damla sakızı tadı alındığı için bir süre ağızda bekletildikten sonra sakızmış gibi düşünülüp, çiğneme isteğinin oluşması.
çiğnedikten sonra güzel acımsı bir tat ağızda kalır.
diye başlanır, dedikonun nirvanasına ulaşılır ve sonuç cümlesi olarak neyse çok dedikodu yaptık, gıybet yapmayalım vs vicdan rahatlatıcı cümleler kullanılır. ve sanki hiçbir şey olmamış, onca dedikodu hiç yapılmamış gibi davranılmaya devam edilir.
ya canı sıkılan herkes bu hastalığa sahip olduğunu söylüyor.
tamam sahiden bu hastalığa sahip olanlar var da ilgi çekmek için yapmayın, bazı insanların ilgisini sahiden çekiyorsunuz tamam ama bu kadarı da fazla.
edit: arkadaşım ben bu hastalığı ilgi çekmek amaçlı kullananlara gönderme yapıyorum, böyle yükselmeyin. ki sahiden böyle takılan insanları tanıyorum, başta hayatımın merkezine soktuğum kişi böyle davranıyordu, inandım ve bir süre sonra hepsinin yalan olduğunu öğrendim. yapmayın, insanları kandırıp, ilgisini çekip elinize ne geçiyor?!?1!1
evet.
kitabı okuyup filmi izleyen insanlar genelde şöyle söyler;
e bu filmde çoğu yeri atlamışlar?!1?1!1?
2826936392 sayfalık kitabı 2,2.5 saatlik filme sığdırıyorlar tabi o kadar şey de boşa gidiyor. üstelik kitap karakterlerinin hayal ettiğinden farklı çıkması da cabası;
yahu ben bu adamı böyle hayal etmemiştim amaa!!!1!11
bizzat ben de bu sektörün içerisindeyim ve ben de kınıyorum efenim. adam karşıma geçmiş ileri kardiyak yaşam desteğinde hâlâ verapamil kullanılabilir diyor. ulan aç bak bir güncel algoritmaya.
bu sektördeysen kendini biraz güncelle, sürekli güncel tut.
şu son zamanlarda beni en çok heyecanlandıran olay.
lisedeyken okula otobüsle gider gelirdim. arada sırada biriyle denk gelirdik, lise çıkışı eve giderken. eve iki otobüs ile aktarma yaparak gidiyordum ve onunla ikinci otobüste, evime esas olarak gittiğim otobüsle karşılaşırdık. denk geldiğimizde yolculuk boyunca bakışıp dururduk. kulaklarımızda kulaklık olurdu ve uzakta birbirimizin görüş açıları içinde olurduk. lise bir, iki hatta üç böyle devam etti ama sonra görmedim onu. bir keresinde otobüs dışında da görmüşlüğüm olmuştu ama o bu sefer beni görmemişti. her neyse, geçen bahar onu bizim kampüste gördüm. meğer aynı üniversitedeymişiz. gerçi ben yatay geçiş yaptmıştım o ara, daha önce de denk gelebilirdik. onunla çok sık karşılaşmasak da 2-3 ayda bir karşılaştık ama şu son bir ayda iki kez gördüm. aynı otobüsteki gibi, birbirimizin görüş açısında sadece bakışıyoruz. iki gün önce gördüm en son. sanırım onun sınavı vardı ve ben bir işim olmamasına rağmen bekledim, görürüm diye. sahiden de gördüm. ama o beni farketmedi, sonra çıktım takip ettim. yolda farketmiş olacak ki sürekli dönüp dönüp arkasına baktı. ne ben gidebildim ne o gelebildi. ne ismini, ne hangi bölümde okuduğunu ne de başka bir şeyini biliyorum. umarım o da bu dönem son sınıftır ki, derslere gelmek zorunda kalır ve onu tekrar görebilirim.
tekrar görebilirsem de umarım tanışıp rn azından bir çay içme fırsatımız olur.
lisede yapamadıklarım yüzünden oluyor galiba bunlar.
platonik aşklar falan, hehe evet.
bu haftaki finalleri vereyim kurtulayım allahım, hiçbirinden kalmayayım. amin allahım. sen duaları kabul edensin, bu duayı da kabul et allahım.
çok amin.
beğenerek almıştım fakat zaman içinde, alttan alttan sanki deterjan kokusu gibi oluyor. bu yüzden kesinlikle kış parfümü değil, çok soft, çok fresh kokusu var. ilkbaharlara, yazlara yakışır.
kış parfümü olarak (bkz: lancome midnight rose)
asla asla ve asla değişmem dediğim parfümler arasındadır kendisi. bir diğeri ise, yeni keşfettiğim (bkz: ysl black opium)
öyle kuru kuru toz şekerli yoğurt yemek istemiyorsanız, reçelli de deneyebilirsiniz. hem aroma tadı da geliyor.
edit: reçel yoksa toz şekerli yesinler!
yaşadığım hatta büyüdüğüm şehir. seveni çok sevmeyeni daha çok. şahsen seviyor muyum, sevmiyor muyum ben de tam bilmiyorum aslında. çoğu şehre göre güzel, bazılarına göre çok kötü tabii onu inkar edemem. ama bir garipsin ankara, keşke daha iyi açıklayabilseydim..
başlığı “kalbi kırılmış bir kadının yapamayacakları” olarak değiştiremiyoruz mu?
çünkü yapamayacakları şey yoktur, canı acıdıysa canınızı yakarlar da o yüzden yani.
bugün gidecektin oraya ne güzel, şimdi yarın yataktan çıkıp da nasıl gideceksin? üstelik ütü de yapmadın. kalk da ütü yap bari. neyse yarın uyanınca yapar, hazırlanır, çıkar gidersin.
şarjın da azalıyor. nerdeydi şarj aleti yaa?!