Bazı nefesler boşluğa çekilir. Göz yaşları boşluğa düşer. Yatağa büzülmüş bir beden boşluktadır. Kim var ki benimle olan dersin, kim elini zorla tutunduğum soğuk demirlerden güç almam için elimin üzerine koyuyor ki dersin. Kim benim göz yaşımı sildi ki şu ana kadar dersin. Herkes kendisi için ne kadar ağlayabileceğimizle ilgileniyor. Aidiyet bazı geceler ruhu dışına atar. Kalbin boşluğa pompalar kanını. içindeki boşluğa boşluk dolar.
Parasomni kelimesi köken olarak; Yunanca para (eşlik eden) ve Latince somnus (uyku) kelimelerinden oluşmaktadır ve “uykuya eşlik eden olaylar” anlamına gelir.
Genellikle yeni doğanlarda ve yeni yürüme dönemindeki çocuklarda görülür. Yaş ilerledikçe azalmakla birlikte, 15-24 yaşlan arasında ikinci bir artış gösterir. Bu bozukluğun gelişiminde, genetik etkenler önemli rol oynamaktadır.
Uyku non-rem ve rem olmak üzere 2 ana periyodun birbiriyle devamı ile oluşur. Rem rapid eye movement yani hızlı göz hareketlerinin kısaltılmış halidir. Rem sırasında fizyolojik felç gerçekleşir.Buna Rem atonia denilir, beyin sapından gelen girdilerin omurilik üzerindeki etkisiyle oluştuğu söylenir. Eğer uyku halinde iken, rem esnasında bu fizyolojik atoni yani iskelet kaslarının fizyolojik felci gerçekleşmezse rüyada yaşanana uygun davranışlar gösteririz. Karabasan olarak anılan bir diğer uyku bozukluğu ise bilinç hala yerinde iken bu fizyolojik uyku felcinin gerçekleşmesinden kaynaklanmaktadır.
Sabah uyandığımız zaman ellerimizi yumruk yapmaya çalışınca yeterince güçlü bir kasılma gerçekleşmez. Bu durumun nedeni de daha yeni içinden çıkılan uyku felcidir.
*işte en beğendiğim insanlar:
-Lodosta başı ağrımayanlar
-insan dramının bilincinde olmayanlar
-Her sanat yapıtını aynı biçim ve aynı ölçü ile algılayanlar
-Uçakta iştahla yemek yiyenler
-Karı ve kocasına hayranlık duyanlar
-Kendilerine hakim olmaları gerektiğini sananlar
-Görgüden söz edenler
-Herhangi bir gemide herhangi bir yabancının ayakkabılarını modaya uygun bulup bu konuda konuşanlar
-Biriyle yatıp ona iyilik ettiklerini sananlar
-Sabahları genel konular üzerine konuşabilenler
-Özel yaşamlarını gizli tutmaları gerektiğini sanıp bu konudan hiç sözetmeyenler
-Yemekler ve mutfak üzerine konuşurken sanki bir askeri darbeden söz eder gibi heyecanlananlar
-Aşık olunca ömür boyu sürecek eşlerini bulduklarını sananlar.
Öncelikle astrolojiyle ilgili bir yorum okuyup ha işte ben buyum tarzı bir entry girmek niyetinde değilim ama kendimde yaşadığım bir durumdur kendisi.
Asosyal veya antisosyal olmayıp sosyalleşebilen fakat sosyalleşme esnasında fazlaca yorulan ve yalnız kalmayı gün içerisinde ara ara arzulayan bir kişilik tipidir introvert olmak.
'Bir odanın kapısını kapatıp yalnız kalmak, her zaman hayatımın en güzel şeylerinden biri olmuştur.' Bukowski'nin sözündeki gibi yalnız kalmak çoğu sosyal ortamdan daha fazla keyif verir ama sosyalleşmeyi de uygun bağlamda severler. Bakın burası önemli, bildikleri, hakim oldukları ve konuşmaya değer gördükleri konular hakkında saatlerce konuşup hararetli tartışmalara girişebilirler ama günlük yaşamın bir ritüeli olan konuşmayı karşılıklı sürdürme olayı onlar için tam bir zulümdür. Yani konuşmayı sevmeyen demek değildir introvert kişilikte olmak. Hepsini bilmem ama benim özellikle kendime ait yalnız kaldığımda dahil olduğum bir dünyam var. Öğrendiğim her şeyi kendimle tartışıp konuşabilirim, kafamda mutlaka devam eden bir dizi veya kitap vardır, bir şeyleri kendi kendime tartışmam sürer. Ve bazı şeyleri kendimle o kadar tartıştıktan sonra dış dünyadaki yaşıtlarımın konuya sığ ve ilgisiz bir noktadan yaklaşmasına katlanamayıp muhabbete biraz narsistçe olsa da burun kıvırıp dahil olmam. Sonra yabancı ve samimi olmayan bir topluluğun içine rol yaparak gayet dahil olabilseler de bu onlar için yıpratıcı ve gereksiz bir aktivitedir. Ve bir topluluk içinde köşede oturup entry okumak dahil olmaktan haz duymadıkları toplulukta zorunlu muhabbet edilmesine oranla onlar için daha eğlencelidir. Kısacası suskun ve kıyıda kendi başına takılsalar da onların dünyası onlara gayet güzeldir.
“Onlar/Müminler, mahrem yerlerini günahlardan korurlar. Yalnız eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri ile ilişki kurarlar.”(Müminûn, 23/5-6).
“Eğer (birden çok evlilikte kadınlar arasında) adaleti gerçekleştirmekten endişe ederseniz, bir kadınla veya eliniz altında olan cariyelerle yetinin.”(Nisa, 4/3). Ayetlerinde cevap yeterince açık dediğim sorudur.
Okumak isteyeceği şiiri, kızına anlatmak isteyeceği masalı, sorup almak istediği cevapları, kimsenin haberdar olduğunu görmediği gerçekleri, bir kış gecesi küçük ve eski tekli koltuğunda okumak isteyeceği romanı okuyamadığı için kalemi eline alıyor sanırım insan.
Başrollerini lady gaga ve bradley cooper'ın üstlendiği 2018 yapımı film. Üstten bakıldığı vakit olağanüstü bir kurguya sahip olmasa da karakterlerin işlenişi ve derinliği benim için bir filmde aradığım doyumu vermiştir. Ally karakterinin müziksel açıdan doğuşu salt senaryo gibi gözükse de içinde Jackson karakterinin varlığı ile derinlik oluşmuştur. Jackson'ın geçmişi ve müziği ele alışı filme anlam katan detaydır.
Kitaplara tutkun, ingiliz edebiyatı romantik dönemi hayranı karakterin 35 yaşında iken tanıştığı 19 yaşındaki bir birey ile arasındaki ilişkiden ana konusunu alıyor. Benim için ana konu başta romantik dönem hakkındaki derin bakış açısıyla yüzleşmesi. ingiliz edebiyatı profesörü ile yıllar ardından karşılaşmaları ve aralarındaki diyalog ile karakter romantik döneme bakış açısını kazandıran bu insanın fikirlerine bir yıkım oluşturmasını yaşıyor. Profesör ile aralarındaki diyalogta şairler hakkında profesörün söylediği şu cümleler eleştirel ve can alıcı.
" Üstünlük taslayacak kadar imtiyazları ve bir kalem alıp bir şeyler yazacak kadar yetenek ve önsezileri olan sefil adamlardı onlar."
Benim gerçekten ilgimi çeken karakterin başta taptığı yargılara bunu sağlayan insan tarafından ağır eleştiriler alması. Ve tabii ki David Foster Wallace, Jonathan franzen isimleri ile tanışma sağladı. izlenilmes gereken bir film benim kanımca.
http://alkislarlayasiyoru...fsa-eden-vatandasöhttp:// adresindeki video ile kanıtlanmış durumdur. Bir miktar karşılığında yapılan röportajlar sayesinde üretilen iktidar yanlısı içeriğin asıl kaynağı böylelikle kanıtlanmıştır.
Son zamanlarda sosyal medyada sansasyonel haberler ile gündem olan jeoloji alanında uzmanlaşmış bilim insanı. Carl Sagan hakkında yapmış olduğu açıklama ile artık haddini aştığını düşünüyorum. Alanı olmayan bir konu hakkında birçok çalışması bulunan bilim insanı hakkında dedikodu varı üslubu ile konuşarak kesinlikle yeniden gündem olmayı ve bunun tatlı ekmeğini yemeyi amaçlamıştır. ilk tanıdığım dönemden beri kendisini samimi bulmuyordum zaten. Artık tam bir medya maymunu olarak görüyorum kendisini. Yetiştiği çevre entelektüel kesimden oluşuyor olsa da benim açımdan bilimi ile öne çıkıp devamında davranışları ile de örnek olması gerektiği halde ilgi odağı olmak için zırvalayan bir şahsiyettir.
ilkokulda belki de ağlaya zırlaya aileme aldırdığım tek şey. Pembe renkli bir tekerlekli çanta almıştı teyzem bana. Sonra çantamı ilk defa yolda çekerek eve gelirken, çok ses oluyor, insanlar rahatsız olacak diye bir daha hep sırtımda taşımıştım. Oysa aylarca o çantayı nasıl çekerek eve geleceğimin hayalini kurmuştum. 'kafamda herkes' daha o yaşlarda oluşmaya başlamış demek ki.
Yalnız uyanmak kadar kötü değildir. Uykuya bir şekilde dalıyorsun. Yorgun bir günün ardından çok kolay oluyor örneğin. Ama ardından yeni bir güne, dünde kalan her şeyi beraberinde getirmiş bir güne yeniden yalnız uyanmak kesinlikle çok daha zor oluyor.
Ben büyüdükçe bu adamın üzerimde oluşturduğu etki mi azaldı, yoksa zamanla eski etkileyiciliğini mı kaybetti diye sorguladığım müzisyendir. Lise ve ilkokul yıllarımda yüklenen her yeni şarkısıyla yeniden mest olurken şimdi neler yaptığına dair bir fikrim yok. Belki benim ilgi alanımdan çıktı belki eskisi kadar müziği ile ilgi çekemiyor.
Bir romanı okurken ona harcadığın zamanı anımsamak, romanı okuduğun döneme ait hayatında bir anı tutmak, sonrasında dönüp okumuş olduğun romanlara göz gezdirmek gibi sebeplerle alınır. Bir dönemler ben de kütüphane veya epub türü okumayı mantıklı buluyordum fakat sonrasında bir anlam kalmıyor geriye.
"Galiba ben insanlarla nasıl yaşanır bilmiyorum. Yani insanlarla nasıl konuşulur, arkadaşlarla neler yapılır, sevgilin olursa onunla nasıl vakit geçirilir, biriyle arandaki mesafe nasıl ayarlanır… Bunların hiçbirini bilmiyorum aslında. Ama hep biliyormuş gibi yaptım. Ve hep yanlış yaptım."
Avusturalyada Ayers Rock olarak bilinen, dünyanın en büyük kayası olmasının yanı sıra yerli bir stoner rock grubudur da. Epeyce beğendiğim yeni albümleri ektedir.
Bir savunma mekanizmasıdır. Narsistik idealizasyon statü ve güç mekanizmalarında olurken depresif hastalarda görülen biçimi daha çok ahlaki konularda olmaktadır.
Nancy Mcwilliams'ın psikanalitik tanı kitabında depresif bozukluk yaşayan bireylerin savunma mekanizması şu şekilde tanımlanmıştır.
"Özsaygıları yaşadıkları deneyimler sonucunda düştüğü için, diğer kişileri değerlendirirken duydukları beğeni de paralel olarak artmış bir
haldedir. Diğer kişilere aşırı değer vermek, o kişilerle karşılaştırdığında ken-dini eksik bulmak, bu eksikliği telafi etmek için idealize nesneler aramak, bu
nesneler yanında yetersiz hissetmek ve bu şekilde giden bir kendini devam ettiren döngüler dizisi depresif kişilerde tipik olarak görülür."
Sexoloji bölümünün içeriğine dair merak ettiğim sorulara biraz da olsa cevap veren psikoloji ile ilintili öğretileri olan ve konunun da eğlenceli işlenmiş olduğu dizi. Çoğu ergen sırf ismi için bu diziye yönelecek olsa da klasik Netflix mottosu olan 'seks satar' dan biraz sıyrılmıştır. En azından salt seksten ibaret değildir kurgusu. şimdilik başarılı buldum.
Edit: içeriğinde seks bulunan ve ana temayı seks oluşturan her yapıt ergence değildir.
Değindiği tespitleri sen algılayamadın ve sadece meme gördün diye bir yapıt çerezlik değildir.
Genel olarak herkes tarafından küçümsendi diye bir yapıt küçümsenecek bir yapıt değildir.
Seksi konu edinmiş bir yapıtı yermek kişiye erdem kazandırmaz.
Seksi konu edinmiş bir yapıtı övmek kişiyi ahlaksız yapmaz.
( Editten itibaren 8 kere okuyunuz. Her seferinde edit denemize gerek yoktur.)
Dizi ve filmlerde genelde geride kalacak olan aşık olduğu adam uğruna son anda gideceği yere gitmeyen vazgeçen kadındır.
Küçükken izlediğim dizi ve filmlerdeki gidemeyen kadınlara gerçekten kalbim dolusu kızardım. Uçağa binmekten son anda vazgeçen, yurtdışından gelen teklifi reddeden, aşkı mantığına seçen. Çünkü sanki gittikleri vakit elde edecekleri fırsatlar kesinlikle onlar için bir kurtuluş olacak ve sonunda o kişiyi de geride bırakıp musmutlu olacaklar gibi gelirdi. Fakat sanırım önemli olan içinde bir cennet taşıyabilmek. Çünkü bir yere gidilerek cennet yaşanmaz.
Şimdi önümde güzel bir imkan var. Yani diğer olasılığa nazaran daha güzel bir imkan. Fakat içimden kocaman bir ses diyor ki, kalacaksın. Ben içimden gelen bir sesin olmasına şükrediyorum. O sesi duymadan yaşamak, sadece soluk almak.
Tecvitli, Arapça harfleri vurgulu çıkartarak selam verdikten sonra "lan yavşak" diye cümleyi devam ettiren, klasik havalı ses tonu ve vurgusu yapmaya çalışan erkek iticiliği ile cümlelerini kuran yazar beyanı. Çünkü sözlük dedikodu köşesi.
Özellikle genç popülasyonda görülen uykusuzluğu erdem sayıp yüceltme saçmalığından beslenen kişisel gelişim saçmalıklarından biridir. Bu insanların neden az uyumayı havalı gördüğünü ciddi ciddi merak ediyorum. Yaşamımın yaklaşık dört beş maksimum 4 saat uyuyarak geçirmiş bir insan olarak, sebebi idealist bir şekilde üniversite sınavına çalışmaktı, kas iskelet ağrılarından, zihinsel karmaşa ve depresyona kadar her şeye sebep olabilecek bir şey olarak görüyorum uykusuzluğu. insan doğasına aykırı davranmak neden bu kadar rağbet görüyor, gerçekten sorguluyorum. Aynı şekilde psikolojik sorunlara da böyle bakıyor bu kesim. Ve ciddi ciddi gece dörde kadar oyun, dizi, film, dedikodu takılan; gündüz derste zombi gibi gözüken insanlar kendilerini zeki olarak algılamaktadır. Minimum 8 saat uyuyarak ergenliğinizi bir atlatın ardından kafa yorarsınız zekanın ölçütüne.
"Bir hikaye bilir söylerim
Dost yıldızlara karşı ve sabaha doğru
Bu hikayenin bir ucu sendedir
Kurtarmak isterim kurtarmak isterim
Bütün uçurtmaların ipi elindedir."
Dizleri ile beni büyülemiş 70lere kadar kısmen ikinci yenici olsa da sonrasında toplumsalcı olmuş şairdir.
Sözlüğe her girdiğimde bir şekilde bir başlıkta ismi bulunan yazar. Anlamadım açıkçası, gerçekten psikolojik desteğe ihtiyaç duyacak kadar ilgi ihtiyacı içinde mı, yoksa sözlüğün popüler ve nadide bir yazarı mı? Her ne olursa olsun sözlük mantığına aykırıdır.
"Edit: anlatım bozukluğu)
Bazen otogarda mola verilen tesiste yanına hiçbir eşyanı almadan, elinden tuttuğun biriyle, senin olmayan ve nereye gittiğini bilmediğin otobüse uzaktan bakıp 'binsek de gittiği yere gitsek ya' seklinde mırıldanarak ortaya çıkan istektir.