin biri iktidar biri ana muhalefet. vay türkiye'nin haline...
şu sıralar dizideki kadınların suratlarına bakıp "tv mi bozuk, kadınların suratına boya fıçısı mı atmışlar amk" diye düşündüğüm dizi. makyajın da bir sınırı var.
dev-yol'un içinden tasfiye olan dev-sol kadrosu, tasfiyelerine ideolojik bir kılıf uydurmaya çalışarak dev-yol'u öncü savaşı vermemekle eleştirdi. onlara göre dev-yol daha çok sliahlı propaganda yapmalı ve suni dengeyi parçalamalıydı. bunu yapmadıkları için dev-yol'u oprtünistlikle ve mahir'i reddetmekle suçluyorlardı. oysa süreci doğru okuyamayan kendileriydi.
bu dediğim gibi tamamıyla bir ideolojik kılıftır. asıl mesele dursun karataş'ın kendi kitlesini yaratmak istemesi ve hegemonya kurmayı amaçlamasıdır(bir örgüt liderinin lakabı neden dayı olur ki?). çünkü atladıkları bir nokta vardı. dev-sol dev-yol'u kendi örgütsel tarihi içinde değerlendiriyor ve ondan önce öncü savaşı veren thkp-c yi farkında olmadan inkar ediyordu. dev-yol bir öncü savaşının gerekliliğini yadsımıyordu ancak, öncü savaşını daha önce mahirlerin verdiğini ve mücadelenin artık halk savaşı boyutuna evrilerek bir nitelik sıçraması yaptığını savunuyordu. 70 li yıllarda sivil faşizme karşı verilen anti-faşist mücadele ve kurulan direniş komiteleri bunun bir göstergesiydi. fakat dev-sol ille de öncü savaşı diyor, giriştikleri öncü savaşı bir iki faşisti kurşunlamaktan ileri gitmiyordu. bu suni dengeyi (zaten o dönem için kırılmış olan) kırmakta ne kadar başarılı oldu kendilerine soruyorlar mı acaba? gün sazak'a karşılık faşistler kemal türkler'i öldürdü. dev-sollulara sormak lazım kemal türkler gün sazak'tan daha önemsiz bir adam mıydı? değdi mi buna?
devrimci mücadele bir süreklilik halinde ilerler. dev-yol thkp-c nin verdiği öncü savaşını miras alıp halk savaşını vermiştir. thkp-c ve dev-yol farklı örgütlerdir ancak, giriştikleri mücadele öncül-ardıl prensibinde ele alınmalıdır. thkp-c nin öncü savaşı verdiği, suni dengeyi kırdığı bir toplumda dev-yol'un "durun durun ben de öncü savaşı vericem" demesi aklı mantığı olan herkesin güleceği bir şeydir. çünkü öncü savaşı örgütsel değil, toplumsal bir zorunluluktur. örgüt kendi algısını değil halkın algısını göz önüne almalıdır. dev-sol işte burada ideolojik bir çukura düştü.
peki suni dengeyi parçalamak adına öncü savaşı nasıl verdi dev sol?
mahir ne yapmıştı? israil başkonsolosunu kaçırarak öldürmüştü. bu suni dengeyi kıran, devletin halkın gözündeki kutsallığını sarsan ve kitleleri ayıltacak bir eylemdi.
dev-sol ne yaptı? nihat erim'i öldürdü. ne zaman? 1980' de. nihat erim görevi bıraktıktan 8 yıl sonra, oligarşinin bir ölse de kurtulsak dediği zamanda. şimdi sen onu öldürünce halk "vay be nihat erim'i bile öldürdüler mi" diyecek yoksa "nihat erim'i neden öldürdüler la" mı diyecek? bu suni dengeyi kırmaktan çok, ıslık çalmak için "ıslıııık" diye bağırmaya benziyor.
nihat erim 1972'de kraldı ama 1980 de bir zavallı. nihat erim eyleminde, 1980'de kenan evren'i öldürmüşcesine davranmanın anlamı nedir?
özdemir sabancı öldürüldü bir de, suni dengeyi kırmak adına. ben özdemir sabancı'yı öldükten sonra tanıdım. bırak suni dengeyi kırmayı halkta suni dengeyi güçlendirdi bu eylem.
örgüte yöneltilen eleştirilerin bir sebebi de, dev-yol'un 80 başında bir darbenin geleceğini ön görmesi ve diğer devrimci örgütlerin kendi aralarında mücadele etmeyi bırakmasını isteyip cepheleşme çağrısını yapmasıdır. diğer örgütler bu çağrıyı pasifist bulmuşlar ve kendi aralarında didişmeye devam etmiştir. sonuç olarak darbe olduğunda dev-yol hariç güçsüz kuvvetsiz birçok grup lider kadrolarını yurt dışına çıkarmakta bulmuştur çareyi. geride bir çok militanları katledilmiş ancak kitlesel bir direniş gerçekleşmemiştir.
eleştiri yapmak kolay. dev-yol'un da hataları oldu muhakkak. ama dev-yol'u oportünizmle suçlarken sen ne yaptın bi de onun hesabını ver değil mi?
cumhuriyet tarihinde "sahtekarlık" deyince ilk akla gelecek olan parti. her işlerinde bir şaibe arar oldu millet. herhalde bir parti için başa gelebilecek en kötü durumdur bu.
tkp lilerin ideal devrimci profilinde olmamasıdır. devrimci kişinin çevresine, "benim gibi olmalısınız" izlenimi bırakması gerekirken, bir tkp linin çevresine bıraktığı izlenim ise "benim gibi olamazsınız"dır. bu iticidir ve halktan kopuk, marjinal bir devrimci anlayışı da beraberinde getirir.
osmanlı padişahlarının hepsi. zira osmanlı padişahları hakimiyet kurdukları bölgeleri söylerken kürdistan'ı da telaffuz ederler. çünkü kürdistan diye bir bölgenin varlığı yazı icat olduğundan beri bilinir. ama bağırırlar mı orasını bilmiyorum.
karşı gruba cevap vermenin anlamı yok ülkücü kardeşler. nasıl olsa bizim abilerimiz bize silah verir biz de onları öldürürüz. ne için? vatan için tabi ki. hem laf aramızda abd de öyle istiyor. nasıl geçmişte kahvehaneleri taradıysak, okuldan çıkan öğrencilerin üzerine bomba attıysak, işçileri, devrimcileri kıyımdan geçirdiysek yine yaparız. biz beyni olmayan, kullanılmaya hazır ülkücü gençleriz!
edit: solcuların bir sovyetleri çökmüş ortalığı ayağa kaldırıyorsunuz. amk sizin tarihte 16 devletiniz yerle bir olmuş bırakın utanmayı, onun üzerinden milliyetçilik yapıyorsunuz. ulan hiç beyin yok sizde ha.
ülkücü demek bile yanlıştır aslında. çünkü ülkücü kelime anlamı olarak, bir amaç uğrunda mücadele eden kişi demektir. oysa bizim ülkücü dediğimiz kişiler birer faşisttir. üretmeyen, düşünmeyen, bizzat abd nin kurdurduğu taşeron eli kanlı bir örgüttür. aydınları, devrimcileri, sivil halkı katletmekten başka hiçbir şey yapmamışlardır. başbuğları türkeş cıa'nın ve siyonizmin adamıdır. ismi bile düzmece; alparslan türkeş. böyle uydurma bir isim olamaz. zaten annesi yahudidir.