bu arkadaşın sakin olmam lazım albümü belki de bu memlekette yapılan en iyi anadolu rock albümüdür, hatta tektir. kendisi modern aşık veysel ezgilerini şarkılarına aktarmıştır. anadolu rock'u ermeni kökenli biri olarak bizim anadolunun bağrından çıktığını iddia edenlerden çok daha iyi yapması da ayrıca takdire şayandır.
memati abdülhey'i vururken gözünde sadakatin izlerini taşıyordu. tereddüt bile etmedi en iyi arkadaşlarından birini patronu için vururken. iyi oyuncu şu gürkan uygun.
bu ramiz dayı bildiğin kötü biri. hiç öyle özenilip, sevilecek biri değil. adam intikamı uğruna hem tefo'yu istemediği şekilde kullanıyor hem de henüz bir çocuk olan masum eren'i öldürtüp planının parçası yapabiliyor. bıyığından utan dayı!
bu arada o meliha teyze var ya, o görüyor o. bildiğin metin şentürk'ün dişisi ya la bu.
güzeller güzeli şebnem'e ağzına her laf alışında sanki büyük bir kabahat işlemiş gibi bakan ezel'i kınamak gerek aslında. bırakın arkadaş konuşsun kızcağız, o konuşsun biz öyle seyredelim onu. hatta şebnem için yeni bir kanal kurulsun, o salak salak konuşsun, biz seyredelim.
gündelik hayatındaki bütün gıcık tavırlarına, salaş hallerine rağmen filmlerde fevkalbeşer bir güzellik abidesine dönüşen gözleri çok güzel hatun. son filmi 7 kocali hürmüz'ü gözleri ve göğüsleriyle resmen domine etmiş. meftun olmamak elde değil. velakin cem özer işte, ahh cem özer ah işte...
tam da bugünlerde okunması faydalı olacak kitaplardan. resmi ideoloji'ye bir de paradigmanın iflası'ndan bakmalı ve ''istemezuk''cuların neden istemediğinin sebeplerini kavramalı. dersim hadisesini yapanlar bugün halen dersim'i savunuyorlarsa bunun nedenini en iyi şekilde izah eden eserlerden.
türkiye'de sol denilince ufuk uras en sağlam ve mantıklı adamlardan biridir. savunduğu ideolojiyi çoğu kişiden iyi bilir. iş bu sebeple sahte solcular ufuk uras ve sözlerinden rahatsız olur. olacaklardır da. sahtekar solculara tavsiyem; sol'u iyi öğrensinler sonra gelip ufuk uras'a çen çen ötsünler. komik duruma düşmesinler.
kendisi ''vahim'' kelimesini kullanmasını çok seviyor. her şeyi vahim şeklinde nitelemekle maruf olmuş biridir gözümde. ''vahim bir durum'', ''çok vahim gelişmeler yaşanıyor'' sık sık başvurduğu kalıpları. arada bir sürpriz silahını da çıkarmıyor değil: ''vehamet''. ''olayın vehametini hayretle izliyoruz''. merak ediyorum kendisine vahim gelmeyen bir şey var mıdır acep recep?
muhteşem eti cin lezzetinin* ufak, mini minnacık, harbi tek lokmalık sürümü. açıyorsunuz 140 gramlık ambalajını sonra bir bakıyorsunuz, bitirivermişsiniz. o kadar şahane bi lezzet. orijinal eti cin bile bunun kadar güzel değil. bu bi başka bişey. kesinlikle bu dünyadan değil**.
bayram tatili süresince günde 4-5 saatten her akşam ses tv'de ekrana çıkıyor. evlerimizi neşelendiriyor. adamın elindekiler doğru mu yanlış mı bilmem ama her şeye belgesi var be arkadaş. kıçına don alsa ekranlara çıkıp ''bakınız bu 42 beden, lütfen gerçekleri saptırmayalım'' deyip onu bile belgeleyecek. sayesinde babamla da güzel muhabbet ediyoruz bu günlerde.
-*baba aç da ses tv'yi melih'i dinleyelim biraz.
-*oğlum daha çok erken. zaten melih şimdi güm güm atıyodur. programın bitmesine de 4 saat var daha.
-*ne güzel baba, neşeleniriz işte.
-*oğlum, melih en fazla 1 saat çekilir. fazlasına dayanamayız*.
zamanında necati ateş'in futbol sahalarında galatasaray formasıyla fırtınalar kopartırken kendisinin yeteneğinden bahseden rıdvan dilmen'in bana göre safi geyik olsun diye söylediği söz. nereye çekersen çek gelir.
zamanında türkiye'nin kaka'sı* olan necatinin bugün ise gittiği real sociedad takımında antrenörü tarafından ''ben alex'i istiyordum ama necati'de iyi'' şeklinde karşılanması ise tamamen necati'ye karşı yapılan büyük bir ayıptır.
göremediler necatim sendeki potansiyeli, sadece rıdvan abim gördü. kıymetin bilinmedi.
muro'nun yardımcısı çeto'nun muro yüzünden süper bi kıvırmasını izledik bu bölüm.
-*sen 40 yıl yanlış düşünüyosun baş memati. işte bu yüzden alemdar polat lider, sense....
-*neymişim lan ben?
-*baş memati'ye ne olduğunu söyle çetin.
-*lider vekili...
muhtemelen çocukluk yıllarında yaşanan, insanda garip bir heyecan uyandıran maç. o güne kadar stadyumda maç izlemeyi belki defalarca kurgulamışsınızdır. televizyonda gördüklerinizden* ötürü bir tarafta sosisli sandviç satan adamlar, herkes neşeli, rahatça maç izlenecek, yenilip içilecek, gol olunca hiç tanınmadık adamlarla sarmaş dolaş olup en sonunda rahatça eve gelinecek zanneder insan ancak kazın ayağı hiç öyle değildir.
şahsımın stadyumda izlediği ilk maç 2001 yılında ankara'da gençbirliği ile fenerbahçe arasındaki maçtır. stadyumla ilgili bütün hayallerimi yıkan maçtır ayrıca. bir kere stadyuma 4-5 saat önceden girmişimdir tıklım tıkış. saatler geçtikçe bünye acıkmış fakat ortada sosisli sandviç satıcıları bulunamamıştır*, arada dolaşan simitçilere rastlanır sadece. açlıktan simitçileri izlerken atılan gollerden birini de kaçırmışımdır. son umudum tanımadığım insanlarla golden sonra sarmaş dolaş olmakta kalmıştır ancak fenerbahçemin sık sık tuttuğu gençbirliği bahtsızlığı gene tutmuştur ve 3-1 yenilmişizdir. maçın bitmesine yakın zamanlarda sıkışmış, tuvalete gitmeye çalışmışımdır ancak içeri girmeye çalışırken polislerden darp yeme durumuna da düşmüşümdür.
her türlü hayalimin yıkılmasına neden olsa da, stadyumda izlenen maçın tadı çok farklıdır ve ilk gittiğiniz maçı hiç unutamazsınız**. yeri ayrıdır.
kurbanlıkların satışının yapıldığı mekanlar. her türlü kurbanlık hayvanın keçisinden koyununa, ineğinden öküzüne ve hatta yöresel olarak* kimisinde deve bile bulmanızın mümkün olduğu yerler.
şimdiki gibi kış aylarında kurban pazarlarında hayvanların kendi dışkılarıyla ısıttığı çadırlara girdiğiniz zaman dışarı asla adım atmak istemezsiniz, kaloriferden beter ısıtır hayvan dışkıları efendim*. fakat pazardan eve döndüğünüzde acı gerçekle karşılaşırsınız. üstünüze sinen kokunan ötürü bütün elbiselerinizi ve hatta kendinizi 3 gün boyunca suya yatırmanız gerekir. böyle de nalet bişeydir hayvan kokusu.
bir de her sene bu pazarlar kurulduklarında televizyon kanalları gidip kurban pazarlıklarına katılırlar. fiyata razı olmayan esnafa el kol hareketleriyle müşterinin fiyatına ikna ederler. garibim kurban satıcıları bu televizyoncular yüzünden o günkü satışlarından hep zarar ederler.
sanırım 1995 yılında hakan sukur'un yaklaşık olarak 30-35 metreden sol ayağıyla, sol ayak kaval kemiğiyle isviçre'ye atmış olduğu harika ötesi aşmış goldür. hakan bu gole benzer bir golü kariyerinin sonraki zamanlarda bildiğim kadarıyla bir daha atamıştır.
şahsım için önemi ise maçın spikeri ilker yasin tarafından ''şapka çıkartacaksınız şapka'' ve ''avrupai bir gol'' ifadelerini ilk kez duyduğum goldür ve muhtemelen türk futbol severlerinin de ilk kez duyduğu gol olmuştur. bu golü izleme şansına sahip olanlar gerçekten türk futbolu adına şanslı insanlardandır. herkese nasip olmamıştır bu golü izlemek.
döner alemlerinin kralı, şahı, padişahı. her gün yense bile yine kendini özleten, yediren meret. özellikle deli dana salgınından sonra popülerlik kazanan tavuk dönerle ve son zamanlarda ortaya çıkan hindi dönerle ikame edilmeye çalışılsa da yeri doldurulamayacak türk fast-food'u. hele bir de iyi yapan bir yerden yenilirse, şöyle sinirsiz etten ama hakiki etten* yapan yerden yenilirse bağımlısı yapar sizi kendine. kendilerini de çok sevsem de whopperları, big macleri kendisinin yanına staja davet ederim**.
porto takımında da süper kahraman değişimi yaşandı biraz önce. hulk çıktı pele girdi. bu takımı fenerbahçemin yenememesi tabi ki de normal. bizde çıkanın yerine canına yandığımın burak yılmaz'ı giriyor.
trt 4'de koro programlarında dinlenen, bazen eski türk filmlerinde de rastlanan fasılların olmazsa olmazı şarkı. bestecisi dede efendi olan bu şarkıyı aşağı yukarı herkes dinlemiştir. dinleyen bünyelerin bir çoğunda da özellikle ''eller kınalı, gözler sürmeli...'' kısmında oynama isteği, şarkıya eşlik etme isteği hasıl etmiştir. ismi pek bilinmez ama melodisi çalınsa herkes bilir. sözleriyse aşağıdaki gibidir:
pandiği atacak olan kişi sağ veya sol elinden hangisini kullanıyorsa genelde o elin orta parmağıdır. pandik başlı başına zaten bir faciayken atılmadan evvel bazı şerrefsizler tarafından pandik parmağı yalanır ki olay gittikçe iğrençleşir. bir nesil pandikten ve pandik parmağını yalamaktan zevk alan zihniyet yüzünden kıçını duvardan ayıramayarak büyüdü. hatta zaman kötü kolla götü lafı da bu pandik modasının üstüne söylenmiş bir sözdü. pandik atmak ilk kimin aklına geldiyse allah cezasını versin, ilk kim o parmağı yaladıysa allah iki kere cezasını versin*.
canım ailem dizisinde gördüm, izledim. kendisine tek diyeceğim budur ki; ablacığım sen nerelerdeydin daha evveli ya? döktürüyosun tek kelimeyle. adana şivesi nasıl konuşulurmuş ders verir gibi gösteriyorsun. dizi hiç de fena değil ama dizi beğenilmeyip gitse bile zamanla sen gitme. tek başına oyna, ben izlerim. o kadar iyisin yani.
snatch filminin en komik karakterlerinden biridir kendisi. filmin başındaki soygun sahnesinde üst üste tekrar ettiği ''where is the stone?'' lafını dillere pelesenk etmiştir filmin sevenlerinde. cousin avi'yle konuştuğu sahnede her ekrana gelişinde üzerindeki elbiselerin ayrı ayrı olması filmin hoş ayrıntılarından sadece biridir. four fingers lakabıyla anılmasının sebebi ise kazanamayacağı kumarlar oynayıp sonra da ödeyememesi üzerine olmuştur. franky fuckin' four fingers, franky 'i've got a problem with gambling' four fingers, sneaky franky fuckin' four fingers şeklinde farklı isimlerle de anılmaktadır. kafasında çay süzgeciyle ölüme gitmesi de ayrıca komiktir. boris the blade* tarafından öldürülmüştür.
dün akşamki ülkühan'ın yarıştığı programdan* sonra yarışmadaki klişelerin çok koftiden olduğunu göstermiştir. kutucu arkadaşların* yarışan arkadaşa söylediği ''kutumda küçük hissediyorum, mavi hissediyorum'' lafının harbiden kaynağının kıçları olduğu ortaya çıkmıştır.
şöyleki bütün kutularda 500.000 ytl var ama arkadaşlar küçük hissettiklerini söylüyorlar ama kutulardan takır takır 500.000 bin çıkıyor. o zaman bu hislerinin kaynağı neresi oluyor? aslında hiç bi bok hissetmiyorlar*, bu anlaşılıyor. yarışmacının ardı ardına 500.000 leri açtırmasını verilen hediyelere bağlıyorlar, kaldırmasını istiyorlar ama olmuyor. acun'un kendi yarışmasının temelleri kendi şakasıyla çöküyor. en önemlisi orda şunu bunu hissediyorum diyenlerin aslında güzel bi kurgunun parçası oldukları gözüküyor. bunun baştan böyle olduğu da belliydi ama son programla tescillenmiş oldu.