(#3861392)
az önce awake diye bir film izledim, filmden olduğunu sanmıyorum ama sanki biraz daha bencilleşmem gerektiğini biraz daha anı kararlarla anlık hislerimin peşinden gitmem gerektiğini düşündüm. biraz daha herşeyi boşalttım.
sonra yazını gördüm... ve biraz daha boşalttım
sen doldurmasaydın keşke, boşaltmak can yakıyo ki senin canın zaten yeteri kadar yanıyo. ***
bir gece önce tadı damakta bırakan sohbetin ertesi günü yapılmaması gereken bir davranış olsada yapmış bulunmaktan onur* duymaktayım...unutturma niyetinde değilim.
kaç senelik dost olmamıza rağmen kararlı bir şekilde doğum gününü unutmaktayım.
kararlılığımın sebebi kusurabakma huyu olmaması galiba diye kendime sitemlerdeyim.
...itiraf etmekte, af dilemekteyim.
parktaki amca olduğu tamamen varsanıdır...
parkın salıncaklarından birinde durmadan sallanmaktan başı dönmüş, başının dönmesinden olacak ki sürekli hayal gören yaramaz bir velettir.
kendini saatlerdir parkta onu izleyen bunak amca gibi hayal etmesinin nedeni, amcanın parkta velede bakıp gençliğini ve yapamadıklarını hatırlayarak biri bitmeden diğerini yaktığı sigaralarının yarattığı dumanın gözlerini yakması sonucu dökülen yaşları görüp, neden döküldüklerini düşünmesidir.
birden bir başka veledin annesinin gelip ''yeter artık saatlerdir biniyosun! birazda benim kızım sallansın'' demesiyle salıncakla bağlarını koparıp. amcanın yanına oturup sigaraya başlaması, amcayı hayal etmesi yerine amcalığa ilk adımı attığı an olarak tarihteki yerini almıştır. *
bir gün canımı çok sıkmışlığı, bir çok gün can sıkıntımı almışlığı en önemlisi nerdeyse her gün her fırsatta bir daha asla göremeyecekmişim gibi o gösterirken utandığım sevgiyi göstermeli miyim? diye kendimle kavga etmeme neden olan.
çok güzel şeysin, umarım her güzel şey gibi kısa sürmezsin.
touch my hand
it's only me, listen
i'm here
come to stand
in sultry fields
with you
and now
old dummy day
i know
is over this way.
i'm laughing
saw you gonna kiss me
you see
yeah as i said
one day she won't
a lonely bird
alone
judgement day
saw the world it's gone
unheard
sold the sea
a lot how it feels to me
i hate the word it's sad to see
i take your weight
and your heart fades away
today a renegade
to lay in woods
by the pheasants
i mean it
you don't
force on my head
kill our nightmare
a lonely bird, a lonely bird
a lonely bird, a lonely bird
a lonely bird, alone
colour me
cover me in the colour that reminds you
solemnly
could make the same mistake
and you would never know
that i am, that i am
alone, now
something, something
tells me that you
have something
on, all of us now
you're heaven
taking over me now
colour me hate
raw little nerve
colour me and pull us
only home
me home
hold the sun down
hold the sun down
hold the moon down
leave me to rest
want the world man
too the words out
only relief is
to slip through the nets
hold a minute
and stop a minute
and go, oh oh
hold a minute
you said to me
said to me and
breath, breath, breath, breath, breath
you said it to me
sometime later
parklarda boş bira şişelerini toplamaktan vazgeçip boş bira şişelerini doldurup çalılıkların arkasında pusuya yatan amcadır...
günlerden bir gün parktaki amcamız yine bütün bulanıklığıyla çalılıkların arasında gizlenirken birden bir kaç yaprağı eliyle iterek kendisine yarattığı pencereden parka gelen ve az önce doldurduğu şişeleri fondip yapan kargo grubunu görür... gözlerine inanamasından belli olan şok, çok geçmeden kulaklarından ensesine doğru akan bir sıcaklığa dönüşür... hissettiği sıcaklık gelen güzel müzik sesini duymak için açılmış bir kapı şekli alan kulaklarındaki pisliğin akmasıdır... açılan kulaklarının duyduğu sesler;
Pencereyi kapattı, istanbul'a baktı
Yaşadığı bir şey vardı onları ayıran
Mavinin morun bütün tonlarını gördüğünü sandı
Sonra öyle bir şey olmadığını ispatladı
Bir hatanın izi aklında, sonunda ikisini sarsan bir şey
Yüzyüze olunca, yüzyüze olunca
Ruhlarda hiçbir sızı yok
Bir tek soru var o da kalplerde
Bir çizgi koydu yaşamına
Bir nokta yaşadıklarına
Bir ünlem aradı sonra
Günlerce unuttuğu bir insana
Hiç kimseyi üzmeden nasıl hata yapıldı
Hiç kimseyi üzmeden yaşanılan yaşandı
yalniz kalmaktan degil yalniz olmaktan kork sen
idir... ses kesildiğinde nefesi kesilmişti... sırt üstü uzandı çalılıklardaki böcükleri hiç düşünmeden... gökyüzündeki yıldızlara baktı... yıldızlar dilek tut dercesine kayarken, hayelleriyle birlikte hayatınında kaydığını farketti ve başladı yıldızları tutmaya...
cebinde saklar yıldızları o gün bu gündür... bir dilek duyduğunda elini cebine atması ondandır... yalnızlığını yok edenlere minnet için... kaç yıldızı kaldığını düşünmeden. *